Islam’in yasanmaya çalisildigi, Müslüman olan insanlarin dinlerini yasama gayretiyle ugrastigi topraklarda yerine göre abinin, liderin, seyhin, ablanin, asiretin ismiyle hareketler olusturulmustur, olusmustur ve de olusturulacaktir. Bu hareketler degisik Islami isimlerle anilsalar bile yinede müsemma olduklari sahsin, grubun, kitabevinin, çayocaginin, semtin ve çevrenin ismiyle anilmislardir. Adi Islam Ülkeleri fakat kendileri bilmem kaçinci eyalet olan ülkelerde; bir çok örnek var oldugu gibi özellikle Türkiye’miz de bu tür adlandirmalar özellikle dikkat çekicidir.
Eski tabirle söyleyeyim “Halki Müslüman olan ülkeler” de olusturulan bütün hareketler küçügünden büyügüne kadar içindeki ve disindaki çogu kisi tarafindan degerlendirilmistir. Bu degerlendirilmeler çogu kez istihbarat odaklarina ve de egemen güçlere bilgi aktarmak maksadiyla görevlendirmeler sonucu yapilmistir.Mesela Graham FULLER in Siyasal Islamin gelecegi kitabi gibi..Bunun yaninda Fuad Zekeriya nin Çagdas Islamci Harekette Hakikat ve Hayal kitabi da dikkate degerdir. Çogu kez de yine ayni hataya düsmemek amaciyla degerlendirmeler yapilmistir. Yahya Konuk un Cihadin Mahrem Hikayesi kitabi en güncelidir sanirim.(1) Bunun yanin da guruplari güya tanitmak adina tezyif ve suçlamak babinda ayrilan bazi insanlarin konusma ve ifsaatlari da dikkat çekici olmustur.Türkiye’de bunlarin bir çok örnegi vardir..Ayni hataya düsmek istemeyen bazi hareket mensuplari, ayrildiklarinda bir manifesto bir deklarasyonla bazi izahlara kalkismislardir. Maksat kendilerinden sonrakiler uyansinlar diye, ama bu davranis hep bir tufana yol açmistir. Bunun örnekleri Misirda, Suriye’de, Iran’da, Afganistan’da çoktur.Bölük pörçük ve bir türlü iflah olmayip kardes kaninda bogulan birçok hareket bilirsiniz. Türkiye’de ise …. hissssttt… Yemyesil Seriat Bembeyaz Demokrasi…Yazari Mehmet metiner…
Meselenin özü su bütün bu kitap ve degerlendirmelerde görebildigim sudur ki; hangi hareket olursa olsun ve de ne kadar büyük olursa olsun “ben merkezci” bir tutumla benim olsun küçük olsun devrini kapatmamissa..Böyle yapmadigina yiginlarca delil getirse de kendi liderlerinin, kendi yandaslarinin tasvibinden geçmeyen bir seyi kolay kolay kabul etmemis, katkida bulunmamislardir. Kisiler veya gruplar “Kardeslik Çagri’lariyla” bogazlarini yirtarlarken; Maskeli balo misali diger kisi ve guruplara en acimasiz sekilde tavirlarini koyup boykot uygulamislardir. Karsilasan iki Müslüman kisi birbirlerinin yüzlerini görmemek için baslarini saga ve sola çevirdiklerin de gördükleri gayri Islami melanet dolu çevrenin hangi sahnesi bir Müslüman’in velev ki günahkar simasindan daha hayirli olabilir. Fuhsiyat mi ? Putlar mi ? Faiz yuvalari mi? söyleyin hangi sahne ?…
Çünkü kendi nefsin için istedigini kardesin içinde istemenin temeli olan cem olmak, yani cemaat olmak anlayisinin yerine liderin, abinin, ablanin, iki dudagi arasinda çikan bir çift sözün tesiriyle yön bulan bir kuru teskilatçilik “Benim Islamim” anlayisini ortaya çikarmistir. Evet, evet kimse kusura bakmasin harfi harfine böyle. Benim Kuran’im, benim Peygamberim, benim Islam’im,benim cennetim. Bütün bunlar için benim “Emir-el müminimim, benim ehli vel akdim, benim suram, benim dernegim veya vakfim , benim cemaatim, benim camim, benim mescidim, yani bizim …yani bizim… Bilmem anlatabildim mi?
