Koronavirüs: Unuttugumuz Pek Çok Hakikati Bize Hatirlatan Güçlü Bir Uyari!

George Washington Üniversitesi’nde Islâmi Arastirmalar Profesörü Seyyid Hüseyin Nasr, Islâm gelenegi ve felsefesi üzerine yaptigi çalismalarla...
Koronavirüs:   Unuttugumuz Pek Çok Hakikati  Bize  Hatirlatan Güçlü  Bir  Uyari!
Seyyid Hüseyin NASR
Seyyid Hüseyin NASR
Eklenme Tarihi : 28.07.2021
Okunma Sayısı : 634

George  Washington  Üniversitesi’nde  Islâmi  Arastirmalar  Profesörü  Seyyid  Hüseyin  Nasr, Islâm  gelenegi  ve  felsefesi  üzerine  yaptigi  çalismalarla  dünyanin  en  etkili  Müslüman düsünürlerinden  biri  olarak  kabul  ediliyor.  Sosyal  bilimler  alaninda  çalismalariyla önde  gelen  entelektüeller  ve  düsünürler  arasinda  yer  alan  Nasr  ile  Elijah  Dinlerarasi Enstitüsü’nün  Müdürü  Haham  Alan  Goshen-Gottstein  tarafindan  yapilan  ve  8  Haziran 2020’de  YouTube’da  yayimlanan  söylesi  hem  korona  süreci  hem  de  Nasr’in  gelenek,  dünya dinleri  basta  olmak  üzere  diger  meselelere  nasil  baktigini  göstermesi  bakimindan  önemli. Düsünürün  bilhassa  “Diller  farkli  ama  mana  ayni”  çerçevesinde  söyledikleri  de  elestiriyi hak  ediyor.  Buna  ragmen  dünyanin  geçiciligini  unutan  kibirli  modernlerin  yanlislarini gözler  önüne  sermede  son  derece  degerli  vurgular  içeren  söylesinin,  düsünürün  bakis açisi  göz  önünde  bulundurularak  okunmasinin  faydali  oldugunu  düsünüyoruz.  (Umran)

Soru :Profesör  Seyyid  Hüseyin Nasr, George  Washington Üniversitesi’nde  Islâmî  Arastirmalar profesörü,  önemli  bir  Müslüman  entelektüel,  önemli  bir  Müslüman  lider, önemli  bir  mutasavvif  grubun  lideri.  Iran  asilli  (Nasr),  uzun  zamandir Amerika  Birlesik  Devletleri’nde  yasiyor.  “Korona’ya  Bakis”  serimizin  bir parçasi  olan  bu  söylesiye  katilarak  bize  zaman  ayirdiginiz için  tesekkür  ederim.  Çok minnettarim. Bismillahirrahmanirrahim.  Sizinle  birkaç dakika  beraber  olabilmek  benim  için bir zevktir. Tanri’nin  vaktine  göre  öyle  ama bize  göre  birkaç dakikadan  daha fazla  olacak  insallah.  Bu  korona meselesi,  sizi  kayda  deger  bir  sekilde  etkiliyor  mu yoksa  her  zaman nasilsa  öyle  mi  sizin  için?

