MODERN DÖNEM KURAN YORUMLARI

Bugün modern bilim, en fazla acı hissinin deri yanıklarından meydana geldiğini söylüyor. Bundan mütevellit Kuran da Nisa suresi 56. ayette yer alan; “Şüphe yok ki ayetlerimizi inkar edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız, onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe derilerini başka deriler ile değiştiririz ki acıyı duysunlar. Allah daima üstündür ve hikmet sahibidir.” ayetini nasıl değerlendirmeliyiz?
MODERN DÖNEM KURAN YORUMLARI
Enes TARIM
Enes TARIM
Eklenme Tarihi : 16.05.2024
Okunma Sayısı : 590

MODERN DÖNEM KURAN YORUMLARI

Bugün modern bilim, en fazla acı hissinin deri yanıklarından meydana geldiğini söylüyor.

Bundan mütevellit Kuran da Nisa suresi 56. ayette yer alan; “Şüphe yok ki ayetlerimizi inkar edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız, onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe derilerini başka deriler ile değiştiririz ki acıyı duysunlar. Allah daima üstündür ve hikmet sahibidir.” ayetini nasıl değerlendirmeliyiz?

Enam suresi 125 te yer alan;“ Allah  kimi doğru yola ulaştırmak isterse, kalbini İslam'a açarak ferahlık verir. Kimi de saptırmak isterse kalbini sanki göğe çıkıyormuş gibi, daraltır ve sıkıştırır. İşte Allah, inanmayacak olanların üzerine böylece pisliği çökertir...” ayeti rakım yükseldikçe, atmosfere çıkıldıkça oksijen azalır gibi bir bilimsel gerçeğin ancak bugün anlaşılabilen bir ifadesimidir?

Bu ve benzeri ayetler bizlerin imanını artırmak amacı ile yüzyıllar öncesinden kitabın içerisine konulan ve bilimin gelişmesi karşısında ancak bugün anlaşılabilen birer mucizemidir?

Yine mesela Yunus suresi 92. ayette; "...senden sonrakilere ibret olman için bugün senin bedenini kurtaracağız...'" ifadesi firavunun cesedinin gelecek kuşaklar için bozulmadan saklanacağınını mı ima etmekteydi? 

Ne dersiniz?

O halde, geldiğimiz modern zamanlarda, gün geçtikçe yeni bilimsel buluşlar ortaya kondukça kitaptaki birçok ayetin  yeniden yorumlanışına mı tanık olacağız?

***

Aslında Kuran’ın icaz özellik taşıdığı iddiası daha çok (Enam, 59) da anlamını bulan;  “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır. Onları Ondan başkası bilmez. O karada ve denizde ne varsa bilir. Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. O yerin karanlıkları içerisindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır...” ayetinin bir dışavurumu... 

Öyle ki; “Sabah gidişi bir ayk mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman 'a (onun emrine) verdik” (Sebe, 12) ayeti geçmişte zahiri anlamı ile anlaşılırken bugün bilimsel tefsir taraftarlarınca uçağın icat edilişine hamledilmekte...

Hz. Musa için “Asanla taşa vur dedik...” (Bakara, 60) ayeti, kıraç ve kumlu yerlerden su çıkartan sondaj aletine; Süleyman (a.s)a kuş dilinin öğretilmesinden bahseden ayet te radyo, tv ve internetin icadına dair bir gaybi haber olarak ifadesini bulmakta...

Yine petrol, uçak, hava basıncı, parmak izi, evrenin genişlemesi gibi buluşların Kur'an'dabulunduğu tezi hemen her geçen gün yaygınlaşıyor...

***

Aslında bu tür bir yorumlayış biçimini sistemleştiren ilk kişi olarak Gazali kabul ediliyor.

Ona göre manası çok geniş ve kapsayıcı olmakla beraber Kur'an'ın hem zahiri, hem de batıni anlamları var. Ve o, bu meyanda, Hz. Ali'den: “Şayet isteseydim Fatiha suresinin tefsiriyle ilgili olarak yetmiş deve yükü kitap yazardım...” ifadesini nakleder. 

