Mücadelede Okumanin Ehemmiyeti

Her varlik bir amaç için yaratildi, insan da bir amaç için yaratildi...
Mücadelede Okumanin Ehemmiyeti
Hanifi TOSUN
Hanifi TOSUN
Eklenme Tarihi : 21.08.2021
Okunma Sayısı : 1629

Her varlik bir amaç için yaratildi, insan da bir amaç için yaratildi... Yüce Allah bu amaci Bakara suresi 30. ayette “hilafet” olarak gündemimize tasirken misyonunu da Zariyat suresi 56. ayette kulluk olarak belirledi.

Böyle ulvi bir amaç ve misyon için yaratilan insan, kendisine verileni çogaltmak, daha ileri düzeylere tasimak için akil-irade-bilgi ile donatildi.

Kur’an, bu gerçekligin farkinda ve bilincinde bir akil ve insan tipi insa etmek için “Oku, yaratan Rabbinin adiyla! Oku! O insani bir alakadan yaratmistir. Oku! Rabbin ikram sahibidir. Ki o, kalemle yazmayi ögretmistir. Insana bilmedigini ögretmistir.” buyurmaktadir.

Hira’da gelen melek:

- "Oku" dedi.

Hz. Muhammed:

- “Ben okuma bilmem...” dedi.

Melek tekrar oku dedi. Cevap degismedi.

- "Oku" dedi üçüncü defa...

Buradaki okumayi Hz. Muhammed okuma-yazma biliyordu ya da bilmiyordu parantezine mahkum etmek isin özünü kaçirmakla es anlamlidir.

Evet dünyayi imar edip insani insa ve ihya etmek için okumak gerekiyordu: Afaki ve enfusi ayetleri, insani, canlilari, dünyayi, jeopolitigi, daglari, cografyayi, denizleri, olaylari okumak...

Ancak böyle bir okuma gerçeklesirse karanliklar içinde debelenen insan, nura kavusabilecekti. Insanlik sig ve kisir algilardan genis ufuklara yelken açabilirse yolunu bulabilecekti.

Allah resulü, anlamisti. Zira Allah-u Teala neyi murat ettigini kalbine ilka etmisti. Melegin hitabini tekrar ederek (اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖي خَلَقَۚ…) diye baslayan Allak suresinin ilk bes ayetini okudu.

Hira’dan Mekke’ye dogru adeta kosarak indi... Kisa bir telas ve tereddütten sonra Allah resulü, hem bu dünyada hem de ahirette basaranlardan, felaha erenlerden olmamiz için "Her isin basi ilimdir." gerçekliginden hareketle ilim halkasini kurdu...

Erkam’in evinden Suffa'ya oradan tüm dünyaya ilmin isiginda bir perspektifti sundugu...

Peygamber sonrasi dönemde de bu is ayni sekilde devam etti...

Mesela Ebu Derda... Hz. Ömer'in hilafet yillarinda Sam'a gitti, burada medresesini kurdu, ögrenci sayisi 1600'e varan ilim meclisi, Sam'dan insanliga ilmin nurunu sundu...

Mesela Ebu Musa Esari Basra'da ögrenci sayisi 300 kisiye varan ilim meclisinde yildizlar yetistirdi...

Mesela Muhammed Bakir (r.a)’in kurdugu, Cafer’i Sadik’in sistemlestirerek devam ettirdigi medresenin ögrenci sayisi 4000 idi…

Sadece bunlar degil! Daha yüzlercesi Medine, Mekke, Bagdat, Kahire, Horosan basta olmak üzere birçok bölgede ilmin ve irfanin membai oldular...

Peygamber, ashabina onlar da kendilerinden sonrakilere hakikatin bilgisini ögreterek o günden bugüne ilim meclisleri kesintisiz devam etti…

Sahabe tabiini, tabiin ise etbaut tabiini yetistirdi. Ilim halkalari her nesilde bir öncekinden daha güçlü bir sekilde islevsellesti. Erkam’in evinden yükselen seda, daha güçlü bir veçhe kazanarak çoraklasmis dünyaya ruh oldu, can suyu oldu, hayat oldu.

Müslümanlarin sahip olduklari bu ilim aski karanliklara gömülmüs dünyayi yitikleri olan bilgiyle esi görülmemis bir yükselise sürükledi.

Öyle ya Yüce Allah, yüzlerce ayetin ardil cümlesinde “Akletmiyor musunuz?” “Düsünmüyor musunuz?” “Anlamiyor musunuz?” vb. sorulari bos yere sormuyordu, aksine bu kutsal eyleme gönderme yapiyordu. Müslümanlar da tipki son elçi Hz. Muhammed (a.s) gibi geregini yaptilar.

Insanlik, bilgi sayesinde her zaman yolunu buldu, bilgiyi, iliskilerine hâkim kildigi her seferinde aydinlik ve gelismislik seviyesinin zirvesinde tavan yapti.

Hikmetin rehberligindeki bilginin olmadigi yerde hosgörü, uzlasi kültürü, sevgi ve sayginin yerini saplantilar ve ön yargilar alir.

Cehaletin baskin oldugu ortamlar, zulmün, sadistligin, yoksunlugun ve yoksullugun pençesinde insanligin inim inim inledigi ortamlardir.

Okuyanlar yaratildiklari amaci gerçeklestirip hayatta basaracak olanlardir... Her okuyan basaramaz ama basaranlar hep okuyanlardir…

Okumayan bir millet, heba olmaktan kendini kurtaramaz. Kendini kör cehaletin pençesine terk etmis bir millet, bidat ve hurafelerin girdabinda karanlik ruhlu insanlarin oyuncagi oluverir.

Islam’i dert edinmemiz demek, öncelikle okuyan bir kitle olmamiz demektir. “Oku!” diye baslayan bir kitabin müminleri olarak, ilk gün oldugu gibi bugün de düstügümüz yerden kalkip emin adimlarla yol almamiz gerekmektedir. Nitekim yigit, düstügü yerden kalkar. Biz de düstügümüz yerden kalkip tarihi sorumluluklarimizi eda etmeliyiz.

Okumaya basladigimiz gün, dertlendigimiz günün starti olacaktir. Islam’i ana kaynaklarindan okursak, okumalarimizi kalite olarak nitelikli kilarsak, düsünce dünyamiz vahyi hakikatlerle billurlasirsa gerçekligimizle yüzlesiriz. Geri kalmisligimizin okumaya olan mesafemizde gizli oldugunu bilirsek çözüm üretmekte daha etkili oluruz.

Fitrata dönüs hareketi ve verilen ahde vefayi hatirlatma operasyonu okuma eksenli bir mücadeleyi gerekli kilar...

Bu sebeptendir ki Allah resulü “Ya ögrenen ol ya ögreten ya dinleyen ol ya da onlari seven ol! Besincisi olma helak olursun.” buyurmaktadir.

Okumazsak ne mi olur?

Okumazsak, bugün toplumu kasip kavuran, felsefik alt yapisi da bulunan deizm, agnostisizm, satanizm, sekülerizm, hedonizm ve benzeri seytani hayat tarzlarinin egemen oldugu ortamlarin pençesinde oyuncak oluveririz. Paçavralarin rüzgârin önünde gösterdigi metaneti sergileriz. Yok, olur gideriz.

(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)

 

YORUMLAR
Ilyas Çalhan
21.8.2021 20:54
Hanifi kardesim müstefid olduk tesekkür ederiz.

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!