Benim olsun küçük olsun demistik ya hasa ve sümme; böyle olmayan gruplari ve hareketleri bundan tenzih ederiz. Bizimkisi bir hayal, yani bilim kurgu. Çünkü dünyanin hiçbir yerinde ve hiçbir Islami hareketinde ayak oyunlari yasanmadi (!), yasanmazda (!). Onun için hiç kimse davet yolundan dökülmez. Müslüman olmak neyi gerektiriyorsa o yapilir. Gelismeliyiz, büyümeliyiz ve ilerlemeliyiz derken geride gelenler bizim omuzlarimiza basmali… o… onun, o… onun ve bu bayrak en yüksege dikilmeli derken kimse omuzlarimiza basmadi… Basmadi kardesim… Çünkü bastirmaya da niyetimiz yok…
Simdi modern zamanlarda kisin yazlik sebze meyvelerinin hepsini bulmak mümkün….Çünkü uygun iklim kosullarinin saglandigi SERA’lar var. Ama ya tadi, ya faydasi. Evet sera mali demek, seklen yazlik olan lezzeti ve tadi natürele göre aranilan demektir. Hormonlu da denilir. Sera mali dogal olana nazaran rengi, sekli, olusumu, durusu itibariyle aslini aratmiyor belki, daha fiyakali, ama tadi, lezzeti, faydasi, itibariyle de hep asli aranan bir maldir.
Iste böyle modern zamanlarda Islami seralarda yetisen bizim gençlerimiz bizim âlimlerimiz oldular.Ama yine yerleri odanin en dip köseleriydi. Yine onlar çayimizi dagitiyorlardi, yine onlar ne kadar Arapça bilseler de, her ne kadar ezher-i bitirmislerse de biz biliyorduk, biz tecrübeliydik, yani omuzlarimiza basarak yükselmek mümkün degildi. Olamazda, olamazdi da, ama basimizin üstünde yerleri vardir. Peki, hangi bas. O bas nerede?
Sen yine ne saçmaliyorsun… Ne serasi… Islami serada nerde çikti… Evet dostlar gerçekler hep acimi olur acaba? Bu topraklarda yetisen bir Mevdudi, yetisen bir Seyyid Kutub, yetisen bir Nedvi, yetisen bir Zeynep Gazali …saymakla bitmez bir deger ifade edecek kimlik gösterin?... Evet benim abim senin agabeyini döver cinsinden sayabilirsin kimse bir sey diyemez çünkü kargadan baska kus tanimadik desem yanlis olur belki deve kusunu da biliyoruz..Varsa bile böyle bir deger ne kadar bigane kaldigimizi bilmeyenimiz yok. Olusacak degerlerimize sahip çikmadigimiz gibi posasini belki çikardik.Bize göre bir aydin…Bize göre bir alim…Bize göre bir yayin…Bize göre bir kitab…Bize göre bir dernek yada vakif…E sicakligi günese ragmen senin tarafindan belirlenip verilen…Topragi,suyu,havasi ne gerekiyorsa senin tarafindan belirlenen yani bizcesi olan bir ortamda hormonlu ne yetisir acaba.? Tabi bizim serada büyüyen hormonlasmis bir malzemenin bize ne faydasi olacaktir renk, sekil ve tipten baska. Yani Islami seralarda yetisen bizim âlimlerimizin bize faydasi olmadi, olmazdi da. Kiymetlerine binaen tarihin çöplügüne atilamadilar ama bulunduklari müzayede salonlarinda da alici bulamiyorlar…
Öykünmeci bir zihniyetle özelliklede sartlarimiza ve mekanimiza ne kadar uyuyoruna bakmadan tercüme fikirlere binaen bir araya geldik. Cemaatler, cemiyetler, guruplar, hizipler. Eee bizim mekanimiz, bizim cay ocagimiz, bizim kitapevimiz, bizim camimiz, bizim mahallemiz, bizim ilçemiz, bizim ilimiz, bizim abimiz, bizim hafizimiz, ve de bizim alimimiz. Dogru ya bizim Islamimizi en iyi ortaya koymak için “bizim âlimimiz olmak” yani Arapça bilen fikih yada tefsir egitimi almis, hareket terbiyesiyle yetismis “bizim alimlerimiz” Kizmayin ama kelimenin. tam manasiyla böyle. Her gurup ve her hizip bünyesinde birilerini bu is için rezerv etti. Hem de saban filmindeki …haydi sefer ogullari mantigiyla, tabi telli ogullari durur mu?...Yani bizim alim için aday adaylari, gerektiginde medreselere, gerekirse yurt disina gerekse bilmem nerelere bizim insanlar gönderilip alim edildi. Sonra, sonrasi belli “Bizim Islam” yani Islami seracilik. Eskiler bilir, kisin domates biber v.s bulunmazdi….Hele hastaya karpuz bulmak en zor islerdendi. Ama seralar çikti. Köroglu’nun dedigi gibi mertlik bozuldu. Bu Islami seralarin yüzünden de bizim kardesligimiz bozuldu… Rüzgarimiz gitti… Hillet olmasi gereken meslegimiz zillete döndü…Vesselam…
1.Bülent TOKGÖZ-Gençligimi Sahitlige Çagiriyorum-ARK Kitaplari-2016-Yeni not
Bu Yazi 05.05.2007 Tarihinde haftalik “Açik Sayfa” dergisinde yayinlanmistir.
Duygu Turan Tunç