HAMAS VE İSLÂMCILARIN SİYASİ OLGUNLUĞUNUN SON EVRESİ

Bu makalenin konusu HAMAS’a gelince 1980’li yılların sonlarındaki kuruluşundan itibaren kendisinden önceki İslâmî hareketlerin saha ve siyasi tecrübelerinden istifade ederek ve önemli hatasız boyutlar ekleyerek siyasi tekâmül, bölgesel ve uluslararası dönüşümlerle uyum sağlama noktasında artan bir kabiliyet ortaya koydu. Bu siyasi olgunluğun zaman içinde nasıl geliştiğini anlamak için belli başlı şu unsurlara bakılmalıdır:
HAMAS VE İSLÂMCILARIN SİYASİ OLGUNLUĞUNUN SON EVRESİ
ALINTI HABER
ALINTI HABER
Eklenme Tarihi : 12.03.2025
Okunma Sayısı : 57

HAMAS VE İSLÂMCILARIN 

SİYASİ OLGUNLUĞUNUN 

SON EVRESİ

 

1970’li yıllarda İslâmî hareketlerin yürüyüşünün başlamasından itibaren İslâmcılar, kamusal özgürlüklerin neredeyse tamamen yok olduğu ve siyasi nüfuzun tüm tezahürlerinin buldozerle yıkıldığı Arap ve İslâmî sahalarda önemli bir figür hâline geldi. Bu sebeple, ülkelerimizdeki tüm sosyal olgular gibi İslâmcılar da yerel yönetimlerle erken çatışmalara maruz kaldılar ancak buna rağmen hareketlerinin alanını ve dolayısıyla nüfuzlarını genişletmek için bazı şartlardan ve verilerden istifade ettiler. Gelgitler ışığında tecrübeler birikti ve siyasi şuur gelişti. Bu da faaliyet sahalarının genişlemesine, bu şuurun gelişmesi için gerekli bölgesel ve uluslararası değişimlerle doğrudan temas kurulmasına katkıda bulundu. 

 

1970’lerden bu yana İslâmcı hareketlerin ortaya çıkışını ve gelişimini yöneten genel yasa budur. Son yıllarda 2021’den günümüze kadar üç hareket içinde ve bölgede ortaya çıkan siyasi olgunluğun evrelerinin “son aşamasına” ulaştık: Taliban hareketi/Afganistan, HAMAS hareketi/Filistin ve Heyeti Tahrir Şam (HTŞ)/Suriye. 

 

Bu olgunluğun veya siyasi zekânın meyveleri, özellikle Nisan 2019’da başlatılan, Amerikalıları ve uluslararası koalisyonlarını Ağustos 2021’de hezimete uğratan ve çekilmeye zorlayan son savaşı Fetih Harekâtı’ndan bu yana Taliban’ın gayretinde, bunu takiben yönetim ve uluslararası ilişkilerdeki temasıyla dikkat çekici siyasi hareketinde açıkça ortaya çıktı. Ardından Aksa Tufanı geldi ve bu siyasi maharette özellikle de HAMAS’ın becerisiyle hayli önemli bir başka atılım daha gösterildi. HTŞ’nin gerek “Saldırganlığın Caydırılması” harekâtını yönetmesinde gerekse de devlet sorunlarını ele alışında, bölgesel ve uluslararası sistemle şaşırtıcı ilişkisinde dikkat çekici siyasi beceriklilik durumuna ulaştık. 

 

Bu makalenin konusu HAMAS’a gelince 1980’li yılların sonlarındaki kuruluşundan itibaren kendisinden önceki İslâmî hareketlerin saha ve siyasi tecrübelerinden istifade ederek ve önemli hatasız boyutlar ekleyerek siyasi tekâmül, bölgesel ve uluslararası dönüşümlerle uyum sağlama noktasında artan bir kabiliyet ortaya koydu. Bu siyasi olgunluğun zaman içinde nasıl geliştiğini anlamak için belli başlı şu unsurlara bakılmalıdır: 

 

Hareket kurulduğundan itibaren Siyonist işgale karşı silahlı direniş ile Filistin halkına hizmet etmek için siyasi ve sosyal çalışmayı harmanlayan ikili bir strateji benimsedi. Bu yöntemin boyutu büyük bir zafer kazandığı 2006 Yasama Meclisi seçimleriyle Filistin siyasi sürecine doğrudan katılıma dönüşmüştür. Böylelikle direnişin yanı sıra siyasi dosyaları yönetme gücünü vurguladı. 

 

Bu çerçevede HAMAS siyasi gelişmeleri ele alırken esneklik gösterdi. Önceliklerini yerel ve bölgesel şartlara göre yeniden düzenlemeyi başardı.

 

1990’lı yıllarda İran-Suriye eksenine dayanma vetiresinden diplomatik ağını Türkiye ve Katar gibi ülkeleri kapsayacak şekilde genişletme sürecine geçti. Ancak İran’la stratejik ilişkilerini muhafaza etti ve böylelikle farklı çıkarlar arasında hassas bir denge kurmayı başardı. Hareket ayrıca iki farklı siyasi söylemi benimseme becerisini de göstermiştir. Direniş, kararlılık ve millî haklara odaklanmakla karakterize edilen Filistin halkına yönelik iç söylem, esneklik ve kısmi ılımlılıkla karakterize edilen uluslararası topluma yönelik, uluslararası sempatiyi kazanmayı ve hareketi terörist bir grup olarak etiketlemekten kaçınmayı hedefleyen dış söylem. Bu farklılaşma kendi halk desteğini korumakla birlikte siyasi ve diplomatik kazanımlar elde etmesine destek oldu.

