DEPREM DİRENÇLİ KENTLER İÇİN BELEDİYELERDE YENİDEN YAPILANMA (2)

Türkiye deprem açısından Kuzey Anadolu Deprem Bölgesi, Doğu Anadolu Deprem Bölgesi, Ege Deprem Bölgesi, Marmara Deprem Bölgesi, İç Anadolu Deprem Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Deprem Bölgesi gibi çok çeşitli deprem bölgelerine ayrılmaktadır. Büyük bölümü aktif deprem kuşağında yer alan Anadolu, tarih boyunca farklı bölgelerde yaşanan depremlerden etkilenmiş ve kentler ciddi yıkıma uğramıştır.
DEPREM DİRENÇLİ KENTLER İÇİN BELEDİYELERDE YENİDEN YAPILANMA (2)
Doç.Dr. Murat SEZIK
Doç.Dr. Murat SEZIK
Eklenme Tarihi : 9.03.2024
Okunma Sayısı : 204

DEPREM DİRENÇLİ KENTLER İÇİN BELEDİYELERDE YENİDEN YAPILANMA

                                                            (2)

Türkiye deprem açısından Kuzey Anadolu Deprem Bölgesi, Doğu Anadolu Deprem Bölgesi,  Ege Deprem Bölgesi, Marmara Deprem Bölgesi, İç Anadolu Deprem Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Deprem Bölgesi gibi çok çeşitli deprem bölgelerine ayrılmaktadır. Büyük bölümü aktif deprem kuşağında yer alan Anadolu, tarih boyunca farklı bölgelerde yaşanan depremlerden etkilenmiş ve kentler ciddi yıkıma uğramıştır.

Anadolu coğrafyasında son birkaç yüzyılın en şiddetli depremlerinden biri 1939 Erzincan Depremidir. Şiddeti 7,9 olan ve ülke nüfusunun sadece 17 milyon olduğu bir zamanda resmî kayıtlara göre yaklaşık 33.000 can kaybı meydana gelmiştir. 1938 yılında Sivas-Erzincan demiryolunun tamamlanmasından bir sene sonra, Aralık ayının 26’sını 27’sine bağlayan gece meydana gelen deprem, istasyon binası hariç şehri tamamen yıkmıştır (Polat, 2023: 3). Bu deprem ayrıca Anadolu’nun farklı bölgelerinde yer alan birçok ilde etkili olmuştur. 

17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli/ Gölcük olan ve literatürde Marmara Depremi olarak ifade edilen deprem 7,4 şiddetinde olmuş fakat depremin etkileri Ankara’dan İzmir’e kadar görülmüştür. Resmi kayıtlara göre 17.480 kişinin öldüğü depremde 43.953 kişi yaralanmış, 327.871 konut, 48.508 işyeri hasar görmüştür. 133.683 bina çökmüş hasar gören ve çöken binalar nedeniyle 600.000 kişi evsiz kalmıştır. Marmara depreminden geniş bir alan ve yaklaşık 16 milyon insan değişik düzeylerde etkilenmiştir. 

Bu depremden üç ay sonra 12 Kasım 1999’da merkez üssü Düzce olan 7,2 şiddetindeki deprem sonucunda 763 kişi hayatını kaybetmiştir. Marmara ve Düzce depremleri Yalova, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce, Bolu, Bursa ve Eskişehir illerinin bulunduğu geniş alanı ve ülke nüfusunun % 23’ünü etkilemiştir. Bu illerin o dönemde Gayrisafi Milli Hâsıla içindeki yeri %35’dir. 30 Ekim 2020 tarihinde Türkiye’nin 4. büyük kenti olan İzmir’de yaşanan deprem ise 6,9 şiddetinde olmuş ve 119 kişi hayatını kaybetmiştir. 

Türkiye kentlerini derinden etkileyen bir diğer deprem 23 Ekim 2011 tarihinde yaşanılan Van depremidir. 7,1 şiddetinde yerin yaklaşık 19 km derinliğinde meydana gelen bu depremin merkez üssü Van olmasına rağmen en büyük hasar Van Gölü’nün kuzeyindeki Erciş ilçesinde meydana gelmiştir. Bu deprem neticesinde 43,000’den fazla bina bulunan Erciş’teki yapı stokunun yüzde 30’dan fazlası oturulamayacak derecede hasar görmüştür. Van depreminde dikkati çeken en önemli durumun, kentin yapı stokunda görülen sorunlar olduğu söylenebilir. Bu sorunlar zemin koşullarına uyumsuzluk, binanın mimari ve taşıyıcı sistem tasarımında yapılan hatalar, kalitesiz malzeme, kötü işçilik, yetersiz denetim gibi durumlardır (Özcan,2014: 6). Bunlara ek olarak projesiz yapılar, projeye uygun olmayan bir şekilde yapılan kat ilavesi veya bina oturum alanının büyütülmesi gibi durumlar da yıkımın boyutlarını artırmıştır. 

