Evhadiye Hareketi ve Şeyh Evhadü’d-din Hâmid El-Kirmânî

Yukarıya aldığımız başlık, günümüz Anadolu Selçuklu dönemi tarihçisi Mikail Bayram'ın, konuya dair yayınlamış olduğu kitabının da adıdır. Bundan önce adı geçen tarihçimizin, birbiriyle bağlantılı birkaç konuyu içeren birden fazla eserini okuma imkânımız olmuştu.
Evhadiye Hareketi ve Şeyh Evhadü’d-din Hâmid El-Kirmânî
Sait ALIOGLU
Sait ALIOGLU
Eklenme Tarihi : 29.06.2023
Okunma Sayısı : 439

Evhadiye Hareketi ve Şeyh Evhadü’d-din Hâmid El-Kirmânî

Yukarıya aldığımız başlık, günümüz Anadolu Selçuklu dönemi tarihçisi Mikail Bayram'ın, konuya dair yayınlamış olduğu kitabının da adıdır.

Bundan önce adı geçen tarihçimizin, birbiriyle bağlantılı birkaç konuyu içeren birden fazla eserini okuma imkânımız olmuştu.

O eserleri büyük oranda, kendi tespitlerine göre Nasreddin Hoca olarak da bilinen Ahi Evren, yani Şeyh Nasırü'd-din Mahmud b. Ahmed El-Hoyi'nin üzerinden Ahilik teşkilatının mahiyeti, şeyhin İslam ve dolayısıyla tasavvuf anlayışı, o alanda çalışmaları ve muarızlarına karşı vermiş olduğu mücadeleleri içeriyordu.

O eserlerde, Ahi Evren'e dair verilen bilgilere göre, onun şeyhinin Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî olduğunu; onun Ahi Evren'in aynı zamanda kayınpederi olduğu da belirtiliyordu.

Bir kıyaslama yaparsak; nasıl ki Mevlânâ'nın şeyhi Şemsî Tebrizî iken, Ahi Evren'in şeyhinin de Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî olduğunu, o bilgilere bakarak öğrenmiş oluyoruz.

Yani, kısacası, gerek Mikâil Bayram'ın, Ahi Evren, onun mücadelesi ve aynı zamanda bir tarikat olan Ahilikle ilgili olarak ortaya koymuş olduğu bilgiler ve gerekse de bu eser üzerinden(*) konuya ilgi duyan biz okuyuculara sunmaya çalıştığı bilgilerden harekette Anadolu Selçuklu dönemi Konya'sında, Evhadiye hareketi adlı ve büyük oranda Türkmenlere yönelik maddî ve manevî destek sağlamak adına oluştuğu bilinen vev kendine özgü birçok yönü bulunan bir tasavvuf hareketinin varlığına şahit oluyoruz.

Tasavvuf ve tarikat konusu hep tartışmalı olarak gelmiştir. Onu mahiyetine dair birçok görüş ileri sürülmüş olup bugünde devam etmektedir.

Bazılarına göre İslam'la hiçbir alakası olmayan mistik anlayışın birer eseri iken, bazılarına göre de "şeriatla birlikte yürüyen/yürümesi gereken ve insanın iç zenginliğine katkı sunan", oradan da hareketle insanının toplumsal planda iyi birer Müslüman olmasını sağlayan bir yol, yöntem ve anlayış olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tasavvuf, Araplar dâhil birçok Müslüman toplum için hep önemsenir olmuştur.

Sadece, burada bir istisna yaparak söylersek, tasavvuf düşüncesi Şiilerde, özellikle de İran'da "irfan" olgusu ile ele alınır.

Bu düşünce ve yaşam biçimi Türklerde de ilk günden bugüne önemli bir yer etmiş bulunmaktadır.

Türklerin itibar ettiği ilk tarikat Hâce Ahmed Yesevi'nin kurucusu olduğu bilinen Yesevilik tarikatıdır.

Evhadiye tarikatını da Türk(men)lerin Anadolu sahrasında varlık göstermeye başlaması ile onlara yönelik maddi(**) ve manevi çabalar içeren bir hareket olduğunu bilmekteyiz.

