ŞEHİRLERİN ANNESİ YOK MU?

Çocuk çok heyecanlıydı, anneler günü yaklaşırken öğretmeninden de yardım alarak günlerdir pazar gününe hazırlanıyordu. İlk defa kendi çabası ile bir hediye hazırlayıp yine kendi yaptığı bir hediye kutusuna koymuştu. Üstelik yazmayı yeni öğrenmiş biri olarak üzerindeki notu “ANNEME” diye kendi elleri ile gayet güzel yazmıştı. Babasına aldırdığı bir tane kırmızı gül ile birlikte hediye paketini annesi görmesin diye yatağın altına saklamıştı. Sabahın olmasını heyecan ile bekliyordu ve aynı heyecan ile birlikte uykuya dalmıştı. Uyanınca hemen doğru zamanı ayarlayıp, en sevdiğine yani annesine gönlündeki bütün sevgiyi sığdırmaya çalıştığı küçük hediye paketini verecekti
ŞEHİRLERİN ANNESİ YOK MU?
Mehmet SAĞLAM
Mehmet SAĞLAM
Eklenme Tarihi : 12.05.2024
Okunma Sayısı : 251

ŞEHİRLERİN ANNESİ YOK MU?

Çocuk çok heyecanlıydı, anneler günü yaklaşırken öğretmeninden de yardım alarak günlerdir pazar gününe hazırlanıyordu. İlk defa kendi çabası ile bir hediye hazırlayıp yine kendi yaptığı bir hediye kutusuna koymuştu. Üstelik yazmayı yeni öğrenmiş biri olarak üzerindeki notu “ANNEME” diye kendi elleri ile gayet güzel yazmıştı. Babasına aldırdığı bir tane kırmızı gül ile birlikte hediye paketini annesi görmesin diye yatağın altına saklamıştı. Sabahın olmasını heyecan ile bekliyordu ve aynı heyecan ile birlikte uykuya dalmıştı. Uyanınca hemen doğru zamanı ayarlayıp, en sevdiğine yani annesine gönlündeki bütün sevgiyi sığdırmaya çalıştığı küçük hediye paketini verecekti

O sırada babasının izlediği programa gözü ve kulağı takıldı. Anneler günü için yapılmış bir programdı ancak ekranda hep ağlayan çocuklar ve anneler vardı.

Çocuk babasına sordu “Baba burası neresi, bu çocukları kim götürüyor? Çocuklar ağlıyor ve gitmek istemiyorlar kim ağlatıyor onları? Burası neresi?”. Baba şaşkın ve üzgün bir halle önce durdu sonra konuştu, burası Doğu Türkistan orada çocuk olmak zor dedi. Çocuk şaşkın bakışlar ile konuştu, çocuk olmak çok kolay kimseye karışmıyorsun, hep oyun oynuyorsun. Ama bu çocukların annesi niye izin veriyor onların götürülmesine, benim annem beni bırakmaz.

Sonra başka bir yer gördü, çocuklar masum, kara ve zayıf. Çocuklar annelerinin yanında ama onlarda mutsuz! Çocuk yine sordu “Baba, bu çocuklar çok mutsuz, oyun oynamıyorlar ve hepsi çok zayıf hastamı oldular acaba? Üstelik o yapraklar neden tencerenin içinde, burası neresi?”. Baba yine şaşkın, çocuk küçük ama sorular büyük. Derin bir nefes daha alıp cevap verdi, burası Nijer, dünyanın en fakir ülkelerinden biri, yiyecek bir şey bulamadıkları için yaprakları yiyorlar dedi. Çocuk bu defa kızgındı ve öfkeyle konuştu, çocukların yemeğini kim yedi, çocuklar acıkınca oyun oynayamaz. Anneleri neden yemeklerini vermemiş, benim annem beni aç bırakmaz.

Baba olanlar karşısında şaşkın ve üzgündü, elindeki kumanda ile bir hamlede kanalı değiştirdi ve konuyu da değiştirdim diye düşündü. Ancak haber kanalı, bir dramı, bir soykırımı anlatıyordu. Çocuğun dikkati daha da arttı. Gördükleri karşısında korkmuş ve babasına doğru sokulmuştu. Sesi biraz kısılmış bir halde ve ürkekçe sordu; “Baba bu çocuklara ne olmuş? Evlerini kim yıkmış? Çocukların yüzünden kan akıyor, neden baba, bu çocuklara kim karıştı? Burası neresi baba?”.

Baba kanalı hızlıca yeniden değiştirdi ama çocuk göreceklerini görmüş, soracaklarını sormuştu. Baba yutkundu ve konuştu; “Burası Gazze evlat, bu çocuklarda Gazze’nin çocukları, bunları yapanlarda komşuları” dedi. Çocuk öfkeliydi ve üzgündü ama yine de konuştu; “Baba komşular birbirine bunu yapmaz, hele çocuklara hiç karışmaz. Ama evlerini niye yıkıyorlar, çocuklar sonra nerede kalacak, yağmur yağdığında, gece olduğunda nereye gidecekler? Bizim evimizi de yıkarlar mı baba? Benim de yüzümde kan akar mı? Siz yanımda olur musunuz?” dedi ama sonra tamamladı annem evde sen işe gitsen de o beni bırakmaz.

Baba sustu, çocuk sustu. Çocuk sonra yerinden kalktı, sakladığı çiçeği ve dünyaları sığdırdığı küçük hediye paketini aldı ve arkasına sakladı. Sonra annesinin karşına geçip onun gözlerinin tam ortasına bakarak gülümsedi ve arkasındaki hediyeyi çıkardı. Bunlar senin dedi annesine ve sarıldı. Çocuk çok mutluydu ama anne daha da fazla. Sonra çocuk biraz mahzunlaştı, anne hemen farketti bunu ve sordu “Ne oldu yavrucuğum?”. Çocuğun kafası karışmış ve birazda korkmuştu. Önce sordu “sen, beni hiç bırakmazsın değil mi anne?” derdemez annesi çocuğa sarıldı adeta bir daha hiç bırakmayacakmış gibi, dünyanın bütün anneleri aynı anda çocuklarına sarılmış gibi sarıldı çocuğa. Çocuk o an anlamıştı, anneler çocukları bırakmaz.

Aklında çok soru vardı, mutsuz çocukları, aç çocukları, yaralanmış çocukları hepsini sordu, annesi dünyanın bu en zor sorularının hepsine cevap verdi. Çocuk annesine inanmıştı.

Son bir soru kaldı aklında ve hızlıca sordu; “Anne, şehirlerin annesi var mı?”.

Anne, bu defa çok şaşkın, ne diyeceğini geçirdi aklından ama çocuk cevabı biliyordu ve konuştu. “Keşke şehirlerinde annesi olsaydı, o zaman kimse Gazze’ye karışmazdı, annesi izin vermezdi” dedi ve devam etti; SENİ SEVİYORUM ANNE, BÜTÜN ÇOCUKLARIN ANNESİNİ SEVDİĞİ GİBİ SEVİYORUM, YANİ ÇOK SEVİYORUM.

DOÇ.DR.MEHMET SAĞLAM

Yazının orijinali için bakınız:https://www.hertaraf.com/koseyazisi-doc-dr-mehmet-saglam-sehirlerin-annesi-yok-mu-4149

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!