Buradan ve benzeri rivayetlerden hareketle kitabın her dönem yeni tefsirlere açık olduğu her bir harfin her bir kelimenin binlerce anlamı bünyesinde barındırdığı iddiasına yer verir.

Bu konu, Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın “Hak Dini Kur'an Dili”, Süleyman Ateş'in “Yüce Kur'an 'ın Çağdaş Tefsiri, Celal Yıldırım'ın “İlmin Işığında Asrın Kur'an Tefsiri, Bayraktar Bayraklı'nın “Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri” gibi yakın dönem yazılan tefsirlerde yer yer ifade bulmakta.

Ve mütemadiyen Kuranı Kerim'i bilimsel anlamda destekleyecek ayetler bulma telaşı hissedilmekte.

Mevdudi'nin “Tefhimul Kuran” ve Seyyid Kutub'un “Fizilalil Kuran” adlı tefsirlerinde de kısmen böyle vurgular var

Hülasa yüzyıllar boyu klasik tefsir yorumlarının yerini artık bilimsel tefsir adı altında yeni modern tefsir modelleri almakta.

Bu durum çoğu kez alakasız yorumları beraberinde getirmekte...

Mesela (Nisa suresi 119) ayet aslında putperestlerin hayvanlann kulaklarını putlarına adamak için yarmalarını konu alırken organ nakli, genetik kopyalama gibi akla ziyan yorumlara konu olabilmekte.

Bunu yaparken arka planda her daim: “De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.” (Kehf, 109) gibi ayetler çağdaş müfessirlerce destek ayetler olarak kullanılmakta.

Hem de siyak-sibak özellikleri dikkate alınmadan...

Ana tema genellikle kitabın Levh-i Mahfuz olduğu yani, geçmiş gelecek tüm olayların bilgilerinin, yaşanacakların o kitapta (ana kitap) kayıtlı olduğuna dair inanış...

Bu ve beraberinde “Allah ın arzında meydana gelen olayların tümü Allah'ın bilgisi dahilindedir ve gelmiş gelecek her şeyi o bilir...” inancı çarpıtılarak kitabı her tür yoruma açık kılıyor.

Ve teknolojik gelişmeleri ayetlerin anlamlarını çarpıtarak kitaba uydurma isteği tüm bu ayetlerin klasik tefsirlerinin çok ötesinde bir şey...

Keza (Nahl suresinin 89) ayetinde geçen “ ... bu kitabı sana her konuda açıklama getiren bir rehber, bir hidayet ve rahmet kaynağı, Allah a gönülden bağlananlar için bir müjde olarak indirdik...” ifadesi de bu uçsuz bucaksız yorumları meşrulaştırmak için bu amaçla kullanılanayetlerden...

Her ne kadar ayetlerin nüzul nedeni ve Arapça ifade biçimleri hiç uyuşmasa bile...

Bağlam dikkate alınmadan Kuran ayetleri korkusuzca çarpıtılabilmekte...

Kitabın birtakım gaybi haberlere yer vermesi (Bizanslıların İranlıları yenecekleri , Hz. Peygamberin düşmanlara karşı korunacağı , Müslümanların Mescidi Haram'a girecekleri ve Mekkeyi fethi gibi) de bu yorum biçimini destekleyici argüman olarak kullanılmakta.

Bu anlamda özellikle (Ali İmran, 7); “Halbuki onun te'vilini ancak Allah, bir de ilimde yüksek payeye erişenler bilir...” ayeti de bu alanı kullananlar için önemli bir delil.

Ve tüm bu bağlam, çoğu kez Kurandaki birtakım sırların yeri geldikçe rabbin işaret ettiği kimseler vesilesi ile açıklanacağı esasına dayanıyor.

