Çaresiz Umutlar

İslami düşünce/kültür/edebiyat/ilahiyat hayatı, zaman ve mekânı aşan, evrensel bir inancın/düşüncenin/dilin/onurun/bilincin/bilgeliğin somut ifadesi olan İslamın, yerli-milli bencilliklerin/önyargıların/sınırların, yerli-milli putperestliklerin içerisine hapsedilerek, evrensel varoluş iradesini kaybetmesini, hiçbir şekilde, entelektüel/kamusal alanda tartışma konusu yapamıyor.
Çaresiz Umutlar
Atasoy MÜFTÜOGLU
Atasoy MÜFTÜOGLU
Eklenme Tarihi : 11.12.2025
Okunma Sayısı : 29

Çaresiz Umutlar

İslami düşünce/kültür/edebiyat/ilahiyat hayatı, zaman ve mekânı aşan, evrensel bir inancın/düşüncenin/dilin/onurun/bilincin/bilgeliğin somut ifadesi olan İslamın, yerli-milli bencilliklerin/önyargıların/sınırların, yerli-milli putperestliklerin içerisine hapsedilerek, evrensel varoluş iradesini kaybetmesini, hiçbir şekilde, entelektüel/kamusal alanda tartışma konusu yapamıyor. Geçmişte yaşanan İslam üzerinde, sınırsız/ölçüsüz/abartılı güzellemeler yapılırken, İslamın/Müslümanların günümüzde ne yapmaları gerektiği konusunda hiçbir öneri ya da projeden söz edilmiyor. Günümüze ilişkin hiçbir özgün/bağımsız projeden söz edilemiyor olması, İslam toplumlarında yaşanmakta olan, büyük bir geleneğe dönüşen yapısal bağımlılıklardan, edilgenliklerden ve teslimiyetçiliklerden kaynaklanıyor. Bu bağımlılıklar, toplumlarımızı, ahlaki ve entelektüel bağlamda aşılması güç felaketlere maruz bırakıyor.

Ahlaki-entelektüel felaketlere maruz kalan toplumlarımız, mevcut olandan başka/farklı hiç bir şeyi tahayyül edemedikleri gibi, dünyada, hiç bir şeyin, popülist/oportunist politik şeytanilikler adına, aziz İslamın barbarca araçsallaştırılması kadar iğrenç olduğunu farkedemiyor. Toplumlarımızda bütün kirlilikler/yalanlar, propaganda yoluyla örtbas edilebiliyor. Bu toplumlarda önyargı demagogları hakikate geçit vermiyor. Hangi toplumda olursa olsun siyaset, ideolojik/etnik/politik karşıtlıkları, çatışmaları, gerilimleri, önyargıları, düşmanlıkları, meşruiyete ihtiyaç duymayan keyfilikleri sürdürmek için değil, bütün bunları nihai anlamda sona erdirmek için yapılır. İçerisinde yaşadığımız toplumda, bütün bu karşıtlıklar/rekabetler/düşmanlıklar bilinçli olarak tahrik ediliyor, tahkim ediliyor, ahlaki ve entelektüel felaketler derinleştiriliyor. Bu bağlamda, her "biz" ve "onlar" vurgusu çok ilkel bir kabileciliği-taşralılığı yansıtıyor. Toplumlarımızda, içerisinde yaşadığımız toplumda da, partizan akıl, hukuki akla geçit vermezken, güç gösterileri ve güç ihtirasları da, adalete geçit vermiyor. Partizan akıl, insani/ahlaki değerlerin yalnızca kendilerine ait, kendileri tarafından temsil edilebilen değerler olduğunu iddia edebiliyor. İktidar histerileri, kamusal dilin yozlaşmasına neden oluyor. İktidar histerisi, kamusal dili katı kalıplara hapsediyor, aklı ve vicdanı umursamıyor, sağduyu ve müsamahayı kamusal alandan dışlıyor. Hukuksuz siyaset, felçli bir siyasete dönüşüyor. Hukukun önceliğinin değil, gücün önceliğinin belirleyici olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Günümüzde gerek yerel, gerekse küresel hukukun, güç politikaları üzerinde tayin edici bir etkisi bulunmuyor. Güçlü olanın aklı, haklı olanın aklını silip süpürüyor. Bu durum, faşizan zihniyetin somut varlığına işaret ediyor.

