Terörsüz Türkiye’ye giden yoldaki engellerden biri olan PKK’ya silah bıraktırılması şüphesiz ki, büyük bir iş ve büyük bir olaydır. Seleflerinin aksine iradelerini ve imkânlarını bu yönde kullanan Başkan Erdoğan ile Bahçeli de bu sürecin mimarları olarak şimdiden milletin dualarına mazhar oldular. Ancak başta onlar olmak üzere hepimiz şunu da biliyoruz: Terör, silahlı eylemlerden ibaret bir kötülük değildir. Ve ülkemizdeki terör de PKK ile başlamadı ki, PKK’nın silah bırakmasıyla bitsin! Dolayısıyla bu iki gerçeği hakkıyla kavrayıp ve gerekeni de hakkıyla yapmadığımız sürece terörü hayatımızdan çıkaramayacağımızı bilmeliyiz.
Malumumuz, bazı ülkelerde terörün kaynağı dışarıdandır. Bazılarında içeridendir. Ve bazılarında ise hem dışarıdan ve hem de içeridendir. Türkiye’deki teröre baktığımızda, hem içeriden olduğunu ve hem de Cumhuriyet ile yaşıt olduğunu görürüz. Bu terör de toplumdaki bireylerin dini ve etnik aidiyetleri üzerinden ötekileştirilmeleri, bazı temel haklarından mahrum bırakılmaları ve toplumun yine etnik, dini ve mezhebi farklılıkları üzerinden kontrollü bir şekilde birbirine düşman kılınmaları şeklinde olmuştur.
Bu arada yapmamız gereken diğer bir iş de terörün ne olduğu konusunda mutabık olmaktır. Çünkü terör konusunda düşülen en büyük hata, bu kötü fiili bireylerin ve örgütlerin gayrimeşru eylemleriyle sınırlı görmek ve sınırlandırmaktır. Hâlbuki bir devletin de bazen icraatları ve bazen de anayasası nedeniyle terör suçu işlediği olabiliyor. Fakat bizler bunu terör değil de, örneğin, zulüm olarak tanımlarız. Oysa hakka ve adalete mugayir olan her eylem için terör kelimesi de pekâlâ kullanılabilir. Bir devletin terörden uzak olup olmadığının veya terörle ne kadar iç çe olduğunun kanıtı da zaman zaman işlediği hatalar ve haksızlıklar değil, onun anayasasıdır. İşte Türkiye’nin anayasası da ne yazık ki, bu anlamda maluldür. Zaten yöneticilerin mevcut anayasadan müşteki olmalarının nedeni de bu değil mi?
Tabii ki, anayasayı değiştirmek, daha doğrusu adil bir anayasa yapmak, mevcut şartlarda bazı putları kırmakla, silah gömmeye nazire olarak söyleyecek olursak, putları gömmekle mümkündür. Bu putların kimler ve-veya neler olduğunu konuşmaya tartışmaya gerek yoktur.
Uzun sözün kısası, hakkı ve adaleti perdeleyen, hakkı ve adaleti engelleyen ve hakkı ve adaleti insana çok gören herkes ve her şey birer puttur.
Şimdi sıra terörsüz bir anayasanın yapılmasındadır. Ki hepimizin sorumluluğunda olan Terörsüz Türkiye de ancak adil bir anayasa ile mümkündür.
Yazının orjinali için bakınız: https://dogruhaber.com.tr/terorsuz-turkiye-sadece-silahlarin-degil-putlarin-da-gomulmesiyle-mumkundur/amp
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Muhafazakâr siyasetçiler ve bürokratlar neden şatafat ve servet düşkünü?