Depremde Kaybettiğimiz Mekânların Ardından: Kiğılı Pasajı

Şehir kimliğinin oluşumunda o şehrin tarihi geçmişi önemli bir rol oynamaktadır. Şehirdeki bazı yapılar ile o yapılarda yaşayan ve yaşanılanların şehrin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yaşamı üzerinde belirleyici bir etkisi bulunmaktadır. Bu kapsamda şehirler için bazı yapılar özel bir anlam taşımaktadır.
Depremde Kaybettiğimiz Mekânların Ardından: Kiğılı Pasajı
Prof.Dr.Gökhan TUNCEL
Prof.Dr.Gökhan TUNCEL
Eklenme Tarihi : 25.10.2023
Okunma Sayısı : 1231

Depremde Kaybettiğimiz Mekânların Ardından: Kiğılı Pasajı

Şehir kimliğinin oluşumunda o şehrin tarihi geçmişi önemli bir rol oynamaktadır. Şehirdeki bazı yapılar ile o yapılarda yaşayan ve yaşanılanların şehrin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yaşamı üzerinde belirleyici bir etkisi bulunmaktadır. Bu kapsamda şehirler için bazı yapılar özel bir anlam taşımaktadır. 

Büyük ölçekli depremler gibi olağandışı afetler bir taraftan şehrin fiziki yapısında yıkıma sebebiyet verirken diğer taraftan toplumsal ilişkileri zedelemektedir. Şehrin yaşadığı büyük yıkım sonrasında kendi kimliğine uygun bir şekilde yeniden inşa edilebilmesi için nirengi noktası niteliğine sahip yapıların belirlenmesi gerekmektedir. Bu yapıların şehrin yeniden inşasına rengini verebilmesi de büyük ölçüde bu yapıların mimari özelliklerinin bilinmesine, bu yapılarda yaşayanların tanınmasına, yaşananların hatırlanmasına bağlıdır.

Aslantepe Höyüğü, Battalgazi ve Doğanşehir surları ile Ulu Cami gibi tarihi yapılar düşünüldüğünde Malatya, uzun bir tarihi geçmiş olan bir şehirdir. Ancak Malatya, sahip olduğu bu tarihi yapılardan bağımsız bir şekilde, şehir merkezinin yeni yerleşim yeriüzerinde yeniden inşa edilen bir şehir olmuştur. Malatya, Yeni (Teze) Cami etrafındaki ticari ve idari faaliyetlere göre yeniden şekillenmiştir. Şehirde kurulan pazarlar ve inşa edilen iş hanları ticari faaliyetlerin yürütüldüğü mekânlar olmuştur. Pazarlar ve iş hanları ticari faaliyetlerin yürütüldüğü mekânlar olma yanında şehir kültürünün oluşumunda ve siyasetin şekillenmesinde belirleyici bir etkiye sahip olmuştur. 

Planlı şehirleşmenin(!) göstergesi olarak sunulan Mahrukatçılar Sitesi, Nakliyatçılar Sitesi, Ardiyeciler Sitesi, Galericiler Sitesi, Fidancılar Sitesi gibi meslek kümelenme alanları yeterince işlerlik kazanamadığı gibi şehrin ekonomisine, sosyal ve siyasal hayatına da önemli bir katkı sunamamıştır. Organize sanayi bölgeleri dışında şehrin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal hayatı Yeni Cami etrafında yer alan pazarlar, iş hanları, pasajlar ile küçük sanayi sitelerinin etkisinde kalmıştır. Şehrin Ticaret ve Sanayi Odası’nın son yıllardaki yönetim yapılanması da, şehir merkezindeki küçük esnafın yereldeki etkisini göstermesi açısından önemli bir örneklik teşkil etmiştir.        