Cevab: Hayir,  her  zamanki gibi degil. Derslerimi  Skype  üzerinden  yapiyorum  ve çogu  insan  tek  basina  kalmis  durumda,  ayrica  üniversite  kapali.  Yani  zor bir durum söz  konusu. Ama Zoom’un çözemeyecegi bir sey yok  sanirim. Sadece  Tanri  çözebilir. Felaketlerden  Ögrenmemiz  Gerekenler O  zaman  Tanri  üzerine,  Tanri  ve koronavirüs  üzerine  konusalim.  Bu konuyu  merkeze  alalim,  çünkü  koronavirüs  hepimizi  korkuttu  ve  en  nihayetinde  tüm  kaygilarimizin  ve  her seyin  cevabi  Tanri’da.  Bu  yüzden,  bu meseleyi  bugünkü  sohbetimizin  esas konusu  yapalim.  Simdi,  daha  demin söyledigimden  yola  çikarak  baslayabiliriz.  Insanlar  korkuyor.  Havada korku  var,  kaygi  var,  hatta  panik  bile var.  Insanlara  nasil  bir  ilahi  ilaç  sunabiliriz?  Kendi  Sii  perspektifinizden, tasavvuf  perspektifinizden,  daha  kapsamli  Islâmî  perspektifinizden  ne  tavsiye  edebilirsiniz?  Insanlara  korkulari  ve  kaygilariyla  basa  çikmalarinda yardimci  olabilecek  neler  önerebilirsiniz?Öncelikle,  inançli  insanlar;  ister  Yahudi,  Hristiyan,  Müslüman, Hindu, Budist olsunlar fark  etmez. Her  biri  kendi dilinde, biz (inançli insanlar) bu dünyadaki  felaketlerin  amellerimize  karsilik  Allah’in verdigi  bir  cezanin  veya  bir  uyarinin  veyahut  bizi uyandiracak  bir  hapin  isaretleri  olarak  görüldügü bir  gelenege  bagliyiz.  Kur’ân,  felaketlerden  dersler çikarmamiz gerektigini söyleyen referanslarla dolu; dünyanin  geçiciligi,  üzerinde  durdugumuz  topragin  kirilganligi,  servetin,  gücün  vesairenin  uyusmazligi  ve  (felaketlerin  sonunda)  bize,  ruhumuza alçakgönüllü  bir  taraf  kazandirmasi.  Depremler, veba  veya  benzeri  bildigimiz büyük  trajediler,  modernite  öncesinde  Bati’dan  Çin’e kadar  dünyadaki  tüm  geleneksel  insanlar  tarafindan kendilerine  gelmeleri  için bir  isaret/uyari  olarak  düsünülüyordu.  Böylelikle,  bir tür  lütuf  olarak  görülüyordu. Eski  Ahit’teki  pek  çok  peygamberin  -sizin  peygamberlerinizin,  biz  Müslümanlarin sizlerle  paylastigi  peygamberlerin-  yükümlülügü  tam da  insanlari  bir  manada  korkutmakti.  Ama  olumsuz  bir tarzda  degil.  Büyük  bir  Müslüman  ilahiyatçi  ve  sufi  olan Gazali’nin  su  sözü  aklima geldi:  “Allah  ile  insan  arasindaki  fark,  bir  insandan  korktugumuzda  ondan  kaçmamiz Allah’tan  korktugumuzda  ise ona  dogru  kosmamizdir.”  Dolayisiyla,  siradan  insanlarin etrafindaki  dünya,  gerçeklik olarak  tanimladiklari  dünya sarsilmaya  basladiginda  duyduklari  korku,  onlari  degismez  gerçegin  -dünyaya  Allah tarafindan  gönderildigimiz  gerçeginin-  tam  idrakine  varmalarini  saglayarak olumlu  olabilir.

Soru:Peki,  çok  fazla  seyden  bahsettiniz.  Ilk  olarak, söylediklerinizin,  röportaj  yaptigim  ve  Hasidik bir  haham  olan  Haham  Kennick  ile  olan  benzerliginden  çok  etkilendim.  O  da  ayni  fikri  aktarmisti. Senden  sana  kaçiyorum.  Yani  korku  ve  kaçis  tam anlamiyla  Tanri’ya  dönmektir.  Bu  manada  bir davet,  ama  siz  ayni  zamanda  bir  ceza  ve  gelecek olaylarin  isareti  oldugundan  bahsettiniz.  Sizce  yasadiklarimiz  bir  ceza  mi  yoksa  sadece  uyanmamiz için  bir  çagri  mi?  Bu  durumda  Covid-19’u  nasil  görüyorsunuz?

