Mahallemiz

Mahalle baskısından şikayet ediliyor ya … İnanın ben mahallemin “mahalle baskısını” bile özledim…
Mahallemiz
Atilla KANTARCI
Atilla KANTARCI
Eklenme Tarihi : 11.12.2025
Okunma Sayısı : 27

Mahallem

Mahalle baskısından şikayet ediliyor ya …
İnanın ben mahallemin “mahalle baskısını” bile özledim… 

Atalarımızın yüzyıllar öncesinden yaşanmışlık süzgecinden geçirerek günümüze taşıdıkları kültür birikiminin hayat bulduğu yerdi bizim mahalle… Bu kadim kültürü hayata geçiren mahallemin eli öpülesi sakinleri doğumu, ölümü, neşeyi, sevinci, kederi, düğün derneği, topluca pikniğe gitmeyi, Ramazan'ı, Bayramı, birlikte yaşardı. İmece usulüyle hep birlikte ekmek yapar, birlikte şare (şehriye) döker, birlikte eşgi (salça) yapar, birlikte küfte, erişte yapardı, herkes bir dayanışma halindeydi ve bu dayanışma kimseyi yalnız ve değersiz hissettirmez ve kardeşlik ve dostluk içerisinde mutlu bir hayat sürmeleri sonucunu doğururdu. 
Alevi-Sünni, Ermeni, Türk, Kürt komşularımızın birlikte yaşadığı, çoluk çocuk, kadın erkek, büyük küçük, baba oğul, tüm insanların üstü açıkkamyonla piknik yapmaya gittiği, çizgili pijamaları giyip beraberce Allah ne verdiyse yenilen içilen, eşyaların değil insanların kalplerde ağırlandığı yerin adıydı mahalle

Kadim kültürümüzü, kardeşliği, mertliği, yiğitliği, dürüstlüğü, vefayı, sevgiyi, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” düsturundan hareket etmeyi öğreten, diğer mahalleye horhoba gitmeyi, horhorda yıkanmayı, derede çimmeyi, hayata dair birçok şeyi, büyüğe saygıyı, küçüğü korumayı, sevmeyi, mahallenin kızlarına bacımız gözüyle bakmayı, mahallenin namusu kavramını, sportmenliği ve Malatya’lı olma bilincini öğreten güzel mahallem, ne ara kaybolup gittin!..
Önce anlayamadık ne olduğunu. 
Vefa İstanbul’da bir semt adı olmalıydı ki hiç de oralı olmadık. 
Hatta herkesten ayrı, etrafı sur gibi duvarlarla çevrili modern sitelerdeki lüks dairelere taşındık ve statümüz değişti diye mutlu bile olduk. 
Ama kaybedince anladık kıymetini, 
Gidince anladık değerini…
Oysa unuttuğumuz çok önemli bir konu vardı;
Mahallelerimiz bize atalarımızın mirasıydı. 
Bizim de torunlarımıza bırakmamız gereken bir olguydu. 
Nizamiyeden izin almadan geçemediğim, gettolaşmış herkesten ayrı etrafı surlarla çevrili bu modern hapishanelerde her şey yapmacık geliyor bana…
Bahçeler sahte, havuzlar sahte, kaldırımlar sahte, insanlar bile sahte…
Nerede bizim, içinde kuşların cıvıldadığı mahallemin çocuklarının seslerinin çınladığı, içinden gerçek meyveler çaldığımız bahçeler, nerede bu suni ağaçlardan ve çimlerden oluşan yeşillikler. 
Nerede bizim önüne setler koyup şişirip çimdiğimiz dereler, nerede bu süs havuzları. 
Nerede o mahallemizin ağır abilerinin, mahallenin namusu diyerek volta attığı kaldırımlar, nerede bu yürüyüş yolları. 
Nerede, ölümüze dirimize teklifsiz koşan, sevincimizi kederimizi paylaşan ev küfleti saydığımız akrabadan ziyade komşularımız, nerede, selam vermemek için kafasını çeviren kendini beğenmişler…
Bu güzellikleri, sabaha kadar sayabilirim. Ama bu saydığım mahalle hayatı "eski dünya" ya ait bir kavramdı. "Günümüzün dünyası" mahallemi yerle bir etti, dağıttı. Komşularımın her birini bir yere savurdu.
O ahşap bahçeli evler, dutlar, elmalar, kirazlar yok oldu gitti.
Sülü deynekler, birdir birler, hombekler, hollikler, develemeler, bilyalar, hayfeneler vs hepsi mahallemle birlikte yok oldu gitti.
Yalnız bunlar mı yok oldu sanıyorsunuz.
En önemlisi kültürümüzü kaybettik kültürümüzü…
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

Yazının orjinali için bakınız:https://www.busabahmalatya.com/makale/26950001/atilla-kantarci/mahallem

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!