Yani kitapta gizlenmiş olan bu sırların seçilmiş yani rasih kimselerce deşifre edilmesi esasına...

Nitekim “Kur'an'ın 19 mucizesi” adı altında birtakım şifrelerle korunduğu iddiası da  Reşat Halife’ye Allah tarafından verilen bir hikmetle açıklanmıştı.

Aynı durum “Nebevi tıb” adı altında yazılan eserlerde de görülmekte

Hz. Peygamberin deve sütü ve sidiğini tedavi amaçlı kullanılması ya da hacamat konusunda tavsiyeleri beraberinde nebinin sağlık alanındaki teşvik edici sözleri bu türden yorumların ortaya çıkmasında etkili olmakta.

Kur'an'ın hükümlerinin sonsuza dek geçerliğini sürdüreceği gerçeği de bu bakış açısını temellendirmek için önemli bir faktör...

***

Hülasa, hz peygamber döneminde ya da sonrasında açıklanan çoğu ayetin yeni buluşlar ve gelişmeler ışığında sürekli değişerek yeniden yorumlanması durumu ile karşı karşıyayız. 

Belki bu türden yorumlar Müslümanlara belli bir imani mutmainlik te verebilir.

Ve hatta tüm bunlara bakarak İslama girenler bile olabilir. 

Ancak nüzul sebebinden uzaklaşarak kitabın referans çerçevesinden çıkararak ilgisiz yorumlar yapmaya çalışmak, bu alanda abartılı davranmak faydadan çok zarar veren bir tutum olabilir.

Kuranın modern yorumlanma arayışında ayetlerin önünde arkasında birtakım gizli anlamlar bulunduğu ve zamanı geldiğinde ortaya çıktığı düşüncesi temel olarak kitabı yıpratabilecek bir paradigma olarak gözükmekte.

Kitabın her yüzyılda yeni haberler veren, zamanı geldikçe yeni gaybi olaylarlar ortaya çıkaran  bir bilgi kaynağı olarak görmek iki ucu açık afaki tefsir şekillerini de beraberinde getirmekte.

Kur'an'ın modem bilimlerle çatışmadığını ispatlamaya çalışan bu uğraş, yöntem ve tutarlılık bakımından tartışmaya açıktır.

Özellikle son dönem İslam coğrafyasının batı karşısında mağlubiyetler yaşaması İslam'ın ilme önem verdiği, akılcı bir din olduğu düşüncelerini belirginleştirdi ve bilimle kitabı uyumlu kılmak adına yeni bilimsel gelişmelere Kurandan benzeşen ayetler bulma endişesini büyüttü. 

Ancak Kur'an'ın bilimle yorumlanması düşüncesi her ne kadar masum bir çaba olarak görünse de, içinde barındırdığı birtakım problemler yüzünden her zaman tartışmaya açık bir konu olarak kalacağa benzemektedir. 

Kuranı bilime onaylatmak belki Allah ın kitabına verdiğimiz ehemmiyeti ifade ediyor gibi gözükse de çoğu kez konuyu ilgisiz ayetlerle irtibatlandırmaya çalışmak belki kitabı da yıpratmakta...

Tüm bu çabalar bir samimiyeti ifade etse de; bugün mucize olarak lanse ettiğimiz şeyin gelecekte bilimsel gerçekliklerle çelişebilme olasılığı farkında olmaksızın Kitabı bilime onaylatma ve bilimi

farkında olmadan Kuran üzerinde bir otorite olarak gösterme tehlikesini bünyesinde barındırmaktadır.

 

 

Bugün aydınlığa kavuşan bir çok bilimsel gerçeğin; teknolojiden sanayiye, tıbdan uzay bilimlerine insan haklarından sosyalizme kadar günümüze ait her konuyu Kuran’la ilişkilendirmeye çalışmak sonuçta zorlama bir çaba olarak görülmekte ve geri planda Kitabın asıl geliş amacını gölgeleyici bir rol oynamaktadır.

Çünkü Kuran bir hidayet kaynağıdır...

