Biz Olabilmek

Bir toplumun biz olabilmesinin temel argümanlari hiç süphesiz paylasilan ve yasatilan kültürel degerlerdir...
Biz Olabilmek
Doç.Dr. Murat SEZIK
Doç.Dr. Murat SEZIK
Eklenme Tarihi : 22.02.2021
Okunma Sayısı : 1037

Bir toplumun biz olabilmesinin temel argümanlari hiç süphesiz paylasilan ve yasatilan kültürel degerlerdir. Bu kültürel degerler maddi kültürel degerler ve manevi kültürel degerlerdir. Gerçekte bu iki unsur birbirinden bagimsiz düsünülemez. Mimari unsurlar, musiki ve edebiyat maddi kültürel degerler olarak karsimizda dururken bütün bu degerlere etki eden ve sekillendiren sey ise manevi kültürdür. Sosyologlar milletleri millet yapan maddi, manevi ortak deger ve müesseselerin hepsine kültür adini veriyorlar. Kültür denildiginde akla “dil” gelmektedir. Dil kisiler arasinda duygu ve düsünce akimi meydana getiriyor. Milletler duygu ve düsüncelerini yaziya geçirince, daha saglam ve kalici bir birlik meydana geliyor. Zira yazi sayesinde duygular ve düsünceler hem zaman hem de mekân içinde yayiliyor.

Amerikali sosyolog Margeret Mead, kültür kavramina, tabiatin disinda bir toplumun hayatina sekil veren maddi manevi her seyi sokmakta. Bir millete mensup olan her fert, o milletin kültürünü, dilini, dinini, zevkini, inançlarini, örf ve adetlerini beraberinde tasir. Bu yönden bakildiginda ise kültür fertleri asan sekil, yön ve sahsiyet veren bir varliktir. Alman filozofu Hegel buna objektif geist= “maddelesmis ruh”   adini veriyor. Hegel’in kültüre objektif geist demesinin sebebi, kültür sahasina giren her seyde, insan ruhuna has, manevi bir degerin, duygu ya da düsüncenin maddi bir hale gelmesidir. Mesela bir cami veya kilise distan bakildiginda sekil almis bir madde yiginidir, objektiftir. Fakat bu ibadethaneler sadece maddeden ibaret degildir. Onlar ortak inançlarin ifadesidir.

Kültürün sekillenmesinde inançlarin çok büyük etkileri olmustur. Sehirler ve kasabalar camilerin etrafinda kurulmus bunu alisveris yapilacak pazarlar takip etmistir. Camiler egitim sistemini de bünyelerinde kurduklari medreseler ile sekillendirmislerdir. Edebiyatimizin sayili eserlerinden sayilan Mehmet Akif’in “Fatih Camii”, Yahya kemal’in “Süleymaniye de bayram sabahi” baslikli güzel siiri camiinin toplumsal yasantimizdaki yerini ortaya koyan önemli eserlerdir. Buraya kadar yapilan açiklamalardan sonra kültür için rahatlikla “ Insanoglunun maddi ve manevi ihtiyaçlarinin maddelesmis seklinden ibarettir” tanimini kullanabiliriz.

Bilge Kral Izzetbegoviç, Kültür ile uygarlik kavramlari hakkinda su tespitleri yapmistir. “Uygarlik zekânin, tabiat ve dis dünya üzerindeki tesiri demektir. Kültür ise insan olmak hüneridir. Uygarlik islemek, üretmek, yönetmek, seyleri daha mükemmel yapmak maharetidir. Kültür durmadan kendi kendini yaratmak, uygarlik ise dünyayi durmadan degistirmektir. Uygarlik manevi degil teknik gelismenin devamidir ve sonucunda insanin maddeye bagimliligi artmaktadir. Kültürün hamili insandir, uygarligin hamili ise toplumdur. Kültürün gayesi terbiye sayesinde kendi kendine hâkim olmak; uygarligin gayesi ise ilim sayesinde tabiata hakim olmaktir.  Insan, felsefe, sanat, siir, ahlak, inanç kültüre aittir. Devlet, ilim, sehirler, teknik, uygarligin hususiyetleridir.”

Kültürel degerler ve yasam tarzlari yukarida da belirtildigi üzere binalarin yapim tarzini ve kullanilis gayesini de belirlemektedir. Geçmiste oldugu gibi günümüzde de Varligin bütünlügü ve insanin yüceligi göz önünde tutularak dünyanin düzenlenmesi gerekir. Fakat maalesef günümüzde insanin bilinçlenmesi ve insan olarak güzel bir dünyada yasamasi amaç olmaktan çikmis ve insan, teknolojinin, idari ve mali güçlerin hakir bir aleti, bir hizmetkâri haline getirilmistir. Çagin bu yanilgisi mimariye yansimis, teknolojiye, ekonomik çikarlara öncelik veren, insani küçülten, ezen, dramatik çeliskiler içinde insanin bilincini, seçme ve karar verme hak ve yeteneklerini kisitlayan biçimler, dev ölçüler ve gayri insani bir dünya dogmustur. Insanin görevi bu duruma karsi çikma, bilinçli olarak dünyayi güzellestirmektir. Bu çabasi içerisinde insanin, varliga, tabiata, insana saygili, içerisinde varligini, yüceligini idrak edecegi bir çevreyi, bir mimariyi gelistirmesi zaruridir.

Bir milletin bütün fertlerinin bilmesi, benimsemesi gereken kültür hazinelerinden birisi de tarihtir. Zira tarih, bir milletin hemen hemen bütün varligina esittir. Tarih, bir milletin geçmisteki varligi, onun mirasi bu güne kalan hatirasidir. Yazilan tarih yasanilan tarihin çok küçük bir kesitidir. Biz yasanilan tarih veya geçmis hakkinda o devirlerden kalma vesikalar, kitaplar veya esyalar vasitasiyla bilgi ediniriz. O halde bizim için eski dönemlerden kalan her sey önemlidir, kiymetlidir.

Hasili kelam: kültür, dil ve tarihine bilincine sahip olan ve bunlari koruyabilen milletler birlikteligini koruyabilir. 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!