Silinip Gidiyoruz Hayattan Tek Tek

Bir gün sabah saat dokuz gibi kapi çalindi. Kapiyi açtim. Karsimda postaci elinde uzun bir zarf ismimi söyledi bu siz misiniz? Dedi...
Silinip Gidiyoruz Hayattan Tek Tek
Hasan ALICI
Hasan ALICI
Eklenme Tarihi : 16.11.2022
Okunma Sayısı : 777

Bir gün sabah saat dokuz gibi kapi çalindi. Kapiyi açtim. Karsimda postaci elinde uzun bir zarf ismimi söyledi bu siz misiniz? Dedi.

Buyurun benim.  Dedim
Bir tebligatin var.  Dedi
Hayirdir dedim.
Kayseri den geliyor mahkeme karari dedi.

Allah Allah dedim. Imza atip zarfi aldim. Söyle bir hafizami yokladim. Sanki bütün yasadiklarim bir yol ezberi gibi gözümün önünden geçirdim. Aklima dise dokunur, mahkemede okunur hiçbir sey gelmedi. Neler olabilir diye hafizama gelsin diye beynime iyice emrettim. Evet hayatimda sisteme karsi hazirliklarim olmustu. Sistemi rüyamda çok alabora etmisimdir. Amacim bu sistemin yerine adaletin, hukukun hâkim olacagi, kardesligin her tarafi kusatacagi Allah’in istedigi insani bir sitem getirmekti. Bundan dolayi ikinci katta kitap kulübü açtim polisler sisteme bir seyler yapar diye kapidan ayrilmadilar. Handaki esnaflari bunlar kim diye rahatsiz ettiler. Onlardan almis olduklari ‘onlar iyi insanlar’ cevabi yeterli olmadi. Dükkân sahibini buldular ondanda hakkimizda iyi seyler duymalarina ragmen kapidan, bacadan ayrilmadilar. O günlerde de böyle bir zarf bana nasip olmadi. Bunun da kayseriyle hiç alakasi yok.

Kitap kulübünü kapattiktan sonra toptan yumurtaci dükkâni açtim. Her sabah geldigimde dükkânin karsisinda kapiyi nazir Renault beyaz arabada içerisinde üç kisi her zaman oturur ellerinde gazete okur gibi yaparlardi. Bir gün canim sikildi yetti bunlarin yaptigi dedim arabanin camini tiklattim yeter artik diyecektim ki benden de yasli gazetesini okuyan memur efendi anladi arabadan indi elini sirtima koydu kardes dedi biz her gün ise çikiyoruz biliyor musun, bizim isimizde bu deyince dogru söyledigini anlayip gicik bir tebessüm ile anladim dedim. Bu zamanda da kapiya böyle bir zarf gelmedi. Bunun da kayseriyle hiç ilgisi yok.

Kayseri yolumuzun üstü gelip gittikçe sehrin içinden jet hiziyla isiklara takilmamak için hep önümüze bakarak geçer gideriz. Fakat bu gidis gelislerde sisteme karsi, herhangi bir insana karsi suç isledigim surada dursun kirmizi isikta geçtigimi bile hiç hatirlamiyorum. Sonunda kulaklarim çinladi,  kafam zonkladi, beynimde simsekler çakti. Kayseri ile ilgili bir sey hatirladim. Bir tarihte ben Malatya’dan, bir arkadas Ankara’dan, bir arkadas Gaziantep’ten, bir baska arkadasta Elâzig’dan Kayseri de bulusmustuk. Maksadimiz hepimizin tanimis oldugu Kayserili bir arkadasa ziyarette bulunmakti. Gittik arkadasimizla bulustuk. Bizleri Kayseri’nin tarihi yerlerini gezdirdi, yorulduk, aciktik sonrada eve yemege gittik. Ev dedim çünkü kayseri mantisi yiyecektik. Ben ve Ankara’daki arkadasim biz Kayseri’ye gelirsek manti yeriz diye arkadasimiza söylemistik. O da sag olsun bizim gelecegimizi bildigi için evlerinde bir gün önceden manti telasini baslatmis. Arkadasimiz öyle yemeginin hazir oldugunu söyledi. Ben Kayserili arkadastan uzak arkadaslarla hediye olarak eve ne götürelim diye istisarede bulunduk. Antep’teki arkadas ben baklava getirdim dedi, Elâzig’daki arkadas ben orcik sekeri getirdim dedi. Ben de gün kurusu kaysi getirdim dedim mesele hallolmustu. Ancak Ankara’dan gelen arkadas saga sola bakiniyordu ki bakmana gerek yok bizdekiler yeterli diyecektim ki aklima arkadasimin kola bagimliligi geldi.