Bugünün dünyasında, bir yanda emperyalizmler, bir diğer yanda da milliyetçilikler, bütün insani/ahlaki değerleri, ideolojik araçlara, çakar araçlarına dönüştürüyor. Yapay zeka sohbetleri de, insanlarda, gerçeklik algısının kaybına yol açıyor, yapay zeka patolojileri, psikozu yayılıyor. Oportünist sağcılıklar, milliyetçilikler ve muhafazakarlıklar "beka" söylemini ısrarla gündemde tutmak suretiyle, kamuoyunu, sistematik bir biçimde nötralize ediyor. Oportünist sağcılıklar, milliyetçilikler ve muhafazakarlıklar, toplumlarımızın bugün, fiilen karşı karşıya bulundukları ölümcül meselelerle ilgili, siyasal iradesizlikle ilgili, siyasal bağımlılıkla ilgili, yüzleşmeler yapamıyor.

Varoluşunu ve mevcudiyetini, antiputperestlikle açıklayan bir inancın mensupları, bugün, yoğun bir biçimde karizmatik lider figürü etrafında yoğun bir biçimde putperestlik üretiyor. Kendi meşruiyetini, kendi değer ve ilkeleri üzerinde inşa etmek yerine, muhaliflerini, rakiplerini aşağılayarak, suçlayarak, yaftalayarak meşruiyet sağlamaya çalışan bir zihniyet, sağlıklı bir toplum oluşturamaz. Gerçek bir toplum, sağlıklı bir toplum, sağduyulu bir toplum, toplumu oluşturan farklı kesimlerin birbirlerine tahakküm etmeme ilkesi üzerinde uzlaşır, mutabakat oluşturur. Kuşatıcı politik akıl iyilik üretirken, dışlayıcı politik akıl, narsisistik kibirle ilgili olduğu için, kötülük üretir. Oportünist/popülist dilin/söylemin propagandanın ruhu ve ahlakı yoktur.

Günümüz insanlığı, Batı uygarlığının abartılı bir biçimde yücelttiği, evrenselleştirmeye çalıştığı, bütün ideolojik değerlerin, kavram ve kurumların bütünüyle sıfırlandığı tarihsel bir dönemden geçiyor. Yalnızca "beyaz adam"ın onur ve özgürlüğü hak ettiğine inanan modern tahakküm ideolojisi, dünyanın beyaz adamın sömürüsüne tahsis edildiği yaklaşımının ilahi bir takdire dayalı olduğuna inanıyor. Batı dünyası, Batı dışı halkları insan yerine koymazken, İslam dünyası ulus-devletleri de, kendi ülkelerinde, Türkiye örneğinde de yaşandığı üzere, politik muhalifleri, rakip muhalifleri, insan yerine koymuyor. İdeolojik/ırkçı/sömürgeci düşünce, akılcı düşünceye, ahlaki düşünceye hayat hakkı tanımıyor. Modern/ırkçı/seküler tahakküm sisteminin ürettiği bütün sömürgeci maskeler, bugün, İslami direniş mücadeleleri tarafından birer birer yırtılıyor. Pragmatizmi vazgeçilemez bir politik tercih haline getiren siyasal hareketler, her tür insaniliğe/ahlakiliğe, ilkeselliğe ve içtenliğe yabancılaşıyor. Bu nedenle, Müslümanların ilkeselliği ve sorumluluğu, İslami bilincin merkezine taşımaları gerekiyor. Modern/ırkçı/seküler tahakküm ideolojisi/projesi, Siyonist terör devleti İsrail'e, Ortadoğu'da, kuruluş aşamasında taşıyacağı misyon ve işlevler konusunda, tartışmasız bir dokunulmazlık kazandırmıştı. Haçlı-siyonist kana susamışlık, azgınlık ve canavarlık bugün, bu dokunulmazlığı sınırsız bir biçimde kullanıyor, yayılmacı-ilhakçı Siyonist projeye hiçbir şekilde dokunulamazken, bütün devrimci İslami hareketler/ projeler çok yönlü saldırılarla, her an dokunulabilir bir kırılganlığa mahkum edilebiliyor. İslami bağımsızlık, özgürlük ve onur için ödenmesi gereken bedelleri ödemeye hazır olmadıkları için, emperyalist vesayeti/dostluğu ve ittifakı seçen ulus-devletler, bugün, Müslüman halkların çaresiz umutlarını temsil ediyor, tarihsel bir yol ayrımında olduklarını farketmiyor.