Cevab. :Bu  çok  karisik  bir  mesele.  Teolojik  açidan, Tanri’nin  kayitsizliginda  mutlu  mesut  yasamak  isteyen  modern  insani  göz  önüne  aldigimizda  kesinlikle  bir  ceza.  Dinî  açidan,  saçma  bir  durum,  çünkü o  (modern  insan),  hayatinin  gerçekligini,  etrafindaki  dünyayi  ya  da  el  üstünde  tuttugu  degerlerin tamamini  yaratmamistir.  Kendini  ne  kadar  güçlü hissederse  hissetsin,  su  veya  bu  isi  yapabiliyor  olsun  fark  etmez,  o  yaradan  degildir  ve  koronavirüs gibi  bir  olay  bize  bunu  hatirlatmanin  çok  iyi  bir yolu.  Tüm  bilime,  hastanelere,  biyolojiye,  kimyaya ve  olup  bitene  bakin.  Kibirli  modern  insan  her  seyi çözebilmekteyken  bir  küçük  virüs,  milimetrenin milyonda  biri  ya  da  her  neyse,  geliyor  ve  tüm  düzeni  bozuyor.  Ayrica,  siradan  insanlarin  buna  vâkif  olmadigini fark  etmek  te  çok  önemli.  Modern  bilim  felsefesi  çalisanlar bilirler  ki  öngörü  olmadan fizik olamaz.Ben,  MIT’de  fizik  ögrenimi  görürken  hocam  bana her  zaman,  eger  fizik  bir  olayi öngöremiyorsa,  o  fizik  degildir,  derdi.  Bu  bilim  degildir. Aslinda  böyle  aniden  ters  yüz oluyoruz.  Tüm  bu  bilimlerle, modern  bilime  tapinmayla ve  tüm  bu  teknolojiler  vesaire  varken,  bir  anda  kimsenin öngöremedigi  bir  sey  oluyor. Üstelik  bu  sey  o  kadar  kuvvetli  ki  bizleri  -öylesine  güçlü insanlari-  korkuttu,  zayiflatti ve  bir  köseye  çekilmemize sebep  oldu.  Ben  inaniyorum ki  nihayetinde  biz  bunun üstesinden  gelecegiz,  çünkü Tanri’nin  böyle  bir  son  istedigini  düsünmüyorum.  Bunun geçip  gidecek  bir  olay  olduguna  inaniyorum,  insallah. Ama  yine  de,  kendimizi büyük  görmememiz  gerektigi  alinacak  önemli  bir ders,  dünyanin  sahibiymis  gibi  bir  tavirla  istedigimiz  her  seyi  yapariz,  kimsenin  bizim  üzerimizde bir hakki  yoktur,  falan filan. Bu  yüzden,  bunun  (koronavirüsün)  sebep  oldugu  acilara  ragmen,  çok  sayida  ölüme  ragmen manevi  bir  dirilis  için  -en  azindan  modern  bilim  ve teknoloji  tarafindan  ortaya  atilan  bütün  iddialarin dogru  olmadigini  anlayacak  kadar  akilli  olan  insanlar  için-  bir  firsat  olacagini  umuyorum. 

Elbette, bilim  pek  çok  sey  yapabilir,  yapamaz  demiyorum ama  bilim  her  seyi  bilen  degildir,  hem  de  hiç  degildir.  Ve  senin  ve  benim,  simdi  degil,  ama  atalarimizin  veya  sen  ve  ben  Orta  Çaglar’da  yasiyor  olsaydik bizim  Tanri’ya,  hahamlara,  ulemaya,  dinin  temsilcilerine  duydugumuz  güven,  bu  güvenin  tamami modern  bilim  adamlarina  ve  doktorlara  nakledildi. Bu güven nakli  bizim için gerçekten dogru  olmadi. Dinî  liderlerimize  güveniyorduk,  çünkü  onlarin  en  nihayetinde  Allah’tan  gelen  bir  yetkiye  sahip olduklarina  inaniyorduk.  Sonra  modern  bilimlere ve  teknolojilere  güvenmeye  basladik.  Sen  ve  ben, New York’ta  80.  kata  çikan  bir  asansöre  biniyoruz. Birinin  yaptigi  teknolojinin  bizi  iki  dakika  içerisinde  asagi  indirecegine  inaniyoruz.  80  kat  asagi, sokaga  indirecegine.  Veya  milyon  tane  baska  sey, uçaga  binmek  gibi,  bunun  gibi  seyler.  Bu  güven, modern  bilime  ve  teknolojiye  nakledildi.  Bunun bazi  olumlu  etkileri  var,  yoktur  demiyorum.  Ama ayni  zamanda  çok,  çok  olumsuz  etkileri  de  oldu. Zihnimizin  ve  ruhumuzun  sadece  belirli  bir  kismina  asiri  güvenerek  diger  kisimlari  ihmal  etmemiz bakimindan olumsuz  etkileri  oldu. Su  anda  bile,  mesela,  tecrit,  insanlara  yakin olamama  dikkate  deger  bir  durum.  Sanki  insanlari  manevi  bir  inzivaya  çekilmeye  zorluyor.  Tasavvufta,  bir  kisi  manevi  bir  yola  girmek  istediginde üstadi  tarafindan  inzivaya  sokulur.  Arapça  halvet diye  adlandirdigimiz  inzivaya  girer.  Bir  odada  tek basina.  Allah’la  yalniz  olabilmek  için  ve  baskalariyla  iliskiden  ayri  olarak  bu  yalnizlik  ruhun  konsantre  olmasina ve kendi içine gelmesine, Tanri’nin bulundugu  yere  içsel  olarak  çekilmesine  imkân saglar.  Bir  sekilde  hepimiz  bunu  yapmaya  zorlaniyoruz.  Bu  yüzden,  çogumuzun  bundan  en  azindan bir ders  alacagini  umut  ediyorum.

Manevi  Inziva  ve  Hayata  Bakisin  Farklilasmasi

Soru : Oldukça  etkili  girizgâhiniz  için  tesekkür  ederim.  Sizinle,  beni  zorlayan  ve  pek  çok  insanin  da zorlanacagini  bildigim  bir  fikri  paylasmama  izin verin  ve  bizim  de  öyle  olacagimizi  (zorlanacagimizi)  biliyorum,  bazi  insanlar  müteakip  sebepten ötürü  söylediginizi  anlamakta  zorlanacaklardir. Yahudi  cemaatine  bakalim.  Yahudi  cemaati  hem New  York  hem  Israil  de  çok  agir  hasar  gördü  ve cemaatin  en  agir  hasar  alan  kesimleri  ayni  zamanda  en  dindar  kesimleriydi.  Durum  böyleyken, eger  virüs  bize  Tanri’yi  unutmamayi  ögretmek  için geldiyse  nasil  oluyor  da  teknolojiyle,  bilimle  en  az alakadar  olan  ve  görünüste  en  dindar  insanlari buluyor?  Bir  seyler  ters  gidiyor,  eger  Covid-19’dan alinacak  ders  kendimize  itibar  etmemekse  yanlis insanlar cezalandiriliyor.

Cevab: Bu  çok  mühim  bir  soru,  teolojik  açidan  da mühim  ve  cevaplamasi  oldukça  zor  bir  soru.  Ben Islâm’in  cevabi  budur  seklinde  bir  ifade  kullanmak  istemiyorum,  buna  cüret  edemem  ama  dini ögrenmeye  çalismis  ve  hayatini  dindar  biri  -Müslüman-  olarak  yasamaya  çalismis  biri  olarak  benim cevabim  Islâm’in  peygamberinin  bir  sözüne  dönmek  olacaktir:  “Allah  kimi  en  çok  severse  en  fazla onu sinar”. Yani  hayat  imtihanlarina,  inançli  insanlar  inançsizlardan  daha  fazla  maruz  kalirlar,  çünkü (bu  imtihanlar)  onlari  bir  nevi  cennete  hazirlar.  Bu imtihanlardan  geçmeyenler  ise  -insallah  yollarini degistirirler,  kimsenin  lanetlenmesini  istemiyoruz ama- kendilerini  lanetliyorlar. Bir  bakima  bu,  Tanri’ya  karsi  dönmüs  olanlarin  Tanri’yi  unutmalari  için  yine  Tanri  tarafindan verilmis  bir  izindir.  Kur’ân’da  buna  benzer  bir  ayet var,  “Yanlis  yola  sapmis  kimselerin  kendi  yollarina gitmelerine  izin  veririz,  (yanlis  yola  sapmis  kimseleri)  birak  kendi  yollarina  gitsinler.”  Bu  yüzden,  bu trajedide Yahudi  cemaati  ve  bu  ülkedeki  dini  hayat için  çok  kiymetli  olan  çok  sayida  dindar Yahudi’nin yasadigi  Brooklyn  gibi  bir  yerin  Manhattan’daki Madison  caddesinde  ve  70.  caddede  oturan  insanlardan  daha  büyük  kayiplar  vermis  olmasi  gerçekten  ilginç  (bir  durum).  Ama  benim  anlayisim  bu  ve pek  çok  kez  tarihte  ve  Kur’ân’da  da  bunu  görebiliyoruz.  Kur’ân’da  bu  konuya  deginen  pek  çok  ayet vardir.

Soru:Münzevinin  halvet  meselesine  geri  dönelim. Tasavvuf  gelenegini  çok  yakindan  taniyorsunuz. Peki,  manevi  hayata  hazirlik  olarak  girilen  bu  inziva  tam  olarak  nasil  isliyor?  Bu  egitim  sirasinda (kendi)  içinize  yönelirken  Tanri’ya  mi,  kusurlariniza  mi,  genel  olarak  toplumla  iliskinize  mi  odaklanmaniz  gerekiyor?  Veya  diger  bir  deyisle,  içe yönelme  ve  mecburi  yalnizlik  ile  tesanüt  hissi  ve toplumun  geri  kalaniyla,  dünyayla  baglilik  arasindaki iliski nedir?

