Insanin Yüz Sorunu ve Allah Ile Yüzlesme

Modern Antik Dünya’nin insanlariyiz ve gelecegi anlamaya çalisiyoruz...
Insanin Yüz Sorunu ve Allah Ile Yüzlesme
Ali YALÇIN
Ali YALÇIN
Eklenme Tarihi : 4.02.2021
Okunma Sayısı : 1317

Modern Antik Dünya’nin insanlariyiz ve gelecegi anlamaya çalisiyoruz...

Allah ile bagimiz  devam etmektedir… Allah dün oldugu gibi bugün de, yarin da gündemimizde olacak… Çünkü hayat devam ediyor. Bu gerçek… Hayat sona erse de bu gerçek…Allah’in idraki konusunda alacagimiz yolun uzun oldugunu Antik Yunan’dan beri yazili metinlere geçtigini bildigimiz “Insan Tanri” tahayyülünden halen kurtulamamis olmaktan anliyoruz. Halen insana ait kimi cismani tanimlarin,  organlarin, kavramlarin, ifadelerin vs Allah için de kullanilabilecegini zannediyoruz… Örnegin Kur’an’da geçen bazi  ifadeleri “Allah surada ,su ayette  böyle diyor” diyerek;  insan aklimizi zorlamaktansa, zihnen gelismeyi tercih etmektense Tanri’yi  insanilestirmek yoluna gitmeyi daha zahmetsiz buluyoruz. Allah’in cisim atfedilerek anlasilma çabasi “Insan Tanri” fikrindeki isrardan ötesi degildir. Bir sekilde insanlastirilan tanrinin inkâri da kolay oluyor tabii. Insan inanmayi inkâra göre daha zahmetli bulmaktadir. Inkârin bir kaçis, inanmanin da sorumluluk ve duyarlilik olmasinin bunda payi büyüktür. Allah’in cisim boyutunda idraki israri da tipki böylesi bir kaçis serüvenidir.

            Insan zihnen gelistigi oranda  Allah’a cisimler atfetmez. Kimi terim veya kavramlari insan örnegi üzerinden anlamak ve beyan etmek sorunu insan zihni gelistikçe asilacaktir. Kadimin antik insani veya Kur’an’in indigi dönem insaninin Allah’i idrak edebilmesi için “Insan Tanri” tahayyülünden kurtulmasi süreçleri ciddi tartismalarla geçmistir. Kur’an’da geçen kimi ifadeler  Antik Yunan’in “Insan Tanri” algisindan kurtulamayan zihinlerce ayni paralelde anlasilmaya devam etmistir ve etmektedir. Istiva ,Yed, Ru'yetuIIah (Allah'in Görülmesi), Hicâb, Likâ(kavusmak), Samed , Istihzâ(alay etme) , Nûr, Nefs, Fevk(üst), Istihyâ (haya etme), Rahmet ve Gazab, Kurb(yakinlik) ve Ma'iyyet(beraberlik), Cenb, Kabz, Yemin(sag el), Ayn, Vech ve daha bir çok ifadede insani tahayyülde gözlerimizin önüne insansi bir sey getirmek cihetine gitmek, Kur’an’in indigi dönemdeki gelismemis  “bebek akli” çiktisindan öteye gidememektir. Din kemale erdi lakin insan henüz kemale ermedi. Insanin kemale ermesi belki aklinin ve zihninin gelismesi, kemale ermesi sürecinde tamamlanacaktir. Belki de insanin kemale erismesi takdir edilmis bir gerçeklik oldugundan artik nebilerin  gelmesine gerek kalmayacaktir… Bu kemal sürecinde bir sey var ki bugünün insani da yüz üstü kalakalmistir…Insan ciddi bir sorunun içindedir.

INSANIN YÜZ SORUNU VE ALLAH ILE YÜZLESME  kaçinilmazligi vardir.

       En temelde insan bunalimdadir.

       Dâl üzeredir.

       Yolunu sasirmis, çaresiz, ikilemde, kafasi karisik…

       Yönünü belirleyecek en güçlü seyden yani yüzden mahrumdur…

       Yüzünü insa edemediginden açmazlari var. Sorumluluk almali mi yoksa yüz üstü sürünmeli mi?

       Sorumluluklar dünyasi “yüz sorunu” çözülmeden yasanilacak bir mekân degildir. 

     Insan yüzlesme sürecini tamamlamadikça yönünü dogrultamaz. Illaki saga sola yalpalar. Davranislarinda illaki dengesizlikler baslar. Yürünmeye çalisilan yol yürünemez olur. Yüz üstü sürünme baslar. Yerlerde sürünmenin en tipik örnegi yüzün yere yapismasi halidir. Insani belirgin yapan, öne çikaran yüzü yerlerde… Sürünme devam ettikçe de taninmayan bir yüz, yaniyüzsüzlesme…

       Kur’an bir soru ile bu hususa deginir:O halde,  yüzüstü sürünen  mi hidayettedir, yoksa sirat-i müstakim üzerinde dümdüz yürüyen mi ?”(Mülk/22)

       Sürüne sürüne biten bir hayat …Derken ahiret… Sürünerek meydana gelen/getirilen insanin yine yüzü ön plandadir:

       “Ve o gün, öyle yüzler de vardir ki üzerini (gubar) toz ve toprak kaplamis, karanlikta kalmis.” (Abese/40-41)

       “Yalpalamadan dosdogru gidenin yüzünde ise  pariltili bir “aydinlik” var, güleç ve sevinçli.( Abese/38-39)

       Simdiye kadarki kisimda insani boyutun örneksel temsili gayet rahat anlasiliyor.

       Insan yüzünü “ikameetmek”le mükelleftir.

       Burada bir kavram devreye girdi :Yüzü Ikame Etmek

      “Yüzünü bir hanif olarak dinde IKAME ET, Allah’in fitrati ki insanlari onun üzerinde yaratmistir. Allah’in yaratmasinda bir degisiklik yoktur, Bu KAYYIM bir dindir velakin insanlarin çogu bunu bilmiyorlar” (Rum Suresi/30)

      Yüzün ikamesin,  yüzün dosdogru dine çevrilmesi, kayyim dine de saglam din tanimlamasi yapmak kanaatimizce muglak kalmaktadir.  Allah’in kemale erdirip insandan kabul edecegi dinin saglam bir din olduguzaten dile getirilmektedir. Bizim, isin bu bilinen tarafiyla sorunumuz yok. Peki, mesele nedir? Bu ve benzeri ayetleri kavramsal manada arastirma yapmak daha önceki benzer çabalarin bir nebze gelistirilmesi anlamindadir. Burada temel kavram “ikame etmek” , “kayyim din”  dir. Bir de yapilacak seyin nasil olacagini haber veren “hanif olarak”  mevzuu. Kiyamet, kiymet(deger) , ayaga kalkmak(kiyam) , ayakta durmak vb anlamlariyla kimi soyut boyut somuta dönüstürülebilir. Örnegin dinin “Kiymetler/ Degerler Dini” olmasi, yüzü ikame etmenin de “Insanin degerler temelli kendi yüzünü görünür kilmasi/ yüzün insasi”  seklindeki bir izah, Kur’an’da belirtilen degerler ve evrensel insani degerler baglaminda insanin bu degerleri ayaga kaldirmasi (ikame temsi) açisindan dinin daha somut anlasilmasinda bir açilim olabilecektir. Bu durum “namazin ikame edilmesi”ne de yorumlanabilir. Zira “  Dediler ki: "Ey Suayb, atalarimizin taptigi seyleri terk etmemizi, ya da mallarimiz konusunda diledigimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazin mi emrediyor? Çünkü Sen, gerçekte yumusak huylu, rüstüne ermis akli basinda  sin.  (gel bizimle ugrasma? ” (Hud/ 87)  Burada namazin sosyal bir boyutla baglantilanmasi, namazin soyut sekilsel bir ritüelden çikartilip sosyal bilinç düzeyinde hadiselerle ilintilenmesi açisindan önemlidir. “Sana kitaptan vahyedilenioku , salati(namazi) ikame et muhakkak ki salat (namaz )  fahsa ve münkeri engeller…” (Ankebut/45) ayeti de namazi salt ritüel olarak degil daha etkin bir mekanizmada fail konumuna çikarmaktadir.