24.01.2020 Cuma günü, yerel saatle 20:55'te merkez üssü Elazığ-Sivrice olan ve 6.8 büyüklüğünde yaşanılan deprem de Elazığ ve Malatya kentlerini etkilemiştir. Bu deprem sonucunda kuvvetli yer hareketi etkisi ile Elazığ-Merkez ve Sivrice, Malatya-Kale, Pütürge ve Doğanyol ilçelerinde yapılardaki yıkım ve hasarlara bağlı olarak can ve mal kayıpları olmuştur. Elazığ ve Malatya’nın şehir merkezleri ile ilçe ve köylerinde bulunan bazı betonarme ve yığma yapılarda yıkılmalar ve ağır hasarlar meydana gelmiştir. Bu depremde de Van depreminde görülen denetim eksikliğine bağlı yapı inşa sorunlarının öne çıktığı görülmektedir.  

Bütün bu verilerden hareketle, depremlerin Türkiye’nin kentlerinde ortalama 5-6 yıl arayla önemli can ve mal kayıplarına yol açtığı söylenebilir. Bu depremlerden kayda geçenler Tablo 1 de verilmiştir. Tablo incelendiğinde depremler nedeniyle önemli sayıda can kaybının yaşandığı ayrıca çok sayıda binanın ağır hasarlı hale gelmesi nedeniyle depremlerde sağ kalanlar için hayatın önemli ölçüde zorlaştığı görülmektedir.

Ülkenin yaşadığı depremler neticesinde ekonomik kayıplar Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın %10’una ulaşmış ve yaşanılan ekonomik kaybın büyük bir bölümü kamu, özel sektör ve hane halkları tarafından karşılanmıştır (Meral, 2023:7). 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan, merkez üstü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve 11 ili etkileyen depremlerde ortaya çıkan maddi kaybın 100 milyar doların üzerine çıkarak, Marmara ve Gölcük depremlerini dahi geride bıraktığı Euronews tarafından 17.03.2023 tarihinde hazırlanan raporda ortaya konulmuştur (www.euronews.com).

Deprem Adı

Büyüklük (Mw)

Can Kaybı

Ağır Hasarlı Bina Sayısı

1939 Erzincan

7,9

32.968

116.720

1942 Erbaa

7,0

3.000

32.000

1943 Ladik

7,2

4.000

40.000

1944 Gerede-Çerkeş

7,2

3.959

20.865

1946 Varto-Hınıs

5,7

839

3.000

1966 Varto

6,9

2.396

20.007

1970 Gediz

7,2

1.086

19.291

1971 Bingöl

6,7

878

9.111

1975 Lice

6,9

2.385

8.149

1976 Muradiye

7,2

3.840

9.232

1983 Erzurum

6,8

1.155

3.241

1992 Erzincan

6,8

653

8.057

1999 Gölcük

7,4

17.480

73.342

1999 Düzce

7,2

763

35.519

2011 Van

7,1

644

17.005

2020 Elazığ

6,8

38

  810

2020 İzmir

6,9

119

9.049

2023 Pazarcık

7,7

 

7,6

 

50.538

 

224.442

2023 Elbistan

 

 

 

 

 

Diğer taraftan kentler; nüfusun sosyal kültürel ve ekonomik faaliyetlerinin yoğunluğu açısından diğer yerleşim yerlerinden ayrıldıkları gibi bu özellikleri nedeniyle afetler başta olmak üzere her türlü tehlike karşısında yüksek risk taşıyan yerlerdir (Özüpekçe ve Gümüş, 2022: 115).   Anadolu coğrafyasında her yapının deprem koşulları göz önüne alınarak tasarlanması ve inşa edilmesi gerekliliği ne yazık ki uzun yıllar boyunca anlaşılamamıştır. Afet ve özel olarak depremlerin etkilerinin eskiye oranla daha şiddetli hissedilmesi artan nüfus yoğunluğu, sanayileşme ve kentleşme ile yakından ilgilidir. Depremlerin yapılı çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve kentlerin deprem dirençlerinin artması için merkezi idare farklı dönemlerde yönetmelikler çıkarmıştır. İlk deprem yönetmeliği 1940’da çıkarılmış ve bu tarihten sonra farklı aralıklarla yönetmelikler yenilenmiştir. 1940 yılında çıkarılan yönetmelikte, ülkede yığma yapıların yaygın olması nedeniyle genellikle mimari konular üzerinde durulmuştur. 1944 yılında çıkarılan deprem yönetmeliği ise önceki yönetmelikten farklı olarak, binaların temel zeminine önem vermiş, betonarme inşaat elemanlarının kurallarından bahsetmiş ve deprem hesabının daha ayrıntılı hale gelmesini sağlamıştır. 1968 Deprem yönetmeliğinin hazırlandığı dönem betonarme binaların önem kazandığı yıllardır. Yönetmelikte, betonarme yapı elemanlarının genel özelliklerinden bahsedilmiş, boyut ve donatı ile ilgili kurallara yer verilmiştir. Ayrıca bu yönetmelikte çizimler yapılarak, görselliğe önem verilmiş ve anlatılanların daha iyi anlaşılması sağlanmıştır. 

1975 deprem yönetmeliği ile ülke 4 deprem bölgesine ayrılmıştır. Bu dönemle birlikte yapılarda betonarme binaların hâkim olduğu görülmektedir. Deprem kuvvetleri hesabı birçok parametreye göre detaylı bir şekilde yapılmıştır. Depremlerde ağır hasara neden olan birçok eksiklik görülmüş ve bu yönetmelikle giderilmiştir. 

1998 Deprem Yönetmeliği’nde ise gelişen bilgi ve teknolojinin kullanıldığı, yapı tasarımında deprem hesabı ile ilgili gerekli denklem ve tablolar bulunduğu görülmektedir. Yönetmelik, 1998 yılında yapılan değişikliklerle depreme dayanıklı yapı tasarımı için önemli ölçüde eksiksiz hale getirilmiştir. 1998 yılı sonrası beton kalitesi/dirençliliği ile inşaat demiri kalitesi iyileştirilmiş ve demir kullanımında % 50’yi bulan oranlarda artış meydana gelmiştir. Ayrıca zemin etüt sistemi iyileştirilmiş, yapı taşıyıcı elemanları olan kolonların ve kirişlerin ebatları artırılmıştır. 2007 Deprem Yönetmeliği Türkiye’de yaşanan 1999 Marmara depreminin ardından, yürürlükte olan 1998 yönetmeliğine, mevcut binaların deprem güvenliklerinin belirlenmesi ve güçlendirilmesi ile ilgili bir bölüm eklenmiş ve mevcut yapıların deprem perFormansının incelenmesinin önü açılmıştır. Bunun yanında yönetmeliğin diğer bölümleri de güncelleştirilmiştir. 2018 Deprem Yönetmeliğinde, yapının bulunduğu deprem bölgesi ve zemin özellikleri dikkate alınarak, yapıların depreme dayanıklı tasarımı ve yapımı için gerekli olan minimum koşullar verilmektedir. Ayrıca 1996 yılında yürürlüğe giren “Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası”, 2018 yılında “Türkiye Deprem Tehlike Haritası” olarak güncellenmiştir. Bu haritada, bölgelerin yapılaşma özelliğiyle ilgili bir kavram olan “risk” yerine, “tehlike” sınıflandırması yapılmış, yapılaşma ve deprem ilişkisine yeni bir yaklaşım getirilmiştir (Güner, 2020: 142). Merkezi idarenin yönetmelik çıkarmış olması oldukça önemli bir adım olmakla beraber inşa edilen yapıların kontrolü de en az yönetmelikler kadar önemlidir. 1992 Erzincan, 1999 Marmara ve Düzce depremlerinde binlerce binanın yıkılmış veya ağır hasar görmüş olması kontrollerin eksikliğini göstermesi açısından önemlidir. Dolayısıyla depremlerdeki yıkımlardan yönetmelikleri sorumlu tutmak tam anlamı ile doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

(Devam Edecek)

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!