Arap Bahari 2.0: Günümüz Protestoculari için 2011’den Bes Ders

Cezayir, Irak ve Lübnan’daki degisim çagrisi yapan göstericiler, 2011 yilindaki olaylardan hangi dersleri çikarabilir?
Arap Bahari 2.0: Günümüz Protestoculari için 2011’den Bes Ders
Megan O?TOOLE
Megan O?TOOLE
Eklenme Tarihi : 12.01.2021
Okunma Sayısı : 1714

MEGAN O’TOOLE
5 OCAK 2021

Cezayir, Irak ve Lübnan’daki degisim çagrisi yapan göstericiler, 2011 yilindaki olaylardan hangi dersleri çikarabilir?

17 Aralik 2010 tarihinde yillardir polis zorbaligiyla asagilanan Tunuslu seyyar satici Muhammed Buazizi, Sidi Buzid sehrinde kendisini atese verdi; bu, bölge çapinda otoriterlik karsiti isyanlar dalgasinin kivilcimini atesleyen tekil bir protesto eylemiydi.

Akabinde gelen Arap Bahari, bilindigi gibi, statükoyu tahkim etmek için her seyi göze almis karsi-devrimci devlet güçleri tarafindan büyük ölçüde ezildi. On yil sonra Sudan’dan Lübnan’a ve Misir’a kadar bölge çapinda insanlar hâlâ protesto için kendilerini atese veriyorlar.

"14 Ocak 2011’de Tunus’ta güvenlik güçleri ve göstericilerin çatismasindan sonra yükselen dumanlar"

Hükümetlerin yolsuzlugu, basarisiz ekonomiler ve giderek kötülesen sosyal hizmetlerin de aralarinda oldugu Arap isyanlarini tetikleyen kosullar, birçok ülkede 2020’deki Covid-19 küresel salginiyla siddetlenerek sadece ve sadece daha da pekismis oldu. Hükümetlerin kökende yatan bu temel problemlerin üstesinden gelmedeki yaygin basarisizligi, protestocularin daha iyi bir hayat kalitesi talep ettigi yeni bir isyan dalgasi olan Arap Bahari 2.0’a yol açti.

Ikinci Arap Uyanisi (The Second Arab Awakening) kitabini yazan eski Ürdünlü diplomat Mervan Muasir, Middle East Eye’a sunlari anlatti:

Arap yönetimleri eger ki yeni toplumsal sözlesmelere, daha açik siyasi sistemlere ve kurumsal olarak yolsuzlukla mücadeleye duyulan ihtiyaci anlasalardi, Arap Bahari 1.0 toplumsal barisla sonuçlanabilirdi. Çogu bunu yapmayi tercih etmedi; aksine kendilerini emniyete aldilar ve derin devlet son derece güçlü bir sekilde geri döndü.

Protestocular tekrar seslerini yükseltiyorlar, ama bu defa -uzmanlarin da isaret ettigi üzere- geçmisten kilit dersleri almis olarak…

Korku Duvari Yikilabilir

Beyrut’taki Carnegie Ortadogu Merkezi uzmanlarindan Dalya Ganem’e göre, 2010-2011 isyanlarinin önemli bir özelligi, bölgeye hâkim olan korku duvarinin yikilabilecegini göstermesiydi.

"Kahire’nin Tahrir Meydani, Subat 2011’deki gösteriler sirasinda. Son on yil hariç her zaman prostestolarin odak noktasi oldu"

Isyanlari takip eden baskiya ragmen bu yeni anlayis, yepyeni siyasi ve sosyoekonomik ihtimalleri açiga çikardi. Sosyal medyanin artan önemi, bu fikirlerin çevrimiçi forumlarda daha fazla tartisilmasini sagladi.

Ganem “Arap vatandaslar statükoyu kirdi ve bu, basli basina bir basaridir.” diyor ve söyle devam ediyor: 

Ondan sonra diktatörler düstü ve insanlar uyanip daha iyisini hak ettiklerine ve sömürge sonrasi toplumsal sözlesmenin artik islemedigine karar verdiler. Bugün vatandaslar karar alma süreçlerinde yer almak istiyorlar ve vatandasliklarini yeniden müzakere ediyorlar. Bir Arap vatandasi olmak ne anlama geliyor?