            Ana mevzuya dönersek, degerler dininde yüzün degerli kilinmasi gerekmektedir. Degerli yüz post dijital asirda ve sonrasinda da insani öne çikaran toplamdir. Degerler dini üzerinden yüzün insa edilmesi  kavramsal olarak toplama uygundur. Allah bizi “yeryüzünden insa etmis”tir. (Hud /61) Insan insa edildigi yani yaratildigi yere karsi sorumlu kilinmistir. Su halde insanin yüzünü ikame etmesi yüzünü ayaga kaldirmasidir. Degerler bazinda kendisini gerçeklestirmesidir. Bugün insanin yüz sorunu vardir derken insanin degerler dini zemininden kendisini sekillendiremedigine, kendisini gerçeklestiremedigine dikkat çekmeye çalisiyoruz. Degerle bazinda sinifta kalmis, yüzü olmayan insanin yüzlesme sorununa yüzünü ikame edemeyisinden bakiyoruz. Bu insanin Allah ile yüzlesmesinin de  noksanliklar yüklü oldugunu biliyoruz.

            Allah ile yüzlesme nasil bir gerçekliktir?

            Burada da “Allah’in Yüzü” devreye girmektedir. Allah’a cisim/mekan/boyut/uzuv  izafe etmenin gelismemis aklin isi oldugunu belirtmistik. Tamam,  “ayetlerde “Allah’in Yüzü“geçiyor ama!

VECH/YÜZ lügatlerde , yüz, çehre, surat, tarz, üslup, yol, her seyin karsisina gelen ve karsisinda olan, üst, satih, ön, alin, cephe, tarih, suret, sebep, vesile, bir seyinnefsi ve zâti, semt, cihet ve münâsebet gibi anlamlara gelir (bkz. Ragip El-Isfahani Müfredat /Vech maddesi)

"Dogu da Allah'indir, bati da. Nereye dönerseniz Allah'in YÜZÜ  oradadir." (Bakara /115).

"Sabah aksam Rablerine, O'nun VECHINI  dileyerek dua edenlerle birlikte candan sebat et." (Kehf/28).

"O'nun VECHINDEN baska her sey yok olacaktir." (Kasas/88).

"Ancak azamet ve ikram sahibi olan Rabbinin  VECHI bâkî kalacak." (Rahmân/27).

"Biz sizi Allah’in VECHI    için doyuruyoruz." (Insan /9).

"Yüce Rabbinin VECHINI istemekten baska onun nezdinde hiçbir kimseye ait sükranla karsilanacak bir nimet yoktur." (Leyl /19-20).

Ayetlerden  yola çikarak “vech” ten  Allah’in rizasinin alinmasi  anlasilabilir. O’nun vechinden baska her seyin yok olacagindan    Allah’in zati ile ilintilenerek “Allah’in Vechi,  Allah’in zatidir” seklinde de yorumlanabilir. Geçmiste de böyle yorumlanmistir. Yani  Vechi’ni yani yüzünü Allah’tan ayri tutmak düsünülemez. “Dogu da bati da Allah’indir nereye dönerseniz Allah’in Yüzü (vechi) oradadir” ayetini anlamaya çalisirken   insan nereye dönerse dönsün Allah elbette ki oradadir. Eger “yüz” meselesini cismani bir kavram üzerinden anlamak için çabalamazsak belki daha kolay yol alabiliriz.

“Onun MISLI GIBI hiçbir sey yoktur…( Sura /11)  ayeti Onu bir seye benzetmenin veya bir seyi ona benzetmenin önünü net bir sekilde kesmektedir. Hele yüzünü baska yüze,elini baska ellere,  zatini baska zatlara vs vs…önünü temelli kesmektedir.

Bu durumda Allah’i bir seye benzetme fikrinden vazgeçmeliyiz.

Bu durumda  her yerde olan “ Allah’in Yüzü”  ne  cismi bir benzetme üzerinden  degil de   degerler, ameller, fiiller zemininden bakacagiz.

Ayeti hatirlayalim: dogu da bati da Allah’indir , nereye dönerseniz Allah’in yüzü oradadir. “Nereye dönerseniz” ibaresindeki dönmek  “Herkesin    yüzünü dönderdigi  bir yön (cihet, hedef) vardir. ÖYLEYSE (SIZ) HAYIRLARDA YARISINIZ.   Her nerede olursaniz, Allah sizleri bir araya getirecektir.   Süphesiz Allah, her seye güç yetirendir. ”  (Bakara/148) . Buradan anlasiliyor ki mesele, Allah’a veya yüzüne dönmek hadisesi Allah’a hasa cismani bir yüz tahayyül edip (bir seye benzeterek) o yüzü aramanin ötesinde bir seydir.  Hayirlari öne alip hayirlarda yarisarak Allah ile yüzlesmektir.Gerçek su ki, ben bir HANIF OLARAK   olarak VECHIMI  gökleri ve yeri yaratana VECH ettim   Ve ben müsriklerden degilim .”(En’am/79)

