Her asrin zihin yapisi kendi evvelininden gelenine ek yaparak yada yap boz seklinde deneme ile bir imar ve islah içerisinde oldu. Dini inanisa göre melekler insanin yaratilisina “..fesat çikaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksin.” diye çekingenliklerini belirtirlerken; Yeryüzünde yasamin ilk diliminde, Kuran’in ifadesi ile Adem’in iki oglundan biri digerini (Kabil kardesi Habil’i) öldürdügünden beri yine, her asrin zihin yapisi kendi siddet türünü olusturup ontolojik olarak” çagdas siddeti insa etme” mecburiyetinde(!) yada paradoksal durumda kaldilar.
Bu makalenin amaci ne bir uygarlik tarihi nede bir peygamberler tarihi anlatmaktir.Total olarak olmasada, köken olarak hinç, nefret, garez, kiskançlik, kibir, kötü niyet, kendini üstün görmek, müstagnilik, haset, iktidarsizlik, haz, istek v.b insanda (gerek dogustan gereksede sonra kazanilanilarak) bulunan özelliklerin (hasletlerin) disa vurumu olan siddetin yada siddet türünün ontolojik olarak bir nevi serüvenine göz atarken günümüzde “epistemik siddete” evrilmesinin retoriginin tesbitini yapmaktir. .
Felsefeye ait bir deyim olarak, Epistemoloji, kelime anlami bilgi anlamina gelen Yunanca episteme deyimiyle, bilim anlaminda da kullanilan Yunanca logos deyiminin birlesimidir ve dilimizdeki tam karsiligi bilgi kuramidir (1). Epistemoloji; “felsefenin, bilissel süreçlerin olusumlarindan ziyade, bilgiyi genel olarak ele alan, bilgiyle ilgili problemleri arastiran, bilginin kaynagini, dogasini, dogrulugunu, sinirlarini inceleyen bir dali”(2 ) olarak tanimlanmaktadir. O halde epistemoloji, bilgi ile ilgili olmak demektir. Bilgi ile ilgili sorunlarla ugrasmak, bilginin özünü, dogasini, sinirlarini arastirmak, epistemolojinin “ana” amacini olusturmaktadir. Allah “Epistemik Cemaat” kitabinin yazarina rahmet eylesin(3) Bir bilim sosyolojisi denemesine diye basladigi yapiya bir tugla ile de olsa katki vermek istedik.Çünkü “Isik neredeyse,gölge de oradadir, söyleminden; Gölge her ne kadar GERÇEK benim dese de ontolojik olarak ömrü isigin yansimasinin kesilmesine kadardir.Isik bitti mi,gölgede biter.Gölgenin aslinda gerçek benim iddiasi da biter.Her çagin isigi farkli ise acaba gölgesi de farkli olmazmi? Her dönemin aydinlanmasi farklilik arzediyorsa,asil benim diyen yalancilarin sözü hangi yatsida biter acaba? Ve her devirde yatsi vakti varmadir acaba?
Su günlerde pandemi diyerek ortak bir dil olarak adlandirdigimiz “salgin ve bulasici” hastalik covit-19 denilen illetin sahsim olarak iddia tesbitim sudurki “hala ne oldugu,tesbiti,teshisi ve tedavisi tam tamina dogru diyebilecegimiz sekilde yapilamamistir...”(4). Komplo teorilerine siginma gibi bir niyetim olmasada Çin, Wuhan, Labaratuvar, ABD, virüs ve Asi kelimeleri epeyce bir süre hem dünyayi hemde dünya içerisinde yasamlarini sürdüren insanlari hatiri sayilir sekilde mesgul edecektir.Çünkü siddet bu asir ve bu zihin yapisina göre yeni bir versiyona geçmektedir.Belki simdilik bir BIOTERÖRIZM’den bahsedilmez ama ilerleyen sahnelerde ve günün sonunda modernitenin ruhsuz tekamülü olan postmodernizmin insanligi getirip reva gördügü zulüme herkes sahitlik edecektir.