Cevab: Bu  çok  önemli  bir  soru.  Yalniz  dogar  ve  yalniz ölürüz.  Bunu  inkâr  edemeyiz.  Manevi  bir  inzivaya çekilmek  bir  bakima  ölümün  pratigini  yapmaktir. Tanri ile yalniz kalmaniz gerekir. Peygamber oldukça  muammali  bir  sözünde  “Ölmeden  önce  öl.  Böylece  öldügünde  ölmezsin!”  demistir.  Ve  kesinlikle kabalada  ruhsal  bir  ölüm  var,  Hristiyanlik’ta  da var.  Kendi  nefsine  dünyaya  dogru,  kendi  dünyevi ruhuna  dogru  ölmek  evrensel  bir  fikirdir.  Halvette  yapmaniz  gereken  sey  iste  bu,  yani  dünyayi  bir kenara  koymaniz,  kapiyi  kapatip  dünyayi  disarida birakmaniz  ve  toplumla  iliskinizi,  annenizi,  babanizi  hiçbir  seyi  düsünmemeniz  gerekiyor.  Sadece sizden  askin  ve  üstün  ruhsal  gerçeklik  olan  Tanri ile  dogrudan  iliski  (kurmalisiniz).  Ve  bir  kez  bunu yaptiginizda  bu  pratik  yoluyla  iç  ruhunuz  ilahi  varlik tarafindan beslenir. Sonrasinda  (inzivadan)  çikarsiniz  ve  ruhani pratikle  kazandiginiz  mükemmellikleri,  ailenizle, toplumla  vesaireyle  iliskinizde  kullanmaya  çalisirsiniz.  Halvet  sosyal  bir  hizmet  için  yapilmaz  ama insanin  ruhunu  çikarciliktan,  daginikliktan,  gururdan  uzaklastirip  Tanri-merkezli  olmaya  çevirerek  en  büyük  sosyal  hizmeti  yapar.  Bütün  peygamberler  bunu  yapmistir.  Isa  40  gün  boyunca  çöle  gitmisti.  Islâm’in  peygamberi  inzivaya  çekilirdi.  Musa Sina  Dagi’nin  zirvesine  çikiyor.  Neden  On  Emir’i, Kizildeniz  kiyisinda  oturan Yahudi  halkinin  arasindayken  almadi?  Bu  çok,  çok  önemli  bir  soru.  Onu (On  Emir’i)  tek  basina  Tanri’dan  aldi  ama  sonrasinda  (insanlarin  yanina)  indirdi  ve  binlerce  yil  boyunca  tüm  insanlarin  hayatini  degistirdi.  Insanlar  hâlâ üç bin  yil  sonra  ona  göre  yasiyorlar.  O  yüzden  Musa bencildir,  insanlari  düsünmüyordu, sadece kendisini  düsünüyordu  diyemeyiz.  Bu  dogru  olmaz.  Tanri  ile  olan  iliskinizi  düsünmek  bencil  olmak  degil, digerkâm olmaktir. Nefs,  Ibranicede  nephesh,  Arapçada  nefs,  nefsi asmak  ve  bunu  yaptiginizda,  ruhunuz  ilahi  gerçeklikten  öyle  bir  beslenebilir  ki,  her  zaman  kendi sinirlarini  asar.  Sadaka  budur,  baskasini  sevmek, hizmet  etmek  budur.  Sinirin,  kendi  ruhunuzun sinirinin  ötesine  geçersiniz.  Gidip  kendinize  veya esinize  -esiniz  de  ruhunuzun  sinirlari  içerisindedir  bir  manada-  paranizi  harcayarak  bir  elbise satin  alabilirsiniz.  Ama verdiginizde,  Arapçada ethar,  hiçbir  beklentiye girmeden  verdiginizde gerçekten hayirsever olursunuz.  Ve  bu,  önce kendinizi  zahire,  laf  kalabaligina,  gurura  baglayan  her  seyden  koparÇok  Gürültülü  Bir  Dünyada  Yasiyoruz Biliyorum  ama  su  anda  o  tek  hakikati  Müslüman zaviyeden  dinliyoruz.  Böylece,  (bu  hakikatin) baska  yerlerde  de  var  olduguna  inaniyorum.  Ve (bu  hakikatin)  Müslüman  tarafini  bizimle  paylastiginiz  için  minnettariz.  O  zaman  bu  ögretiyi  inzivaya  zorlanan  insanlara  uygulayalim.  Söylediklerinizden  ben  sunu  anladim,  hayatinizi  disarida, Zoom’da  veya  televizyonda  yeniden  yaratmakla vakit  kaybetmeyin.  (Vaktinizi)  baska  bir  sey  için kullanin.  Dolayisiyla  bir  karantina  durumunda, sosyal  mesafe  dedikleri  bir  durumda  içeride  kalmaya  zorlanan  insanlara  nasil  bir  talimat  veya öneri  verirsiniz?  Simdiye  kadar  söylediklerinizi göz  önünde  bulundurarak  bu  süreçte  nasil  yasamalarini önerirsiniz? maniz  ve  dünyadan  baglantinizi  kesip  Tanri  ile birlikte  olmaniz  ve  böylece  Sayeduna  Isa’nin  “Dünyada  olmak  ama  dünyevi  olmamak”  sözünü  takip etmeniz  ile  olur.  Tanri  ile  birlikte  olmak  için  dünyeviliginizden  arinip  sonrasinda  dünyaya  geliyorsunuz  ama  Tanri  ile  birlikte  bu  yüzden  yaptiginiz her  sey  digerkâmliktir.  Iste  gerçek  iyi  insan  budur. Eger  zengin  veya  meshur  olmak  için  ya  da  babaniz mutlu  olacagi  için  ya  da  Kudüs’te  veya  Tahran’da ailenizin  adi  daha  meshur  olacagindan  iyiyseniz, gerçek  iyilik  bu  degildir.  Iyilik,  gerçek  iyilik  hiçbir sey  beklemeden kendinden verendir. Iyi davranisin karsiligi,  en  derin  anlamda  iyi  davranisin  kendisidir.  Yine,  bu  bir  kabalistik  vecizedir.  Herhangi  biri tarafindan  söylenen  tüm  derin  sözleri  kabalada bulabilirsiniz.  Yani  tüm  bunlar  sizin  tarafinizdan biliniyor.

