KUR’AN’I ANLAMANIN KURALLARI
Kur’an, öğüt almak isteyen her insana hitap eden bir kaynaktır. Bu kaynağı doğru anlamak için birtakım kurallara/esaslara dikkat etme zorunluluğu vardır. Bu kuralları/esasları şöyle sıralayabiliriz:
1.Kur’an’ın Allah tarafından Muhammed as’a indirildiğine, hiçbir değişime uğramadığına ve günümüze kadar ezber yoluyla sağlam bir şekilde geldiğine (15/9) inanmak esastır. ‘Kur’an’ın indiği şekilde korunduğu, hiçbir değişikliğe uğramadığı’ hususu rivayetlerle denetlenemez. Bunu sağlayacak karine, vahiy ve akıldır. Akıl, Allah’ın insanlara bir sözü/mesajı varsa, bunun insanlara tam olarak ulaşması gerektiğini söyler.
2. Kur’an’ın, bir aileye/bölgeye veya tarihe değil, bütün insanlığa gönderildiğine (3/138) ve maksadının ‘insanlar arasında adaleti sağlamak’ (4/58, 42/5) olduğuna inanmak esastır. Dolayısıyla her insan, Kur’an’ın kendisine de indirildiğini kabul ederek onu anlamaya ve mesajlarını yaşamaya gayret etmekle mükelleftir.
3. Kur’an ayetlerinin, kendi içerisinde tafsilatlı bir şekilde açıklandığına inanmak esastır. (6/114) Yani ‘ayetlerin ayetlerle tefsiri’ denilen bu yöntemi iyi bilmek gerekir. Dolayısıyla Kur’an ayetlerini anlamaya çalışanlara düşen görev, emek verip hangi ayetin hangi ayeti açıkladığını bulmaları önem arz etmektedir.
4. Kur’an’ın, öğüt almak isteyenlere kolaylaştırıldığına inanmak esastır.
Bu husus, Kamer suresinde “öğüt alınsın diye kolaylaştırıldığı” ifadesi dört kez geçmektedir. Bu, Kur’an’ın mucizlerinden biridir. Allah, anlamak için gayret edenleri kendi yollarına eriştirecektir. (29/69) Bunun için de şu kurallara riayet etmek gerekir:
-Kur’an’ı, takva esaslarına riayet etmek ve önyargısız okumak gerekir; çünkü Kur’an, muttakiler için bir hidayet kaynağıdır. O bakımdan, sorumluluk bilinci taşıyarak, rivayetlerin ve hurafelerin tesirinde kalmadan salim bir akılla okuyup anlamaya çalışmak gerekir; zira ilk asırlarda yazılmış tefsirlerin ekseriyeti İsrailiyat haberleriyle donatılmıştır. (Taberi vd.)
-Kur’an’ı literal/lafız merkezli değil, maksat merkezli okumak esastır; zira Kur’an, bir kelimeyi farklı ayetlerde farklı bağlamda kullanmaktadır. Dolayısıyla Kur’an’ı anlamaya çalışanlar, kavram, anlam ve maksat disiplinini dikkate almak, ayetleri siyak ve sibak (bağlam) bütünlüğü içerisinde değerlendirmek zorundadırlar. Lafızla zaman geçirip, maksat üzerinde yoğunlaşmayanlar hakikati bulamazlar.
Örnek: DRB/derabe fiili bir ayette “vurdu” anlamında kullanılırken, başka bir ayette “verdi” (derebellahu meselen/Allah misal verdi) anlamında kullanılmaktadır.
-Kur’an’ı doğru anlayabilmek için yeterli bilgi ve müktesebata sahip olmak esastır. Hangi meslek olursa olsun veya hangi kaynak olursa olsun, onu tam ve doğru anlamak için yeterli bilgiye, donanıma ve yeteneğe sahip olmak gerekir. Kur’an’ı doğru anlamak için de mükemmel olmasa da Arapça ve anlamayı kolaylaştıran Kur’an ilimlerini (mekki-medeni, muhkem-müteşabih, i’caz-mu’ciz, siyak-sibak, tarihi bağlam, esbabı nüzul, mukattaa, meani, meseller, kıssalar, deyimler, mecaz, temsil, kinaye vs.) bilmek gerekir. Dolayısıyla Kur’an’ın tafsilatlı açıklanmış olması, yeterince bilgi sahibi olmayanlar için bir anlam ifade etmez. (6/105)
-Kur’an’ı doğru anlamak için aklı doğru kullanmak esastır.
