Utanç Sözlesmesi Nihayet Feshedildi

Sözlesme, Istanbul'da gerçeklesen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. toplantisinda kabul edilmisti...
Utanç Sözlesmesi Nihayet Feshedildi
Hanifi TOSUN
Hanifi TOSUN
Eklenme Tarihi : 21.03.2021
Okunma Sayısı : 1596

Sözlesme, Istanbul'da gerçeklesen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. toplantisinda kabul edilmisti. 11 Mayis 2011'de Istanbul'da imzaya açilmis olmasi nedeniyle kisaca "Istanbul Sözlesmesi" olarak nesvu nema bulan Sözlesme, 1 Agustos 2014 tarihinde yürürlüge girdi. Türkiye, Sözlesmeyi 11 Mayis 2011'de imzalayan ve 24 Kasim 2011'de parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu. Onay belgesi 14 Mart 2012 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterligine iletildi. Sözlesme, Temmuz 2020 itibariyla 45 ülke ve Avrupa Birligi tarafindan imzalanip imzaci ülkelerin 34'ünde onay aldi.

Sözlesme, Türkiye’de büyük tepkiler alsa da isi, irtica, gerici, yobaz vb. yaftalarla mahkûm etmeye çabalayan iyi niyetli olmayan bazi odaklarin desteginde bugüne kadar birçok hukuksuzlugun mesnedi kilindi. Binlerce insanin magduriyet yasamasina vesile kilindi. “Kadinin beyani esastir!” gibi hukuki olmayan, absürt birtakim kararlarin mesnedi kilindi. Oysa bu sözlesmeye tepkinin sebebi, sig bir takim siyasi ve dini mülahazalar degildi. Evrensel ilkeler ve degerler sistemi vazeden Islam, her ne kadar bu tarz saçmaliklara prim vermese de tepkiyi koyanlarin çogunlugu Müslüman olsa da bu tepkilerin kaynagi, Müslüman olmakla da alakali degildi. Çünkü insanlik onur ve izzetine sürdügü ve sürebilecegi kara lekelerden mülhem olusmus tepkilerdi. Insanlik ortak paydasinda bulusan her vicdan sahibinin göstermesi gereken bir durustu yasanan. Zira Sözlesme, erkek olmanin suçlu olmakla esdegerde oldugu ön kabulü ile onu, giyotin masasina oturtan ne yaparsa yapsin ne yasarsa yasasin, suçlu olsun ya da olmasin fark etmeksizin pesinen mahkûm eden bir sözlesmedir. Zira böyle olmasa imzaci oldugu halde Sözlesmeyi yürürlüge sokmayan hepsi Hiristiyan olan Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Lihtenstayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve Birlesik Krallik’in tepkisini nasil yorumlayacagiz? Ki bu ülkelerden Slovakya 26 Subat 2020'de, Macaristan ise 5 Mayis 2020'de sözlesmeyi onaylamayi reddederek bu saçmaliktan beri oldugunu ilan ettiler.

Sözün burasinda su noktanin altini çizmekte de fayda mülahaza ediyorum: Istanbul Sözlesmesinin kadini korudugu falan da yoktu. Kadin, Sözlesmeyi yürürlüge koyan odaklarin umurunda da degildi. Böyle bir dertleri olsa kadini cinsel ve tensel metaya dönüstüren politikalarin yok edilmesini öncelerlerdi. 19,20 ve 21. yüzyili sekillendiren Bati Medeniyetinin bugüne kadar bu tarz bir çabasinin oldugunu görmedim. Aksine sömürü kültürünü derinlestirme araci olarak kadini kullanan bir medeniyetle karsi karsiya oldugumuz filhakika dogru bir tespittir. Kadini, çirkin emelleri için kullanmak adina sözüm ona kadinin özgürlügü diye ritim tutan bu güçler, hedeflerine sorunsuz ulasmak için erkegi vebali ve tüm kötülüklerin kaynagi olarak lanse etmeleri gerekiyordu ki bu sözlesme ile yapilan tam da budur. Oysa erkek ve kadin bir bütünün iki parçasidirlar ve biri olmadan digeri eksik kalir. Hem insanlik tarihi dün baslamadi, yüzyillar içinde erkegin ve kadinin birlikte insa ettigi bir hukuku ve deger yargilari var. Ancak Sirketokrasi yani yeni dünyanin egemen, global ve küresel ekonomik çeteleri, hedefledikleri toplumu insa etmek için bu degerler sistemini yikmayi planladilar ve bu sözlesme vb. çabalarla bu konuda yol aldilar, almaya da devam edecekler.

Istanbul Sözlesmesi Türkiye’de nihayet feshedildi. Bu sözlesme kapsaminda yasanan magduriyetler de giderilir insallah. Dedigimiz gibi Istanbul Sözlesmesi iyi niyetli bir sözlesme degildi. Sanildigi gibi kadini ya da aileyi koruma gibi bir fonksiyon icra etsin diye de vazedilmemisti. O sadece kötü niyetli insanlarin yapip etmelerine mesnet teskil etsin diye vazedilmis bir sözlesmeydi. Bu tarz sözlesmelerin anayasal metinler olarak baglayici unsurlar olmaktan çikarilmasi yerinde bir karar olmustur. Baskanlik makami toplumun salahiyeti için gerekeni yapmistir. Ancak sözlesmenin feshi ile yasanan bütün olumsuzluklar kalkmayacak, bunu bilmekte fayda var. Böyle bir beklentisi olanlar yanildiklarini bilsinler. Zira aileleri yikan, olumsuzluklari hayata tasiyan, bir sözlesme metni degildir. Tüm olumsuzluklarin kaynaginin bir sözlesme oldugunu düsünmek kelimenin tam anlamiyla büyük bir yanilgidir.

