ÖLÜM
Küçük kız, sordu.
Küçük kız boş boş babasına baktı. Baba da boş boş kızına
Kızı uyudu. Fakat; kuyuya taş atmıştı. Babanın gözüne uyku girmedi öğrencilik yılları gitti. Daldı. Bir hayal dünyasına…
Kendisini öğretmenler odasının kapısında buluverdi. Kapıyı usulca tıklattı. Parmak uçlarında yürüyerek usulca içeriye sokuldu. Tüm öğretmenler odaydı. İlk Fizik öğretmenin yanına yanaştır. Direk! Sordu.
Şaşırdı! Aynı soruyu Din Kültürü hocasına iletti.
Ölüm bazıları için zulüm
Ölüm ne güzel be gülüm
Şehidin tek istediği ölüm
Dünyayı sevene kahırdır ölüm.
Heyecanla! Ekledi, Biyolog:
Kimyacı:
Hayır! Hayır! Naraları attı. Coğrafyacı:
Sosyolog:
Psikolog:
Felsefe öğretmeni:
Matematikçi:
Öğretmenlerini dinledikten sonra. Anladı ki;
Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz. Kelamının özetiydi. Ölüm.
Ölüm iyiler için buluşma, kötüler için azabın adı. Rüyadan uyanmanın, hayal dünyasında sondur. Sesinin kulağında çınlaması ile irkildi. Baba…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.