EPİSTEMİK İDDİAMIZLA SINANMANIN ONTOLOJİSİ …

“Hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.” Mevlana Celaleddini Rumi’ye ait olduğu söylenen çok sevdiğim bir söz. "Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez.“ buyuruluyor, Bakara Sûresi 286. ayette.
EPİSTEMİK İDDİAMIZLA SINANMANIN ONTOLOJİSİ …
Hasan DÜNDAR
Hasan DÜNDAR
Eklenme Tarihi : 2.10.2023
Okunma Sayısı : 1174

EPİSTEMİK İDDİAMIZLA SINANMANIN ONTOLOJİSİ …

 

 

“Hiç kimse sınanmadığı günahın masumu değildir.” Mevlana Celaleddini Rumi’ye ait olduğu söylenen çok sevdiğim bir söz. "Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez.“ buyuruluyor,  Bakara Sûresi 286. ayette. Yine İnsanlar yalnız: ‘İman ettik’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? Ankebut-2 ayeti beraber okununca insanoğlunun hayat serüvenin kişisel gücünün dahilinde yine kendi insiyatifi ile yol şartları ve güzergahı belirlenmiş bir sıratta müstakimce gidişatını ve karşılığını ifade ediyor… “Erkek olsun, kadın olsun, kim mümin olarak iyi iş yaparsa ona mutlaka güzel bir hayat yaşatırız. Ödüllerini de kesinlikle yaptıklarının en güzeline göre veririz”.(Nahl 16/97)

 

‘’Parayı, makamı, buldu ya, şımardı.’’ Diyorsun değilimi?  Parayı ve makamı  bulan sen olsan nasıl olacak? ‘’Şöhret, bunu bu hale getirdi.’’ Diyorsun değilmi? O şöhret sana verilse ne yaparsın? Allah, kınadığın ve onu imtihan ettiği şey ile seni imtihan etseydi, halin nice olacaktı? Öyleyse Ahirette Allah’ın sana nasıl davranmasını istiyorsan,  dünyada sen de insanlara öyle davran! Sadece insana değil, tüm mahlukata..

 

“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi neden söylersiniz?” (Saf suresi-61-2) Bu ayet Bakara 2:44 ve Şu‘arâ 26:226. ayetlerle birlikte okunmalıdır. (1)  İnsan, konu diğer insanlar ise;  yapamayacağı ya da yapmayacağı şeyler konusunda sözler vermemelidir. Söz verdiğinde ise yerine getirmeli ya da sözünü yerine getirememe sebeplerini muhataplara ifade etmelidir. Ayetteki tehdit, özelde Yüce Allah’ın emirlerine uyacakları konusunda söz verdikleri halde cihada katılmak istemeyenleredir. Genelde ise imanının gereğini yerine getirmeyen herkes bu kapsama girmektedir. İman ciddi bir iştir ve ciddiyet ister, samimiyet ister, fedakarlık ister. Yüce Allah nazarında öfke sebebi olmak ne zorlu ve ne kötü bir durumdur.

 

Hani derler ya “büyük konuşma Allah başına getirir'in” farklı bir versiyonu bir tür "büyük lokma ye, büyük söz söyleme" ya da "insan en çok emin olduğunu zannettiği yerden vurulur" olayıdır. Kura’an da öyle demiyormu? “Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah nazarında en tiksinti verici şeydir!” (Saf suresi-61-3)  Gerçek Müslümanın söylediği sözle, yaptığı işin tutarlı olması gerekir. 
Ne söylüyorsa, onu bizzat yaparak göstermelidir. Şayet yapmaya niyeti veya gücü yoksa, o zaman susmalıdır. Çünkü bir kimsenin yapmadığı bir şeyi söylemesi Allah katında en kötü amellerdendir. Ve o kimse Allah’ın azabını haketmiştir. Ayrıca müminlik iddiasında bulunan bir kimseye bu şekilde davranmak yakışmaz.

 

Neyi çok severseniz ve neye bel bağlarsanız, onunla imtihan olursunuz. Düşüncelerinize takılan ve aklınızı meşgul eden, geceleri uykularınızı bölen neyse, onunla karşılaşırsınız. Hasretini çektiklerinize bir bakıverin. İsteklerinize ulaşmak için çabaladıklarınıza. Çabanız ne yöndeyse ona yönelirsiniz. Ve onunla da imtihan olunursunuz. Allah insanı iddiasından vurur” demiş büyük şair İsmet Özel. 