Çok  Gürültülü  Bir  Dünyada  Yasiyoruz

Soru. :Biliyorum  ama  su  anda  o  tek  hakikati  Müslüman zaviyeden  dinliyoruz.  Böylece,  (bu  hakikatin) baska  yerlerde  de  var  olduguna  inaniyorum.  Ve (bu  hakikatin)  Müslüman  tarafini  bizimle  paylastiginiz  için  minnettariz.  O  zaman  bu  ögretiyi  inzivaya  zorlanan  insanlara  uygulayalim.  Söylediklerinizden  ben  sunu  anladim,  hayatinizi  disarida, Zoom’da  veya  televizyonda  yeniden  yaratmakla vakit  kaybetmeyin.  (Vaktinizi)  baska  bir  sey  için kullanin.  Dolayisiyla  bir  karantina  durumunda, sosyal  mesafe  dedikleri  bir  durumda  içeride  kalmaya  zorlanan  insanlara  nasil  bir  talimat  veya öneri  verirsiniz?  Simdiye  kadar  söylediklerinizi göz  önünde  bulundurarak  bu  süreçte  nasil  yasamalarini önerirsiniz?

Cevab:Öncelikle,  herkes  için  aniden  keskin  bir  kopus söz  konusu  olamaz.  Hâlâ,  baskalariyla  konusmaya veya  televizyonda  bir  program  izlemeye  ya  da  buna benzer  seyler  yapmaya ihtiyaci  olan  insanlar  var. Ve  (insanlara)  kimseyle telefonda  konusma,  hiçbir  televizyon  programi seyretme  tarzinda  seyler söyleyemezsin.  Insanlara, kendileriyle  daha  çok  zaman  geçirmelerini  -nasil olsa  bolca  zamanimiz  var- bu  zamani  kendilerini tanimaya  ve  kendileriyle mutlu  olmaya  ayirmalarini  tavsiye  edebilirim. Ögrencilerime  her  zaman  su  örnegi  veririm. Diyelim  ki  Afganistan ya  da  Tahran’in  kirsal kesiminde  veya  Islâm  dünyasinin  uzak  bir  kösesine  araba  sürüyorsunuz,  çogu  zaman  bir  otobüs ya  da  ona  benzer  bir  sey  bekleyen  bir  kadin  ya  da bir  adam  görürsünüz.  Üç  saat  boyunca  ufka  bakarak  oturur.  New  York  metrosundaki  biri  ayni  seyi yapsa  çildirirdi.  Her  zaman  harici  uyaricilara  sahip olmak zorundayiz. Bugünlerde  kulakligimiz  var.  Sesler,  gürültü vesaire.  Iç  gürültümüzün  desibelini  düsürmek, yavas  yavas  birbirimizi  tanimayi  ögrenmek  ve  sürekli  disariya  dogru  bir  kaçis  içinde  olmadan  içsel varligimizla  olmak  için  güzel  bir  zaman.  Herkesi disadönük  yapmak,  her  zaman  disariya  çikmaya zorlamak  modern  toplumlarin  dogasinda  var.  Evet, bazen  disari  çikmaniz  gerekir  ama  ayni  zamanda içeride  nasil  yasayacaginizi  da  ögrenmeniz  (gerekir).  Ve  bu  zorla yapilamaz. Yillar  yillar  önce  Iran’da  bir  arkadasim  oldugunu  hatirliyorum.  Sariklilardandi,  mollaydi  ama çok  bilgili  ve  çok  iyi  bir  insandi.  Herhâlde  verdigi bir  ders  yüzünden  hapishanedeydi.  Ve  hapse  girdiginde  tabii  ki  çok  çok  mutsuzdu,  mesgalesine el  konulmustu  ve  benimle  iletisime  geçti,  ben  de ona  Celaleddin  Rumi’nin  Mesnevi’sinin  bir  nüshasini  gönderdim.  “Bunu  okumamin  vakti  gelmisti” dedi  ve  ben  “bunu  bir  romani  okur  gibi  okuma, parça  parça  oku  ve  üzerinde  düsünüp  manasini içine  sindir”  dedim.  Dört  ay  sonra  “hapisten  çikabilirsin.”  dediler.  O  çikmak  istemedi.  Çiktiginda “O  kadar  mutluydum  ki  iç  benligimi  yeniden  kesfettim.”  dedi.  Ve  kendisi  dis  faaliyetlere,  dissallasmaya  alisik  bir  mollaydi. Yani  bu  dönem  bizim  için tamamen  olumsuz  olmak  yerine  biraz  sessizligi ögrenmemiz  için  faydali  bir  firsat  olmalidir.  Çok gürültülü  bir  dünyada  yasiyoruz.  Gürültüyü  azaltalim.  Televizyon,  radyo,  müzik  olmasin  demiyorum ama  bunlari  azaltalim.  Kendinizle  birkaç  saat  geçirin.  Ve  bence  bunun hepimize  faydasi  olacaktir.

