Malatya’m Geçmişten Geleceğe Yürürken
Yerimin sınırlı olduğunu 3 günlük süre içinde, 2 sayfalık bir yazı ile şehrim Malatya’mın yeniden kurulma sürecine ilişkin görüşlerimi, Büyükşehir Belediye Başkanı Kent Konseyi Genel Sekreteri Abdulkadir Artan kardeşimiz söyleyince, bu yazıyı kalem alıp mail adresine gönderdim. Yalnız yazımı Sayın Abdulkadir Artan kardeşimize göndermekle kalamazdım. Bunu köşe yazılarımın yazıldığı Malatya Söz gazetesine ve Facebook blokuma da not düşmeye karar verdim. Yazdığım yazıma ilişkin her türlü eleştiri ve görüşlere açık olduğumu, okurlarımın gönderdikleri eleştiri ve görüşlerinin beni daha da çok aydınlatacağına ve bana Malatya’m hakkında yeni ufuklar açacağını da ayrıca belirtmek istiyorum.
Havasını Soluduğumuz, Kana kana suyunu içtiğimiz, toprağına birlikte bastığımız, caddelerinde omuz omuza yürüdüğümüz güzelim Malatya’mda, 24 Haziran 1938 yılında pergelimi Malatya’mın merkez noktasını Yeni Camiye (Teze Cami) kondurup, 800 metrelik bir çap çizdiğim de Teze Camimin batı noktasında çemberin içine düşen İsmetiye Mahallesi şerbetçi sokağı 17. