Din, Akil ve Bati

Âlimler/bilginler toplumlarin hayat damarlaridirlar. Toplumlarin gelismesi ve medeniyetlerin olusmasi âlim/bilginlerin çalismalari ile dogru orantilidir...
Din, Akil ve Bati
Abdulhakim YALÇIN
Abdulhakim YALÇIN
Eklenme Tarihi : 28.02.2021
Okunma Sayısı : 3203

Âlimler/bilginler toplumlarin hayat damarlaridirlar. Toplumlarin gelismesi ve medeniyetlerin olusmasi âlim/bilginlerin çalismalari ile dogru orantilidir. Tersi de mümkündür önce âlim/bilgin azalir veya yok olur sonra da toplumlarin gerilemesi ve medeniyetlerin çöküsü baslar.

Âlim/bilginlerin üretebilmeleri için özgür ortamlara ihtiyaç vardir… Fikir, düsünce ve hareket özgürlügünün oldugu ortamlar... Özgürlügün kisitlandigi dönemlerde bilimsel faaliyetlerde ve ilmi çalismalarda üretim azalir ve özgünlük ortadan kalkar. Böyle olunca sadece selefin ürettikleri tekrar edilir. Bu sebepten ötürü kutlu elçi “Bir müçtehit, içtihat eder ve içtihadinda isabet ederse iki sevap; hata ederse bir sevap kazanir.” (Buhari, I’tisam, 21; Müslim, Akdiye, 15)buyurarak alimin bilimsel faaliyetlerde bulundugunda zihinsel olarak kendisini rahat hissetmesi ve ortaya koydugu çabanin isabetli olup olmadigi endisesini tasimamasini istemistir..

Islam’in insanliga isik verdigi, bilimsel gelismelere Müslümanlarin damga vurdugu zamanlarda, Alimler kendi aralarinda bilimsel faaliyetleri tartisir gelistirir veya reddiyeler yazarlardi. Ancak bu ilmi faaliyetler halk tabakasina/avama indirgenmezdi. Ve kendi aralarinda yaptiklari bu yazismalar, ilaveler, tartismalar ve reddiyeler ilmi havzamizi besleyen nehirler gibi bu muazzam ilmi havzayi doldururlardi...

Bugün Müslümanlarin en büyük sorunlarindan bir tanesi içtihat mekanizmasinin isletilmemesi olarak kabul edilir. Bu dogru bir teshistir.  Ancak bunu gidermek için içtihat mekanizmasini isletilmesi gerekir. Içtihat eski olani aktarmak degildir. Dünü bugüne getirmek hiç degildir. Içtihat dinin bugünkü hayatla bulusmasidir. Bugünkü hayatla dinin bulusmasi için bugünü yasayan insanlara geçmisteki yorumlardan ziyade güncel yorumlamalara ihtiyaç vardir. Aksi takdirde bugünün insanlari dünü taklit etmek mecburiyetinde kalirlar. Ya da din toplum hayatinda güncelligini yitireceginden insanlar dinle aralarina mesafe koyarlar.

Diger taraftan yeni söylem adi altinda, dinin/ inancin kendisini tartisma konusu yapmak veya dinin yegâne referans kaynagi olan kitap ve sünnetin (varligi-yoklugu) kendisini tartisma konusu yapma girisimleri dünden bugüne Müslümanlara ne entelektüel boyutta ne de ameli boyutta hiç bir sey kazandirmamistir.

Buradan hareketle güncel olarak karsilastigimiz en önemli sorunlardan birisi; din ile ilgili gençligin önüne ya dünün yorumlari getirilmekte veya dine sorunlu yaklasim biçiminden ziyade dinin kendisi tartismaya açilmaktadir. Gençlerin, sadece dünün yorumlarina dayanarak üretmeleri, insanliga umut olmalari imkânsizdir. Bu durumda geçmisi taklit etmekten öteye geçemeyecegi gibi dini tartisma konusu yapildiginda ise dine seküler yaklasacak ve kendisi olmaktan çikacaktir.

Bugün bu iki sorunlu yaklasim maalesef gençleri tatmin etmemektedir. Son zamanlarda yazar ve akademisyenler arasinda, bir takim konferans veya panellerde ya da makalelerde ciddi tartismalara sebep olan fikirler ortaya atildi… Bu fikirler neticesinde ya din/inanç sorgulandi veya fikir sahibinin akidesi…

Bu tartismalar basta kendi cografyamiz olmak üzere tüm Müslümanlarin yasamis oldugu cografyalardaki insanlarin zihnini ve ufkunu açmak söyle dursun, zaten sorunlu olan zihinlerin daha da karismasina sebep olmaktadir.

Toplumlarin din ile iliski biçimi her zaman arastirmaya deger bir konu olmustur. Din toplumlari sekillendiren önemli bir olgu oldugu için toplumlar kendi gelismisligini veya geri kalmisliginin müsebbibi olarak dini görmüslerdir.