Tunus, iç savasa düsmeyen veya diktatörlügün geri dönüsüne sahit olmayan Arap Bahari’nin sürükledigi tek ülkeydi. Ancak Muasir diyor ki Arap yöneticiler siyasi degisimin önemi konusunda kendi derslerini ögrenmekte basarisiz oldular.

Yakin zamana kadar bölgenin büyük bir kismi, yüksek petrol fiyatlarindan ve onun cezbettigi yabanci yatirimdan istifade etti. Ancak fiyatlar bir anda çakildiginda denizasiri gelirler de suyunu çekti. Muasir’e göre toplumsal barisi sürdürmek için yeterli mali kaynaklarin yoklugunda birçok otokrat, 2011’de Arap isyanlarinin ilk dalgasini bastirmalarina imkan veren kilifi artik yitirmis durumda. On yil sonra artik protestocularin bu rejimlerle karsi karsiya gelmekle kaybedecekleri seyler giderek azaliyor.

Isyan Içindeki Bir Bölge: Kuzey Afrika ve Bati Asya’daki Son Ayaklanmalarin Haritalandirilmasi (A Region in Revolt: Mapping the Recent Uprisings in North Africa and West Asia) kitabinin editörü Jade Saab diyor ki “[Arap isyanlarinin ilk dalgasi] sokaklardaki insanlarin deyimiyle ‘korku duvari’nin bertaraf edilmesine, yani degisimin mümkün oldugu ve temel düzeyde pesinden kosulmasi gerektigi, tek basina hayat sartlarinda degisiklik talebinin yeterli olmadigi fikrinin gelismesine yardimci oldu.”

Kamusal Alanlara Hakim Olun

Arap Bahari sirasinda Kahire’nin Tahrir Meydani gibi kamusal alanlar göstericilerin ortak sesini sembolize eder hale geldi. Misirli protestocular, hükümet yanlisi protestocularin deve ve at sirtinda saldirilari da dahil devlet destekli siddet ortaminda meydani iki haftadan fazla isgal ettiler. Siddete ragmen göstericiler Hüsnü Mübarek rejiminin sona ermesi talebini sürdürdüler. 11 Subat 2011’de temennileri yerine getirildi.

"Kasim 2019’da Bagdat’in Tahrir Meydani’ndaki terk edilmis “Türk restaurantinin” üstüne çikmis hükümet karsiti göstericiler"

Misir’in kisa ömürlü demokrasi deneyimi daha sonra Mübarek döneminden daha baskici bir diktatörlüge dönüstü. Ülkenin demokratik yollardan seçilmis ilk cumhurbaskani Muhammed Mursi, General Abdülfettah es-Sisi tarafindan 2013 askeri darbesiyle devrildi ve Sisi yönetimi o zamandan beri muhalefete baski uyguluyor.

Ancak Saab, toplu kamusal bir araya gelisler ve toplantilar yoluyla nelerin basarilabilecegi fikri hâlâ geçerli diyor. Ilk protesto dalgasinin daha sonra ikinci dalgada benimsenen stratejileri normallestirdigini belirtiyor. Bunlardan “En yaygin olani, tüm ulusun kimligini yaratma ve gözden geçirme mekânlari ile bir sanat ve kültür kaynagi haline gelen kamusal alanlarin isgali.” diyor.

Mesela geçen sene Iraklilar ülkenin yozlasmis elitini protesto etmek için sokaklari doldururken sehir merkezindeki Tahrir Meydani’na bakan harap bir yapi olan Bagdat’in ‘Türk restorani’ devrimcilerin karargâhi oldu. Bir protestocu, kaderinde “Irak’taki devrimin tarihi” olmak da varmis dedi.

Beyrut’taki Sehitler Meydani, devrimin sembolü alti metre yüksekligindeki havaya kaldirilmis yumruk etrafinda geçtigimiz Ekim ayinda baslayan isyanin merkez üssü oldu. Protestocular bu alani hem ülkenin siyasi sorunlarini tartismak hem de sarki söylemek, dans etmek ve yeni bir gelecek potansiyelini kutlamak için kullandilar.

Toplumsal Güçleri Gelistirin

2010 – 2011’deki ilk Arap isyanlari dalgasini bölge çapinda nispeten sessiz bir dönem takip etti. Suriye, Libya ve Yemen’deki isyanlarin ülkeleri harap eden, yüz binlerce insani öldüren ve milyonlarcasini yerinden eden iç savaslara dönüsmesi karsisinda birçok insan tekrar protestolara baslamaktan sakiniyordu.