Öyle yemegine hazir edilmisti. Arkadasin oturdugu siteye geldik elektrikler kesik, merdivenlerden Manti yemek için tabanlara kuvvet dedik, çiktik yedinci kata. Soluk soluga dizlerimizin bagi çözüldü, çözülecek sonunda içeriye adimimizi attik, atar atmaz koltuklara sere serpe uzandik ki arkadasimizin annesi kapidan göründü hemen hep birlikte tekrar ayaklandik. Bes belli Osmanli kadini. Edasi, durus, tavri onu gösteriyor. bizlere tek tek hos gelmissiniz sefalar getirmissiniz dedi. Hos bulduk anacigim dedik. Içeriye gitti. Yorgun oldugumuzu fark etmis olmali ki fincanlarda kahve göndermis. Kahveleri içerken de ülkenin durumundan, insanlarin hal ve havalinden bahsediyorduk. Bir örgüt kurup sistemi degistiremez miyiz diye konusmadik sadece günlük siyasetten bahsederken, kapidan bir ses yemek hazir dedi. Yemege geçtik konusmamiz yemekte de devam etti. Mantilari lüp lüp götürürken bir sallanti. Avize üstümüzde tozunu kafamiza asagi dökerken masada bir saga bir sola bizimle köse kapamaci oynuyordu ki Ankara’dan gelen arkadas  sofradan kosarcasina kapiyi öyle bir açti ki merdivenleri beser beser inerken ben arkasindan yetisemedim. Ta ki sokaga çikana dek, sokagin ortasinda yakaladim elimi omuzuna attim abi nereye dedim. Saga sola baktik sasirmistik. Bir tarafta kadinlar bir binanin sundurmasinin altinda oturmuslar ellerindeki isleri yaparken belki de mahalle havadislerinden karma senfoni yapiyorlar. Diger tarafta çocuklar top oynuyor. Seksenlik bir amca merdivenlerin bir kösesine oturmus yasina basina bakmadan sigara tüttürüyor. En yakini o oldugundan amcaya sordum. Amca yer mi sallandi. Yok bahçede çocuklar sallaniyor dedi. Anladim ki üsteki sarhosluktan altakilerin haberi olmamis. Aslinda ben inmeyecektim ama Ankara’dan gelen arkadas korkuttu beni. Çokça sol arkadaslarin kitabini okumus. Her konusmasinda sanki baska örnek yokmus gibi onlardan örnekler veren, bayagi etine dolgun canini çok seven biri. Birine yemege giderken elinde iki buçuk litrelik kolasi yanindadir. Eee onunda vermis oldugu hormonsal bozuklugu dikkate alirsak seklini varin siz düsünün. Neyse çiktik yukari kimseyle bir cümle etmeden Gaziantep’ten gelen arkadasin çaktirmadan gülmesine ragmen biz mantiya kaldigimiz yerden devam ettik. Sonra çaylarimizi yudumlayip ayrildik. Yani bu zaman zarfinda sisteme yönelik elestirilerimiz olmussa da arkadaslarimdan baska kimse bilmez. Bu kadar olaydan sonra da Kayseri ile ilgili aklima suç olacak bir sey gelmez.