Bu hareket salt bir tarikat olmaktan ziyade, kendisi Azerbaycan(Günümüzde İran toprakları içerisinde bulunan bölge) Türklerinden olan Kirmanî'nin, 16 yaşlarında ilim öğrenmek için gittiği Bağdat'ta, üzerinden epey bir zaman geçtikten sonra dönemin Abbasi Halifesi Nasır li Dinillah'ın tavsiyesi sonucu, Anadolu'yu mesken tutmuş ve büyük oranda göçebe bir hayat yaşayan Türkmenlerin hem peyderpey şehirlileşmelerini ve hem de bir meslek sahibi olmalarını sağlamaya yönelik çabaları içermekteydi.

Zira Anadolu'da yaşayan halkın ezici çoğunluğu Rum, Ermeni ve güneyde de Süryani Hıristiyan idi. Bunların büyük bölümü şehirli ve şehre uygun, medeniliği içeren birçok meslekte erbap idiler. Müslüman Türklerinde Anadolu coğrafyasında, İslam'ın emrettiği veçhile Müslümanların "dünyayı imar etmelerine yönelik" çabaları ortaya koyabilmeleri için meslek sahibi olmaları devrin halifesi tarafından uygun görülmüştü.

Halife Nasır Lidinillah bu işi, Şeyh Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî'nin yapabileceğine kanaat getirmiş ve iş için onu görevlendirmişti.

Öyle görülüyor ki, dönemin anlayışı gereği, bu iş bir ekip işi olmakla birlikte, gerek maddi ve gerekse de manevi anlamda bir tarikat yapılanması içerisinde olabileceği düşüncesi çeşitli açılardan uygun düşmüş olabilir.

Bu iş, hem bir düşünüş yolu olarak tasavvuf –felsefesi de denilebilir- Formu ve hem de o Form içerisinde, ilkelerini, İslamî esasa bağlı kalma şartıyla ilkelerini büyük oranda kurucusunun belirlediği Evhadiye hareketi/tarikatı bünyesinde yapılmıştı.

Her şeyin yozlaşmış şekline bakıp onun, o durum üzerinden değerlendirildiğinde; ideolojiden dine kadar birçok anlatının elde sadece salt çıkar, yani menfaat yönünün öne çıktığı görülür.

Yukarıda "felsefi düşünüş" içerisinde de değerlendirilebileceğini öngördüğümüz tasavvuf Formu ile ilgili "dinî" alanda birçok tartışmanın yapıldığı gerçeğinden hareket ettiğimizde, bu Formu baz mülahazalarla tamamen gayr-i İslami olarak görüldüğü kadar, onda var olduğu düşünülen/görülen/mütalaa edilen yanlışların ayıklanmasıyla birlikte –özellikle de şeriatla uyumlu hale getirildiğinde- İslam'ın buna cevaz verebileceği de düşünülmüştür.

Demek oluyor ki, halife Nasır Lidinillah, fütüvvet olgusu üzerinden Anadolu'da kurulmasına karar verdiği teşkilat için bir tasavvuf ehli tarikat pirini/şeyhini uygun görmüştü.

Bunu da zamanının ruhu ile değerlendirmek daha doğru olur kanaatindeyiz.

Esere dönersek; yazar Mikâil Bayram, işin uzmanı sıfatıyla kaleme almış olduğu bu eserde birçok konuya açıklık getirmektedir,

Eser, bölümleri anlatma sadedinde "ana" başlıkların delâletiyle, konuya binaen birkaç "ara" başlık altında mevzuyu okuyucusu için izah etmeye çalışıyor.

Eser, içerik olarak; "kısaltmalar, önsöz, 3. Baskıya önsöz ve giriş kısmı" ile birlikte dört ana bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler "Evhadü'd-din Hâmid el- Kirmânî'nin Hayatı; 2- Evhadiyye Tarikatı; 3- Şeyh Evhadü'd-din'in Halifeleri; 4- Evhadü'd-din-i Kirmânî'nin Eserleri" bölümleri ile "Belgeler, Kaynakça, Yazarı Bilinmeyen ve Belli Olmayan Eserler ile Kısaltmalar" bölümünden oluşmaktadır.

Mikâil Bayram, eserin kaleme alınma gerekçesine yönelik; "Anadolu'yu kültürel yapısı ile tanımak, hiç şüphesiz Selçuklular zamanındaki dinî zümreleri çok iyi tahlil etmeye ve tanımaya bağlıdır. Bu alanda bazı değerli çalışmalar yapılmıştır. İşte bu gayete ma'tuf olarak bu çalışmada "Evhadiyye hareketi" ve bu hareketin kurucusun Evhadü'd-din Hâmid el-Kirmânî tanıtılmaya çalışılacaktır. Böylece Evhaddiye hareketi ilk defa ele alınmış ve tanıtılmış olacaktır.."(1) ifadelerini kullanmaktadır.

