Konusma Dilinin Bazi Evreleri Üzerine Bir Girizgâh?

Insanlar konusa, konusa anlasma saglarlar. Bu, onlarin diger canli varliklar nezdinde en önemli vasiflari,...
Konusma Dilinin Bazi Evreleri Üzerine Bir Girizgâh?
Sait ALIOGLU
Sait ALIOGLU
Eklenme Tarihi : 25.12.2022
Okunma Sayısı : 758

Insanlar konusa, konusa anlasma saglarlar. Bu, onlarin diger canli varliklar nezdinde en önemli vasiflari, âlâmet-i farikalaridir. Bu, insani, sair varliklardan tamamen ayiran bir ölçü, yani mikyastir.

Konusma eylemi için bir dile, muhataba, zamana ve zemine ihtiyaç hasil olur.

Dil, kurallari belirlenmis, belli bir gramer temeli bulunan ve fonetik yapisi olan, morfolojiye sahip, varligi bilinen,  konusuldugu, ama yaziya dökülmedigi sürece soyut kalan, ama bilindigi için de maddi olarak ele alinacak bir olgudur.

Muhataplari, öncelikle ayni dili kullanan, ama çogu kez anlama ve meram anlatmaya yönelik içerik olarak birbirinden farkli konumda bulunan kisiler ve kisilerden olusan küçüklü, büyüklü topluluklar olarak karsimiza çikar.

Zaman ve zemin ise, konusma eyleminin fiiliyata geçmesi için araçsal olarak manzarada kendine bir yer bulur.

Dil egitimi, anne karninda baslar, aile ortaminda devam eder, sokakta netlesir ve okulda son kivamina varir.

Dikkat ettiysek, çogu ebeveyn, kendileri ciddi bir egitimden geçmedikleri için, çocuklarina “aile ortaminda verilebilecek” standart bazi konular disinda, genel anlamda evlatlarinin egitimini –dilde dahil olmak üzere- okul/ögretmen tarafindan verilmesine taraf olurlar.

Unuttuklari bir sey var, o da, isin egitim kismi bir tarafa, ama okulla verilen seyin ögretmek oldugu kabul gördügünde, yine is dönüp dolasip ebeveyni bulur.

Konuyu, her seyden ziyade dil egitimi açisindan degerlendirdigimizde, okulun/ögretmenin verecegi bilginin, aslinda ebeveynin verebilecegi bilgiden pek de farkli olmayacagi görülecektir. Sadece, onlarin verdigine az bir ilave söz konusu olacaktir. O kadar.

Yukarida bir yerde dil egitiminin temini için bir silsileden bahsetmistik. Var olan silsilede ilerleyen zaman içerisinde bir kopukluk sadir oldugunda, bizim, ise kaldigimiz yerden var olan maddi donelerin harekete geçmesi sonucu isin bir bütün olarak tamamlanmasinin olmayacagini görmemiz gerekir.

Silsilede bir kopukluk olmamali… bir evre tamamlandiginda, ise diger evre ile devam edilmeli… mes’ele kavranmali… sonuçta, insanin hayati yorumlanmasinda önemli oldugu bilinen ve o olmadan, zerre miskal bir bilgi kirintisinin dahi elde edilemeyecegi gerçegi kabul görmeli.

Anne dilini, insan için anne sütüne benzetebiliriz.  Biyolojik olarak bir çocuk dünyaya tesrif ettigi andan itibaren annenin süt salgiladigi bilinen bir gerçektir.

Dilde, aynen anne sütü gibi eylemsel bir özellige sahiptir. Daha dogum öncesinde, çocuk ana rahminde iken, annesinin, “iki kisi arasinda”, annenin hissettigini düsündügümüz bir sekilde, anne karninda bulunan yavrusuyla yapmis oldugu monolog –aslinda bir açidan diyalogda sayilabilir- sonucu, çocugun dil ile ünsiyeti baslamis olur.

Bu ilk asama, aslinda üçüncü sahislar tarafindan –baba vs.- hissedilse dahi, mahiyeti açisindan pek de bilinmeyen doneleri bünyesinde barindirir.

Dil, çocugun dünyaya tesrifi ile maddi planda dil evreleri baslar. Anne, aile ortani,  sokak, okul ve daha sonra ise çarsi Pazar evreleri ile devam eder, durur.