Dini, insanlara sunan azizler, dailer veya davetçiler zamanla kurumsallasirlar. Dini temsil eden kurumlar, din adina hareket edip kararlar alip vermeye baslarlar. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus; dini metinlerin kendisi maksat ve gayesi dogrultusunda bir temsiliyet söz konusu oldugu zaman mesru kabul edilebilir. Aksi durumda bu temsiliyet mesru degildir. Dinin maksad ve gayesi anlasilmadigi zaman din adina haksizliklar ve usulsüzlükler söz konusu olur.

Dinin insanlara ulasmasi vahiy yolu ile gerçeklesir. Vahyi anlama ve yorumlama da akil yolu ile olur. Fert olarak insanin ve toplumun dünya hayatinda uyacagi ilke ve erdemler vahyin temel mesajlaridir. Kirlenmemis, Formati bozulmamis, saf akil her dönem vahyi, gelis amacina uygun olarak idrak eder.

Insan, vahyin inzali için yegâne sebeptir. Vahiy ancak insanla ete kemige bürünür. Vahiy insan içindir. Vahyi kiymetli kilan insandir. Akli melekelerini yitirmis insan vahye muhatap degildir… Insani kiymetli kilan akildir.

Yaratici; asil, gerçek, en iyi olan ve her seyi yaratandir. Insan, yaratilanlarin dogru bilgisine O’nun verdigi akil ile ulasir.  Insan dogustan bilgi sahibi degildir… Insan, akil ile tabiattan aldigi duyumlari alir bilgiye dönüstürür ve açiga çikartir… “Akil bilginin tasiyicisi degil bizzat üreticisidir”(Aristo)… Insan canlidir ve tüm canlilardan farklidir… Bu farkin sebebi akildir... Akil canli olarak insani tüm diger canlilardan farkli kilar… Insan müstesna bir varliktir… Tüm kainat insan emrine musahhar kilinmistir.(2:29; 45:13)

Akil ürettigi bilgi neticesinde toplumlari dönüstürür ve medeniyetlerin olusmasini saglar. Akil üretmezse taklit eder. Taklit eden akil toplumlari dönüstüremez. Islam akli üreten akildir. Üretmeyen akil Islam akli olamaz... Bugünden hareketle üretmeyen akil Müslüman’in (güncel) akli olabilir ancak Islam akli asla olamaz.

Akla en büyük degeri vahiy vermistir. Harekete geçirmeyen, degisime zorlamayan, üretmeyen ve pasif kalan akli, vahiy harekete geçirerek önce kainat kitabini okumasini, yeryüzünü ve gökyüzünü incelemesini ve bunlar arasinda baglanti kurmasini istemistir.(2:164;12:101-105; 29:44;30:22;45:3-13)

“Bir bakima akil ve vahyin karsilasmasiyla, akilla önce vahyin vücûd bulusu ispat edilmekte, ondan sonra da vahiy akla vücûd vermektedir. Râgib el-Isfahânî (ö. 502/1108) bu gerçegi temel ve bina benzetmesiyle izah etmektedir. Ona göre, akil, ilâhî kanun (es-ser‘) olmadan dogru yolu bulamaz ve ilâhî kanun ancak akilla açikliga kavusur. Akil temel, ilâhî kanun bina gibidir. Bina olmadan temel fayda vermez, temel olmadan da bina sabit kalmaz” (Râgib el-Isfahânî, Tafsîlü’n-nes’eteyn ve tahsîlü’se‘âdeteyn (nsr. Abdülmecîd en-Neccâr), Beyrut: Dârü’l-Garbi’l-Islâmî, 1408/1988.s. 140-141.) (Bu alinti Hülya Alper’in Milel ve Nihal dergisinden alindi)

Öncüsü vahiy olan akil, yaraticinin murat ettigini gerçeklestirmeye muktedirdir. Vahyin öncülük etmedigi (Islam öncesi)Arap toplumu akli, cahili toplum alarak literatüre geçmistir. Cahili toplum kisa sürede insanlik tarihinin esine az rastladigi bir medeniyet insa etmesi vahyin öncüsü oldugu akil sayesinde gerçeklesmistir.

Vahyin öncülük ettigi akil; ürettiginde islah, ihya, insa ve insanligin onuru ve haysiyeti amaç edinilir. Adalet ve özgürlük esas alinir. Insani yasatmak gaye edilir. Fesat, yikim, zülüm, kan ve gözyasina karsi bir mücadele ilke kabul edilir.

Vahyin kilavuzlugunu reddeden akil ve bu aklin ürettigi bilgi seküler bir bilgidir. Bu bilginin temelinde hizmetten ziyade çikar vardir. Dolayisiyla bu bilgi, tüm insanligi kan ve gözyasina mahkum ederek sadece elit bir azinligi mutlu kilmak için vardir.

Bati seküler aklin ürettigi bilginin teknolojiye dönüsmesi neticesinde elde ettigi maddi zenginlik ve refahin temelinde mazlum insanlarin kani ve emegi vardir. Bati zenginligi, insanligi sömürerek yoksul birakarak elde edilen bir zenginliktir.

