Avrasyacilik Türkiye’yi Nereye Götürür?

Avrasyacilik konusunda faaliyet yürüten, iktidari ve genel olarak politika yapicilari etkilemek isteyen içerideki aktörlerin temel motivasyonlarinin Rusya-Çin ile ideolojik yakinlik oldugu açik...
Avrasyacilik Türkiye’yi Nereye Götürür?
Adnan BOYNUKARA
Adnan BOYNUKARA
Eklenme Tarihi : 9.03.2021
Okunma Sayısı : 1081

Avrasyacilik konusunda faaliyet yürüten, iktidari ve genel olarak politika yapicilari etkilemek isteyen içerideki aktörlerin temel motivasyonlarinin Rusya-Çin ile ideolojik yakinlik oldugu açik. Türkiye’yi dünyaya kapatmak ve toplumu devlet eliyle ‘adam etmek’ bu aktörlerin siyasal bakis açilarinin merkezinde yer aliyor.

Türkiye dis politikasiyla ilgili olarak gündeme gelen konulardan birisi de ‘eksen kaymasi’ meselesidir. Bati blokundan ayrilip Rusya-Çin blokuna yöneldigiyle ilgili olarak, “Türkiye eksen degistirmiyor, milli çikarlari dogrultusunda, dis politika önceliklerini ve iliskilerini çesitlendiriyor” degerlendirmesi yapiliyordu. Ancak Rus-Çin eksenini savunan siyasal kesimlerin tezlerini topluma, siyasete ve devlete ‘dayatma’ çabalari arttikça, konunun farkli bir noktaya evrilmeye basladigi görülüyor. Öyle ki, Dogu Türkistan ve Kirim meseleleri dahi detay olarak görülmeye baslandi.

Avrasyacilik Meselesi

Genel olarak Avrasyacilik, soguk savas ile kaybedilen Rusya hegemonyasini yeniden kurmayi ve emperyalist bir güce dönüsmesini amaçlamaktadir. Bu düzene kendi halki için sosyalizmi, küresel piyasa için ise vahsi kapitalizmi uygulayan Çin’de eklenmistir. Bu anlayisin Türkiye’ye iliskin temel hedefi ise bagimsizliklarini kazanan Türki Cumhuriyetleri yeniden kontrol altina almak ve Türkiye’nin bu devletlerle iliski kurmasini engellemek/kisitlamaktir. Türkiye için önerilen ‘eksen’ degisikligi ise ülkenin siyasal-ekonomik agirligini Rusya-Çin hattina kaydirmasi ve onlarla birlikte hareket etmesidir. Yani temel hedefleri, Türkiye’nin Rusya-Çin ile iyi iliskiler gelistirmesi degil, Rusya-Çin yörüngesine sokulmasidir.

Türkiye’nin son yillarda dis politika degisikliklerine ve Rusya ile gelistirdigi ‘iyi’ iliskilere ragmen, Rusya’nin Türkiye’yi jeopolitik olarak çevreleme ve nüfuz alanini daraltma çabalari dikkate alindiginda, bu konudaki temel politikalarinin degismedigi görülür. Unutmamali ki; Rusya artik sadece Kuzey degil, ayni zamanda Güney ve Dogu komsumuz. Moskova, hem Suriye hem Libya hem de Kafkasya’daki askeri varligini ve jeopolitik konumunu tahkim etti. Bunun da Türkiye’yi stratejik olarak uzun süreli bir sekilde sikistiracagi asikâr. Yani, son yillarda yasanan gelismeler dikkatlice incelendiginde, Rusya’nin bir yandan Türkiye içindeki ‘muhipleri’ araciligiyla yönetimi etkilemeye çalistigi, öte yandan da cografî olarak Türkiye’yi kusatmaya yönelik hamlelere önem verdigi görülecektir.

Cografî kusatma meselesini anlamak için Ukrayna, Kirim, Gürcistan, Azerbaycan-Ermenistan, Suriye ve Libya meselelerine bakmak fikir verir. Ukrayna ve Gürcistan’da yasanan isgaller, Azerbaycan-Ermenistan arasindaki sorunun çözümünün konusuldugu masadan Rusya’nin ‘alan hakimiyetinin’ çikmasi, Suriye’de Iran ile birlikte yürüttügü politikalar, Suriye’ye yerlesme, Idlip üzerinden Türkiye’ye karsi yapilan operasyonlar ve Libya’da BM’nin de tanidigi Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UHM) karsi çikan aktörleri desteklemesi gibi konular, Rusya’nin pesinde oldugu ‘alan hakimiyeti’ meselesini netlestiriyor.