Yukaridaki ayetteki   Ibrahim a.s ‘in bir hanif  olarak  ifadesi “Yüzünü bir hanif olarak dinde IKAME ET, Allah’in fitrati ki insanlari onun üzerinde yaratmistir. Allah’in yaratmasinda bir degisiklik yoktur, Bu KAYYIM bir dindir velakin insanlarin çogu bunu bilmiyorlar” (Rum Suresi/30)  çok da kopuk degildir. Zira Ibrahim de bir hanif olarak kendi yüzünü degerler temelinde ikame etmis ve müsriklerden olmamistir.

Insanin yüz sorununun, kendisini degerler bazinda bir hanif olarak ikame etmeyen, gerçeklestirmeyen, yüzünü yere sürünmekten kurtaracak   insa sürecini de yine degerler  dini temelinde baslatamayan insanin sorunu oldugunu görmekteyiz.

Allah Teala mutlak iyidir. Hayirli bir hafiza (Yusuf/64) dir. En hayirli koruyucu olarak her seyi muhafaza etmektedir. Görmenin daha ötesinde görmenin tamami, isitmenin daha ötesinde isitmenin tamami, bilmenin daha ötesinde bilginin tamami, adaletin tamami, degismez sünnetleri, degismez kanunlarin tamami, bir öncülü olmaksizin yaratici,  takva ehli(Müddessir/56 ) yani kurallari olandir. Zira Allah’a sakinmak atfetmek cismanilestirmedir. Tek ilah olarak var ettigi toplam degerleri “hayy” olarak  koruyup( kayyum)  muhafaza edendir.(Bakara/255)

“O halde,  yüzüstü sürünen  mi hidayettedir, yoksa sirat-i müstakim üzerinde dümdüz yürüyen mi ?”(Mülk/22)

Yol yöntem ve esaslar, metotlar vs baglaminda degerleri olan, degerleri (kiymetleri) ayakta tutan   ve ilkelerle süreçleri koruyarak (Sirat-i Mustakim)  yol alan elbetteki hidayettedir. Insan iki yol gösterildiginde “AKABE” yi tercih etmemizi (Beled/ 11)isteyen Allah  Teala bir de akabeyi tanimlamaktadir. “Akabenin ne oldugunu sana idrak ettiren  nedir? Kölelestirici ilmekleri çözmek, açlik bas gösterince doyurmak, akrabaya,yetime, miskine-yoksula  sahip çikmak, sonra  imanini  sabir ve merhamet tavsiye ederek ortaya koymaktir” (Beled/12-17)

Simdi soruyu kendimize soralim  AKABE  degerler temelli bir yol alma degil midir? Sirat-i Mustakim de degerleri saglama alarak düzgünce Allah’a yönelmek degil de nedir?

Doguda ve batida  hatta tüm yönlerde degerler dini üzerinden  degerler üreterek yüzünü gerçeklestirmek ve kendi yüzünü Allah ile yüzlesmeye hazir hale getirmektir. Allah insanlari topladiginda da yüzünde aydinlik belirmektir.

Neticede yüzünü ikame ederek yüz sorunu halletmek, Rabbani  ve evrensel degerler konusunda dibe vuran mevcut durumunu insanliga sahit olacak sekilde(vasat)  ayaga kaldirmak, kiyametteki ayaga kalkmada yüzüne toz(gubar) bulasmasin diye degerlerde(hayirlarda)  yarisarak  Allah’in Yüzü (Zati)  ile yüzlesmesinde yüz üstü sürünenlerden olmayip, hidayet bulanlardan olmaktir.

YORUMLAR
Ali Kaya
6.2.2021 21:35

Yüreginize ve kaleminize saglik Güzel ifade edilmis Istifade ettik.Tesekkür ederim

Ali Yalçin
6.2.2021 00:31
Hasan Dündar agabeye tesekkür ediyorum. Benim "Ali(m)" ligimin üç harfi dogustan.O son harfin parantezden çikmasi da zor gözüküyor.Lakin sükür etrafimizda ilimde derinlesen çok kiymetli hocalarimiz var. Onlarin bazisini sorularimizla rahatsiz ettigimiz de oluyor. Ilmin yayilmasinda cahillerin katkisi ( Bu neden böyle? Neden? Nasil? Ne için? Vb sorular) olmasaydi ilim bir nokta kadar küçücük kalirdi. Diyecegim o ki meraklilar bu konulara derinlemesine dalmak isteyecekler ama dinde fakihlesenler açilimlar yapacaktir. Yorumunuzdaki dogrular, yanlis ve eksik anlasilmalar vb mevzuusundan tabii ki bakmam ancak çabanin kayda deger oldugunu biliyorum.Allah bilir biz çok çok az biliriz. Selam dua.

