Sizlerde benim gibi hep duyarsiniz “Siyaset Üstü” lafini. Siyasetle ugrasmis benim gibi insanlarla birlikte sadece sandiktan sandiga oy veren insanlarin kafasinda ayni sey sekillenir zannedilir “siyaset üstü” sözüyle. Zannedilen yani kastedilen veya anlasilan, siyaset üstünün manasi; tarafgirlik ve dayatmacilik degildir. “Yani halka ragmen halk için” ninisiyle halki aldatmak hiç degildir.
Mesela “cami de” siyaset olmaz derler. “Kisla’da” siyaset olmaz, “saglikta” siyaset olmaz, “okulda” siyaset olmaz eee… ne kaldi? Çevre ve ormanda siyaset olsun, bayindirlikta da olsun, turizmde de olsun.
Peki, nedir ki bu siyaset? Sunda olsun, bunda olmasin. Simdi oturup siyasetin seyis kelimesinden geldigini, seyisligin at timariyla birlikte bir nevi at terbiyesi oldugunu v.s… veya kitabi açiklayacak degilim. Hele siyasetin politika ile karistirilmamasi gerektigini, çünkü poli-çok, tika nin yüz oldugunu, politikanin çok yüzlülük oldugu gibi bir yanlis bilgiye dayanarak ayni masali da tekrarlamaya niyetim yok.
Çünkü siyaset politikadir. Politika da siyasettir. Onun için Camide de, kislada da, okulda da her yerde siyaset olur, olmalidir. Sayilan her birimin kendine has öncelikleri ve hassasiyetleri ve kirmizi çizgileri vardir. Siyasetin birinci sarti bu öncelikleri, hassasiyetleri muhafaza etmek ve kirmizi çizgilere uymaktir. Gerekiyorsa bu çizginin sinirlarini yeniden belirlemek olsa da bunlara dikkat etmektir.
Önceliklere dikkat etmeden hassasiyetleri zedeleyip kirmizi çizgileri çigneyerek yapilan siyasetin kimseye faydasi olmadigi ve bu tür politikalarin sonucunda hep aldatma ve hüsran oldugundan suraya buraya siyaset giremez ve biz her politikayla ayni mesafedeyiz ve siyaset üstüyüz anlayisi olusmustur.
Insan olarak yani “Adam gibi adamlarin birbirleriyle pek problemi olmaz”… Meselelerini konusa konusa çözebilirler veya bir çözüm süreci olusturabilirler. Fakat bir ipteki iki cambazlar kendilerinin bile inanmadigi dogrularini baskalarina dayatirlar ve ötekilestirdikleri birilerinden teslimiyet beklerler. Iste bu siyaset degildir. Buna ne derseniz siz deyin kendinizce bir isim olsun. Ama siz siz olun siyasi olun. Siyaset üstü degil. Çünkü aldatilmak istenen sizsiniz.
Bütün insanlar olarak neye inanirsak inanalim, ister dini ister ladini, ister Islami ister gayri Islami, ister sarhos ister berdus veya sofi ya da radikal belki de sev genç bir hayat yasiyoruz ve bir hayati paylasiyoruz birileriyle. Birisinin oglu ya da kiziyiz, birisinin amcasi, dayisi veya babasiyiz. Birisinin anasi, bacisi, halasi, teyzesiyiz ve de birbirimizin hisimi, akrabasi, komsusu, hemserisi ve de vatandasiyiz.Bu ülkenin insanlari olarak Edirne’de ayni yagmur bizi islatiyor. Kars’ta ayni kar üstümüze yagiyor. Adana’da ayni sicak bizi terletiyor. Karadeniz’de ayni rüzgâr bagrimiza esiyor ve biz hep birlikte ödüyoruz bütün bedelleri… Solcusu, sagcisi, radikali, pasifi, legali, illegali, hep ayni sorgularin muhatabiyiz.