Rusya için alan hakimiyeti olarak görülen meselelere harita üzerinden bakildiginda ortaya çikan sonuç, Türkiye’nin kusatilmasidir. Bu tablo; Rusya ile hem stratejik is birligi imkanini ortadan kaldiriyor hem de masada Rusya ile yan yana gelmenin güç oldugunu gösteriyor. Dolayisiyla; Rusya’nin Avrasyacilik fikri üzerinden istedigi sey, bölge ülkelerinin, dolayisiyla da Türkiye’nin, kendisine tâbi olmalari, bagimsiz politika izlemekten vazgeçmeleri ve Rusya’nin yörüngesinde olmayi kabul etmeleridir. Mesela; bu aktörler Türkiye’nin Karadeniz’de Ukrayna ile gelistirdigi yakin iliskilerden hosnut degiller. Çünkü bu iliskilerin Rusya’yi Ukrayna’da dengelemeye matuf yönünün oldugunu çok iyi biliyorlar.

Avrasyaciligin ne oldugunu anlamak için bazi isimleri izlemek yeterlidir. Bu isimlerden birisi de Alexandr Dugin’dir. Dugin sik sik Türkiye’ye davet edilir, medyaya çikarilir, kimi devlet yöneticileriyle görüstürülür. Hatta bir seferinde AK Parti grup toplantisina katilmis ve o zaman basbakan olan Binali Yildirim ile görüstürülmüstü. Dugin’in yönettigi tsargrad.tv adli kanalda 4 Mart 2021’de yayinlanan bir makalede, Rusya’nin Suriye’deki hava saldirilariyla ilgili olarak “Rusya, Simdilik Türkiye’yi Suriye’de Vuruyor ve Kovuyor” anlamina gelen bir baslik kullanilmis. Yazinin içeriginde ise Türkiye ve Cumhurbaskani Erdogan’a iliskin daha agir ifadeler var. Bu tür yazilar, Avrasyaciligin Türkiye’ye iliskin emellerini anlamak için yeterli. Bu arada; “Tsargrad” ise Slav dilinde Dogu Roma’nin baskenti, yani Istanbul!  

Türk Milliyetçiligi Rus Avrasyaciligi Iliskisi Mümkün mü?

Avrasyacilik fikrini savunanlarin kendilerini ‘ulusalci’, milliyetçi ve ‘anti-emperyalist’ olarak tanitmalari, üzerinde durulmasi gereken bir konudur. Uzak geçmisi bir tarafa birakip, yakin tarihe baktigimizda, Rus devlet aklinin Avrasya’yi, emperyalist emelleri için nasil perisan ettigini çok net görebiliriz. Isgaller, sürgünler, milyonlarca insanin katledilmesi, Balkanlarda yürütülen etnik/dini temizlik, Çin’in uyguladigi soykirim politikalari, düsünce/inanç özgürlügünün yok sayilmasi gibi insanlik disi uygulamalar ilk anda akla gelen örnekler. Bu konular gündeme geldiginde, Bati’nin benzer politikalariyla tartismayi gölgelemek en çok basvurulan yöntem. Ancak Avrasyacilik konusuldugu için bunlarin gündeme geldigini görmek istemezler.

Bu fikrin savunuculugunu yapanlarin tartismak istemedikleri konulardan birisi de güncel kimi konulardir. Mesela; PKK’nin resmi olarak ofisinin bulundugu ender ülkelerden birisinin Rusya olmasi, PKK’nin kullandigi Rus menseli silahlar, PKK’nin alt yapilanmasi olan YPG ile kurulan iliski, Rusya’nin Ankara Büyükelçiligi Müstesarinin “PKK/YPG’yi terör örgütü olarak kabul etmediklerini “söylemesi, Çin’de yasayan Müslüman azinliklara ve Uygur Türklerine yapilan ayrimcilik ve soykirim…

Aslinda sayabilecegimiz bütün basliklarda Rusya’nin temel tezi, Türkiye karsitligidir. Suriye, Iran, Irak, Dogu Akdeniz, Libya, Karadeniz, Kafkasya, Kirim vs. Bu çerçevede bakildiginda hem Türk milliyetçisi olmak hem de Avrasyacilik fikrini desteklemek mümkün mü? Türk milliyetçiliginin kurucu aktörlerinin tarihsel hafizasinda Rus karsitligi merkezi bir konuma sahipken, böyle bir sonucun neden kaynaklandigina bakmakta yarar var. Bu noktada ise iki konu ön plana çikiyor; Avrasyacilik fikriyatinin tasiyici unsuru olan aktörlerin Rusya-Çin ile var olan ideolojik yakinliklari ve Bati’nin izledigi yanlis politikalar karsisinda Rusya’nin sergiledigi operasyonel manipülatif dil.

