TEL TEL DÖKÜLÜYORUZ

Malatya yetiştirdiği kaliteli iş insanları ve fikir adamları ile Türkiye’nin kültür hayatında ve siyasetinde etkili olmuş bir şehir. Günümüzde de ülkenin öne çıkan sanayicileri arasında çok sayıda Malatyalı var. Aynı cümle fikir adamları, siyasetçiler ve bürokratlar için de kurulmaktaydı. Fakat şimdilerde bu çok mümkün değil.
TEL TEL DÖKÜLÜYORUZ
Doç.Dr. Murat SEZIK
Doç.Dr. Murat SEZIK
Eklenme Tarihi : 26.04.2025
Okunma Sayısı : 197

TEL TEL DÖKÜLÜYORUZ.

 Charles Dickens İki şehrin Hikayesi isimli eserinin girişinde “Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi. Hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık. Hem inancın devriydi hem şüpheciliğin. Hem karanlık hem aydınlık bir mevsimdi, Umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı. Hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu” şeklinde yazar. Bu durum günümüz Malatya’sına ne kadar de benziyor.  

Malatya yetiştirdiği kaliteli iş insanları ve fikir adamları ile Türkiye’nin kültür hayatında ve siyasetinde etkili olmuş bir şehir. Günümüzde de ülkenin öne çıkan sanayicileri arasında çok sayıda Malatyalı var. Aynı cümle fikir adamları, siyasetçiler ve bürokratlar içinde kurulmaktaydı. Fakat şimdilerde bu çok mümkün değil. 

Fikir adamları, siyasetçiler ve bürokratlar açısından önceleri mümbit bir toprak olan Malatya şimdilerde çölden farksız. Bu durum kabul edelim etmeyelim yaklaşık 15-20 yıldırböyle. Türkiye’nin siyasi düşüncesini ve toplumsal meselelerini şekillendiren Malatya’nın yerinde yeller esiyor. Malatya yıllardır edilgen, fikri kabızlık yaşıyor. 

Malatya’nın bu hale gelmesinde başta siyaset kurumu olmak üzere herkes sorumlu. Şehrin aydınları, STK’ları,  yerel siyasal elitleri, zenginleri, fakirleri. Bunun temel nedeni ise kifayetsiz muhterislere karşı mücadele etmemek, menfaatperestlik ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesidir. 

O halde kifayetsiz muhterisleri biraz açmakta fayda var. Dunning-Kruger Sendromu olarak da bilinen Kifayetsiz Muhteris sendromu,  Justin Kruger ve David Dunning isimli ikipsikiyatri uzmanının yaptığı bilimsel araştırmalara dayanan bir teoridir.  Bu teoriye göre cahil ve niteliksiz insanların, kendilerinden daha bilgili, kültürlü ve nitelikli insanlardan daha çok kendilerine güvendiklerini, kendilerini toplumsal yaşamda daha öne çıkardıkları ileri sürülmektedir. Justin Kruger ve David Dunning, geliştirdikleri teoriyi deneysel olarakdoğrulamak amacıyla üniversite öğrencileri arasında bir deney yaparlar. Bir sınav sonrasında bütün deneklere sınavın nasıl geçtiğini sorarlar ve aldıkları cevaplar ile sınav sonuçları arasındaki çelişki tam da iki uzmanın tahmin ettikleri gibi çıkar. Sınav sorularının % 10’una bile cevap veremeyen başarısız öğrenciler, soruların en az %60’ını doğru cevapladıklarını hatta %70’e varan oranlarda başarılı olduklarını ileri sürerler. Buna karşılık sınıfın en başarılıve %90 üzerinde doğru cevap veren öğrenciler de soruların yaklaşık %70’ini bildiklerini düşünürler. Kısacası en başarılılar sonuç tahmininde oldukça ihtiyatlı davranırken, sınıfın enbaşarısızlarının kendilerine aşırı derecede güvendikleri doğrulanmış olur.

Bu teoriye göre, niteliksiz insanlar, ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar

Peki, Malatya nasıl bu hale geldi. Bana göre bu şehri hep beraber bu hale getirdik. 

Yalan söylendi ses çıkarılmadı, yaşanılan olaylar manipüle edildi kimse aldırış etmedi. Medya organlarında köşeleri ve televizyon stüdyoları ele geçiren menfaatperestler parayı veren düdüğü çalar yaklaşımıyla doğruları yazmaktan ve söylemekten kaçındı. Neticede şımarık elebaşları Malatya’yı tüketti. Haksızlık karşısında diller sustu veya susturuldu.

Günümüz Malatya’sı “ Tanrım yaşamak için ne kötü bir zaman” diyen AndreyTarkovski’yi haklı çıkarıyor. Çünkü bu kadar duyarsız, çok net yalanlara dahi tepki veremeyen bir toplum bozguna uğramaktan kurtulamaz. Toplumun bu kadar bozulmasında ve hayatın zorlaşmasında son dönemlerde yaşadığımız örnekler yeter de artar. 

Bazılarını sayalım,  

Malatya’da yerel yöneticilere bağlı marketlerde İsrail ürünlerini boykot edeceğiz diyerek sadece kolayı raflardan indirmesi diğer ürünleri satmaya devam edilmesi. 

Yerel yöneticilerin kendilerine bağlı marketlerde yüzde elliye varan market indirimleri diyerek bolca yaygara yapması ve sadece anlamsız birkaç üründe indirim yaparak kamuoyunu yanıltması. 

Bir yandan fırsatçılık yapanların eleştirilmesi diğer yandan bu fırsatçıların yerel siyasette etkili olan aktörler olmaları.

Ticaret alanları, konut alanları, kentin yolları, uzun lafın kısası şehir neredeyse yok olmuşken sadece kendi lehine düzenleme isteyen iş insanları,  

Vesaire vesaire …

MS. 169 yılında yazdığı Kendime düşünceler isimli eserinde filozof kral Marcus Aurellıusgünümüz insanını anlatıyor desem ne dersiniz. İnsan aynı insan, dünya aynı dünya. 

Kitabın beşinci kısmında “…keyif çatmak için mi dünyaya geldin? Eyleme geçmek, çaba harcamak için değil mi yani? Bitkilerin, küçücük kuşların, karıncaların, örümceklerin, arıların üstüne düşen her şeyi yaptıklarını, ellerinden geldiğince dünyanın düzenine katkıda bulunduklarını görmüyor musun ? ”   

Malatya hakkında yazılıp söylenecek o kadar çok şey var fakat maalesef sözler düğümlü, sesler duyulmaz.  Kelimeler şimdilik noktalanmalı.

Selam ve dua ile. 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!