Problem, Müslüman muhayyilenin dejenere olmasidir. Toplumun emniyetini saglayacak olan dinin, dini yasayanlarca temsil problemidir. Degerlerin degersizlestirilmesidir. Toplumun islahini saglayacak egitim faaliyetlerinin rafa kaldirilmasidir. Önceliklerin degismesidir. Tüm meseleleri siyasi zaviyeden degerlendirme problemidir. Bu baglamda onlarca neden sayabilirim.

Hal böyle ise yapilacak is, toplumu düsman kamplara bölmeden salah ve felah zaviyesinde kollari sivayip kendimizden baslayarak ihya ve insa sürecini Allah'in rizasi dogrultusunda baslatmaktir. Emri bil maruf ve nehyi anil münker sorumlulugumuzu en tepeden en alt tabakaya kadar tüm hatlariyla eda etmektir. Yapacagimiz her iste dinin belirleyici unsurlarini, deger yargilarini, toplumumuzun yüzyillar içinde gelisip kök salan anane ve göreneklerini mihenk alip hayati, salah ve felah düzleminde ihya ve insa etmektir. Ez cümle toptan bir arinma sürecine girmektir. Böyle davranmadigimizda bir sözlesme gider digeri gelir. Zira Seytan ve taraftarlari Hz. Âdem'den bu tarafa hep çalistilar, çalismaya da devam ediyorlar. Bizler de ya Hz. Âdem gibi sorumluluklarimizi üstlenip kurtulus yolunda ilerleyecegiz ya da hep beraber toplumsal kiyametin sonuçlarina katlanacagiz.

(Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.)

YORUMLAR
Deniz Ilbey
21.3.2021 23:02
Sn. Tosun, ?Utanç Sözlesmesi Nihayet Feshedildi? baslikli makalenizde, kisaca ?Istanbul Sözlesmesi? olarak adlandirilan sözlesmenin, Türkiye’deki yasallasmasi sürecinde, imzaya açilmasi, imzalanmasi, Parlamento’da onaylanmasi, 1 Agustos 2014 tarihinde yürürlüge girmesinde bahsediyorsunuz. Bu sözlesme birçok hükmü içermesine ragmen bunlarin içinde ?Kadinin beyani esastir! gibi hukuki olmayan, absürt birtakim kararlarin mesnedi kilindi.? Ifadesini baz alarak düsüncenizi ifade etmektesiniz. Bu sinirli alintiniz dogal olarak yorum yapmami da sinirlamaktadir. Öncelikle bu sözlesmede alinti yaptiginiz bu kismi Türkiye’nin de üyesi oldugu birçok uluslararasi kurumlarda gerek resmi görevlileri veya orada çalisan kadinlarin ugradigi tacizler uzun zamandan beri gündemde yer almaktadir. Dünyada ve ülkemizde, kadin ve erkegin çalistigi ortak mekanlarda, bu tür taciz iddialarinin ardi arkasi kesilmiyor. Kadin ve Erkek arasinda bazen sahitlerin de olmadigi bir zaman diliminde gerçeklesen bu tacizleri önlemenin tek yolu hukuki olmasa da ?Kadinin beyani esastir? ifadesinin bir caydiriciligi olabilir. Bu ifadenin iyi ve kötü sonuçlari zamanla anlasilir. Ancak, benim anlamadigim husus, ülkemizde, Islamcilarin uzun zaman kiz çocuklarini okutmamak gibi bir egilimi vardi. Okuyan erkekler zamanla okumayan kizlarla (kizlarin egitim hakkinin bir hak olmasi nedeniyle degil) evlilikleri sonucunda yasadiklari uyumsuzluga çare olarak kizlar adim adim her seviyede okumaya basladilar, Bazi yasanan malum basörtüsü gibi engeller de zamanla asildigi için özel ve kamu kurumlari da dahil, kadinlar her yerde çalismaya basladilar. Durumu anlatabilmem için en kötü varsayimlar baz alarak bir senaryo üzerinde açiklamaya çalisacagim. Örnek; Islamci bir kadinin çalistigi herhangi bir mekanda, öteki (Islamci olmayan) erkek tarafindan tacize ugramasi, Islamci kadin için ?Kadinin beyani esastir? ifadesi iyi bir koruma görevi saglamaz mi? Diger taraftan Islamci bir erkegin çalistigi bir mekanda ve hak etmedigi halde, öteki kadin (Islamci olmayan) tarafindan taciz edilmesi (iftira etse bile), Islamci bir erkek için sikici bir durum olur ve en azinda bir namus meselesi yapilmaz. Çünkü, namus meselesini kadin üzerinde tanimlayan bir Islamci için çok da etkisi olmaz. Söz konusu alinti yaptiginiz bu bölüm baz alinarak, yapilacak en kötü iki varsayimla, Islamci kadin korunmus olur ve Islamci erkege iftira edilmis olur. Kisaca, fifty-fifty gibi bir duruma niye itiraz edersiniz? Aksi takdir de Islamci kadin da korunmamis olmaz mi? Bilmem anlatabildim mi? Tesekkürler.

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!