Bati’nin Izledigi Kimi Politikalar

Aslinda; Türkiye’de ortaya çiktigi iddia edilen eksen kaymasi, stratejik bir tercih degil, Bati ile yasanan sorunlara ve izlenen kimi yanlis politikalara karsi ortaya çikmis reaktif bir durum. Türkiyenin perspektifi üzerinden, Bati ile yasanan sorunlari özetlemek gerekirse; (1) Türkiye’deki tüm askeri darbeler ile Bati ülkeleri arasinda kurulan iliski. (2) ISID’in Türkiye’nin temel fay hatlarini hedefleyen saldirilarindan sonra sergilenen ‘duyarsiz’ tutum ve PKK-FETÖ yönlendirmesiyle Türkiye’nin ISID’e ‘yardim’ ettigi konusunda yapilan suçlamalar. (3) PKK’nin desteklendigine iliskin yaygin kanaat. (4) Türkiye’nin, Dogu Akdeniz’de ortaya çikmakta olan enerji ve güvenlik denkleminin disinda birakilmaya çalisilmasi. (5) Türkiye’nin AB sürecinin akamete ugramasi ve Kibris meselesinin çözülmemis olmasina ragmen AB müktesebatlarina aykiri bir sekilde Kibris Rum tarafinin bütün Kibris’i temsil edecek sekilde AB üyeligine kabul edilmesi. (6) Arap Bahari sürecinde otoriter Arap yöneticilerden yana tavir alinmasi, Islamcilara duyulan ‘alerji’ nedeniyle demokrasi talebinin ötelenmesi ve siddet karsiti ana akim Islami hareketlerin terörle iliskilendirilmeye çalisilmasi. (7) Israil politikalarina teslim olunmasi. (8) Suriye’de sergilenen politikasizlik ve Türkiye’nin savunma sistemi taleplerinin yok sayilmasi…

Bunlar; ilk anda akla gelen ve devlet ile halkin büyük bir kismi tarafindan da kabul edilen sorunlu politikalaridir. Bunlarin tümünü, “Erdogan hükümeti siyasi kazanç için komplo teorilerini tutarli bir sekilde üretiyor ve kitlesi kesinlikle onlara inaniyor” seklinde degerlendirmek meseleyi anlamamaktir. Bu arada; dile getirilen sorunlu politikalari anlamaya iliskin bir çaba göstermemek hem iletisimin kesilmesi hem de sorunlarin derinlesmesi demektir.

Avrasyacilarin Temel Motivasyon ve Argümanlari

Avrasyacilik konusunda faaliyet yürüten, iktidari ve genel olarak politika yapicilari etkilemek isteyen içerideki aktörlerin temel motivasyonlarinin Rusya-Çin ile ideolojik yakinlik oldugu açik. Türkiye’yi dünyaya kapatmak ve toplumu devlet eliyle ‘adam etmek’ bu aktörlerin siyasal bakis açilarinin merkezinde yer aliyor. Ideolojik arka planlari nedeniyle hem demokrasiye hem de hürriyetlere karsi bir alerjileri var. Dün anti-kapitalist bir dil kullanan bu aktörler, bugün Çin ve Rusya’nin kapitalizmin en vahsi hallerini sergilemelerini görmezden geliyorlar.