Hasan Dündar
5.2.2021 22:39
Kiymetli Doktorum Yüz,Vech,Face, yaziniz ile ilgili ilave katkilarimi arzetmez istiyorum...Rabbim Çalismalarinizi bereketlendirsin ;Allah size fikih keskinligi ile hikmetini nasip etsin ; yaptiginiz çalismalari ilgiyle izlerken, takdir ediyor , tebriklerimi sunuyorum... Insallah isminizle müsemma olacak bir harfi tamamlayip Ali(m) olanlarimizdan olursunuz... Yazinizda imla hatalarinin ve Türkçeyi iyi kullanmamakla dogan anlam bozukluklarinin farkinda oldugunuz için bu hususta sadece sunu söylemek isterim; geçmiste büyüdügünü zanneden bazi edebiyatçilarimiz, bütün Türkçe kurallarini altüst edip mesela hiç büyük harf kullanmazlardi,yahut noktalama isaretleri ne dikkat etmezlerdi. Niye ? Böyle dedigimizde de , bizim arapçadada küçük harf olmadigini söylerlerdi vs gibi bir takim seylere bu düsüncelerini haklilamaya çalisirlardi...Halbuki Kuran olmasaydi simdi Arapça bir dil mi kalirdi yada olurdu ARAMICENIN yaninda. Kiymetli kardesim, hangi dilde meramimizi anlatiyorsak o dilin kurallarin uygun söz söyleme sanatini da icra etmemiz lazim... Biz yaptik oldugu gibi yaklasimlar ilmilikten uzak oldugu gibi bizi Irap’ta mahalli olmayan özneler haline getirir. Kimsenin anlamadigi kendi kendimize çalip söyledigimiz oynadigimiz bir sahne sergilemis oluruz ve günün sonu hiç kimsenin isine yaramaz .... Yazinizda bazi alintilardan sonra katki ve itirazlarimi arzetmeye çalisacagim.Ben sizin kadar ARAPÇA diline yakin ve vakif olmadigim için sizin öngörü ve çikarimlariniza Arapçanin disinda INGILIZCE olarak örneklemeler verecegim.Eminimki Ingilizceniz Arapçanizdan daha iyi oldugundan belki bana hak verme sansiniz olur diye düsündüm... Halen insana ait kimi cismani tanimlarin, organlarin, kavramlarin, ifadelerin vs Allah için de kullanilabilecegini zannediyoruz(1) Kadimdeki yunan ?insan ve tanri? algisindan yola çikarak günümüzde müslümanlarin yine bu yanilsma içerisinde oldugunu ve Allah’in insana benzeterek bir takim tanimlamalar yapildigini söylüyorsunuz. Aslinda insan ve tanri konusu sizin yaziniza bahse konu olan Müslümanlar için mutlak sahihlestirilmek gereken bir konu olmakla birlikte müslümanlarin disinda ehli kitap yahut ateist ve deistler içinde tekraren gözden geçirilip dogru bilgilere ve dogru sonuçlara kavusturmasi gereken bir konudur .Siz camiye abdest alarak gelen Müslümanlara tekraren abdest almayi anlatiyorsunuz ,bir mahsuru yok bence. Belki ilerleyen yazilarda müslümanlarin disindaki insanlari da muhatap edecek yazilariniz çikacaktir. Fakat literal olarak Müslüman entelejiyansi’nda bahse konu ettiginiz seyler çokça tartisilmistir, tarihsel olarak müslümanlarin hareket ve davranislarinda da bu tür yanlisliklar olmustur ve olmaya da devam edecektir ;çünkü bu insanin kendi sinavidir. Çok iyi bildiginiz gibi ayette geçen (Kaf suresi 16) Allah insana sah damarindan daha yakindir sözünde Rabbulalemin cismanî olarak kendisini kisinin hemen yaninda oldugunu anlatmak istemiyorsa, tersinden bir bakisla insanin da yine cismani bir yakinlik oldugunu söyleyemeyiz. Ayette geçen : قَرُبَ kelimesini baz alarak cismani bir yakinliktan bahsedemeyiz çünkü mesela قَرُبَ kelimesi 24 çekim sigasi arti ilaveten varyantlari ile sadece bir anlama münhasir kilinamaz. Örnegin O kadini sikistirdim. اِقْتَرَبَ su sözcükle esanlamlidir:قَرُب Bu hususta sayin Sabri Akin beyin Allah’a yakinlasma konusunda l bir Yazisi sitemizde müstakil olarak yayinlanmistir. Bir sekilde insanlastirilan tanrinin inkâri da kolay oluyor tabii.