Bir yaşam rehberidir...

Onu bu özelliklerinden arındırarak her dönemde farklı yorumlanabilir bir hüviyete büründürmek; onu ulaşılmaz, anlaşılmaz kılmaktır... 

Ve farkında olmadan tahrif etmek demektir...

Selam ve dua ile...

 

 

Bugün modern bilim, en fazla acı hissinin deri yanıklarından meydana geldiğini söylüyor.

Bundan mütevellit Kuran da Nisa suresi 56. ayette yer alan; “Şüphe yok ki ayetlerimizi inkar edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız, onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe derilerini başka deriler ile değiştiririz ki acıyı duysunlar. Allah daima üstündür ve hikmet sahibidir.” ayetini nasıl değerlendirmeliyiz?

Enam suresi 125 te yer alan;“ Allah  kimi doğru yola ulaştırmak isterse, kalbini İslam'a açarak ferahlık verir. Kimi de saptırmak isterse kalbini sanki göğe çıkıyormuş gibi, daraltır ve sıkıştırır. İşte Allah, inanmayacak olanların üzerine böylece pisliği çökertir...” ayeti rakım yükseldikçe, atmosfere çıkıldıkça oksijen azalır gibi bir bilimsel gerçeğin ancak bugün anlaşılabilen bir ifadesimidir?

Bu ve benzeri ayetler bizlerin imanını artırmak amacı ile yüzyıllar öncesinden kitabın içerisine konulan ve bilimin gelişmesi karşısında ancak bugün anlaşılabilen birer mucizemidir?

Yine mesela Yunus suresi 92. ayette; "...senden sonrakilere ibret olman için bugün senin bedenini kurtaracağız...'" ifadesi firavunun cesedinin gelecek kuşaklar için bozulmadan saklanacağınını mı ima etmekteydi? 

Ne dersiniz?

O halde, geldiğimiz modern zamanlarda, gün geçtikçe yeni bilimsel buluşlar ortaya kondukça kitaptaki birçok ayetin  yeniden yorumlanışına mı tanık olacağız?

***

Aslında Kuran’ın icaz özellik taşıdığı iddiası daha çok (Enam, 59) da anlamını bulan;  “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır. Onları Ondan başkası bilmez. O karada ve denizde ne varsa bilir. Onun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez. O yerin karanlıkları içerisindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır...” ayetinin bir dışavurumu... 

Öyle ki; “Sabah gidişi bir ayk mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman 'a (onun emrine) verdik” (Sebe, 12) ayeti geçmişte zahiri anlamı ile anlaşılırken bugün bilimsel tefsir taraftarlarınca uçağın icat edilişine hamledilmekte...

Hz. Musa için “Asanla taşa vur dedik...” (Bakara, 60) ayeti, kıraç ve kumlu yerlerden su çıkartan sondaj aletine; Süleyman (a.s)a kuş dilinin öğretilmesinden bahseden ayet te radyo, tv ve internetin icadına dair bir gaybi haber olarak ifadesini bulmakta...

Yine petrol, uçak, hava basıncı, parmak izi, evrenin genişlemesi gibi buluşların Kur'an'dabulunduğu tezi hemen her geçen gün yaygınlaşıyor...

***

Aslında bu tür bir yorumlayış biçimini sistemleştiren ilk kişi olarak Gazali kabul ediliyor.

Ona göre manası çok geniş ve kapsayıcı olmakla beraber Kur'an'ın hem zahiri, hem de batıni anlamları var. Ve o, bu meyanda, Hz. Ali'den: “Şayet isteseydim Fatiha suresinin tefsiriyle ilgili olarak yetmiş deve yükü kitap yazardım...” ifadesini nakleder. 

Buradan ve benzeri rivayetlerden hareketle kitabın her dönem yeni tefsirlere açık olduğu her bir harfin her bir kelimenin binlerce anlamı bünyesinde barındırdığı iddiasına yer verir.