 

İmkanlarımız kısıtlı ama bösbüyük işlere imza atmak istiyoruz… Banka yetkililerinin biri gelip biri gidiyor, sonrası malum: Yaptığımızı temize çıkarmaya çalışıyoruz… Siz Kur’an daki faizi yanlış anlıyorsunuz demeye başlıyoruz… Mal ile imtihanın yanında ya çocuklarımız !… Namaz kılmayanlar, laletayın yaşıyan, maç hastası, kahvehane düşkünü gençlerimiz, başörtüsünü hiç takmayanlar, başörtüsünü takıpta sonra çıkaranlar, Erkek veya Bayan, gözümüz gibi sakındığımız, uğruna herşeyimizi feda ettiğimiz gençler… Evet işte onlar bizim çocuklar… Hep Necdet Subaşı’nın sözüne atıfta bulunuyorum bu konularda: “Bizim çocuklarımız bizim hikayelerimizde yaşamak istemiyor.” (2) Kimi gençler, mücadelesini vermedikleri bir direnişin “yüce” anlamını taşımaya gönüllü olsalar bile güç yetiremedi buna, kimisi gönül bağlarını da koparma noktasına taşındı. Her birinin kendine göre bir sebebi olmalı ve farklı sebepler bir araya geldiğinde birçok başörtüsünden vazgeçme hikâyesi çıkıyor karşımıza.(3)  

 

Geçen yıllarda Sosyal medyada 10 yıllık değişimi sergilemek için başlatılan #10yearschallenge, türbanlarını çıkaran kadınların paylaşımlarıyla Türkiye'de farklı bir boyut aldı. Bazı kadınların kılık kıyafetleri ile ilgili aldıkları kararları "büyüdük, güzelleştik, özgürleştik" şeklinde yorumlaması tartışmaları da beraberinde getirdi.

Bir kesim türbanın çıkarılmasının "özgürleşme"yle özdeşleştirilmesine tepki gösterirken, diğerleri ise özellikle toplum baskısı nedeniyle bir dönem kapanmak zorunda kalanların bu baskıları yenip hür iradelerini ortaya koymasını takdir etti.(4)

 

Şimdi bu satırları okuyan islamcı (Sufi-Radikal ebeveynlerin) çocukları itiraz etmeden ben yelkenleri indireyimNiçin başörtüsü konusundaki hassasiyet faiz, sömürü, şiddet, rüşvet, adam kayırmacılık gibi konularda gösterilmez! Neden ahlak sadece kızlar ve kadınların giyim kuşamı, gençlerin namazı, niyazı, uzun saçı yada  küpesi gibi hâl ve hareketleri üzerinden konuşulur! Da sıra hiç torpillere, soru çalmalara, akraba kadrolarına, eş-çocuk kontenjanlarına gelmez… Örneğin demiyorum çünkü “Kötülüğün sıradanlığı” nı Hannah Arent yazdı. Fakat birileri hala rüşvetin belgesini arıyor .

 

Korkunç bir manzara: Belli bir geçim standardının üstüne çıkan her insan sahip olduğu hayat standartlarını korumanın mücadelesi içine giriyor. O konumunu kaybetmemek için veremeyeceği taviz, kaybetmeyeceği değer yok artık onun hayatında. Yeter ki ‘hayat standardı’nı kaybetmesin! Hangi toplumda, hangi kültürde, hangi kimlikte olursa olsun bu böyle... Bütün yaş gruplarında da böyle. Sonradan edindiklerimizle doğmuşuz sanki. Ne çabuk benimsedin, ne çabuk uyum sağladın, bu ne hasret, bu ne ihtirasmış, bu ne sahiplenmeymiş pes doğrusu! Bugün sadece internet bağlantıları, cep telefonu ya da televizyon yayınları bir anda hayattan çekilip alınsa, hayatla bütün irtibatını yitirecek, bunalımdan bunalıma sürükleneceğiz, HEPİMİZ…

 