Iktidari ve genel olarak politika yapicilari etkilemek isteyen Avrasyaci aktörlerin kullandigi argümanlari özetlemek gerekirse; (1) Bati’nin Türkiye’ye karsi uyguladigi yanlis ve ‘hasmâne’ politikalar sonucu ortaya çikan milli duygular üzerinden yürümek, kullanmak. (2) Türkiye’nin Bati tarafindan isgal edilmek ve bölünmek istendigine iliskin teoriler üzerinden toplumu ve yöneticileri ‘korkutmak’. (3) Soguk savas dönemi sloganlardan olan “tam bagimsiz Türkiye” söylemi üzerinden hem milliyetçileri hem de muhafazakarlari etkilemeye çalismak. Bu slogan ile kast edilen ise tam bagimsiz Türkiye’den öte, Bati ile iliskilerini kesmis ve Rusya-Çin eksenine tabi olmus bir Türkiye’dir. Çünkü Rusya ve Çin’le iliskilerde bagimsizlik vurgusu pek yapilmiyor. Yani Bati’dan bagimsizlik olarak Formüle edilen söylem Rusya ve Çin’e bagimlilik sekline bürünüyor. (4) Demokrasi, hukuk ve özgürlük gibi kavramlarin ülkeyi yönetmek için ‘yük oldugu’, Bati’nin bu kavramlar üzerinden Türkiye’yi ‘hesaba’ çektigi, bundan kurtulmanin yolunun ise Rusya-Çin eksenine dayanmak olduguna iliskin kabul. (5) Yunanistan’in Bati’dan aldigi destekle sergiledigi ‘simarikligi’ kullanmak…

Avrasyaciligin Devlet Perspektifi

Tam da bu noktada üzerinde durulmasi gereken konulardan birisi de bu kesimin devlet anlayisi ve bu anlayis üzerinden amaçlananin ne oldugudur. Bunlarin devlet anlayisi; bir yandan Stalinizim, öte yanda toplumu yok sayan Maoculuk ve son olarak bu iki baskici anlayis ile kapitalizmi birlestirmeye çalismaktir. Yani; devletin toplumu ‘dövdügü’, ezdigi, ‘adam’ etmeye çalistigi, degersizlestirdigi ve dar bir azinligin yönettigi bir model öneriliyor. Türkiye için önerdikleri devlet modelinin özeti bu. Önerilen devlet anlayisi, Seyh Edebali’nin, “insani yasat ki devlet yasasin” sözünün tam tersi. Ayrica, örtülü biçimde dayatilmak istenen bu model ile demokrasi disi vesayet yapilarina yeniden davetiye de çikartilmak isteniyor. Yani; devletin demokrasiyi, hukuk güvenligini, insan haklarini önemsemeyen bir eksene oturmasi ve Stalinist-Maocu bir anlayisinin egemen olmasidir. Bu modelin bölgemizdeki adi Baasçiliktir. Baasçi anlayisinin bölgemize ve ülkelere neler yasattigi ise ortadadir.

Devlet modeline iliskin arzularinin yani sira, iktidar partisinin tabanini ve kadrolarini soyut tarih, ham muhafazakarlik ve çokça negatif milliyetçilige dogru dönüstürmek de istenmektedir. ‘Millîlik’ vurgusu üzerinden toplumun dönüsmesi isteniyor ki, önerilen ‘sakat’ devlet anlayisi da kabul görsün. Bu konu, özellikle iktidar partisi tarafindan dikkate alinmasi gereken bir toplumsal mühendislik projesidir ve ülkenin gelecegi açisindan oldukça risklidir.

Peki; Bagimsiz Bir Eksen Mümkün mü?

Soruyu, ‘Türkiye’nin herhangi bir eksene mahkûm olmadan, kendi çikarlarini önceleyebilecegi ve otonom davranabilecegi bir eksen mümkün mü?’ seklinde de sorabiliriz. Aslinda çikarlarin maksimize oldugu bir zaman diliminde bir eksene mahkûm olmanin dogru olmadigi açiktir. Zaten, soguk savas sonrasi ortaya çikan yeni dünya düzeni, özünde Türkiye gibi ülkelere daha otonom dis politika gelistirme ve yürütme imkâni tanimisti. Ancak Türkiye, o dönemlerde var olan iç sorunlarin derinligi, bunlara iliskin adim atilamamasi, toplumsal zeminin tahkim edilmemesi ve 2000 öncesi dönemlerdeki yönetici kadrolarin otonom politika gelistirme ve uygulama konusundaki iradesizligi gibi faktörler nedeniyle ilerleme saglayamamisti. 2002 yilindan sonra AK Parti iktidari ise uzun bir dönem soguk savas sonrasi ortaya çikan ve devam eden belirsizlikten yararlanmayi bildi. Özellikle AB gündemi üzerinden Bati ile kurulan iliskiler Türkiye’ye önemli imkanlar tanidi. Tümden bir tarafa/bloka yaslanmadan otonom politikalar gelistirme ve uygulama sansindan yararlandi.