Bu konu, Elmalılı M. Hamdi Yazır'ın “Hak Dini Kur'an Dili”, Süleyman Ateş'in “Yüce Kur'an 'ın Çağdaş Tefsiri, Celal Yıldırım'ın “İlmin Işığında Asrın Kur'an Tefsiri, Bayraktar Bayraklı'nın “Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an Tefsiri” gibi yakın dönem yazılan tefsirlerde yer yer ifade bulmakta.

Ve mütemadiyen Kuranı Kerim'i bilimsel anlamda destekleyecek ayetler bulma telaşı hissedilmekte.

Mevdudi'nin “Tefhimul Kuran” ve Seyyid Kutub'un “Fizilalil Kuran” adlı tefsirlerinde de kısmen böyle vurgular var

Hülasa yüzyıllar boyu klasik tefsir yorumlarının yerini artık bilimsel tefsir adı altında yeni modern tefsir modelleri almakta.

Bu durum çoğu kez alakasız yorumları beraberinde getirmekte...

Mesela (Nisa suresi 119) ayet aslında putperestlerin hayvanlann kulaklarını putlarına adamak için yarmalarını konu alırken organ nakli, genetik kopyalama gibi akla ziyan yorumlara konu olabilmekte.

Bunu yaparken arka planda her daim: “De ki: Rabbimin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.” (Kehf, 109) gibi ayetler çağdaş müfessirlerce destek ayetler olarak kullanılmakta.

Hem de siyak-sibak özellikleri dikkate alınmadan...

Ana tema genellikle kitabın Levh-i Mahfuz olduğu yani, geçmiş gelecek tüm olayların bilgilerinin, yaşanacakların o kitapta (ana kitap) kayıtlı olduğuna dair inanış...

Bu ve beraberinde “Allah ın arzında meydana gelen olayların tümü Allah'ın bilgisi dahilindedir ve gelmiş gelecek her şeyi o bilir...” inancı çarpıtılarak kitabı her tür yoruma açık kılıyor.

Ve teknolojik gelişmeleri ayetlerin anlamlarını çarpıtarak kitaba uydurma isteği tüm bu ayetlerin klasik tefsirlerinin çok ötesinde bir şey...

Keza (Nahl suresinin 89) ayetinde geçen “ ... bu kitabı sana her konuda açıklama getiren bir rehber, bir hidayet ve rahmet kaynağı, Allah a gönülden bağlananlar için bir müjde olarak indirdik...” ifadesi de bu uçsuz bucaksız yorumları meşrulaştırmak için bu amaçla kullanılanayetlerden...

Her ne kadar ayetlerin nüzul nedeni ve Arapça ifade biçimleri hiç uyuşmasa bile...

Bağlam dikkate alınmadan Kuran ayetleri korkusuzca çarpıtılabilmekte...

Kitabın birtakım gaybi haberlere yer vermesi (Bizanslıların İranlıları yenecekleri , Hz. Peygamberin düşmanlara karşı korunacağı , Müslümanların Mescidi Haram'a girecekleri ve Mekkeyi fethi gibi) de bu yorum biçimini destekleyici argüman olarak kullanılmakta.

Bu anlamda özellikle (Ali İmran, 7); “Halbuki onun te'vilini ancak Allah, bir de ilimde yüksek payeye erişenler bilir...” ayeti de bu alanı kullananlar için önemli bir delil.

Ve tüm bu bağlam, çoğu kez Kurandaki birtakım sırların yeri geldikçe rabbin işaret ettiği kimseler vesilesi ile açıklanacağı esasına dayanıyor.

Yani kitapta gizlenmiş olan bu sırların seçilmiş yani rasih kimselerce deşifre edilmesi esasına...

Nitekim “Kur'an'ın 19 mucizesi” adı altında birtakım şifrelerle korunduğu iddiası da  Reşat Halife’ye Allah tarafından verilen bir hikmetle açıklanmıştı.

