TOPLUMSAL HELAKİN SEBEBİ İNANÇSIZLIK DEĞİL, İFSATTIR
İfsat; ıslahın zıddıdır; meşru düzeni bozmak, karışıklık çıkarmak ve zarara uğratmak demektir.
Tabiattaki düzeni bozmak bir ifsat eylemi olduğu gibi, toplumun meşru düzenini ve hatta insan fıtratını bozan her türlü eylem de ifsattır. İslam fıkhında buna ahlaksızlık denilir.
Yani topluma yönelik bozucu eylemler olan öldürme, zina, fuhuş, uyuşturucu, sarhoşluk, azgınlık, yaralama, gasp, çalma, yalan, iftira, gıybet, kin, öfke, hırs, israf, asabiyet gibi haksızlıklar, ahlaksızlık diye isimlendirilir ve bunların her biri ifsat sebebidir.
Bilindiği gibi insanların, hem kendilerini yaratan Allah’a karşı, hem de yaratılanlara karşı görev ve sorumlulukları vardır. Allah’a karşı sorumlulukları inançlı olmak ve inanca bağlı olarak namaz ve niyazda bulunmaktır.
Allah’a karşı olan görev ve sorumlulukların cezai karşılığı ahirette olacaktır. Yani inkar edenler, şirk koşanlar, namaz ve niyazdan uzak duranlar ahirette Allah’a hesabını vereceklerdir.
Yaratılanlara karşı görev ve sorumluluklarımız, her varlığın hakkını adaletle korumaktır. Başta insan olmak üzere hiçbir varlığa zulüm etmemek, özgürce yaşamalarına imkan sağlamak temel görevimizdir. Bu görevini yerine getirmeyip zulmeden kişiler, hem bu dünyada hem de ahirette yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.
Allah’ın kitabı Kur’an’a başvurduğumuzda helak edilmiş toplumların tümünün ifsattan/zulmetmekten helak edildiğini görürüz. Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lut, Musa gibi resullerin mücadeleleri hep ifsat eden zalimlere karşı olmuştur. Resuller ifsat eden zalimlerle baş edemeyince Allah’tan yardım istediler; Allah da müfsitleri/bozguncuları çeşitli felaketlerle helak etti.
Allah, kendi hukuku olan inanma, şirk koşmama ve ibadet etme konusunda insanları uyarır; ancak uyarıları dikkate almayanları helak etmez. Dünyadaki rızıklarını kesmez. “Dileyen inansın, dileyen inkar etsin” buyurarak inanma özgürlüğü tanır. Hesaplarını ahirete görür; ancak başkalarının hak ve hukukunu çiğneyenleri, birbirlerine karşı haksızlık edenleri bu dünyada helak edebilir.
Toplumsal helakin sebebi, Allah’ın hakkını çiğnemek (inançsızlık) değil, başta insan olmak üzere yaratılanların hukukunu çiğnemektir. Başkalarının hukukunu çiğnemedikçe, meşru/hakça düzeni bozmadıkça, bozgunculuk yapmadıkça Allah toplumsal helaki gerçekleştirmez.
Mesela, Allah’ın evi olan Kabe’yi müşrikler putlarla doldurdukları halde, onları toplu olarak helak etmedi; ancak Kabe’yi yıkmaya kalkışan Ebrehe ve ordusunu helak etti; zira Kabe’nin yıkılması inanç özgürlüğü kapsamına girmekteydi ve bozgunculuktu. Bu yüzden Allah, şirk koşanları değil, onu yıkmaya gelen Ebrehe’yi helak etti.
“Keşke sizden önceki nesillerde fesatlığa karşı çıkan faziletli kişiler olmuş olsaydı. Onlardan ancak çok azını kurtuluşa erdirdik. Zulmedenler ise içinde bulundukları refaha dalıp böylece mücrim kimseler oldular. Allah, bozgunculuk yapmadıkları sürece bir toplumu sırf çarpık inançları yüzünden helak etmez.” (Hud suresi, 116, 117)
Hülasa; Allah, insanlardan fesatlığa/azgınlığa karşı durmalarını, meşru düzenlerini ve tabiatı korumalarını, yaratılanlara zarar vermemeyi, onları sahiplenmeyi, sulhtan yana olmayı, salihat (yararlı olanı) işlemeyi, tayyibatı tercih etmeyi istemektedir. Bu mesajlara kulak verenleri “Muhsin” ad ederek ödüllendirecektir. Kulak vermeyip isyan edenleri de “müfsit” kabul ederek cezalandıracaktır.
Muhsin olmak için çaba gösterenlere ne mutlu!
Selam ve sağlık dileklerimle…
BEŞİR İSLAMOĞLU, 14.11.25
İslam’ın evrensel mesajı ‘yerli ve milli’ sloganına sığar mı?