“Nefes alamiyorum,“ haykirisi “beyaz adamin ideolojisinin” bir sonucudur. Dünyanin en gelismis en modern ülkesinde medeniyetin(!) ve modernitenin zirvesinde iken 25 mayis 2021 de ABD polis siddetine en ilkel e en vahsi sekliyle maruz kalan siyahi George Floyd’un son seslenisidir.Dünyanin Ilk siddet belki “el” ile sonuçlandirildi ve dinseldi. Seytani fisildamalarin mücessem eseri irkçilik kendi dinsel ibadeti (yanlis Hak anlayisi) için bir insanin ölümüne sebep oluyordu.Zaman degismisti, ele alinan çesidi ne olursa olsun SILAH artik SIRINGA halini almis vede zihinsel olarak ALGI ve ALGI YÖNETMEK artik bir siddet sekli ise PRADIGMA olusturmak ta “epistemik siddetin döl yatagidir”. Bilisimde 3G tiplemesi gibi, modernizmin ruhunu bile kavrayamayan insanimiza 5.0 gibi postmoderniteden bahisle “dünyanin insansizlastirilmasi”üzerine olan teoriler uygulanmaya konulmus ve yürürlükteki bu uygulamalarin uluslararasi küresel sorunlarinin çözümü için tebligler yayinlanmaktadir. Bir dönem ülkemizde meshur olan “KASET” olaylari, siddetin zamani itibariyle farkli bir seklini ve tanimini degistirirken; aslinda bu bir “epistemik siddet “ ise, küresel olarak yayginlasan zamani itibari ile Lut’i lik olarak bilinen ve çagdas isimlendirmesininde kisaca “LGBT” olarak bilinen davranis biçimide bir “epistemik siddet” uygulamasidir. Daha dogrusu postmodernizmin bir sonucudur. (5) Çünkü insan üremesini engellemek amacina katki veren ve insanin temel davranis türleri olan tabi haz ve isteklerini yanlis kanalize ederek dünyanin insansizlastirilmasi projesine katki verilmektedir. Ülkemiz dahil bugün yürürlükteki “Istanbul sözlesmesinin farkli bir siddet ürettigi” açik seçik ortaya çikmistir.(6) Üzerinde durulmasi gereken husus (kanaatimce) “siddetin” önlenmesi amacina matuf olarak ihdas edildigi söylenen bir metnin bizzat kendisinin tasidigi “epistemik siddet” potansiyelidir. Sonuçlari itibariyle daha sarsici ve kalici izler birakan epistemik siddet, fiziksel siddette oldugu gibi hemen fark edilebilen bir özellige sahip degildir. Daha çok dil ve kavramlar araciligiyla ve/veya tasavvur ve yorum üzerinden belirleyici olmustur.
Mesela “Modernite öncesi zamanlarda siddet her yerde hazir ve nazirdir. Gündelik hayatin bir parçasidir ve alenidir. Toplumsal pratigin ve iletisimin önemli bir parçasidir, hatta onun için yalniz fiilen uygulanmakta kalmaz seyirlik hale getirilir. Hükümdar iktidarini öldürme fiili üzerinden kan dökmek vasitasiyla ilan eder. Kamusal alan, orada sahnelenen kanli seyirlikler, iktidarini, hasmetini kurgulamak içindir. Siddet ve siddetin tiyatral sahnelenisi burada iktidarin ve hegemonyanin önemli bir aracidir.”(7) Modernitede ise “siddet yalniz siyaset sahnesinde degil, hemen tüm toplumsal düzlemlerde giderek mesruiyetini kaybeder.Siddetin her türlü gösteri mekani da kapanir.Infazlar artik genel kamuoyunun giremedigi özel mekanlarda yapilir.” ....”Egemenlik toplumunu simgeleyen kanli siddet sahnesi her türlü kamusal ilgiye kapali, kansiz bir gaz odasina kaymistir artik. Siddet kendini grurla sahnelemek yerine utançla gizlemektedir.Hala vardir ve uygulanmaktadir ama kamusal alanda gösterilmez...(8)
Dünya savaslarinin basit zannedilen sebepleri geri tarafta hakli haksiz ansiklopedik bir bilgi yiginini beraber tasir ama Hirosima ve Nagazaki katliamlari(1941) moderin silahlar ile adeta modernizmin bitisinide ilan ediyordu. Yada Halepçe katliami ve soykirimi “geç modernite olarak”adlandirilan yine modern ama daha vahsi silahlar ile üretilen siddetin insan üzerindeki etkileri itibari ile farkli bir retorige sahiptir.”Kisacasi modernite ve modernizim birbirinden farklidirlar.” Birisi düsünce digeri ideolojidir. Bu farklilik çerçevesinde modernitenin mensei ve ruhu anlasilmadan; süreci, sürece bagli kavramlastirmayi isimlendirmemiz ve amlandirmamiz sürekli yanlislara yar olacaktir. Çünkü batililar proje, fikir ve düsüncelerden olaylara ve sonuçlandirmaya giderken, biz dogulular olaylardan sonra neden niçin nasillar ile fikir ve düsünceler olusturuyoruz.Bakiniz her meydana gelen olaydan sonra gidip batililarin yazdigi bilmem hangi kitabin hangi sayfasinda bilmem kaç yil önce yazildigini bulup yine agiz dolusu küfür ve hakaretler ile tartisiyoruz...Bu daha önce radikal dönemlerimizde yaptigimiz ve hala yapmaya devam ettigimiz Kuran’i Kerim’i bir fizik kimya kitabi yaparak hayatin disina itmemize benziyor. Bilmeliyiz ki ,Artik yeni sömürü projelerinin Emperyal Pradigmalarinin eseri olan siddet tezahürleri epistemik siddetin retoriginin postmodernizm ile belirgenlesecegini isaret etmektedir.