Netice itibariyla akil vahyin kilavuzlugunu kabul ettiginde adalet ve insaya, etmediginde zülüm ve yikima hizmet edecektir.

Bugün üretmeyen Müslüman akli ve üreten seküler bati akli sayesinde yeryüzü hiç olmadigi kadar savas zülüm ve fesada mahkûm olmustur.

Bati düsüncesinin gelistigi zemin seküler bir zemindir ve bu zeminin felsefi altyapisi iyi idrak edilmedigi zaman onlarin üretimleri göz kamastirici gelebilir.

Bati düsüncesinin, üreten seküler aklinin ortaya koydugu bilimsel üretimler karsisinda, Islam dünyasinda üretmeyen Müslüman akli, yenilmislik psikolojisi ile incelemis ancak anlamadan bir yargiya sahip olmustur.

Bugün Müslümanlarin yasamis oldugu cografyalarda var olan krizlerin sebebi akide/inanç degildir… var olan krizin kaynagini akide olarak görenler bu krizi çözmek için inançlardaki yanlis inançlari düzeltme veya islah etmenin sart olduguna inanmislardir. Oysa ki entelektüel krizin sebebinin inanç olmadigi bir asirdir Müslüman toplumlar maalesef tecrübe etmektedirler..

Bugün Müslümanlarin en büyük sorunu Müslüman aklin üretemiyor olmasidir. Bu yaklasim;  Müslüman’in dini inanç ve düsüncesinden kaynaklandigi seklinde neticelendigi zaman, tespit dogru teshis yanlis konulmustur.

Su noktanin altinin çizilmesi gerekmektedir. Bugün Müslümanlarin yeniden tarih sahnesindeki yerlerini almamalarinin nedeni olarak dini düsüncenin gösterilmesi ve bundan dolayi dini yeniden yapilandirmalari ve hatta yenilemeye kalkismalari, teshis olarak yanlistir. Dogru teshis; Müslümanlarin birey olarak anlayislarini ve idrak yöntemlerini yenilemeye, bunun için de gerekli, irade, yetenek, kararlilik ve verimi saglayacak epistemolojik ve metodolojik bilince ihtiyaçlari vardir.

Bu bilinç ile yeniden okumak… Allah’in görün, düsünün ve üzerinde tefekkür edin dedigi kainati yani kevni ayetlerle birlikte nazil olan vahyi birlikte ele alarak epistemolojik ve metodolojik bilinç ile yeniden okumaliyiz… Bununla Islami düsüncenin yenilenmesi ve yeniden Islam medeniyetinin insasi mümkün olacaktir…Kur’an’in yalnizca kendimize, kendi kusaklarimiza yani bugüne vahy edilmis gibi okuma metodunu  benimsenmesi ile gerçeklesecektir.

Bugün, tarihselci veya mecazi ve batini yoruma dayali okumaya ihtiyaç yoktur… Bunun yerine her çagin ve kusagin sorunlarina ve meydan okumalarina Kur’an’in kesin ve net çözümler ürettigi bir okuma tarzina ihtiyaç vardir. (Cabir Alvani: Islam düsüncesinde çagdas söylem)

Bazi eksik ve problemler ile birlikte krizleri firsata dönüstürebilirsek büyük degisim ve dönüsümlerin esiginde oldugumuz bir süreçteyiz. Islam dünyasi yenilmislik psikolojisini üzerinden atmak üzeredir. Yeni bir dünya, yeni bir nizam, yeni bir medeniyetin insa süreci en azindan teorik alanda baslatilabilir. Emperyalizm ve Bati dayatmalarina karsi direnen ve kendi medeniyetini yeniden insa etme konusunda düsünsel adimlarin atildigi bir süreçten geçiyoruz. Dünyaya yeni bir model, yeni bir nizam, yeni bir medeniyet armagan etme sorumlulugu müslümanlarin/müslüman aklin temel sorumluluklarindan biridir. Selam ve dua ile…

Abdulhakim Yalçin
26/02/2021

 

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
YORUMLAR
mehmet murat gögüs
5.3.2021 13:28
Allah razi olsun Abdulhakim hocam. emeginize saglik

Halil Han
4.3.2021 16:19
Kaleminize, yüreginize saglik hocam.

Nevzat yigit
3.3.2021 14:23
Allah razi olsun degerli hocam..Tespitler ve çözüm önerileri çok güzel..Emeginize ve kaleminize saglik..

Murat Akgün
3.3.2021 00:50
Saygideger hocam kaleminize saglik.Nice ufuk açan yazilara insallah.

Davut ERCAN
3.3.2021 00:44
Tesekkürler Cenabi Allah Sizlerden Razi Kalsin

Mahmut BASARAN
2.3.2021 16:04
Allah razi olsun, akliniza ve kaleminize saglik. Güzel yorumlariniz ile insaallah yeni çaga dinin mesajini en dogru sekilde tasirsiniz.

Ilhan Dursun
2.3.2021 13:09
Eyvallah hocam...

M. Kamuran TÜRKER
28.2.2021 23:55

👍 👍 👍

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!