 

HAMAS, 2006 seçimlerini kazanmasıyla birlikte Gazze Şeridi’nde bir direniş hareketinden yönetim gücüne geçiş yapma zorluğuyla mücadele etti. Abluka ve uluslararası yaptırımlar sebebiyle karşılaştığı büyük zorluklara rağmen güvenlik, eğitim ve sağlık gibi hayati sektörleri yöneten devlet kurumları inşa edebildi. Bu da yönetimin sorumluluklarına uyum sağlama kapasitesini gösterdi.

 

HAMAS ayrıca çeşitli bölgesel güçlerle stratejik bölgesel ittifaklar kurmaya çalıştı ve Filistin davasına yönelik uluslararası tutumlardaki bölünmelerden istifade etti. Bu ittifakları başarılı şekilde yönetti. Şöyle ki İran’ın askerî desteğinden yararlandı ve aynı zaman zarfında siyasi ve insani destek sağlayan Katar ve Türkiye gibi ülkelerle güçlü ilişkilerini korudu. 

 

HAMAS münferit saldırılara dayanan bir hareket olmaktan çıkarak caydırıcılık stratejisine dayanan organize bir güce geçti. Güç dengelerinde stratejik etki yaratma kabiliyetini kanıtladı. Bu kabiliyet 2014 savaşı, Kudüs’ün Kılıcı (2021) ve Aksa Tufanı (2023) gibi büyük operasyonlarla gelişti. Bu da Filistin direnişine, işgalle angajman kurallarını belirleme noktasında daha büyük bir nüfuz kazandırdı. 

 

HAMAS’ın askerî kanadı İzzeddin el-Kassâm Tugayları’nı organize bir yapıya ve sofistike taktiklere sahip yarı düzenli bir güce dönüştürdü ve bu güç gerek füze kapasitesini geliştirerek gerekse de savunma ve saldırı tünelleri inşa ederek işgalin değişen yöntemlerine uyum sağlama becerisi gösterdi.

 

Bunların ışığında ayrıca mesajlarını gerek Filistin içine gerekse de dünyaya ulaştırmak için geleneksel ve yeni medya araçlarını kullanan fark etmesidir. Hayır kurumları, okullar ve tıbbi dernekler kurdu. Bu da halk desteğini güçlendirdi ve kendisini Filistin sokağının nabzına di. Abluka ve İsrail saldırganlığı sonucu Filistin halkının yaşadığı acıları göstermeye odaklandı. Bu da kendisine geniş halk desteği kazandırdı ve Siyonist söylemi uluslararası sahada zayıflattı. 

 

HAMAS İslâmî ideolojiye sahip bir hareket vasıfıyla kurulmasına rağmen birçok İslâmcı hareketin aksine Filistin ve uluslararası gerçekler konusunda siyasi bir esneklik gösterdi. Bu denge ve esneklik yıllar geçtikçe gelişti. İsrail’le arabulucular üzerinden dolaylı müzakere ilkesini kabul etti. Ayrıca 1967 sınırları içinde bir Filistin devleti kurulmasına dayanan siyasi çözümü benimsemeye hazır olduğunu ortaya koydu. Direniş hakkına vurgu yapmayı sürdürmekle birlikte kendisinin bağımsız bir millî özgürlük hareketi vasfı taşıdığının ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı İhvân’a atıfta bulunarak bölgesel veya uluslararası hiçbir örgütün parçası olmadığının altını çizdi.

 

HAMAS kendi iç anlaşmazlıklarını nasıl yöneteceği konusunda siyasi bir olgunluk gösterdi, askerî ve siyasi kanatları arasındaki bölünmeleri en aza indirgemeye çalıştı. Ayrıca iç safların birliğini pekiştirerek Gazze’ye uygulanan abluka ve Filistin Yönetimi ile bölünmüşlükler gibi büyük sorunun üstesinden geldi. 

 

Siyasi becerilerinin bir yönü de meşruiyetinin sadece askerî eyleme değil, Filistin halkına sosyal hizmetler sağlamaya da dayandığını erken fark etmesidir. Hayır kurumları, okullar ve tıbbi dernekler kurdu. Bu da halk desteğini güçlendirdi ve kendisini Filistin sokağının nabzına yakın bir hareket hâline getirdi. 

 

HAMAS daha sonra silahlı direniş, diplomasi, medya ve sosyal çalışmayı bir araya getiren bir stratejiyi benimsemeye geçti. Bu da kendisini dış baskılara karşı koyma ve siyasi kazanımlar elde etme konusunda daha yetenekli hâle getirdi. 

 

Millî hedefleri gerçekleştirmenin, Fetih ve İslâmî Cihad da dâhil diğer gruplarla koordinasyonu gerektirdiğini anladı. Gazze ile Batı Şeria arasındaki bölünmeye rağmen HAMAS iç birliği yeniden inşa etmek için her fırsattan yararlanarak millî mutabakat çağrısını sürdürdü.

 

HAMAS hem kendi deneyimlerinden hem de diğer İslâmcı hareketlerin deneyimlerinden geçmişin derslerini çıkararak siyasi bir beceri ortaya koydu. HAMAS, çatışmalarını yetkin şekilde yönetecek kapsamlı bir vizyona sahip olmaksızın hâkim rejimlerle tekrarlanan çatışmalar karşısında kendi kazanımlarının veya halk tabanlarının çoğunu kaybeden diğer hareketlerin hatalarından istifade etti. 

 

umran Dergisi-Sayı: 367 | Mart 2025 | sh-24-25 (www.arabi21.com,10 Şubat 2025). Tercüme edilmiştir…

(*) Mısırlı siyasetçi,

YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!