Sirtimiza inen coplar hep ayni imalat. Iskencelerde verilen elektriklerin kaynagi Keban ya da Atatürk baraji, hapishanelerde sadece gökyüzü görünmekte. Çignenen insanin onuru ise, hayâ ise, namus ise zedelenen kimlik ise ,her kisinin ki kendince degerlidir. Bana sana göre degersiz olsa bile.
Bunca seye ragmen; yasim kadar biliyorum ki herkesim ve kesitte insanlar inandiklarini yasayamiyorlar. Yasayamamaktadirlar… Yasadiklarini inanci haline getiriyorlar. Evet teoriler, hayaller, düsünceler, doktrinler say sayabildigin kadar ve bütün bunlarin hepsine iman ve amentular… .Ne oluyor?… Komünizm, sosyalizm, sosyal demokrasi, demokrat, liberal demokrat ve belli sonuç “muhafazakâr demokrat.” Kimse kizmasin sonucuna bakip komünizmden kimsenin geldigi yok ve ya bu kavramlari türedi veya karistirdigimi zannetmeyin lütfen. Sunu arz etmek istiyorum. Laik düzende Islam’i yasamak problemi ile karsi karsiya kalan Müslümanlar inançlarini pratize edemeyince sorunlarinin sorumluluklarini üstlenip hayalci bir mantikla olusan problemlere Asr-i Saadetle, Islam tarihinde sahabe örneklerinde, hadis veya sünnette vede Kuran ya da Kuran tefsirlerinde güya temel, kaynak bulup olusturuyorlar. Bu garip bir yol veya belki yanlis bir yol degil elbette, fakat çözüm diye ortaya çikarilip ve dünyanin sonuymus gibi takdim edilen bu çözümlere, çözümlerin sonuçlarina göre laik rejimin bütün olumsuzluklarini Islami temellere oturtulmamalidir.
Yani mevcut bir olay saga dönülüp, sola bükülüp bir sekilde kitabina uyduruluyor desem belki birilerini çok kirmis olurum ama benim bildigim ve pek de yapamadigim sey kitaptan hayata bir açilim olmasi gerekirken vahiy bir kültürdür. Ülkemizde git gide katmerlesen bu kültür sonucu çogu diller nasir baglamak üzere ve çogu sagirlar bile bu nasirli dillerin avurtlarini sisire sisire anlattigi islami hassasiyetleri dinleye dinleye duygulanmakta ve gözyaslarina peçete yetmemektedir. Sagir nerede duyacaksa?
Evet, köprücük kemiklerini geçmeyen bir vahiy kültürü…, evet haydi yürü bu vahiyle, haydi diril bu vahiyle, haydi kardeslik çagrilari yap bu vahiyle. Yillardir söylenip dinlenen bu ninni degil mi? Bilgilenmek için okunan kitap, cografya ya da fizik konularini bildirip tarihsel boyutlu bir kitap kimin ahlakidir. Ahlaki Kur’an olan insanin sözleri (s.a.v) hangi sirma kösklerde hangi rahat koltuklarda ve hangi sofralarda seslendirilmektedir.
Kisacasi inanmali ve yasamali… ama maalesef yasamak yasantiya kitapta yerini bulup kilif uydurmak…. Hep yaptigimiz bu yoksa her seyin bir fiyati var, yani bedeli var. Biz ise sifir maliyetçiyiz… bedel dediler mi biz yokuz. Ülkenin yüzde 54 oy alan basbakani idam edilirken bütün vatandaslar evlerinde gözyasi dökmediler mi? Sunu kastedmiyorum baskaldirmak lazim diye. Siddet ve terörün her çesidini lanetliyorum. Müslüman insan yine elinde dilinde diger Müslümanlarin emin oldigi kimsedir. Çünkü Müslümanlarin liderinin(sav) en belirgin özelligi ve ismine yansiyan tarafi “ EMIN” idi.