Felsefecilerin çag açan yada çag kapatan olaylar gibi, modernizm öncesi, modernizim ve postmodernizm dönemlerini keskin sekilde birbirinden ayirt etmek mümkün görünmüyor.Hatta kitalar cografyasi ve ülkeler bazinda sert kirilmalardan ziyade “AKISKAN ve GEÇISKEN” bir durum sözkonusu iken;Afganistan Hindukus daglarinin bir magara kovugunda, dünyanin öbür ucunda, yine dünyanin tek patronu bir ülkenin simgesel binalarina,ayri havaalanlarindan kalkan uçaklarin ayni saatlere denk gelecek sekilde kalkarak adeta KIYAMET BENZERI bir vurus ve imha gerçeklestirmesi kimin modern kimin ilkel sorusunu bosta birakmaktadir.
Bu noktada J.Derida’ya kulak verirsek :“Teröristler” olarak adlandirilan kimseler, bu baglamda “ötekiler”, “Batililar” olarak bizlerin hiç anlayamayacagi mutlak ötekiler degiller. Onlarin, uzun süre çesitli Batili yollardan, Batili bir dünyanin kendisi tarafindan toplandigini, egitildigini hatta silahlandirildigini unutmamaliyiz, ki hem eski hem de güncel tarihiyle “terörizm” sözcügünü, tekniklerini ve politikasini bati dünyasi icat etmistir. (J. D) Bu baglamda kendimizi baska kültürler karsisinda normatif olarak nasil tanimladigimiz da önemli. Bati kendi imajini bu sekilde yenilerken, uygarlastirici bir güç olarak algilanmak için politikalarini nasil degistirmesi gerektigini de ögrenebilir. Sinir tanimayan kapitalizmi siyasi anlamda frenlemeden dünya toplumunda yasanan korkunç katmanlasmaya çare bulmak olanaksiz. (9) “11 eylül su son savasin daha iyi günleri idi...Her sey hala görünür ve kocaman devasa olanin düzenindeydi, o ne boyut, o ne yücelik, daha kötüsü de var... Her türden nano-teknoloji çok daha güçlü görünmez denetlenemez ve her yeri sessizce sizma yetenegine sahiptir. Mikroplarin ve bakterilerin mikrolojik rakipleri onlar.Ancak bilinçdisimiz bunun zaten farkinda. Bunu zaten biliyor, korkutucu olan da bu... “Bu noktada terörizmden söz etmede israr edilse bile bu adlandirma artik yeni bir kavrami ve yeni ayirimlari içerir”. (10) Mesela lokal kiyamet benzeri bir 11 eylül saldirisi,binalarin yanarak çökmesi ve bu arbede de uçaklardan birisinin içinde olan “ Teröristlerden Muhammed Atta'nin 18 Mayis 2000'de aldigi ABD vizeli pasaportu yine teröristlerden Ziyad Cerrah'in bir kismi yanmis olarak bulunan, ABD vizeli pasaportunun 24 saat geçmeden bulunmasi (11) bize siddetin yeni retoriginin ufuk çizgisini göstermek noktasinda hayli yardimci olmaktadir.