Evrensel vicdanın merkezi olan Filistin meselesinin, yerel bir mesele değil, evrensel insanlıkla ilgili bir mesele olduğunu derinden idrak etmek, bunun için, bütün yerli-milli bencillikleri/patolojileri aşmak gerekiyor. Yerli-milli patolojilerle büyülenen bir zihin dünyasının İslami bağımsızlık ve direniş mücadelelerine herhangi bir şekilde bir katkıları olamaz. Yerli-milli patolojilerle büyülenenler, İslami bir dünyayı tahayyül ve tasavvur edemezler. Küresel sorunların/dayatmaların yerli-milli cevapları olmadığını farkederek, evrensel çözümler/stratejiler üretebilecek kadrolar yetiştirmek hayati önem arz eden bir konudur. Türkiyede meşruiyetini Aydınlanma değerlerinden alan seküler siyaset ve kültür, dünya görüşü, Aydınlanma değerlerinin meşruiyetinin kağıt üzerinde kalan bir meşruiyet olduğunu, Aydınlanma değerleri ile sömürgecilik arasındaki derin çelişkiyi, ideolojik körlük sebebiyle göremedi, bu derin çelişkilerle yüzleşme ihtiyacı duymadı, duymuyor. Bir toplumun entelektüel emperyalizme maruz kalması, günümüz İslam toplumlarında yaşandığı üzere, ilgili toplumun/toplumların entelektüel bir felaketle karşı karşıya bulunduklarını gösterir. Bu felaket sebebiyle İslam toplumları, entelektüel bağımlılıktan/edilgenlikten/ufuksuzluktan kurtulamıyor, entelektüel bağımsızlık için bir irade ortaya koyamıyor. Nostalji ile sınırlı İslami ilgiler/çabalar, gelecek bilincini yok ediyor. Hangi anlamda olursa olsun, bir toplumun emperyalist vesayete ihtiyaç duyması, bu vesayeti kabul etmesi, içselleştirmesi, ilgili toplumların, İslami anlamda bağımsız bir tarih inşa etmelerinin mümkün olamayacağını gösterir. Emperyalist vesayet altında bulunan toplumlar, insanlığın varoluşsal sorunlarıyla ilgili etkili siyasal-kültürel işlevler-roller üstlenemezler.

Günümüz dünyasının, özellikle de Ortadoğu bölgesinin, siyasal gündemini, siyasal Siyonizm belirlerken, İslam dünyası ulus-devletleri, siyasal anlamda emperyalist vesayeti tahkim etmeye çalışıyor. İran'da İslam Devrimi, emperyalist vesayete son vermek üzere yapılmıştı. İslam dünyası ulus-devletleri, devrimci bir dayanışmayı/bütünleşmeyi, devrimci bir irade oluşturmayı seçmek yerine; emperyalist siyasal vesayeti, bu vesayet altında şekillenen konFormist bir dini hayatı tercih ettiler. İslam dünyası ulus-devletleri, konFormist din algısının etkisi altında bulundukları için, siyasal-kültürel-ekonomik vesayetin mutlak bir aşağılanma ve teslimiyetçilik durumu olduğunu farkedemiyor. Günümüz Türkiyesinde, düşünce/kültür/edebiyat/ilahiyat hayatının, eğitim ve akademi hayatının, tasavvufi hayatın, anti emperyalist bir gündemi olmadığını hatırlamak, toplumlarımızda bilinç körlüğünün hangi noktada olduğunu gösterir. Bugün, İslami bilince yabancılaşma, bu bilinci terketme, İslam’ı geleneksel bir folklore indirgeme çalışmaları, Suudi Arabistan'da, bölgeye özgü yeni bir milliyetçilik icat etmek suretiyle, İslamı değersizleştiriyor.

Dar, gündelik, pragmatik, politik popülist ufuklara kapanan toplumlar, eleştirel bir tavır/duruş/tercih sergileyemedikleri için, aziz ve mükerrem İslamın, iktidar ihtirasları adına, araçsal olarak kullanılmasına itiraz edemiyor. Oportünist muhafazakarlığın/dindarlığın, İslamilik olduğunu sanıyor. Müslüman halklar İslamın kalbine yabancılaşıyor, güçlülerin hukukunu içselleştirebiliyor, güçlülerin hukukukun barbarlık olduğunu bilmiyor. Bu noktada Mahmud Derviş'in çok derin anlamlar ve büyük bir bilinç uyarısı olan hayati bir dizesini kaydetmek gerekiyor: "Vatan sadece toprak değil, toprakla hukukun birlikteliğidir". İslamın, varoluşsal, evrensel, temel, özgün, bağımsız tanımının, tahayyülünün, temsil ve tecrübesinin, insanların, Müslüman halkların bilincinden silindiği zamanlarda yaşıyoruz. Filistinli oldukları için, onur ve özgürlükten mahrum edilen, soykırıma tabi tutulan, tehcire mankum edilen masum bir halkın halen yaşamakta bulundukları derin ve tarifi imkansız acılar karşısında İslam dünyası ülkelerinin sessizlikleri/edilgenlikleri/teslimiyetçilikleri ve iradesizliklerini sorgulayan evrensel-entelektüel-adanmış İslami kadrolara ihtiyacımaz var. İslamın, yerel aklın, yerel bencilliklerin, yerel önyargıların, yerel aşırılıkların, yerel hizipçiliklerin, yerel yorumların, yerel bağnazlıkların sınırları içerisine hapsedildiği bir dönemde, evrensel-entelektüel-adanmış kadrolardan söz etmek gerçekçi olmayabilir. Ancak, varoluşsal/tarihsel sorumluluklarının farkında ve bilincinde olan, yüksek bir bilinç düzeyine sahip olan Müslümanlar, varoluşsal yalnızlıklarla yüzleşerek, devrimci sorgulamalar yaparak, büyük farkındalıklara öncülük ederek, hamaset alanından/aleminden hızla uzaklaşarak, evrensel varoluşun dili/kalbi/vicdani olmaya çalışarak, oportünist hayatlar ve ilişkilerle hesaplaşarak, gerçek alternatif imkanlar üzerinde çalışarak, radikal eleştirellik ve radikal ilkeliliği, ahlaki/entelektüel bir sorumluluk olarak üstlenerek yeni bir başlangıç yapabilir, yeni bir irade ortaya koyabilirler.