Emin olmali, yani güvenilir ,yani dogru, yani dürüst, yani adam gibi adam olmali. Böyle olunca ne olur? Kitabin karariyla hayat yasantisi var ki, ta ölüme kadar hersey alemlerin rabbi Allah için olur. Allah’a göre sekillenir. Yani adil olur, adaletli olur, Adalet mülkün temelidir. Mülkte Allah’indir, mülkte adalet olunca da toplum ifsad olmaz. Saglikli bir toplumda saglikli bir hayat yasanir, saglikli bir nesil yetisir. Saglikli bir nesil ise huzurun, özgürlüklerin, insanca yasamin gereksinimidir. Saglikli neslin olusturacagi saglikli toplum insan haklarinin teminatidir, garantisidir.
Ülkelerinde haklari zedelenen veya gasp edilen, özgürlükleri engellenen, insanca yasama arzulari veya inançlarina göre bu inançlari ne temelde olursa olsun engellenen insanlar kendilerine takilmak istenen bu prangalara karsi, yasaklayici kanunlara, kurallara ve yasalara karsi bir mücadeleye girismislerdir. Bu mücadeleler siddet içeren veya içermeyen, ferdi, marjinal veya toplumsal, belli bir görüs, düsünce veya ekol olarak yada etnik ve de mezhebi kökenli, say sayabildigin kadar sekilde olusmus, olusturulmus, olusanlar yönlendirilmis veya kullanilmis bir dönem veya yillarca sürmüstür. Bu mücadelenin ana temasi engelleyen ve engellenen. Kendini engelli gören ve kölelestirmek istenen. Devlet ve Fert, Zalim ve Mazlum, bu örnekleride istedigimiz kadar çogaltabiliriz ki gerek yoktur sanirim.
Yani dava, dava adami ve mücadele, inanmak, yasamak(amel etmek), cehd ve sahadet.
Komünisti de böyle, fasisti de böyle, seriatçisi da böyle, laiki de böyle, feministi de böyle. Böylede, böyle… dava, dava adami, mücadele…
Dava ne? Dava adami kim? Ve mücadele nasil olmali? Yillardir konusulan, tartisilan ve bir türlü anlasilmayan seyler bunlar. Ne yapmak? Nasil yapmak? Kiminle yapmak? ne zaman yapmak? ne kadar yapmak? Çok su götüren bu hamur mevzuu, koministe de böyle, fasiste de böyle, seriatçisinda da böyle, laikinde de böyle, feministinde de böyle. Iste STK dedigimiz Sivil Toplum Kuruluslari da bu minvalde ortaya çikan bir yapilanmadir. Haldir, durumdur, vaziyettir, yani günün fotografidir. Bize düsen bu fotografi dogru okumaktir. Nesneleri iyi görüp iyi tanimlamak ve iyi isimlendirmektir.
Yoksa “Cihad Teneke sanayi” veya “Furkan Gübre” cinsinden kelime ve kavramlarin acimasizca katledisleri gibi… yani yasantiya kilif bulmak babinda ne kadar önem verdigimizi göstermek için hangi günahlara yar olduysak yurdum insani olarak simdide “Sah’i Naksibend ve Çevre Dernegi” v.b isim takmak yada XWYZ gibi bir sürü harften olusan isimlerden ibaret dernekler ,vakiflar olusmustur, olusmasi saglanmistir.
Evet, Hasan’in Dernegi, Hüseyin’in vakfi, Mehmetçilerin birligi, Kavun yiyenler kulübü, pardon kelek yiyenler merkezi v.s v.s. Ama dava, dava adami ve mücadele, ne yapmali sorusu ve devam sorularinin sonucunda olusan, olusturulmus ve de olusturulmasi saglanmis STK ’lar kime karsi, zulme karsi, devlete karsi, taguta karsi, ahlaksizliga karsi , ABD ye karsi, komünizme karsi, yani STK mutlaka bir seye karsi, bir seyden de yana olacak. Fakat “sivil” kavrami bir toplum biçimini isaret etmektedir.