Hayallestirme ve sanallastirma ile “heryerdelik” açikça heryerde hazir ve nazir olmak diye gerçeklesen bugünümüzün DIJITAL DÜNYASI artik siddetin yeni bir isimlendirme ile tür ve evre degistirecegini göstermektedir. “Dünyada negatif yoktur artik; baska deyisle öteki, Ayninin lehine tamamen tasfiye edilmistir. Fotograf görüntüsü ya da sinema görüntüsü hala negatife (veya yansiticiyla) geçer, oysa dijital ve sentetik olan televizyon görüntüsü ve video görüntüsü, negatifsiz... ya da göndermesiz görüntülerdir.Sanal’dirlar, sanal, her türlü negatiflige son verir...Bu yüzden bir gerçegi ya da bir hayale göndermesiz kendi kendilerine doguran görüntülerin bulasici salginnin kendisi de sanal bir biçimde sinirsizdir ve bu sinirsiz dogurganlik felaket olrak bilgi’yi üretir.(12) Iste bu üretilen bilgi çerçevesinde dünya yeniden tanimlaniyor,yeniden kurgulanan bu dünyada yeni bir dil ile tarifler yapiliyor,ideolijiklestirmeler evrilirken “isigimiz ve gölgemiz” nereden ve nasildir ? Bu degisimde cevabimiz ve sözümüz nasil olmalidir.
Sanal mi ? Gerçek mi?
Not :Retorik bu makalede belagat/söylem olarak özellikle siyasi manada kullanilacaktir.Benzeri: Taslaman Caner-Terörün ve cihadin Retorigi.kitabi
(1) Hançerlioglu, Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, Cilt:2, Remzi Kitabevi, 1976, Istanbul,sh 62
(2) Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlügü, Paradigma Yayinlari, Istanbul, 1999, sh.307
(3) Arslan Hüsamettin.Epistemik Cemaat,Paradigma Yayinlari, 6.baski Istanbul, 2019
(4) Bu satirlarin yazari olarak 42 günün 25 gününü yogunbakimda geçiren ve son alti
aydir Covit-19 hastaliginin vücütta biraktigi tahribatlar ile hala ugrasan birisidir.
(5) Karsiligi bkz.YouTube ,Ketebe,kitap,Ahmet Dag,Insansiz dünya transhumanizim.
(6) Bakiniz Can Burhanettin ,Umran Dergisi sayi.315 Kasim ve sayi 316 Aralik 2021 sayilarindaki “Kuran’daki siddet kavramlari açisindan Istanbul sözlesmesi” yazilari
(7) (8) Byung-Chul Han,siddetin Topolijisi,sh.16 / sh.17 Metis yay.2016,
(9 ) Jürgen Habermas-Jacques Derida / Terör Günlerinde Felsefe -(J.Derida Röp. ) YKY Cogito 1.baski 2008 istanbul-sh 145-146
(10) a.g.e.sh.130
(11)https://www.indyturk.com/node/69561/dünya/911in-18-yil-dönümü-abdnin-kalbine-yapilan-saldirilar-dünyayi-nasil-degistirdi ulasim 11.03.2021
(12) Shayegan Daryush -Melez bilinç .sh.34 Metis yay.Istanbul 2 baski 2014
Bilginin degeri üzerine güzel bir yazi.Aklina saglik.
Eyüp bey kardesim ilgin alakan için çok tesekkür ederim ;ama yorumunuz biraz kisa olmus ,ben sizin yerinizde olsaydim Meydan Laross ansiklopedisi yüklerdim...ALINTI YAPARAK copy/paste ettiginiz yaziyi kendiniz okudunuz mu bilmiyorum ..Keske zahmet edip yorum diye gönderdiginizi kendiniz okusaydiniz son iki yazimin içeriginin “bekara kari bosamak kolay “ cinsinden birseyler oldugunu görürdünüz..Bizim sektörde buna “KORSAN BILDIRI “ yayini yapmak derler..MINARENIN GÖLGESI ASLA MINARE DEGILDIR VE OLAMAZ...web sahifemiz yayin ilkeleri çerçevesinde herkese açik oldugu gibi size özellikle gayet açiktir..Bence sizin yazdiginiz yada yayinlanmasinda fayda umdugunuz yazilari web sahifesinin e-maillerine gönderip yayin talebinde bulunabilirsiniz.. sonra sunu bilmenizi isterim ki alinti yaptiginizi kisi grup web sitesi gibi yerlerin mutlaka izin ve müsaadelerini alip kaynaklarini göstermek kosuluyla yayin yapabiliyoruz..Sahte hesap sahte kimlik, sahte isim ile ne bir isimiz var ne bir isimiz olabilir ..onun için alinti yaptiginiz yerin lütfen ismini, kimligini ve yayin linkini ikinci bir yorum olarak gönderebilirseniz memnun ve mütesekkir olurum..Selam ve dualarimla..
Hasan DÜNDAR
M.Cihad Uluç