Hayata ve Bilmeye Dair

Hayata, dünyaya, bilmeye ve hesaba nasil baktigimiz önemli; birini ötekine tercih ediyorsak hatalar zincirinin ilk halkasini baslatmis oluruz...
Hayata ve Bilmeye Dair
Necip CENGIL
Necip CENGIL
Eklenme Tarihi : 19.03.2022
Okunma Sayısı : 1025

Hayata, dünyaya, bilmeye ve hesaba nasil baktigimiz önemli; birini ötekine tercih ediyorsak hatalar zincirinin ilk halkasini baslatmis oluruz. Hepsine karsi “adil” olur, her birini yerli yerinde tutarak degerlendirirsek hatalar zinciri halkalarini azaltma imkânimiz olur. Hiçbiri digerinin yerine kullanilmak veya digerine tercih edilmek için var degil. Dünya ebedi degil, hayat dünya ve ahiret olmak üzere var, hesap “ne yapsam kârima” dememek için ve ortalama ahlakin olusmasina katki için önemli. Bir de bilenlerden olmak, ilim sahibi olmak veya olmamak var. Hayat boyu ögrenmek kosusu var. Düsünmeyi, tefekkürü, ilmi degerlendirmeyle yol almayi, bilmenin ve bilmemenin sonuçlarini anlamayi önemseyenler veya küçümseyenlerden olmak var.

Dünyayi ahirete, ahireti dünyaya tercih edip her birini önemsizlestirmemekle hayattaki yerimizi almaliyiz. Zira Dünya ahiretin tarlasidir, muadili degil. Ahiret hesabin ortaya çikaracagi hayat sahasidir önemsiz degil. Her ikisinin de sahibi olan Allah’in kurallarina uyarak (takva) ilk oto kontrolümüzü yapabiliriz. Kurallari olmayan bir hayat düslemez ve böylece bizi derine çeken bir girdabin içine düsmemis oluruz. Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu ölçüsünü bütün bir hayata yaymamiz gerekir. Allah’in kelimeleri ögrettigi Âdem olmanin agirligini tasiyabilmek önemli…

Ögretilen kelimelerin hepsini ögrenmedigimizi, her birinin kendi zamaninda ortaya çikacagini, bu konuda “vardigimiz düsüncelerin” nihai olmadigini, kurdugumuz her cümlenin içinde bir bosluk oldugunu ve dogru kelimeyi/kelimeleri bekledigini tefekkürle yolumuzu tahkim etmeliyiz. Bütün kelimeleri bildigimizi kabul ederek olusturdugumuz sablonlarin birer tuzak olacagini anlayabilmeliyiz. Bugün bilinç dedigimiz seyin, yarin cümleler arasinda uygun kelimeyi bekleyen bosluklar barindirdigini düsünürsek, bu cümlelerin bizi baglayan ve isimizi zora sokan hüküm cümlelerine dönüsmeyecegini anlar ve bilinç sandigimiz seyin bosluklu cümlelerden olustugunu görebiliriz. Bunun için “biliyorum” ifadesi yerine “bilmiyorum” “ögrenmeye çalisiyorum” ifadelerini kullanmaliyiz zira bildigini sananin sapmasi kolay olur, bilmedigini söyleyen arastirir, daha güzeline ulasmaya çalisir. Bilmiyorum dedigimizde, cümlelerdeki bosluklari fark ederek, sabirla en uygun kelimeyi ögrenmeye çabalariz. Ve bosluklari Allah’in ögrettigi en uygun ve en güzel kelimeleri bularak tamamlamaya gayret ederiz. Bosluklardan olusan cümlelerin bilgiçligiyle hareket etmemis oluruz. Bu tarzi gelistirdigimizde, “biz biliyoruz, böyle düsüneceksin” veya "Biz ne ögretirsek dogrudur, bizim ögretmediklerimiz yanlistir" diyenlerin de tuzagina düsmemis oluruz. Mesela Âdem’in iki oglundan biri her seyi bildigini, kardesinin sevilmesini ve kendisine tercih nedenini bu bilgiyle çözdügünü ve onu öldürürse bütün sevginin kendisine dönecegini düsündü belki de ve düsündügünü yapti ama kargayi kendisine güldürdü. Bugün ayni bilme kabulüyle kardeslerini öldürenleri görüyoruz. Demek ki cümlelerindeki bosluklari görme zahmetine katlanmak yerine “her seyi bilmek körlügüne” kapilanlar oluyor. Evet, her seyi bildigini sanmak bir körlüktür. Böyle bir tehlike her birimiz için pusudadir. Ben biliyorum diyerek nihai cümlelerini kurarak sahneye çikanlar, kurduklari hüküm cümleleriyle kendilerini nasil zor ve gülünç duruma düsürdüklerini zamanla ögreniyorlar. Bu sefer de “kibir” devreye girdiginden, bir kismi, kurduklari cümlenin yanlisligini veya eksikligini kabul etmek yerine, yeni yanlis cümleler kuruyorlar. Ve “her seyin dogrusunu bilen rolü oynayarak” kendi tuzaklarini derinlestiriyorlar. Oysa arastirmak, baskalarini dinlemek, elestirenlere kulak vermek, yeni ve daha güzel kelimeler olabilecegini kabullenmek, istisare ile tuzaktan giderek uzaklasabilirlerdi. Tabi istisareyi, “salt kendi görüslerine basvurulmasi” olarak kabul edenlerin tuzagi görmeleri giderek zorlasiyor. Kabul etmeliler ki; bilmenin, ögrenmenin sirri “bilmiyorum” veya “yanlis biliyor olabilirim” gibi ifadelerde saklidir. Hikmete de böyle ulasilabilir. Her “bilmiyor olabilirim” ifadesi sürekli ögrenme yolunu besler. Herkes birbirine olan ihtiyacini anlar, bilmenin mutlak anlamda Allah’a ait oldugunu, insanin ancak O’nun yarattigi kelimeleri yerli yerinde kullanarak bilmeyi gelistirebilecegini ögrenir.

En can alici yanlisi, bilgimizin yeterliligine güvenerek, “ben biliyorum” kesin hükmüyle yapacagimizi ögrenmemiz önemlidir. Biliyoruz diyerek kurdugumuz cümlelerdeki bosluklari göremedigimizde yanlis ögrenir, yanlis yönlenir ve yönlendirir, sinirlarimizi ihlal ederiz. Biliyorum dedigimizde aslinda bazi kelimelere ulasmisizdir belki ve henüz bilmek asamasina gelmemisizdir. Ulastigimiz kelimeleri yeterli görmek sapma getirir. Eksik kelimeler vardir. Sabirla o kelimeleri bulmak gerekiyordur. Yeni kelimeler ögrendikçe sorular da artar, nasil bir cümle kurmaliyim ki hayata faydasi, katkisi olsun veya hangi kelime toplam faydayi, hangi kelime toplam zarari besler, diyerek kendimizi gelistirmeliyiz. Zira mesela hukuk sistemi içinde bir hâkim veya savciysak, ya da kendimizi öyle konumlandirmissak, dogru kelimeye, bilgiye ulasmadan cümleyi kurarsak, nice hayatin bedduasina tutulur ve cehennemimizi besleyebiliriz. Mesela çocuk egitiminde yeterli arastirmamiz, tecrübemiz, ilmi salahiyetimiz yoksa veya bu konudaki bilgileri aslinda zihin dünyamizda hazmetmedigimiz halde kuracagimiz cümlelerle nice ailenin, çocugun yarinlarini karartabiliriz. Mesela “insa mi hüküm mü” diye kendimize sormadan, insanin sorumlulugunun hüküm degil insa oldugunu kabul etmezsek, kuracagimiz eksik kelimeli hüküm cümleleriyle hayati yangin yerine ve kan deryasina çevirebiliriz. Nice kisi heybelerindeki kelime kirintilariyla kendini âlim, nicesi zahit, nicesi muttaki, nicesi üstat, nicesi muallim, nicesi emir sahibi görmeye baslar. Oysa Allah’in resulü “âlimler resullerin varisleridir” demekte ve bilmeye, ilme dikkat çekmektedir. Bu konuda da “bildiginin âlimi, bilmediginin cahili” sinirini göremeyen veya bu sirra eremeyenler kapsam disidir zira “sizin hayirliniz insanliga faydali olandir” gibi tamamlayici ifadeleri de görmek gerekir. Faydayi sürekli beslemek ve ilmin nihayetinin olmadigini görmek gerekir. Resullerin nasil adim adim vahiy ile beslendiginin hikmetini çözemedikleri halde kendilerini “yeterli bilgiye sahip âlim” olarak görenler yanlis cümleler kurarak ifsat edici olabilirler. Âlimler resullerin varisleridir ancak kendini varis olarak görenler ondaki hikmeti de anlamaya çalismalidir. Mesela resullerin hayatinda nasil ki vahiy süreklidir, biraktiklari “emanet miras” için de ilmin sürekliligini, ögrenmenin sürekliligini, ögrenilenlerin nasil insanliga, hayata faydali olarak sunulacagini da sürekli bir tefekküre tabi tutmak gerekir. Vahiy resullerin hayati nihayet bulana kadar sürer, ilim de âlim olma iddiasindakiler için öyle; bildiklerim yeterli diyenden ne âlim, ne zahit, ne muttaki, ne muallim, ne üstat, ne idareci olur.

Ögrendigimiz birkaç bilgi kirintisiyla köklü sirketler kuramayacagimizi bildigimiz halde, kendilerini yenilemeyen kisiler, elde ettikleri seyi avuçlarinda tutup baskalarindan saklayarak; sirketleri, kurumlari, sivil toplum örgütlerini, dernekleri, egitim kurumlarini, iktisadi ve teknik kurumlari yönettiklerini sanabiliyorlar. Devletleri yönetmeye talip olanlar, bir noktadan sonra ögrenmenin sürekliligini unutabiliyorlar. “Ben her seyin dogrusunu biliyorum” diyenler ortaya çikabiliyor oysa günes bile her gün ayni seylerin üzerine dogmaz, bir degisim yasanmaktadir, yeni gün yeni bilgilere ihtiyaç duyacaktir. Hep daha dogrusunu, iyisini, güzelini aramamiz ve kendimizi yeterli saymamamiz gerekiyor. Kendini yeterli sayanlar yanlislara sapar, yanlis kararlar alir, yanlis öneriler yapar, yanlis emirler verir.

Bilmek ögrenmekle baglantilidir ve süreklidir. Hayat ilimle beslenir, güzellesir, cehaletle kirlenir. Ögrendigimiz kelimeleri yeterli görüp hüküm cümleleri kurmaya kalkinca da “vasat ümmet” kimliginden uzaklasir, iblisin düstügü yanlisin, çukurun daha derinine düseriz.

Not: Bu yazi 19.03.2022 tarihinde haberdurus.com sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.

http://www.haberdurus.com/kose-yazilari/hayata_ve_bilmeye_dair-3516.html

Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.

 

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!