(2) Diyorsunuz kimse tanriyi inkar etmiyo rartik çünkü tanriyi inkar etmenin modasi geçti..Insanlar(müslümanlar) Allah’a inaniyor, peygamberi kabul ediyor fakat Hz Muhammed’e verdikleri ZEKATI vermek istemiyorlar, salih bir amel eksikligi var; Buda sahih bir iman ile sahih bir akide ile mümkündür.Zaten sizin çabanizda bu yöndedir Kur’an’in indigi dönemdeki gelismemis ?bebek akli? çiktisindan öteye gidememektir. (3 Kendi düsüncelerinizi evrensel degerler bilimsel veriler ile desteklemeniz dikkate degerdir. Ama tarihin çöplügüne atilmis bir FREUD yaklasimiyla gerek vahyin yeni indigi zaman diliminde yasayan insanlari, yahut su andaki algilama eksikligi yasayan Müslümanlari FREUD’un bu seksüel temelli berbat teorisi ile temellendirmeniz gayri ilmi ve gayri ciddi bir davranistir. ?Üst kimlik teorisine? bazi Islami diyebilecegimiz psikoanalistler ve felsefecilerde Freudun estigi bu Gayya kuyusuna düserek hazin sonlarini hazirlamislardir.Bir kadinin memesini emen bebek ile eriskin bir kisinin dualizminden kadinin sefkat ve haz-istek algisinin tesbiti ve bunun üzerine bina edilen bir EVRIM teorisini sünnetullah geregi bir TEKAMÜLE tercih etmek, tarih boyu bize yakismadigi gibi simdi ise gülünecek duruma düsürür... Belki de insanin kemale erismesi takdir edilmis bir gerçeklik oldugundan artik nebilerin gelmesine gerek kalmayacaktir?(4) Nebilerin gelmemesi ne ihtiyaçlar nede insan aklinin Kemal’e ermesi ile alakali bir seydir...Nebiligin devam anlayisi Gulati sia vb guruplarin yaklasimidirlar. Bu konuda hemsehrimiz büyük Mutasavif Niyaz-i Misri efendinin hz Hasan hz Hüseyin in Nebiligi üzerine müstakil bir kitabi bulunmaktadir... Biz Ehlisünnet müslümanlarin akidesi Hazreti Muhammed’in HatemulEnbiye oldugudur.Yani son NEBI... ?Sana kitaptan vahyedileni oku , salati(namazi) ikame et muhakkak ki salat (namaz ) fahsa ve münkeri engeller?? (Ankebut/45) ayeti de namazi salt ritüel olarak degil daha etkin bir mekanizmada fail konumuna çikarmaktadir. (5) ayetini vererek bu ayetide yine IKAME kelimesinin geçtigi ?Yüzünü bir hanif olarak dinde IKAME ET, Allah’in fitrati ki insanlari onun üzerinde yaratmistir. Allah’in yaratmasinda bir degisiklik yoktur, Bu KAYYIM bir dindir velakin insanlarin çogu bunu bilmiyorlar? (Rum Suresi/30) ayeti ile eslestirmeye ve buradan HANIF bir din anlayisi çikarimi izlegini takib ederek DEGERLER DINI anlayisi TEOREMI üretme çabaniz kanaatimce fazlaca ZORLAMA bir davranistir. فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّٖينِ حَنٖيفًا فِطْرَتَ اللّٰهِ Rum-30. وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنْهٰى Ankebut 45. Ayetlerinde geçen IKAME sözcükleri sizinde belirttiginiz gibi ayni anlami içermemektedir. Rum suresi 30 ayette ki ikame bir SÜRECI ifade ederken ankebut suresi 45 ayetindeki ikame ise IS OLUS ve EYLEM anlamindadir.