Allah’a Yakinlasma Yolculugunda En Temel Esas; IHLAS

Bir önceki yazimizda, ‘Allah’a yakinlasmak’ konusunu islemis, öncelikli olarak yakinlasma kavramiyla ne ifade etmek istedigimizi anlatmaya çalismistik...
Allah’a Yakinlasma Yolculugunda En Temel Esas; IHLAS
Sabri AKIN
Sabri AKIN
Eklenme Tarihi : 18.01.2021
Okunma Sayısı : 1543

قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّ۪ينَۙ

De ki: “Bana, her türlü sirk ve gösteristen uzak durup taat ve ibadeti yalniz Allah’a has kilarak O’na kulluk etmem emredildi.”[1]

 

Bir önceki yazimizda, ‘Allah’a yakinlasmak’ konusunu islemis, öncelikli olarak yakinlasma kavramiyla ne ifade etmek istedigimizi anlatmaya çalismistik. Rabbimizi tanima ve kavrama sürecinin ciddi bir yolculuk oldugu ve bazi sorumluluklar gerektirdigi bir gerçektir. Bu süreç bazi merhalelerden ibarettir. Yasamis oldugumuz merhalelere göre Rabbimiz bizlere birtakim rahmetler ve inayetler bahsetmektedir. Rabbimizin bize bahsettigi bu rahmet ve inayetleri hak etmemizin temel sarti, bütün çaba ve gayretimizin, her türlü riyadan, kibirden ve gururdan beri, sirf Allah için ve onun rizasini kazanmaya yönelik olmasidir. Rabbimiz ayetinde "Öyleyse ey mü’minler, kâfirlerin hosuna gitmese de her türlü sirk ve gösteristen uzak durup ibadet ve taati yalnizca Allah’a has kilarak O’na yalvarin"[2] buyurmustur.

 Ihlas, bir isin tamamen yüzde yüz Allah için olmasidir. Yüzde birlik bir baska sebep dahi bir amelin batil olmasina neden olmaktadir. Çünkü Rabbimiz bizden dinini tamamen kendine has kilmamizi istemektedir. Baska bir tabirle ihlas, insanin yönelimini ve nefsani isteklerini, düzeni ve siyasi yönelisleri, kimi sahislarin isteklerini dikkate almadan sadece ve sadece Allah’in emrini, itaatini ve ilahi vazifeyi içtenlikle yerine getirme niyetidir. Bu rahatlikla yapabilecegimiz bir sorumluk degildir tabii ki. Gerek seytanin igvasi ve gerekse nefsani birtakim istekler bu çabamizi ve amellerimizi bosa çikarabilmektedir. Dogrusu ihlasa ulasmak ilahi yardim olmadan mümkün degildir. Bu yol ancak bizim baslangiçta samimi niyetimiz, azimli çaba ve gayretlerimiz, Rabbimizin yardimiyla mümkün olabilmektedir. Rabbimiz ayetinde "Denizde gemilerle seyahat ederken onlari daglar gibi dalgalar sardiginda sadece Allah’a yönelerek bütün samimiyetleriyle O’na yalvarirlar. Onlari kurtarip selâmetle karaya çikardigimizda ise içlerinden bir grup orta yolu tutar. Digerleri ise yeniden inkâra döner. Bizim ayetlerimizi, verdigi söze ihanet eden böyle nankörlerden baskasi inkâr etmez" [3]buyurmustur.

Ihlasi Elde Etmenin Yollari

1. Allah'in Ilim ve Kudretine Teveccüh Etmek

Eger tüm kudret, izzet ve rizkin Allah'in elinde oldugunu bilseydik asla bunlari elde etmek için O'ndan baskasinin kapisina gitmezdik. Allah'in iradesiyle tüm varlik âleminin yaratildigina ve O'nun iradesiyle her seyin yok olacagina, her seyin sebebini yok edenin de O olduguna teveccüh etmek. Yani kuru agacin Hz. Meryem (s.a) için taze hurma vermesini saglayan da yakici atesin Hz. Ibrahim (as) için bir gül bahçesine dönüsmesini mümkün kilan da O dur ve bizler de O'ndan baskasina tevessül etmemeliyiz. Kur'an'da yüzlerce ayet ve kissa, insanlari Allah'in kudretinin bilincine varmaya davet etmistir ki böylelikle insanlar Allah'tan baska varliklara degil, halisane bir sekilde O'na yönelsinler.

2. Ihlasin Bereketine Teveccüh

Ihlasli insanin sadece bir tek hedefi vardir ki, o da Allah'in rizasini kazanmaktir. Ve sadece hedefi Allah'in rizasini kazanmak olan kimsenin baska seye meyletme düsüncesi olmaz. Azarlanmaktan korkmaz, yalniz kalmaktan ürpermez, davasindan geri çekilmez, asla pisman olmaz, insanlarin itina etmemesinden dolayi üzülmez, ümitsizlige yer vermez ve Hak yolunu kat ederken azlik ya da çokluga aldiris etmez.