Günümüzde, oportünist muhafazakarlıklar, oportünist konFormist propaganda dindarlıkları ve siyasetleri, bir yanda İslamı, ümmeti, Filistin ve Kudüs’ü kendilerinin temsil ettikleri propagandasıyla, kitlelerin bağlılık ve sadakatlarını sağlamaya çalışırlarken, bir diğer yanda da çok büyük bir ikiyüzlülükle, siyasal mevcudiyetlerini, iktidar ayrıcalıklarını sürdürebilmek için, emperyalist vesayete/ittifaka ve dostluğa tutunarak, İslami bilince yönelik katliamlarını yoğunlaştırıyor. Bilinç katliamları, İslamın yerel ve küresel iktidar çıkarları doğrultusunda kullanılmasını kolaylaştırıyor. Bugün, Türkiye’de, Suudi Arabistan'da, Mısır'da, BAE’de antiemperyalist etkinlik/eylem bağlamında yaprak kımıldamıyor. İçerisinde bulunduğumuz dönemde, hakikatin dili/vicdanı ve kalbi olabilmek için putkırıcı bir ufka sahip olmamız gerekiyor. Kendi ihtiraslarına tapınan, narsisist-psikopat yerel tiranların, bir yanda küresel tiranlarla dostluk ve müttefiklik ilişkileri kurarken, bu ilişkilere ölçüsüz bir biçimde önem verirken, bir diğer yanda, Filistin sorununu sahipleniyor görünmeye çalışmaları, utanç verici olduğu kadar, bu tiranların çok berbat ve çok kirli bir zihin dünyasına sahip olduklarını da gösterir.

Evrensel İslami ufkun, düşüncenin, dayanışmanın, bütünleşmenin önündeki en büyük engel; mutlaklaştırılan, İslam aracılığıyla kutsallaştırılan ulus-devlet sınırlarıdır. Bir yanda, yerli-milli-resmi çıkarlar, sınırlar, ölçütler, bir diğer yanda da, sömürgeci-Batılı-seküler ölçütler, İslami varoluşun evrensel bütünlük içerisinde temsilini imkansız kılıyor. İslam toplumları, Türkiyede de somut olarak tecrübe ettiğimiz üzere, çok derin, çok gerçek bir entelektüel yoksullukla/kayıtsızlıkla/dikkatsizlikle karşı karşıya bulunduğumuz için, entelektüel sınırları zorlayabilecek, meydan okuyucu, put kırıcı sorular sorabilecek, kendilerini ateş hattına atabilecek, eleştirel düşünceyi her şartta ödünsüz bir biçimde savunabilecek, İslamın yerli-milli, nostaljik/romantik/mistik/hamasi/çarpık/tahrif edilmiş yanlış temsili ile mücadele edebilecek entelektüellerimiz olmadığı için, bugün, kendisini muhafazakar/dindar olarak tanımlayan toplum, şantajcı siyasal etkinliklerin, teatral siyasal etkinliklerin/gösterilerin gündemiyle büyülenebiliyor, bütünleşebiliyor.

Günümüzde, teatral siyasal etkinlikler, gösteriler, güç oyunları, toplumlarımızda sıradanlık düzeyinde normalleşiyor. Sıradanlık düzeyinde yaşanan normalleşmeler sebebiyle Müslüman halklar/toplumlar, İslamın karşı karşıya bulunduğu olağanüstü durumları, güvencesizlikleri ve kırılganlıkları görmüyor, hissetmiyor, farketmiyor.

Yazının orjinali için bakınız:https://islamianaliz.com/makale/26776280/atasoy-muftuoglu/caresiz-umutlar

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!