Yalniz  Kalmanin  Imkânlari

Soru :Çok  bilgece  bir  nasihatti.  Pekâlâ,  insanlara verdiginiz  tek  bir  pratik  tavsiye  fark  ettim,  Rumi okumak.  Bu  hususi  dönemi  atlatmanin  bir  yolu da  Rumi  okumak.  Ama  belki  bize  biraz  daha  ipucu  verebilirsiniz.  Bir  insan  kendisiyle  olmayi  nasil ögrenir?  Eger  Afganistan’da  büyümediyseniz  ve ufka  bakarak  üç  saat  oturmaya  alisik  degilseniz ve  daha  haraketli  disariya  dönük  bir  hayata  alisiksaniz  ve  bu  yeni  durumla  karsi  karsiya  kaliyorsaniz  -medyatör  falan  da  degilsiniz-  (böyle  birine) beraber  olmaya  alisik  olmadigi  bir  tarafini  arkadas  edinmeye  çalisirken  ne  gibi  önerilerde  bulunabilirsiniz?

 

Cevab : Bu  çok  mühim  bir  soru.  Öncelikle,  çogu  insan konsantrasyon  yeteneginden  yoksundur.  Hiçbir seye  30  saniye  dahi  konsantre  olamazlar.  Parmagimi  ögrencilerimin  önünde  tutarak  onlara  “Kaçiniz bir  dakika  boyunca  önünüzdeki  parmaga  konsantre  olabilir?”  diye  sordum. Yaklasik  20  saniye  sonra akliniz  arabanizi  nereye  park  ettiginiz  konusunda dolasmaya  baslar,  ögle  yemeginde  ne  yiyeceksiniz, kiz  veya  erkek  arkadasinizi  ne zaman arayacaksiniz vesaire.  Bu  (konsantre  olmak)  zor  bir  is. Yapmamiz gereken  sey,  meditasyon  ve  benzeri  seyleri  yapmak için  egitim  almamis  insanlarin  yapmasi  gereken sey,  eger  dindar  degilseniz  bunu  daha  çok  zorlastirir.  Eger  dindarsaniz  tavsiyem  bu  süreçte  size  yardim  etmesi  için  her  zaman  Tanri’ya  dua  etmeniz olacaktir.  Ve  bu  çok,  çok  etkilidir.  Ama  bunu  yapamayacaklar  için,  gözleriniz  kapali  veya  açikken odanin  bir  kösesine  oturdugunuzda  ve  dissal  olarak  hiçbir  sey  yapmadiginizda  zihninizdeki  hayal gücü  melekesi  çok  hizli  bir  sekilde  çalismaya  baslar,  bir  hayalin  ardindan  digeri,  bir  düsüncenin  ardindan  digeri  zihninize  gelir.  Ve  iste  bu  yüzden  bir süre  sonra  sikilirsiniz.  Ve  herkesin  dissal  bir  uyariciya ihtiyaci  var ve  bu  dissal  uyaran orada degil. Insanlara  tavsiyem  en  azindan  hoslarina  giden bir  seyi  düsünmeye  çalismalaridir.  Ya  düsünmeye ya  da  hayal  gücü  melekemizle  hayal  etmeye  çalismalaridir,  çünkü  zihnimizde  iki  ihtimal  vardir.  Bir tanesi  mücerret  düsüncedir,  digeri  biçime  dayali hayal  gücüdür.  Hosunuza  giden  olumlu  bir  seyi düsünmeye veya hayal etmeye çalisin  ve  zihninizin her  tarafa  dagilmasi,  yorulmasi  ve  kipir  kipir  olmasi  yerine  buna  yogunlasmaya  çalisin.  (Diger  türlü) kendinle  ne  yapacagini  bilmiyorsun.  