Çünkü Rum 30 da ikame kelimesi EMIR -FIIL iken ankebut 45 ayetindeki ikame kelimesi sadece EMIR dir. Bunu size Ingilizce anlamlarini yazarak izah etmeye çalisacagim. Rum 30 : So set You Your face. Iken Ankebut 45 : Offer The prayer Simdi ?To Set? ile ?to offer? kelimeleri birbirlerine ne kadar uzaklar ise iki ayette geçen IKAME kelimeleride birbirlerine o kadar yakindirlar...Do you understood me? Simdi gelelim SALAT kelimesine ,dilimizde Farsçasi olarak NAMAZ Kuran’da geçtigi baglami itibari ile bazen KILINAN NAMAZ basende ZIKIR DUA olarak ifade edilmektedir.Bu perspektifte Ankebut 45 ayetinde geçmekte olan EKIMUSSALAT ile Hud 87 ayette geçen ESSELATUKE kelimelerinide kilinan namaz ve dua-zikir olarak ayirimina varip öyle degerlendirmek gerekiyor... Kiymetli kardesim sizin için söylemiyorum ,bu tür yanlislara ortak olmamizin sebebi Kurani kelime ve kavramlari baglamindan kopararak kullanmaya alismis bir takim kimselerin isi ilerletip peygambersiz bir din arayisindan kaynaklanmaktadir.Efendimiz‘i bir postaci gibi degerlendiren bu anlayis, kuranin tek sahidi olan peygamberi göz ardi ederek, O’nun hadis ve sünnet literatürünü yok sayarak, sireti dikkate almadan inen vahyi ve ayetlerin isiginda bir hayatin nasil yasandigini ve bu hayatta çogu eski seylerin yeniden nasil ikame edildigini görmemezlikten geliyorlar.Bunun için eveliyatindan var olan namazi peygamberimiz gibi degilde ebu Lehep gibi kilmak istiyorlar,var olan hacida peygamberimiz gibi degilde ebu cehil gibi yapmak istiyorlar.Rabbim bizi kendisine bir de faydasi olmayan ve hezeyanlarini ilim sayan cahillerin afatindan hepimizi muhafaza etsin insallah... Son olarakta enam 79 ayetinde o vech kelimesi ile olusturdugunuz yeni bir anlam arayisina deginmek istiyorum, sizin ve Arapçayi iyi bilenlerin bilgisi üzerine kökeni vech olan iki kelime bulunmaktadir bu ayette; Bunlarin birisi kisinin simasi, yani yüzü digeri ise dönmek manasinadir. Yani birisi öznenin sifati iken digerinde öznenin bizatihi kendisidir (mefulü) dür . Bunun da ingilizcesini verdigimizde ?I hava turned my face ?, durumu apaçik olarak takdirlerinize sunmus olacagiz.Çünkü TURN ve FACE kelimeleri bazi kuran ayetlerinin içinde geçen kelime ve kavramlari baglamindan kopararirak kelimeler ile oynayarak hak ile batili TELBIS yapmak istiyorlar. Beled suresi 12-17 ayetlerinde geçen AKABE (Sarp Yokus) kelimesi üzerine bir DEGERLER sistemi yükleyerek dinin bir sadece bilim ve akilla belgelenen POZITIF DEGERLER sistemi gibi bir algi ise vahyi gözardi etmeye sebep olabilir.O kutlu Resulün 7 yüzyil atmosferinde kum taneciklerinin üzerine çizdigi ve adina sirati müstakim dedigi yolun GAYBE IMANSIZ bir yol olmadigini bilmek gerekir.Tamamlanan din olarak ISLAM bize yeterli olmalidir.Su ayette HANIF kelimesi geçiyor diye sanki Islam HANIF din degilmisçesine ?Hanif olarak vechimi ona vech ettim.? Bir INSAA sorumluluguna gölge düsürmektedir.Ben inaniyorumki bilim ve evrensel degerlere aykiri gibi zannettigimiz çogu sey bizim eksik anlayis bilgi ve ilim eksikligimizdedir.Mühendis olarak sunu söyleyerek bitirmek isterimi ?Kant yer çekim kuvvetini kafasina düsen bir elma neticesi ögrendi isede yerçekimi kuvveti evveliyatinda da vardi...Simdi de COVIT ASI’sinida ayetlerin su harf yada kelimesinde aramak bir beyhudeliktir..Emhil Hum Rüveyda? 3

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!