Insanin Cennetten Indirilisi: Hiç Bilenle Bilmeyen Bir Olur Mu? -2-

Âdem ve Esi cennetten dünyaya indirilmeselerdi ne olurdu?...
Insanin Cennetten Indirilisi: Hiç Bilenle Bilmeyen Bir Olur Mu? -2-
Ali YALÇIN
Ali YALÇIN
Eklenme Tarihi : 11.03.2021
Okunma Sayısı : 1309

Âdem ve Esi cennetten dünyaya indirilmeselerdi ne olurdu?

Çok net olarak diyebiliriz ki “Ben yeryüzünde bir halife yaratacagim”  sözü gerçeklesmemis olurdu.

Allah Teâlâ tenakuza düsmekten münezzehtir.

Sorun,  yeryüzünde hangi kanunlar çerçevesinde “halife” olacagiyla alakalidir. 

 Halifelik bilgi ile gerçeklesecek bir misyon olacagindan en temel problem de  bilgi edimindeki yöntem veya metodoloji ile alakalidir. Bu yazi serisinin birincisinde buna kismen deginildi.  Ayetler isiginda konuyu irdelerken, seytanin, Adem ve esine getirilen  sinirlandirilmaya yaptigi  yorumda, bitmeyecegini düsündügü mülk üzerinde tezlerini dile getirdigine dikkat çekilmisti.

Netice?

Âdem ve esi, ister seytanin saptirmasiyla, isterse kendi özgür iradeleriyle olsun, bir yasagi ihlal etmislerdir. Kendisine yaklasilmamasi istenen agaç üzerinden gerçeklikten koparak,    bilginin kökeni temelinden anlam yüklemeleri yapmak suretiyle, kutsal bir alandan tamamen zahiri bir alana meyletmislerdir. Bilginin ilahi yani kutsal kaynagindan bilerek sapmislardir. Bu sapma yasanmamis olsaydi, kutsal bilgi  her seyi bilen Allah’in zatinda sinirlandirilmis olurdu ki bu da muradin disinda bir hal idi. Allah’in hakki ile takdir edilmesi  ve Allah ile bagi olan her seyin bilinmesi süphesiz akil araciligiyla gerçeklesecekti. Baska bir ifade ile, her seyi çift yaratan Allah Teâlâ hayir ve serrin bilgisine akil ve çaba üzerinden erisime izin vermistir.

 Kur’an’da belirtilen nice uyarilara, yasak ve nehiylere  ragmen, insana, özgür iradesiyle yanlis yapabilme tercihinin verilmesi gibi…

Insana “hayir ve serrin bilgisine erisim rüstü” verildikten sonra  hayir ve ser islerde sinirlandirilmasi ihtimali Allah’in uluhiyetiyle bagdasmaz.

 Nasil ki iblis, ademogullarini saptirmak için Allah’tan kiyamete kadar izin istediginde, Allah’in ilahligi sorgulanmasin , Allah’a bir zaaf izafe edilemesin diye bir cari durum ortaya çikmissa, yeryüzünde halife olarak var edilecek insanin da kendi amellerinin faili olmasi için halife ile ayni kökten kelen muhalefet etme kimligine de Yaratici izin vermistir.

Yani Allah Teala yeryüzünün halifesi olacak insana “muhalefet özgürlügü” vermistir. Insan,  muhalif duruslar da göstererek  halife olacaktir. Aksi takdirde meleklerden farki olmazdi. Iradesi engellenenin  halifeligi de gerçekçi olamaz zaten. Âdem ve esi, özgür iradeleriyle   bilgiye erisme araci olarak akildan yana tercih kullanmislardir. Akla dayali hareketler için bir “saskinlik” hali riski elbette vardir. Çünkü hiçbir kimse hayir ve serrin bilgilerine sahip olmaksizin amel olusturamaz. Amel olmaksizin da cennet veya cehennem mümkün degildir.

Artik rahatlikla diyebiliriz ki “yasaklanan agaç” hayir ve serrin bilgisel donatisina yaklasip yaklasmama riskidir.

 Daglara teklif edildiginde kabul edilmeyen ama insanin cehalet ve zulüm karmasasi riskine ragmen iradeli bir kararlilikla aldigi risk  hayat riskidir. Insan, sorumlulugunu aldigi bir hayatin risklerini bile bile bu hayata talip olmustur. Sevabi ile günahi ile yeryüzünün halifesidir.

Sorulacak sorular var…  Insanin bilgiye erisiminde akil bir basina yeterli midir?

Akli bir tercihte bulunmasi, kendisi “bag” anlaminda olan aklin Allah ile bag ve baglantisinin kopma riski var mi? Var ise durum nereye evrilecektir?

Akil, muazzam bir araç ,bag ve baglanti olarak, insanin en ayirt edici yönüne isarettir. Akil insana bir “Ilah” tarafindan verildigi için “Ilahi Akil” ve insani bir tarafi da bulundugundan “Salt Rasyonel Akil”  olmak durumundadir.

Salt Rasyonalizm, bir felsefik bakis olarak ,   Prometheus  öncülü örnekliginde tanrisal düzene kafa tutmus, karsi çikmis ve salt rasyonel  insani yaratarak ve onlara atesi (yaraticiligi, bilimi, uygarligi) vererek bu düzeni degistirmeyi basardigi iddiasindadir. Ilerleyen zamanda Nietzsche’nin “Tanri öldü” hissine kapilmasina yol açan o nihilist  yapisi dahil edilerek  “Insanin Tanrilastirilmasi” fikrine gözü dikerek,  Ilahi Aklin insani düzlemdeki yansimasina savas açmistir.