Dil ögreniminin ilk ayaginin, öyle sanildigi gibi kurgulanmis salt bir akilla olmayip, çocugun bir eylem olarak, annesine attigi gülücük sonucu olustugunu deneyimlerimiz sonucu meydana geldigi kabul edilmelidir.

Anneden kaynaklanan ve bazilari, maalesef kalici yönü bulunan davranislarin varligi, dil egitimi ve ögretimi açisindan çocuk için olumsuzluk içerir. Birakin bunu, hemen her annenin bazi sebeplerden dolayi, yüzüne vuran farkli ruh hallerinin dahi, çocuga yansidigi bilinen özellikler nasil etkileyici ise, annenin kullandigi özensiz dil; buna bagli olarak kullandigi olumsuz kelime ve cümlelerin de çocuk üzerinde –çogunlukla kalici- izler birakacaktir.

Bu sakil durumu telafi etmek mümkün müdür? Haliyle “evet”, ama isi, olumsuz anlamda bazi kalici noktalarini da sarf-i nazar etmeden halletme yoluna gidilmesi gerekir.

Iste, farkinda olunsun, ya da olunmasi, yukarida bir yerde bahsettigimiz üzere, çocugun egitiminin eveveyn tarafindan tümden okula ve ögretmene havale edilmesinin temelinde, “çocuk daha iyi bir dil egitimi alsin” düsüncesinden ziyade, ebeveynin daha ilk evrede yapmis oldugu yanlisin izalesine yönelik bir girisimin oldugunu söyleyebiliriz.

Bu evreden sonraki evre, isin içerisinde anne ve baba ile –kardeslerin- ve aileyi olusturan diger bireylerinde yer almis oldugu evredir. Bu evrede de, çocuk, dil ögrenme hususunda, tamamen olumlu olmanin yaninda kalici hasarlara da maruz kalabilir. Haliyle bu evreye dikkat etmek ve bu evreyi, sag, salim sonuca ulastirmak gerekir. Buradaki durum, adeta “kol kirilir, yen içinde kalir” fehvasi geregince var olan realite olumlu hale getirilebilir.

Ama yapisi geregi, her yönüyle dis sayilan sokagin var olan dilinin tümden olumlu olabilecegi gibi, tümden de olumsuzluklar içerebilecegi gözden irak tutulmamalidir.

Hiçbir zaman, bu konuda “saldim çayira, Mevlam kayira” düsüncesiyle hareket edilmemeli, dikkatli olunmalidir. Sokagin dili, salt kuru bir dil olmaktan ziyade, adeta uyusturucu gibi insani insanligindan çikaran maddelerle esdeger oldugu gözden irak tutulmamali… her ikisinin de telafisi mümkün olmakla birlikte, az da olsa hasar birakmakta ve lekesi insani ömrünün sonuna dek takip etmektedir.

Sokagin dilinin birçok açidan zarari oldugu üzere, sokak insan hayatinda, bugün ve gelecek açisindan önemli bir yer tutacaksa, bura dilinin ögrenilmesinin de gerekli oldugu gerçegi de kabul görür. Burada dikkat edilmesi gereken sey ise, bu dilin var olan zararlarinin telafisinde çocuga verilecek olan destegin saglam bir temele sahip olmasi gerçegidir.

Son evre ise, okuldur. Modern anlayista, her ne kadar, kendi açisindan söylersek, kisinin “aydinlanmasi, bilinçlenmesi” öncelendigi halde, egitimin geri planda, ögretimim ise önplanda oldugu gerçeginden hareket edersek, isini egitim yönü büyük oranda, yine müfredatla uyumlu bir sekilde aileye düsmektedir. Bundan kaçisin isin tabiati geregi mümkün olmamasi konuyu önemli kilmaktadir.

Sonuçta, dilin, salt dil olmaktan ziyade, insan için gerekli olan din olgusunun anlasilmasi konusunda önemi yadsinamaz bir gerçekligi kabul gördügünde –dügmenin yanlis iliklenmesi örneginde- ortaya çikacak olan manzaraya haliyle vahim sonuçlar doguracaktir.

Kisacasi, dil olmadan hayat ve din vücuda gelmez, çok sey eksik ve güdük kalir. O zaman dil egitimi silsilesinde yer ne olursa olsun, asla atlanmamali…

Not: Bu yazi 24.11.2022 tarihinde haberdurus.com sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.

http://www.haberdurus.com/kose-yazilari/konusma_dilinin_bazi_evreleri_uzerine_bir_girizgh-3983.html

Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!