"2019 yilinda Beyrut’tun Riyad el-Sulh meydaninda beraber slogan atan genç protestocular"

Saab diyor ki bu, “Herhangi bir halk seferberligini bastirma ve onlari ‘kaotik’ olmaktan ibaret diye karalama noktasinda bölgedeki gerici rejimler için bir koz islevi gördü.”

2010-2011’de aktif olan toplumsal protesto hareketleri anlasilabilir bir sekilde yeterince gelismis degildi; nihayetinde on yillarini otoriter toplumlarin pençesinde geçirmislerdi.

Ancak, Saab’a göre, Arap Bahari olaylari bu tür gruplarin gelismesine ve olgunlasmasina yardimci oldu. “Irak, Iran ve Lübnan 2010-2019 yillari arasinda ülke çapinda protestolara sahit oldu, ancak bunlar konu bazli protestolardi.” diyor ve söyle devam ediyor: “Yeni bir aktivistler katmani yaratmaya yardimci olan iste bu hareketlerdi. Bu ülkeler 2011’den tamamen bagimsiz olarak kendi olgunlasma süreçlerinden geçmek zorundaydi, ancak yönetici sinifa karsi genel bir isyanin her zaman eli kulaginda oldugunu bilerek.”

Muasir, son protesto dalgasinin daha barisçil oldugunu söylüyor. Gözlemlerine göre, geçtigimiz iki yilda Cezayir ve Sudan’daki göstericiler siddetten kaçinmak suretiyle genis bir destek elde etmis durumda.

Sudanli akademisyen ve Rift Valley Enstitüsü üyesi Mecdi el-Cizuli, ilk Arap Bahari döngüsünün “siyasette yeni bir kitle katilimi türünü, bir eylem modelini ve yeni bir siyasi kelime haznesi ile isleyis gramerini müjdeledigi”ni belirtiyor.

Cizuli’ye göre protestolarin çogunun ortak paydasi, siklikla kafa karistiran toplumsal özgürlükler talebiydi. Ancak sira uygulamaya geldiginde bu tür hareketler ne yapilacagi konusunu halledemedi. Liderler görevden el çektirildikten sonra protestocularin taleplerinin siyasal düzlemde nasil hayata geçirilecegine dair gerçekçi bir plan yoktu.

Cizuli, “[Misir’da] para babasi olan kudretli güçler, devrimin seküler temalarini onaylamakta ve altini oymakta hizli davrandilar ve gerçekten de isyan aninda kesfedilen liberal özgürlükleri kisa sürede ortadan kaldirdilar.” diyor.

Bu da günümüz protestocularini hâlâ kilit bir soruyla bogusturuyor: Kendi devrimlerinin hedeflerini nasil güvence altina alacaklar?

Yüzeysel Degisimin Ötesine Geçin

On yil evvelki olaylara bakildiginda 2020’deki protestocular için en büyük ders, hakiki bir degisimin bir gecede gerçeklesemeyecegidir. Bir göstermelik yöneticinin digeriyle degistirilmesi gibi yüzeysel tavizler hakiki bir siyasi reForma yol açmaz. Yeni bir siyasi modele geçis vakit alir ve bu yolda sürekli baski uygulamayi gerektirir.

Washington’daki Arap Merkezi kidemli uzmani Halil el-Anani, geçen sene Cezayir’deki protestocularin sabik Cumhurbaskani Abdülaziz Buteflika’nin görevden ayrilmasindan sonra bile sokaklarda kalmasinin dikkate deger oldugunu söylüyor.

“Mübarek’in istifa etmesi üzerine on sekiz gün süren protestolarin ardindan Tahrir Meydani’ndan ayrilan Misirli emsallerinin hatalarini tekrarlamadilar.” diyor ve söyle devam ediyor: “Cezayir’deki sivil-asker iliskisinin yeniden insasina yönelik çok önemli bir adim olan, iktidarin askeri bir lidere degil, sivillerin eline geçmesinde israrci oldular.”

Benzer sekilde Muasir de Cezayir’deki protestocularin “eskisinden çok daha sabirli olduklari”na dikkat çekiyor.

