KUR’AN’IN ÖNGÖRDÜĞÜ ŞEHİRLER-1:EMİN BELDE TASAVVURU VE MODERN ŞEHİRCİLİĞE KATKILARI
Burada anahtar kavram “güven”dir. Güven kavramının Kur’an’daki etimolojik (kökeni) ve terminolojik (terimin kullanım alanı) karşılığı anlaşılmadan “şehir güvenliği” bağlamında anlaşılması zordur. Kavram ister şehir için kullanılsın ister kişisel ve sosyal hayat için, isterse Kur’an’da ifadesini bulan “huzur ve güven içerisinde girin oraya(cennete)” denilerek ahiret hayatı için (Hicr,46) kullanılmış olsun kapsam ve derinliğiyle günümüz dünyasının en temel kavramlarından biri olmaya devam etmektedir. Güven kavramının Kur’an’da en temel ve kapsamlı terimlerden biri oluşunu 879 kez geçiyor olmasından çıkarabiliriz.(1)
Güven kavramının Allah’ın 99 ismi arasında yer alan “es Selam” (her türlü tehlikelerden selamete çıkaran) ve “el mu’min” (güven veren, emin kılan, koruyan) olarak ifadesini bulmuş olması şüphesiz ki ilk dikkatimizi çekmesi gereken husustur. (Haşr 23) Çalışmamızın odağında olan şehir ayetleri arasında yer alan ve şehrin güvenliğine doğrudan ve dolaylı bir şekilde işaret eden yaklaşık 14-15 ayetin içeriğine baktığımızda şehir ve güvenlik olgusunu anlamamızı kolaylaştırmaktadır.
Bakara, 125: “Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık…”
Bakara, 126: “İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap…”
Ali İmran, 97: Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur…”
İbrahim, 35: “Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: «Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl…”
Tin, 3: “İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emîn beldeye yemin ederim ki…”
Ankebut, 67: “Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi?...”
“Güven” vurgusunun çok yönlü bir şekilde verildiği bu ayetlerde; “… güvenilir bir yer…”(Bakara 125), “…burayı emin/güvenli bir şehir yap…”(Bakara 126), “… (Mekke’ye) güven içinde…”(Ankebut, 67), “… Bu şehir güvenli ve huzurlu idi…”(Nahl,112), “… şu emin beldeye…”(Tin,1…5),“… İbrahim… Ey Rabbim bu şehri güvenli kıl…”(İbrahim, 35)
Gibi… “güven” parametresi sadece fiziki emniyet değil; iman, huzur, adalet, rızık, barış ve emanet bilinciyle bütünleşik bir kavram olarak öne çıkarılmıştır.
Güvenin Ontolojik ve Sosyolojik Boyutu
Şehir ve güven bağlamında incelediğimiz bu ayetlerde: “ev, toplanma yeri, güven, namaz, ibadet, rüku, secde, temizlik, emin belde, iman etme, meyveler, bol rızık, nankörlük, açlık ve korku, bahçeler, pınarlar, ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar, ürünlerin toplandığı yer, dokunulmaz yer” gibi şehrin hem sosyolojisine hem de ekonomisine hem de yaratılış gayesi bakımından ontolojik yönüne işaret eden bu kelimelerin varlığı bize özgün bir şehir felsefesinin kapılarını aralamaktadır. Şehir ve güven bağlamında yakın markaja aldığımız ayetlerin içeriği bize şehir güvenliğini hangi parametreler üzerinden mekanizmaların tesis edileceği konusunda önemli ipuçları vermektedir.
Bu bağlamda Tin suresinde “incire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye/Mekke’ye yemin ederim ki…”(Tin, 1-4)İfadelerinden hareketle birçok müfessir “incir” sembolü TurDağı’nda Hz. Musa’ya gelen ilk vahyin ve dolayısıyla Musa şeriatının kast edildiği belirtilmektedir. Diğer yandan “Sina Dağı” ise Hz. Musa’nın peygamberliğini özellikle vurgulamaktadır. Çünkü Hz. İsa’yı da bağlayan dini kurallar Sina Çölü’ndeki bir dağda Hz. Musa’ya vahyedilmiştir.