Aynı durum “Nebevi tıb” adı altında yazılan eserlerde de görülmekte

Hz. Peygamberin deve sütü ve sidiğini tedavi amaçlı kullanılması ya da hacamat konusunda tavsiyeleri beraberinde nebinin sağlık alanındaki teşvik edici sözleri bu türden yorumların ortaya çıkmasında etkili olmakta.

Kur'an'ın hükümlerinin sonsuza dek geçerliğini sürdüreceği gerçeği de bu bakış açısını temellendirmek için önemli bir faktör...

***

Hülasa, hz peygamber döneminde ya da sonrasında açıklanan çoğu ayetin yeni buluşlar ve gelişmeler ışığında sürekli değişerek yeniden yorumlanması durumu ile karşı karşıyayız. 

Belki bu türden yorumlar Müslümanlara belli bir imani mutmainlik te verebilir.

Ve hatta tüm bunlara bakarak İslama girenler bile olabilir. 

Ancak nüzul sebebinden uzaklaşarak kitabın referans çerçevesinden çıkararak ilgisiz yorumlar yapmaya çalışmak, bu alanda abartılı davranmak faydadan çok zarar veren bir tutum olabilir.

Kuranın modern yorumlanma arayışında ayetlerin önünde arkasında birtakım gizli anlamlar bulunduğu ve zamanı geldiğinde ortaya çıktığı düşüncesi temel olarak kitabı yıpratabilecek bir paradigma olarak gözükmekte.

Kitabın her yüzyılda yeni haberler veren, zamanı geldikçe yeni gaybi olaylarlar ortaya çıkaran  bir bilgi kaynağı olarak görmek iki ucu açık afaki tefsir şekillerini de beraberinde getirmekte.

Kur'an'ın modem bilimlerle çatışmadığını ispatlamaya çalışan bu uğraş, yöntem ve tutarlılık bakımından tartışmaya açıktır.

Özellikle son dönem İslam coğrafyasının batı karşısında mağlubiyetler yaşaması İslam'ın ilme önem verdiği, akılcı bir din olduğu düşüncelerini belirginleştirdi ve bilimle kitabı uyumlu kılmak adına yeni bilimsel gelişmelere Kurandan benzeşen ayetler bulma endişesini büyüttü. 

Ancak Kur'an'ın bilimle yorumlanması düşüncesi her ne kadar masum bir çaba olarak görünse de, içinde barındırdığı birtakım problemler yüzünden her zaman tartışmaya açık bir konu olarak kalacağa benzemektedir. 

Kuranı bilime onaylatmak belki Allah ın kitabına verdiğimiz ehemmiyeti ifade ediyor gibi gözükse de çoğu kez konuyu ilgisiz ayetlerle irtibatlandırmaya çalışmak belki kitabı da yıpratmakta...

Tüm bu çabalar bir samimiyeti ifade etse de; bugün mucize olarak lanse ettiğimiz şeyin gelecekte bilimsel gerçekliklerle çelişebilme olasılığı farkında olmaksızın Kitabı bilime onaylatma ve bilimi farkında olmadan Kuran üzerinde bir otorite olarak gösterme tehlikesini bünyesinde barındırmaktadır.

Bugün aydınlığa kavuşan bir çok bilimsel gerçeğin; teknolojiden sanayiye, tıbdan uzay bilimlerine insan haklarından sosyalizme kadar günümüze ait her konuyu Kuran’la ilişkilendirmeye çalışmak sonuçta zorlama bir çaba olarak görülmekte ve geri planda Kitabın asıl geliş amacını gölgeleyici bir rol oynamaktadır.

Çünkü Kuran bir hidayet kaynağıdır...

Bir yaşam rehberidir...

Onu bu özelliklerinden arındırarak her dönemde farklı yorumlanabilir bir hüviyete büründürmek; onu ulaşılmaz, anlaşılmaz kılmaktır... 

Ve farkında olmadan tahrif etmek demektir...

Selam ve dua ile...

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!