Sivil toplum olusturuldugu sosyal gruplarla özdeslesen bir kavram olarak ele alinmalidir. Sivil toplumun bu sekilde okumak ve anlamak lazimdir. Sivil toplumu sadece resmi ya da gayri resmi sosyal gruplarla sinirli tutmak toplumsal ve siyaset sistemin tümünü göz ardi etmemize yol açar. Çünkü her seye muktedir olan bir devlette ne bireyin nede devletle arasindaki kurumlarin devletten bagimsiz bir hükmü sahsiyet gelistirme sanslari söz konusu olabilir. Führer yazilsada anlasilan Hitlerdir…
Türkiye’de STK kavrami “sivil” toplumu “kurulus “larla sinirli tutmaktadir. Kurulus ise Avrupa birligi uyum süreci yasalarindan önce yedi kisinin emniyetteki kaydi ile gerçeklesen resmi kurumlara isaret eder. Dergide böyledir, radyosu da böyledir, TV de böyledir, gazetede Kitapevi de, kulüp de vs. vs. böyledir. Yani devlet sivilligi kendi sivil toplumuyla sinirlandirmaktadir. Bu kavrami yani “SIVIL”ligi kisacasi eskiden emniyette kaydi simdi de Dernekler Müdürlügünde kaydi olmayan dernek sendika yada vakif hüviyetine sahip olmayan olusumlar sivil toplum olamaz sonucuna götürmektedir, Sonuçta yani “devletin sivil toplumunu olusturmak için kurulan “STK” ‘lar olusturulmaktadir. Yoksa illegalsin, örgütsün, yasadisisin, kökü disarida, kandirilmis, ajan, isbirlikçi, hain, devlet-millet düsmani …Bunlar hafifi… gerisini sen düsün.
Dava, dava adami ve mücadele öyleyse haydi “STK” lasmayan her kesim ve kesitteki insanimizin üç asagi bes yukari süreci böyle isliyor kanaatindeyim. Solcusu, sagcisi,Islamcisi ayni kaderi paylasiyor bu konuda.
Simdi sen kalk STK hilful fudul de veya hilful fudul STK de. Bence ikisi de degil. O zaman hilful fudul vardi ve olmaliydi, simdide STK olmali ve var, ama bu memlekette 50 yildir solcular STK’alari kullaniyor, sagcilar kismen. Simdilerde de Islami gruplar. Fakat onlar Erbakan hocanin deyimi ile “Bati kulübü “anlayisi ile bu normlari alip kullanmaktadirlar. Bu alis veriste de bir beis görmemekte ve devlet karsisinda böyle yapmakla çogu kez hakli ve güçlü olmaktadirlar. Gelgelelim Islamcilarin (daha dogrusu sistem karsiti düsüncelerin) böyle bir sansi olmayabilir veya kestirmeden yoktur. Çünkü düzen koruyuculari oyunun kurallarini degistirince önceleri mevcut sartlara göre oyunu kazanmis olmak pek bir anlam ifade etmez; Yani kazandikça kurallarin degistigi bir ülkede hep kaybedenler olmak;. Sifir maliyet anlayisinin getirdigi bir sonuçtur. Yani bedel ödemeyen azimeti degil ruhsati tercih etmek…ruhsat…ruhsat… tabi atesi masa ile tutmak, yani elle tutmamak ruhsatmidir? azimetmidir? Peki ates nedir? Masa nedir? siz karar veriniz…
Bu sonucun sonucunda yüzlerce STK’miz olsa bile, binlerce üyemiz olsa bile ödünç aldigimiz kavramlarla kendimizi ifade edemedigimiz gibi, ödünç olarak aldigimiz kurumsal metotlarla da basarmak istedigimize ulasamayacagimizin farkinda olmaliyiz. Nihayetinde ödünç... Bakarsin bir gün isterler. Iki defa yirmi yillik bir süreci (28 subat maç arasi) söyle toz pembede olsa bir gözden geçirsek belki yukaridaki cümlelerimden dolayi bana kizmazsiniz.