Çünkü Kur’an, aklını kullananlara hitap etmektedir. (30/28) Allah, aklını kullananlar için ayetlerini tafsilatlı bir şekilde açıklamıştır. O nedenle aklını kullanmayanlar (tedebbür, tezekkür, tefekkür ve tefakkuh etmeyenler), akıllarını başkalarına ipotek edenler ve başkalarının akıllarıyla hareket edenler Kur’an ayetlerini doğru anlayamazlar.
-Kur’an ayetlerini kevnî ayetler ve bilimin ışığında okuyup anlamak esastır. Bilindiği gibi Kur’an’daki ayetlerin yanı sıra insanda ve evrende (kainat/kevnî) ayetler vardır. Bu kevnî ayetler bilim haline getirildiğinde Kur’an ayetleri daha kolay anlaşılacaktır.
Mesela, ‘kiramen katibin’ denilen meleklerin, kamera icadıyla daha kolay anlaşılması.
Yine, insanın yaratılış evreleri hakkında Kur’an verdiği bilgilerin, tıp ilminden yararlanıldığı takdirde, bu evrelerin daha kolay anlaşılması gibi.
-Kur’an’a parçacı değil, bütüncül okumak esastır.
Ayetleri anlamaya çalışırken konuyla ilgili ayetlerin tümünü, siyak ve sibakını (bağlamını) dikkate almak gerekir. İçinden bir ayeti cımbızlayarak hüküm vermek son derece yanlıştır. Mesela, şefaat ile ilgili ayetlere bütüncül olarak bakmadan, şefaatin bütünüyle Allah’a ait olduğunu dikkate almadan “Allah’ın izin verdikleri şefaat edecekler” gibi bir sonuç çıkartmak son derece yanlıştır.
-İleri derecede Arapça bilgisine sahip olmayanların, meal ve tefsirlerden Kur’an’ı okuyup anlamaya çalışmaları esastır. Bazı ayetlerde farklılıklar olacaktır; ancak o farklılıklar, zenginlik olarak görülmeli ve mealler mukayeseli olarak okunmalıdır.
-Kur’an’ın inzalinin tarihsel, mesajının evrensel olduğunu bilmek esastır. Tarihsel ayetlerin olması, ders çıkartmak ve ibret almak içindir. Tarihsel olan her bir ayetin iniş sebebi vardır. O sebebi ve illeti tespit ederek çıkan mesajı evrensel duruma çıkartmak gerekir.
-Kur’an’ın maksat ve misyonunun sorun çözmek olduğunu bilmek esastır. Kur’an, insanların sorunlarını çözmek için 23 yıl boyunca inmeye devam etmiştir. Her sorunun cevabını açıkça veren bir fetva kitabı olmaktan ziyade, çıkan sorunları çözeceğimiz Formüller (ilkeler) vermektedir. O ilkeler ile kıyamete kadar her türlü problemi çözmek mümkündür.
Mesela; Maide suresi 90’daki hamrın (içkinin) yasaklanma illeti, akla zarar vermiş olmasıdır. Dolayısıyla akla zarar veren her türlü gıda, “hamr” olarak kabul edilmeli ve yasaklanmalıdır.
Hülasa; ‘Kur’an anlaşılsın’ diye tafsilatlı açıklanmış ve kolaylaştırılmıştır. (Hatta insanlardan istenenler toplansa, bir A4 kağıdına sığacak kadardır;) Ancak tafsilatlı açıklanmış olması, yeterince bilgi sahibi olmayanların da kolay anlayacağı ve hüküm çıkaracağı anlamına gelmez. (6/105) Onu doğru anlamanın kuralları vardır. Bu kurallara uyulduğu takdirde doğru sonuca ulaşılacaktır.
Selam ve sağlık dileklerimle… BEŞİR İSLAMOĞLU, 8.8.25
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.