“Zeytin” ise Hz. İsa’ya gelen vahyi sembolize etmektedir. Çünkü Hz. İsa’nın “zeytin” ile Kudüs yakınındaki “Zeytin Dağı” ile ilişkisi bilinmektedir.(2)
Ayette geçen “el Beledül Emin” ise bütün müfessirlerin ittifakıyla Hz. Peygamberin (sav.) doğduğu ve ilahi çağrıyı aldığı yer olan Mekke’dir. Son üç peygambere vahyin indiği üç merkeze (Sina Dağı ve İncir (Musa), Zeytin (Dağı) (İsa) ve Beledül Emin (Hz. Muhammed (sav) Mekke-Hira Dağı) ile dikkat çekilmiş olması gözden kaçmamaktadır.
Allah’ın yemin ettiği bu merkezlerin aynı zamanda barış ve güvenliği temsil ediyor olması dikkate değerdir. Zira “İncir” ve “Zeytin” bir taraftan rızık ve nimetin diğer taraftan barışın sembolü (3) olarak görülürken Mekke “el Beledül Emin” güvenli şehir olarak sembolize edilmiştir. Böylece, Kur’an bize bir taraftan insanın ekonomik açıdan refaha diğer taraftan barış ve güvenliğe olan ihtiyacını vurgulayarak şehir kavramı ile güven kavramı arasındaki kaçınılmaz ve zorunlu ilişkiyi anlamamızı istiyor. Böylece Kur’an, ekonomik refah (rızık) ile toplumsal barış ve güveni aynı eksende bütünleştirmektedir.
Modern şehirciliğin en temel sorunlarından birinin hatta en başta olanın güven/lik olduğu dikkate alındığında Kur’an’ın önerdiği güven parametrelerinin insanlık âleminin şehir tasavvuruna büyük katkı sağlayabilir. Zira şehirlerde en temel ihtiyaç olan güven sağlanmadıkça özgür düşünce, teşebbüs ve yaratıcı faaliyetler olamayacaktır. Bu durumda ne ekonomi, ne kültürel hayat ne de ilim ve sanat gelişme zemini bulamaz.
“Şehirler güven içinde yaşanılacak korunaklı yerler olmaları için kurulurlar” diyen İbn Haldun, “… Ahlak ve hikmetin gereklerine göre insanların güven içinde hayatlarına devam edebilmelerini sağlayacak şekilde bir veya şehrin işlerinin nasıl düzene konulacağı ile ilgilenecek bir sivil siyaset ilmine (Es Siyaset’ul Medeniyye) ihtiyaç vardır” demesi (4) dikkat çekicidir. Günümüzde şehirciliğin ilmi temelleri olan bir disiplin haline gelmemiş olması İbn Haldun’un önerisinin hala geçerli olduğunu göstermektedir.
Modern Şehircilik Yaklaşımları ve Güvenli Kent Modeli
Son yıllarda Avrupa ve Amerika’da Birleşmiş Milletlernezdinde “güvenli kent” ile ilgili kapsamlı çalışmalar yapılmaktadır. 20. yy. son çeyreğinde ortaya çıkan ve bugün hala farklı versiyonlarıyla geliştirilmekte olan “Güvenli Kent Kavramı ve Yaklaşımları” göç, ekonomik sorunlar, işsizlik, çarpık kentleşme gibi sorunlarla birlikte giderek karmaşıklaşan şehrin sorunlarına nasıl bir çözüm bulunabileceği konusu üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Tanım ve kapsamı dikkate alındığında:
“güvenli kent yaklaşımı: kent planlaması, bina tasarımları, trafik düzeni, kent bilgi ve güvenlik sistemleri, suça ilişkin sosyolojik, ekonomik, politik boyutlar da dâhil kentin tasarım ve gelişimine yön verirken güvenlik kaygılarını ve kamu düzenini göz önünde tutan, suçların önlenmesi için ideal sosyal ve fiziki koşulları sağlamaya çalışan, suç işlendikten sonra da suçluların yakalanmasını kolaylaştıran kentle ilgili aktivitelerin tümüdür” şeklinde verilmektedir.(5)