"Selçuklular zamanında Anadolu'da muhtelif tarikatlar kurulduğu ve bu tarikatların bazılarının günümüze kadar varlıklarını sürdürdüğü bilinmektedir. O dönemde bu tarikatlar, Anadolu insanı için birer eğitim öğretim ocakları niteliğindeydi. Özellikle Türkmen halkın duygu ve düşüncesi, dinî ve ahlakî yaşayışı bu eğitim ve öğretim ocaklarında şekillenmekteydi." (2)

Bu tarikatlar birer eğitim ve öğretim ocakları görevi ile birlikte döneminin anlayışına göre birer siyasi parti olarak da işlev görmüştü; "… Anadolu Selçukluları zamanındaki her tarikat bugünkü siyasi partiler gibi faaliyet gösteriyorlardı. Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî de bu yönde faaliyet gösteren güçlü bir fikir ve aksiyon adamıdır. …1. Alâü'd-din Keykubad zamanında bu fikir hareketi (yani Evhadiye) devletin himayesini kazanmıştır…. Onun halifelerinden bazıları Anadolu'da toplumsal ve siyasî mücadelelerde başrollerde bulunmuşlardır." (3)

Tarihe göz atıldığında, bazı toplumlarda kültürden dine doğru bir seyir çizgisinin takip edildiği görülür. Özellikle de pagan toplumlarda, bir ilaha tapınma ihtiyacı, onları hemen her şeyden put yapmaya sevk eder ve bunların yapıp ettikleri daha sonra putçuluk halinde bir dine, inanışa dönüşür.

Bir de İslam'a olan bağlılıktan kaynaklanan, dine uygun olduğu halde daha sonraki süreçlerde birer kültüre dönüşen durumlarda söz konusu olabilir.

Burada dikkat edilmesi gereken konu, bazı olguların tarihsel süreçlerde her ne kadar kültüre dönüşse de işin temelinde İslam, Allah rızası ve "hak adına halk için çalışma, çaba ve mücadele varsa" o iş kültür olarak varlığın sürdürüyor olsa da, olumlu anlamda var olan kültürün din ile bir bağının henüz kopmamış olduğunu söyleyebiliriz.

İşte, yüzlerce yıl önce oluşmuş bulunan ve fütüvvet içre toplumsal ve dini karakteri bulunan Evhadiye hareketinin ve onun devamı sayılan Ahilik kurumunun, sembolikte olsa kültürel bazda varlığını sürdürmesi, geleceğin İslam'a uygun bir iktisat toplumunun oluş(turul)abileceğini de bizlere göstermektedir.

Bu eserin ana temasına yönelik şunlar söylenebilir; "Anadolu Selçukluları devri fikir hareketleri bakımından çok renkli ve çeşitli; bu devirde Anadolu'da en güçlü ve yaygın olan fikir hareketinin Evhadü'd-dinî Kirmânî'nin başlattığı Evhadiye hareketi; olduğu ve o dönemde Ahilerin ve Türkmenlerin bu hareketin içerisinde oldukları; Anadolu Selçukluları zamanındaki Türkmen hareketlerinin ve diğer sosyal ve siyasal mücadelelerin fkri ve kültürel temelinin büyük ölçüde "Evhadi"liğe dayandığı; bu bakımdan bu devirdeki sosyal, siyasal ve kültürel olayların mahiyetinin kavranması için bu tarikatın bütün yönleriyle bilme zaruretinin önemli olduğu anlaşılacak ve kavranılacaktır.

Dipnotlar:

*) Evhadiye Hareketi ve Şeyh Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî, Prof. Dr. Mikâil Bayram, Nisan-2019 1.Baskı Çizgi Kitabevi, Konya,

**)Ahilik Teşkilatı,

***) Şeyh Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî

1)a.g.e,S.11

2)a.g.e, S. 138

3)a.g.e, S. 139

Evhadiye Hareketi ve Şeyh Evhadü'd-din Hâmid El-Kirmânî, Prof. Dr. Mikâil Bayram, Nisan-2019 1.Baskı Çizgi Kitabevi, Konya,

Yazının ORJİNALİ için bakınız:https://www.kitaphaber.com.tr/evhadiye-hareketi-ve-seyh-evhadud-din-hamid-el-kirmani-k5625.html

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!