Mısır Çarşısı, Kasap Pazarı, Şire Pazarı, Sebze Pazarı, Cumhuriyet (Kuyumcular) Çarşısı Ayakkabıcılar Çarşısı ve Peynirciler Çarşısı’nın ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal etkisinisüreç içerisinde inşa edilen iş hanları (sonradan iş merkezi adını almaya başlamıştır) ve pasajlarla paylaşmaya başlamıştır. Bu hanlar içerisinde belli bir dönem şehrin iş ve siyaset hayatında belirleyici rol oynayan Şirket Han özel bir yere sahip olmuştur. Sonraki dönemlerde Pamuk Han, Belediye İş Hanı, Mecidiye İş Hanı, Barış İş Hanı, Işık Han, Merkez İş Hanı, Evliyaoğlu İş Hanı, Esnaf İş Hanı, Ortaklar İş Hanı, Zafer İş Hanı, Vakıf İş Hanı, Tuna İş Hanı, Turfanda İş Hanı, Elmas İş Hanı, Pak Kazanç İş Hanı, Efe İş Merkezi, Galerya İş Merkezi gibi birçok yapı şehrin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına büyük katkı sunmuştur. Yatay yapılaşmayı esas alan kapalı mekânlarda ticari faaliyet yürütmek amacıyla inşa edilen pasajların ekonomidense şehrin sosyal ve kültürel hayatındaha fazla etkisi olmuştur. Şehirdeki sosyal ve kültürel dokunun oluşumuna Kiğılı Pasajı, Öztaşlar Pasajı, Şehir Pasajı, Kuyumcular Pasajı, İstanbul Pasajı, Temelli Pasajı, Günçalar Pasajı, Çekirdek Pasajı gibi mekânlar uzun bir dönem mütevazı katkı sunmaya devam etmiştir. Özellikle bu pasajlardaki çay ocaklarıkitapevleri ve bazı işyerleri şehirdeki düşünce hayatının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.   

Yaşı elliyi aşmış, doksanlarda Malatya’da yaşamış, Malatyalıyım diyen birçok kişi altı Şubat depremleri sonrasında şehrin yok olan merkezine bakarak Malatyam artık yok diyorfotoğraf çekiyor veya çekilen fotoğrafları sosyal medya hesaplarında paylaşıyor. Malatyam artık yok dese de, fotoğraf çekse veya çekilen fotoğrafları paylaşsa da; 

Malatya’da yaşayan veya deprem nedeniyle geçici olarak il dışında yaşamak zorunda kalan biri Malatya’nın kalbi neresidir? Malatya ruhu nereden geliyor? Gibi soruları kendine sormamış, sorsa dahi cevap verememişse, anlam dünyasında büyük bir boşlukla birlikte hayatını devam ettiriyor demektir. 

Bir Malatyalının çarşıya gidiyorum deyip evden çıktıktan sonra İnönü veya Halep caddelerinin PTT’ye yakın kısımlarınuğramadan eve dönmesi söz konusu değildir. Çarşıya gelen bu kişi, her iki caddeye de cephesi bulunan Kiğılı Pasajı’nın dış cephedeki işyerlerine, kuvvetle muhtemeldir ki, girmiş çıkmışvitrinlerine göz atmış, veya bu pasajı sadece transit geçiş için kullanmışr. Pasajın iki cadde dışında Milli Egemenlik Caddesi arka sokağına açılan, biri camiye giden, üç ayrı girişi daha bulunmaktadır. Bu kadar yakınında olmasına rağmen bir Malatyalı Kiğılı Pasajı’ndan bihaber yaşamışsa,   pasaj onun hayatında hiç yer edinmemişse, arkadaş ve dost sohbetlerinde hiç gündem olmamışsadeprem sonrası yıkılan Pasajla ilgili herhangi bir anısı canlanmıyorsa, 

Kiğılı Camiinin altındaki abdesthanenin soğuk suyunda abdest alıp camide namaz kılmamış, Cuma namazında yer bulamadığında minare altında yer alan cemaati sıkıştırmamışsa,

Camide Mehmet Doğan ile Ahmet Bekiroğlu (bulanık) hocaların ateşli vaazlarını dinlememişse,