Türkiye’nin temel meselesi; son yillarda adi konulmamis bir biçimde ortaya çikan yeni iki kutuplu dünya sistemiyle birlikte, her iki kutuptan destek aldigi degerlendirilen çevrelerin, ülkedeki seçilmis iktidari kusatma, bloke etme, devirme girisimleriyle karsi karsiya kalmasidir. Bu durum, 2000’li yillarda elde edilen kazanimlari kaybetme riskini de içeriyordu. Tam da bu atmosfer içinde farkli bir akil devreye girdi ve Türkiye’nin Rus-Çin eksenine yakinlasmasi tezi islendi. Soguk savas döneminde Bati ile kurulan tek tarafli iliskiler üzerinden dile getirilen “tam bagimsiz Türkiye” slogani, hükümet disindaki kimi aktörler ve hükümet içindeki kimi ‘danismanlar’ araciligiyla Avrasyacilik fikriyatini desteklemek, yani farkli bir bagimlilik için ‘dolgu malzemesi’ olarak kullanildi.

Tüm bunlara ragmen, dünya dengeleri degisiyor ve Türkiye bir bloka mahkûm olmak zorunda degil. Türkiye’nin ihtiyaci olan sey bir tarafa yaslanmak degil, kendisine otonom/özerk alanlar olusturmaktir. Var olan iki eksen de Türkiye gibi bölgesel güç merkezlerinin bagimsiz, özerk politikalar yürütmesinden hosnut degil. Ancak önümüzdeki süreçte rolleri artacagi açik olan bölgesel güçlerin, bir eksene bagli olmadan kendileri olabilmeleri çok önemli. Türkiye kendi içinde toplumsal ve siyasal konsolidasyonu sagladigi an hem bir bloka mahkûm olmak zorunda kalmayacak hem de kendi çikarlarini sinirlayan birçok dayatmayi bozabilecektir. Bunu yaparken var olan ittifaklarini ve kazanimlarini da koruyabilir. Bu noktada; hem bir eksenin ‘ucuz karakolu’ hem de kimi aktörlerin etkileriyle öteki eksenin demokrasi disi önermelerine teslim olmamalidir. Bununla birlikte bir adim daha ötesine giderek, iki eksenin politikalarini vicdan ve ahlak odakli sorgulamali ve dünya halklarina yansitmalidir.

Sonuç olarak birkaç noktayi netlestirmek gerekirse; Bati’nin politik yaklasimlarinin, kimi alanlarda, milli çikarlarimizla çelistigi açiktir. Ancak Bati artik tek bir blok degil ve Bati içerisinde de gelecege iliskin hararetli tartismalar yasanmaktadir. Bu durum Türkiye’ye yeni imkanlar sunabilir. Bununla birlikte; Bati ile var olan kriz alanlarimizi, Avrasyacilarin yanlis reçeteleriyle asma, üstesinden gelme imkânimiz da yok. ‘Kurtarici’ gibi gösterilmek istenen Rusya-Çin blokunun dün sosyalizm, bugün ise vahsi kapitalizm üzerinden vatandaslarina yasattiklari ortada. Bu anlamiyla insanligin önüne koyabilecegi evrensel bir degere sahip olmadiklari açiktir. Ayrica soguk savas bitti ve sahici olmayan korkular üzerinden ülkeleri bloklara mahkûm etme dönemi de kapandi. Kisacasi; Türkiye’nin, yagmurdan kaçarken doluya tutulmamasi gerekir.

Not: Bu yazi 09.03.2021 tarihinde https://www.perspektif.online/ sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.

https://www.perspektif.online/avrasyacilik-turkiyeyi-nereye-goturur/

 

YORUMLAR
Deniz ilbey
10.3.2021 03:02
Sn. Vekil bey, yazinizin içerigi, sanki guçlu ve tekbasiniza hiç iktidar olmamis, hep bir koalisyonla yonetmis olmanizdan dolayi tûm suçu avrasyacilara atarak yaklasik 19 yillik bir iktidarin politikasizligini ôrtmeye çalisiyorsunuz. Ne diyelim siz de sonuç olarak bir polikacisiniz. Sizlerin de ve avrasyacilarin da teoremleri, Sultan Abdulhamit hanin tertiplerine benziyor, umarim siz veya avrasyacilar bu deklemi bozar.

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!