Kalkip  odada dolasiyorsun.  Kafani  duvara  çarpmak  istiyorsun falan  filan.  Zihninizi  azizler  ve  bosluk  hakkinda mesgul  etmeye  çalisin. Zihni  bosaltmak  hakkinda  konusan  Budistler disinda  zihnin  mesgul  olmaya  ihtiyaci  vardir.  Bu (zihni  bosaltmak)  çok  zor  bir  istir.  Düsünmemiz gerekir.  Biz  düsünen  varliklariz.  Olumlu  olan  ve ayni  zamanda  hosunuza  giden  bir  seyi  düsünmeye çalisin  ve  bu  sekilde  adim  adim  zihninizi  dizginlemeye  ve  kontrol  etmeye  çalisin.  Televizyondan herkese  tavsiye  veremeyecegimiz  nokta  burasidir. Çünkü  çok  sahsi  ve  her  kisiye  özel  olarak  hazirlanmali.  Münferit  ruhlar  çok,  çok  farklidirlar  ve  ben bazi  doktorlarin  herkese  yaptigi  gibi  “sabah  yedide aspirin  alin”  tarzinda  bir  tavsiye  vermek  istemiyorum.  Her  bir  hastanin  bir  kisi  olarak  kendi  ilacina ihtiyaci  vardir.

Soru : Bu  çok,  çok  bilgece  (bir  tavsiye).  Sanirim  bu,  onlarca  yillik  tecrübenin  ve  onlarca  yildir  insanlara verdiginiz manevi rehberligin meyvesi. Böylece tam olarak nasil  isledigini  ve  nasil  kisiye  özel  yapilmasi gerektigini  biliyorsunuz.  Yalniz  oldugumuz  alana yeniden dönecek olursak orada nasil hissediyoruz? Baskalarina  karsi tesanütü. Neyi,  nasil  yapabiliriz? Malum  durumdan  dolayi  kapandigimiz  kendi alanimizda  baskalarina  karsi  nasil  tesanüt  hissedebiliriz?

Cevab : Ruhunun  derinliklerine  yeterince  dalarsan, öteki  benden  baskasi  degilmis  diye  fark  edersin. Neredeyse  baskalarinin  içsel  varliklariyla  bir  bag hissedersin.  Zahiri  olarak  senden  farkli  olsalar  bile. Psikofiziksel  düzeyde  herkesi  sevmek  zorunda  degilsiniz,  ama  içsel  varlik,  ötekinin  içsel  varligi  nihayetinde  kendimizden  baska  bir  sey  degildir.  Ve  bu yalniz  kalmanin  en  önemli  olumlu  mahsullerinden bir  tanesi  de  bir  manada  yalniz  olmak.  (Çünkü) Tanri’nin  her  zaman  oldugu  yerde  tamamen  yalniz olamazsiniz,  farkinda  olsaniz  da  olmasaniz  da  dindar  olsaniz  da  olmasaniz  da.  Ama  yalniz  olmakla yavas  yavas  kendinizi  daha  çok  kesfederseniz,  bir anlamda  asla  yalniz  olmadiginizi,  tüm  varliklarimizin  merkezinde  olan  -büyük  harfle-  bir  Ben’in  oldugunu  fark  edersiniz.  Ruhun  da  kendine  has  önemli bir sosyal  yönü  vardir.

Çeviren:  Hayrunnisa  Saglam

Alinti Adresi :Umran Dergisi  |   Temmuz-Agustos  2021  | Sayi 323 sh. 72-81

(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)

Not: Söylesinin devami bir sonraki sayfada yer almaktadir.

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!