Batıda Güvenli Kent yaklaşımları ile ilgili tanımlamalarda belli bir mesafe alınmış olsa bile kafalar hayli karışık. C. Ray Jeffery, 1971 yılında yazdığı kitapta, “Çevresel Düzenlemelerle Suçun Önlenmesi” teorisini ileri sürerek “Kentler insanın doğayla kontağını içli dışlı bir şekilde arttıracak biçimde düzenlenmelidir” yaklaşımından hareketle; sosyal tasarım, biyofilik tasarım (İklime duyarlı mekân tasarımı) ve kanıta dayalı tasarım diye üç başlıkta insan ve çevre arasında bağ kurmaya çalıştı.(6) Aynı dönemde Oscar Neuman’da “Savunulabilir Alan” adlı kitabıyla “binaların ve mahallelerin fiziksel tasarımı, yerleşiklerin yaşadığı çevre üzerindeki kontrol hissini azaltabileceği ya da çoğaltabileceği” sonucuna vardı. (7)
Bu bağamda Birleşmiş Milletler kent güvenliğini altı temel başlığa ayırdı:
1. Kentsel güvenliği ve emniyeti etkili kentsel planlama, tasarım ve yönetişim esaslı vurgulamaları arttırmak,
2. Toplumun inisiyatif almasını sağlayan toplum temelli yaklaşımı güçlendirmek,
3. Resmi ceza adalet sistemi ve politikaları güçlendirmek,
4. Risk faktörlerini azaltmak,
5. Çatışmaların şiddet içermeyen çözümlerini geliştirmek,
6. Sosyal sermayeyi güçlendirmek.
Bütün bunları uygulamak için iki hususun gerçekleştirilmesi tavsiye edilmiştir.
Birincisi; gençleri hedefine alan eğitim, spor, regreasyon ve kültürel aktivitelerle onların sosyal sermaye güçlerini arttırmak.
İkincisi, bu politikalardan yalnızca birini tercih etmek yerine, bunları birlikte uygulamak.
Modern yaklaşımlarda kentsel tasarımlara dikkat çekilmiş olması insan ile çevre arasındaki ilişkilere ve toplum inisiyatifine işaret edilmiş olması gözden kaçmamaktadır. Söz konusu bu yaklaşımların giderek, bilhassa Selçuklu ve Osmanlı döneminde modelleşen “mahalle” tasarımına doğru evrilmesi, Kur’an’dan mülhem olan “selam yurdu”parametrelerini yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılmaktadır.
Sonuç olarak,
Kur’an’ın öngördüğü “emin belde” tasavvuru, şehrin hem fiziki hem de manevi boyutlarını güven kavramı etrafında birleştirmektedir. Modern şehircilikte güvenlik meselesi hâlâ çözülememiş büyük bir sorun olarak durmaktadır. Kur’an’ın sunduğu güven merkezli şehir yaklaşımı, çağdaş şehirciliğe ilham verebilecek bütüncül bir paradigma sunmaktadır.
Kaynakça
1-Çanga, M. (1994). Kur’an-ı Kerim Lügatı. İstanbul: Timaş Yayınları.; www.kuranmeali.com/kökler...
2-Elik, H. (2016). Kur’an’da şehir tasarımının nitelikleri (Mekke örneği). İSAM Veri Tabanı.
3- Zeytin Bilimi, Cilt: 6, Sayı: 2, Haziran 2016
4- İbn Haldun. (2004). Mukaddime (Çev. H. Kendir). İstanbul: Yeni Şafak Kültür Armağanı.
5-Gündüzöz, İ. (2016). Türkiye ve dünyada güvenli kent yaklaşımı: Kentsel güvenlik mi, güvenli kent mi? Türk İdare Dergisi, (483).
6-Jeffery, C. R. (1971). Crime prevention through environmental design.(Çevresel tasarımla suç önleme) Beverly Hills: Sage.
7-Newman, O. (1972). Defensible space: Crime prevention through urban design.(Savunulabilir alan: Kentsel tasarımla suçun önlenmesi.) New York: Macmillan.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.