Diyebiliriz ki insan, “ Salt Rasyonel Akil” ve “Saf Akil” sinirlarinda bir ikilemin içinde olmaya devam ederek yeryüzü halifeligine talip olmustur. Allah, yeryüzünde bir halife  var etmeyi dilemis, insan da yasaklari ihlal ede ede halife olmaya atilmistir. Içinde gözünü açtigi, seytanin da komsusu oldugu bir cennette varligi devam ettirmek   de bir ihtimaldir lakin kendi irade ve amelleriyle, ilahi kökeniyle içinde seytanin olmadigi bir cennete meyletmek daha cazip gelmistir.  Seytanla komsulugu olan cenneti arzulayan tarafi ile de düsman olarak yeryüzüne atilmaya razidir! Yasaklari çigneme pahasina! Ya seytani yakasindan düsürecek veyahut onunla dost olmaya devam edecektir. Yeter ki insan olsun! Yaptigi zerre iyilik varsa onu, kötülük olacaksa da onu görsün. Kiyamet günü isterse seytani ve seytani olanlari suçlayabilir… Bunda da özgürdür.

Içinde bulundugu, gözünü açarken kendisini içinde gördügü cennet  ona sevimli gelemez. Buradan kurtulmanin biricik yolu yasagi çignemekten geçiyor! Belki sasiracaktir basta…

“Böylece ikisi ondan yediler, hemen ardindan gizli çirkinlikleri    kendilerine açiliverdi, çirkinliklerini   cennet varaklarina sarilip   kirli yönlerini  örtmeye basladilar. Adem, Rabbine karsi gelmis oldu ve  sasirip kaldi.” (Taha /121)

Özgür birakilan  insanin sasakalmasi halidir. Bir tül “DAL ÜZERE OLMA” hali…

Seytan, “Salt Akil Üzerinden”  bahsedilen   “Dal Üzere Olma” halinin bir tarafinda kalarak sikistiginda suçlu arayan, Insan (Adem)  ise Allah’tan kelimeler edinerek, yani “Saf Akil Üzerinden” ve aklini Allah ile irtibatli tutarak tevbe üzerinden diger tarafta kalanidir. Somut dünya hayati açisindan bir adim daha atarsak belki de SEYTAN , insanin bir tarafi iken, ADEM insanin diger tarafidir… Insan; suçlayan,  kan dökemeye egilimli, fesat fitne tarafi iken seytan , Adem ise, insanin kani durdurmaya çalisan ,sulh ve salih amel tarafidir… Birbirine iki düsman taraf!

“…Biz de: “Haydi, birbirinize düsman olarak   inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerlesim ve meta vardir” dedik. (Bakara /36)

Belki yinelenme olacak lakin “Insan”  toplamin adidir yani…

 Yasaklari çignemese melek olmak durumuyla karsilasacak, yasaklari çignemeye adim atinca da insan olacaktir!

Insan olunca da ya saf aklin sahibi bir insan olacak veya salt aklin sahibi bir kan dökücü, fitne ve fesat çikarici olacaktir. Ya yeryüzünü imar edecek veya düzeni, mizani bozcu bir zararli… Kendisi bilir.  Ya  saf akliyla Allah’a kul olacak veya seytana uyarak  onun vahyine uyacaktir.

Saf Rasyonel Akil, aklin yani baglanmanin Allah’a dönük yüzünü tikadigindan  seytani yüze meyillidir ve “bilgiyi bilmek” adli konuya zahiri bir düzeyde odaklanmakta iken, “Saf Akil” ile  Allah’a baglanmak   ise “bilgiye Allah vasitasiyla erismek” gibi daha derinlikli ve hikmetli bir öncelige sahiptir. Ilahi olan yüzü “La Ilâhe Illallah” ile saglama almaktadir. Insan eninde sonunda Allah’a baglanacaktir. Allah’tan irtibatsiz bilgi de eksiktir.

Adem ve esi örnekliginden cennetten dünyaya indirilis bu yüzden bilgi temellidir : Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?

Yeryüzünde bir halife olabilmek adina, kendisini daraltan cennetten akil ve irade tercihi üzerinden attigi adim arza arz olunmak gibi bir sonuç ortaya koymus olsa da insan kisa süreli bir saskinliktan sonra toparlanacaktir. Âdem misali…

“Derken Adem, Rabbinden   kelimeler  alip   . Tevbesini kabul etti. Süphesiz O, tevbeleri kabul edendir, Esirgeyendir.”(Bakara/37)

 Adem , Allahtan ögrendigi kelimelerle tevbe ettiginde , tevbesi kabul edilmistir ancak , “dönüs” manasindaki tevbe ile yeniden cennete dönmemistir!

Dedik ki: "Hepiniz oradan   inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet   geldiginde, kim Benim hidayetime uyarsa, artik onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardir." (Bakara /38)

Salt  Rasyonel Akil hiçbir zaman tevbeyi gündemine almadi. Aksine “bilginin laiklestirilmesi” için olabildigince çaba sarf etti. Oysa Saf Akil “sophia” için asla  zaman önyargili olmadi. Philo-sophia’yi anlamak için de çaba sarf etti. Ne var ki  Salt Rasyonel  Aklin vahiy yani hidayet ile sorunu halen de devam etmektedir.

Yazimizin 3. ve son bölümü ile Insanin Cennetten Indirilisini tamamlamis olacagiz.

Son söz olarak :”De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!" Dogrusu ancak temiz  akil  sahipleri ögüt alirlar.”(Zümer /9) 

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!