Kur'an, ihlasli savasçilarin, düsmani öldürmek ya da Allah yolunda sehit olmaktan korkulari olmadigini anlatir. Imam Hüseyin (a.s). Kerbela hareketinden hemen önce söyle buyurdular: "Biz Kerbela ‘ya gidiyoruz ister sehit olalim ister muzaffer. Hedef, görevin yerine getirilmesidir.

3. Allah'in Lütfuna Teveccüh

Bizi ihlasa yaklastiran yollardan bir digeri de Allah'in lütfunu hatirlamaktir. Unutmayalim ki, biz yok idik; topraktan, nütfeden yaratildik. Annelerin içlerinde beslenir olduk ve birbiri ardina çesitli merhaleler astiktan sonra kâmil bir insan suretinde dünyaya geldik. O anda hiçbir seyi bilmiyorduk. Tek bildigimiz ve hünerimiz annelerimizin sütüyle doyabilmekti. Bizleri yaratan, bunca nimetleri bizlere sunan ve kâinattaki birçok seyi emrimize veren yüce rabbimizdir. Acaba vicdani olan bir kimse bu kadar nimete, kudrete ve bilgiye ulastiktan sonra baskalarina itaat etmeye izin verir mi? Üzerimizde bir hakki bile olmayan ya da bir lütufta bulunmayan kimselere niye kendimizi satalim?

4. Allah'in Isteklerine Teveccüh

Eger insanlarin kalplerinin Allah'in elinde oldugunu ve kalplerde inkilap yaratanin Allah oldugunu bilseydik; islerimizi Allah için yapardik. Ne zaman insanlarin himayesine ihtiyacimiz olsa bunu Allah'tan isterdik. Böylelikle insanlarin hakkimizdaki iyi düsünmeleri ve kalpten muhabbetleri nasibimiz olurdu.

Hz. Ibrahim (a.s) o yakici, sicak Hicaz çöllerinde Kâbe’nin sütunlarini yükseltti ve Allah'tan insanlarin kalplerini zürriyetine mütemayil kilmasini istedi. Bu hadisenin üzerinden binlerce yil geçmis olmasina ragmen her yil adeta milyonlarca insan bir kelebegin heyecanindan daha fazla bir sekilde gönülden Allah'in evini tavaf etmektedir.

Nice kimseler insanlari razi etmek için kendilerini atese atiyorlar ama yine de insanlarin sevgisini kazanamiyorlar. Ve nice kimseler insanlarin maddiyatlarina, isimlerine, ekmek ve makamlarina göz dikmeden, Allah'a gönülden baglanirlar ve ihlasla sorumluluklarini yerine getirirler. Bununla birlikte bu kimseler insanlarin nazarinda istisnai bir büyüklüge ve makama sahiptirler. Öyleyse hedef Allah'in rizasini kazanmak olmalidir ve insanlarin bizden razi olmasini da Allah'tan dilemeliyiz.

5. Islerin Bekasina Olan Teveccüh

Isler eger Allah için olursa kalici ve baki olurlar. Zira Allah'in rengi o isi çevrelemistir. Eger isler Allah için olmazsa son kullanim süresi er geç dolacak olan ürünler gibi olurlar. Kuran söyle buyurur: "Sizin yaninizdaki tükenir, Allah katinda olan ise kalicidir..." [4] Hiçbir akil sahibi, baki olani fani olana tercih etmez.

6. Ödüllendirilmenin Mukayesesi

Insanlarin ödüllendirmesinde pek çok sinir ve kisitlilik söz konusudur. Örnegin eger insanlar bir peygambere ödül vermek isteseler en iyi elbise, yemek ve meskeni huzuruna sunarlar. Ancak bu tüm nimetler sinirli ve kisitlidir, üstelik bu nimetler gerçekte hak etmeyen kimselerde de bulunmaktadir. Bu nimetleri hak etmeyen kimseler türlü türlü ziynetlerden, saraylardan, baglardan ve görkemli sahsi bineklerinden istifade etmektedirler. Ancak isler Allah için olursa, sonu olmayan, üstelik maddi ve manevi tüm mükâfatlar, ödül sahiplerini beklemektedir.

Iste burada; eger dogru düsünecek olursak, akil bize sonu olmayan ve çok daha genis içerige sahip ödülleri, insanlarin sinirli ve kisitli ödülleriyle degismemize izin vermez. Eger biz insanlar gerçek anlamiyla Rabbimizi bilir ve kavrarsak onun rizasindan baska her seyin bir hiç oldugunu anlar ve dünya hayatinda bütün çabamiz, onun rizasini kazanmak olur. Rabbim bizleri muhlislerden eyler insallah.

 


[1] Zümer Suresi 11. Ayet

[2] Mü’min Suresi 14. Ayet

[3] Lokman Suresi 32. Ayet

[4] Nahl Suresi 96. Ayet

 

YORUMLAR
Eyüp Polat
20.1.2021 10:35
Yureginize saglik ne mutlu o insanlara ki yüce yaraticinin rizasini kazanma yolunda çaba gösterenlere

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!