Neyse dedim. Salona geçtim. Zarfi açtim ve okumaya basladim. Kayseri merkeze yakin bir köyde bana bir dönüm arsa verilmis. Haberim yok. Sonra muhtar biz sana bu arsayi verdik ki bes yil içinde üzerine bir bina yapasin fakat bes yili geçmesine ragmen sen kilini bile kipirdatmadin. Bundan dolayi sana verdigimiz bu arsayi mahkemeyle geri aldik. Tabiî ki yetmez mahkeme masrafi, avukat parasi birde pul parasi ödemen lazim taksit kabul etmiyorlar diye yazmislar. Eyvah dedim. Bu paranin yoklugunda simdi hatun duyarsa kafasindan vurulmusa döner dedim. Bes bin iki yüz atmis bes lira. Az degil. Bu parayi verirsek On iki ay bizi kendimize gelemeyiz.  Zarfi aldigim gibi disariya çiktim. Yolun yolcusu bilir dedim telefona sarildim avukat arkadasi aradim. avukat bey elimde böyle böyle bir kagit var ne yapabilirim dedim o da aksam birkaç arkadasla vakifta olacagim oraya gel görüselim dedi. Aksami iple çekiyordum.

Avukatla vakifa bulustuk. Hal hatirdan sonra birer çay içelim dedik ancak bir firtinaya yakalandik. Mutfaga gelen Ahmet kardes elinizi demlikten derhal çekin daha çayin on bes dakikasi var dedi. Kaptanin en ufak bir dalginligi, bir gemiyi mahvettigi gibi bizimde çaya yapacagimiz en küçük müdahale, en küçük dikkatsizlik de çayi çay olmaktan çikardigi gibi çayin demini de mahvedebilirmis. Ahmet kisa boyluydu ancak sert mizaçliymis gibi görünürdü. Cemil Meriç, “Üslûp sahsiyettir ”der. Ahmet’te bunu görmek mümkündür. Zor zamanlarin güçlü kuvvetli insanlarindandir. Içimizde Ebuzer olmayi en çok o hak eder. Çok fazla konusmaz isine odaklanirdi. Çok sigara ve çay içerdi. “Sigarasiz ve çaysiz devrim düsünmezdi.” Bazen güldügü zaman insanin içi açilir, yüzüne baktiginda hiçbir sey disaridan göründügü gibi olmadigini görürsün yüzünde. Velhasil “silinip gidiyoruz hayattan tek tek, var olmaya firsat bulamadan.” Silinip gitmek mi tükenip bitmek mi bilemiyorum. Rabbim sonumuzu hayr eyleye.

Gelen ihbarnameyi avukata uzattim uzun uzun bakti bir saga bir sola dön derdi çayindan bir yudum aldi, abi bu olayla zaman zaman nadiren de olsa karsilasiyoruz. Kanun su maddesine  göre diye basladi cezami kesmeye.

Avukat kanun madde deyince, ben kanun ve maddelerde hep ürküp, korkmusumdur. Ilk defa orta okul da tanistim maddelerle. Bir gün müdür yardimcisi çagirdi. Okulumuzun disiplin kurulundan çikan sonuca göre su su maddesinden dolayi okuldan üç gün uzaklastirma cezasi aldiniz. Hocam neden, niçin demeye kalmadi, ceza postaya verilerek velinize gönderilmistir dedi. Babamin eline geçmeden yakaladim zarfi. Hemen içini açtim hizla okudum. Yanimdaki arkadasima Suçsuzum suçsuzum dedim. Dedim ama hafif siritan, pel pel yüzüme bakan arkadasima bile bu inandirici gelmedi. Basladim anlatmaya bizim okulda sag sol kavgasi vardi ben olaylar çikmadan eve gideyim dedim. Kitaplarimi aldigim gibi okulun dis kapisina yönelirken müdür yardimcisi kolumdan tuttugu gibi solugu müdürün yaninda aldim. Iste bu kisi müdürüm elebasi. Disaridaki kapiya dogru giderken yakaladim.  Sasirdim ben eve gidiyordum demeye kalmadi müdür bey disipline gönder dünyanin kaç bucak oldugunu görsün. Iste sonuç bu zarf ve disiplin kurulunun su su maddesine göre suç islemisim. Onun için maddelerle hiç mi hiç aram olmamistir.

Avukat bey ben hallederim dedi zarfi aldi cebine koydu.  Belli zaman sonrada beni arayarak halloldugunu söyledi.

Sonuç meshur bir söz vardir; “Hayat ileri bakarak yasanir, geriye bakarak anlasilir.” Benimde ‘nostaljideki’ maksadim hayat yasanirken ayni zamanda anlasilmasini saglamak.

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!