Bakiniz Türkiye'nin yirmi küsür yil önce yasadigi 28 Subat, hem kisisel hak ve özgürlükleri baltaladi hem de ekonomik açidan vatandasa bedel ödetti. 'Postmodern darbe', Cumhuriyet tarihinin en derin ekonomik krizine zemin hazirladi. Yasananlar, sürece destek verenlerde bile burukluk olusturdu. Refahyol hükümetine karsi 'sivil' bir platForm olusturan ve o dönem "5'li çete" olarak anilan, Türk-Is, Türkiye Odalar ve Borsalar Birligi, Isveren Sendikalari Konfederasyonu, DISK ve Türkiye Esnaf Konfederasyonu'nun üyeleri, bugün nasil düsünüyor acaba?...STK nerede BESLI ÇETE nerde ? Hani derler ya “Allah’im sirin aklimiza mukayet ol”
Geçmiste ortaya çikan Balyoz darbe plani paralelinde yapilan “Cumhuriyet Mitinglerini “bir düsünün.Cumhuriyet Mitingleri 2007 Cumhurbaskanligi seçimleri öncesinde Recep Tayyip Erdogan veya baska bir Millî Görüs kökenli siyasetçinin olasi cumhurbaskani adayligina karsi baslatilan mitinglerdir. Ankara, Istanbul, Izmir gibi büyük sehirlerde, 2007 yilinin Nisan ve Mayis aylarinda yüz bin kisiyi geçen kitlelerin katildigi irtica(!) karsiti mitinglerin duyurulmasinda ""Cumhuriyet'ine Sahip Çik" mesaji kullanilmisti. Simdi ortaya çikiyor. ”Ne cumhuriyet ? Ne cumhuriyet ? “ Bu mitingleri düzenleyenler de STK’lar di maalesef. Hem de isin göbegin den demokrasiye(!) inanan demokrat STK lar.
Beri tarafta da Ak Parti kapatma davasi açilinca baska bir STK hareketi basladi. Hatta ilk mitinglerini de Malatya’mizdan baslatarak ise girismislerdi. Evet “Ortak Akil Hareketin den” bahsediyorum. Gerçekten ne diyordu Ortak Akil Hareketi “ Türkiye’de yasanan demokrasi ve özgürlük mücadelesine aktif katilim saglamak, temel hak ve özgürlüklerin alanini genisletmek, millet iradesini her tür vesayet ve ipotekten arindirmak, toplumdaki her tür inanç, yasam tarzi ve egilimleri esit olarak hukuk güvencesine alacak yeni bir anayasa talebini diri ve canli tutmak amaciyla kuruldugunu” ifade ediyordu. Evet bunlarin hepsi Türkiye’de gerçeklesti ve Ortak Akil Hareketi bitti.Ama Ortak Akil Hareketini olusturan STK’larimiz hala var ve çalismalari sürüyor.Ama ne çalisma ,ne çalisma ? 73 cemaat çarpi 73 kere adet STK…
STK veya CEMAAT ne dersiniz, arastirilmaya deger iki konu. Haydi, bakalim Allah kolaylik versin. Keske vardiginiz sonucu bende ögrenebilsem, o zaman hep beraber cemaatlerin gurupçu STK larina karsi çikardik. Silahsiz Türk Kimligine bürünen STK lara karsi çiktigimiz gibi.
D I P N O T L A R :
NOT: Bu yazi 2010/2015 yillari arasi Malatyanethaber’de yayinlanmis olan üç gazete yazisinin birlestirilmis ve sadece basligi yeni eklenmis halidir…
(*) GONGO
Government - Organized -Non - Governmental Organization
(Hükümetçe düzenlenen -Hükümet disi / gayri - resmi kurulus)