Kur'an'da bazı kavramlar vardır ki kullanıldıklara bağlama göre farklı anlamlara gelebilmektedir. Bu yönüyle Kur'an'da dikkat çeken önemli kavramlardan biride fitne kavramıdır. Bu kavramın yakın ve eş anlamları ile birlikte farklı anlamları da ifade etmekle birlikte en temel anlamı imtihandır. İmtihan olgusu insanın dünya ve ahiret hayatını anlamlandırması açısından önemlidir. Çünkü Allah'ın insana vermiş olduğu maddi ve manevi bütün nimetlerle insanı sınamaktadır. Kur'an'ın dünya hayatına bakışı ve dünya hayatının ahiretle münasebeti, insanın dünya hayatındaki yaşam tarzını belirlemesi yönünden önem arzetmektedir. Allah'ı ve âhireti unutarak dine karşı kayıtsızlaşma, ahlâkî ve dinî değerlere yabancılaşma anlamını taşıyan dünyevîleşme, müslüman fert ve toplumları çok yakından ilgilendiren bir problemdir.(5)

 

Bu nasıl bir hastalıktır ki: Asrı-ı saadetteki şu manzaraya bakınız:

Şam’dan yola çıkan bir ticaret kervanı Medine’ye girdiğinde Medine’liler daha öncede âdetleri olduğu üzere kervanı tefler ve zillerle karşılarlardı. O dönem Medine’de şiddetli bir kıtlığın hüküm sürdüğü bir zamanda peygamber efendimiz hutbe okurken, zahire yüklü bir ticaret kafilesinin gelişini haber veren def seslerini ashab duyunca; hutbeyi terk etmenin bir zararı olmıyacağı düşüncesine kapılarak bir ticaret veya eğlenti (def sesi) gördüklerinde alıştıkları gibi, o sese doğru fırladılar da peygamber efendimizi (hutbede) ayakta bıraktılar…  Peygamberimiz tam o esnada mescidde Cum’a hutbesi veriyordu. 12 erkek ve bir miktar kadın dışında bütün cemaat Rasulülah’ın hutbesini terk edip kervana koştular. Peygamberimiz, bu duruma çok hiddetlendi ve buyurdu ki: “Eğer mescidde kimse kalmasaydı şu vadiyi ateş seli kaplardı” (Başka bir rivayette ‘Müslümanların üzerine taş yağardı’)  bu esnada da Cuma suresi 11. Âyet de nazil oldu. “Dünyevileşmiş müminler, bir ticaret ya da eğlence gördüklerinde dağılıp ona koşarak, seni yalnız bıraktılar. De ki: Allah katında bulunan, eğlenceden de, ticaretten de daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.”(6) 

 

Epistemik İddialarımız-, sınanırken düsturumuz şöyle olmalı:

“…Kendinizin, ana-babanızın ve yakın akrabanızın aleyhinde bile olsa, Allah için doğru dürüst şâhitlik yaparak, adâleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun!Hakkında şâhitlik yaptığınız kimse zengin de olsa fakir de olsa böyle davranın…” (Nisa 135)

Çünkü sınavı kazanmamız lazım: Süreli bir sınav ve tarafımıza verilen mühletleri iyi değerlendirmek gerekir… Yeni bir başlangıç, yeni bir heyecan ile işe koyulmamız lazım. “İman edenlerin, Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri için kalplerinin 'saygı ve korku ile yumuşaması' zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı.(Hadid-16)

 

D İ P N O T L A R:

1-AYET

Bakara-2.44. (Ey İsrailoğulları)! Kitab’ı (Tevrat’ı) tilavet ettiğiniz (okuyup aktardığınız) hâlde kendinizi unutup iyiliği (başka) insanlara mı emrediyorsunuz! Akıl etmiyor musunuz?

Şuara:225-226. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve yapmayacakları şeyleri söylediklerini görmüyor musun?

2--Nejdet Subaşı-Kendisi bu tespiti Çorum’da 2014’te düzenlenen Dünyevileşme Sempozyumu’nda yapmıştı.

3--Cihan AKTAŞ-GZT-Nihayet-03 KASIM 2020 , SALI    https://www.gzt.com/nihayet/basortusunu-acmak-3550044

4--https://tr.euronews.com/2019/01/19/sosyal-medyada-yeni-10yearchallenge-basortusu-ve-ozgurluk

5--Süleyman GÜMRÜKÇÜOĞLU-https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/254847/

6--https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/yasar-degirmenci/ummetin-en-buyuk-hastaligi-dunyevilesme-29962.html

YORUMLAR
Osman dündar
3.10.2023 10:51

Teşekkür ederim okudum her cümleler ve kelimeler çok anlamlı

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!