Caminin çıkışı kapısının sağ karşı tarafında kalan odada tek başına yaşayan, geçmişiyle ilgili birçok gizemli anlatının piyasada dolaştığı uzun aksakallı yaşlı amcayla karşılaşmamışsa, 

Minare altında her hangi bir sohbete katılmamışsa,

Hema Kip Mağazası’nın vitrinine alıcı bir gözle bakmamış veya bu mağazadan alışveriş yapmamışsa,

Mesture Giyim’de bulunan ve tam bir Malatya beyefendisi Abdulkadir Partal Bey’e selam vermemiş, onunla sıcak bir sohbete dalmamışsa,  

İftar Lokantası’nda Kasım Usta’nın paçasını veya çorbasını içmemiş, yemeklerinden tatmamışsa,

Fidan Kitapevine kitap siparişi vermemiş, arada kitapevini ziyarete gitmemiş, kitapevi emekçisi Şükrü Aslan’ı ve Abdullah Polat’ı tanımamış, kitapevi müdavimlerine Mevlana Çay Ocağında verilen iftar sofrasında bulunmamışsa,

Dünya Kitapevinden kırtasiye alışverişi yapmamışsa,  

Pasajdaki çay ocaklarından birinin müdavimi olmamış ve burada yapılan derin dini ve siyasi tartışmalara katılmamışsa, Mevlana Çay Ocağının ünlü simalarından Mehmet Ali Bayar beyin, “bir sigaranız var mıydı acaba?” sorusuna muhatap olacak kadar, Ahmet Turan’dan hayat hikâyesi dinleyecek kadar, Albay’ın kahramanlıklarından nasiplenecek kadar samimiyet geliştirmemişse,

Mevlana Çay Ocağı’nın girişine atılan taburelerde oturup pasajdan geçen tanıdıkları çaya davet etmemişse,  

Terzi Mehmet ağabeye pantolon, gömlekçi Osman ağabeye gömlek, diğer terzilere yeni aldığı pantolonun paçasını diktirmemişse, bu terzilerde yapılan sıcak sohbetlere iştirak etmemişse,

Asker pazarlarına gelen askerlerle sohbet etmemiş veya onları gözlemlememişse, 

Bodrum kattaki matbaaya iş tutmak bir yana, bu matbaanın farkına bile varmamışsa, 

Pasajın İnönü Caddesi girişinde tam karşıda yer alan, pastanede Süleyman Amcanın baklava ve dondurmasından, özellikle de kavunlu dondurmasından tatmamışsa,

Berber Veysel’de tıraş olmamışsa,

Kiğılı Vakfı’nın idarecileriyle tanışmamış, vakfın yurt ve kütüphanesi hizmetlerinden haberdar olmamışsa, 

Milli Gençlik Vakfı’na gitmemiş, pasajdaki programlarına iştirak etmemişçocuklarını yaz Kur’an kursuna göndermemiş, daha da önemlisi Hacı Kamil Çubukçu amcayı tanımamışsa, 

28 Şubat öncesi ve sonrasında bu pasajda yaşanan baskın ve zulümlerden bihaber kalmışsa,   

Tevhid ve Ümmet Kitapevlerini hatırlamıyor, İslam Dergisi’ne abone olmamış, rahmetli Abdulhamit Turgut ismini duymamış, onunla ve şimdilerde Medine’de yaşayan Osman Caner ile tanışma bahtiyarlığına ermemişse,

2000 sonrası pasaj içi ve cami etrafında yapılan tamirat ve tadilatların farkına bile varmamışsa,  

En azından şehir merkezinde gezinirken lavabo ihtiyacı hâsıl olduğunda bu pasaj aklına gelmemişse… 

Varsın Malatya’da yaşadım, Malatya’yı yaşadım, Malatya’yı tanırım… Malatyam artık yok desin... Varsın enkaz yığını veya boş alan fotoğrafı çeksin ve paylaşsın… Geriye kalan yapılar üzerinden gidenleri anlatmaya çalışsın… 

2

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!