"Sudan’in baskenti Hartum’da, gittikçe kötüye giden ekonomik kriz için gösteri yapan protestocular"

Keza Sudan’daki protestolar, eski Devlet Baskani Ömer el-Besir’in görevinden alinmasindan sonra da sürdü; zira aktivistler demokrasi yanlisi hareketi askerlerin yönetimi ele geçirmesine karsi direnmeye tesvik ettiler. Besir’in görevden alinip yerine bir askeri konseyin geçmesinin ardindan protestocular “Ilki düstü, ikincisi de düsecek!” diye slogan atiyorlardi. En nihayetinde Arap Bahari 2.0 ile bogusan ülkelerde önceki siyasi düzene dönüs artik mümkün olmayabilir.

Ancak Cizuli farkli bakiyor: Toplumsal talepleri pratik adimlara dönüstürebilecek yeni siyasi yapilar olmadigi takdirde Cezayir, Sudan, Irak ve Lübnan’daki gibi kitlesel protestolar “halka güç/iktidar veremeyip” yalnizca “yenilmis kahramanlar” doguracak.

Cizuli, buradaki asil zorluk, “sehrin -Beyrut, Bagdat veya Hartum- hakkini güvence altina alma amacina uygun bir siyasi örgütü yeni bastan olusturmak” diyor.

Çabaniz Uzun Vadeli Olsun

Saab’a göre Lübnan ve Cezayir gibi yerlerdeki son isyanlar tabiati geregi neoliberalizm karsiti. 2010-2011’de Tunus’ta yasananlardan dersler aliyorlar; zira Tunus demokrasiye ulasmayi basardi ancak eski rejimi deviren iktisadi sorunlarla hâlâ basi dertte.

Keza yönetici siniflar altta yatan temel problemleri çözemedigi sürece bölgenin köklü degisim taleplerine sahit olmaya devam edecegi görüsünde. “Huzursuzluk ve karisiklik toplumsal hareketlere yol açan seydir, aksi degil.” diyor.

Ayrica Saab, protestocularin -reForm arayisindakilerin tek bir hareket olarak bir araya gelmesi suretiyle- birlesik bir siyasi vizyon gelistirmeleri gerektigi inancinda ki bunu simdiye kadar yalnizca Sudan basarabildi.

 

"11 Aralik 2019’da Cezayir’deki hükümet karsiti gösterilerde pankartini yukari kaldiran bir protestocu"

Dünyanin geri kalani gibi Kuzey Afrika ve Ortadogu bölgesi de geçtigimiz sene Covid-19 pandemisinden derinden etkilendi. Muasir’e göre insanlarin büyük kalabaliklar halinde bir araya gelmesini engelleyen hareket kisitlamalari, olaganüstü hal emirleri ve koronavirüsün yayilmasiyla ilgili korkular sayesinde bu pandemi, otoriter sistemlere bir armagan oldu. Muasir “Covid-19 hareketleri yavaslatti, ancak kanaatimce [onlari] öldürmedi.” görüsünde.

Bununla birlikte virüsün etkisi, birçok reForm hareketini tetikleyen iktisadi problemleri derinlestirerek ve daha ileri protestolari kaçinilmaz kilarak hükümetler için iki ucu keskin bir kiliç haline geldi.

Muasir, her seferinde yeni yeni derslerin ögrenilecegine dikkat çekerek “Kanaatimce insanlar sadece 2.0 degil 3.0, 4.0 gibi daha nicelerini de görecekler.” diyor ve söyle devam ediyor: “Eski Arap düzeninin siyasi, iktisadi ve toplumsal bakimdan öldügü ve yeni düzenin dogmakta muazzam zorluklar çektigi çok tuhaf bir durumdayiz.”

Anani’nin tahminine göre, gençler muhtemelen “firsat bulduklarinda Arap sokaklarina bir kez daha akin edecekler ve hürriyet, adalet, onur ve temsil talepleri karsilanincaya dek isyankâr olarak kalacaklar.”

Son söz Anani’nin: “Degisim kursunu 2011’de çoktan ateslendi ve ne zaman hedefi vuracagi sadece bir zaman meselesi.”

Bu yazi, 23 Aralik 2020 tarihinde Middle East Eye sitesinde yayimlanmis olup, Zahide Tuba Kor tarafindan Perspektif için çevrilmistir. Yazinin Önemine binaen 5 Ocak 2021’de perspektif sitesinden yayinlanan yazi alintilanmistir.
Kaynak

 

 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!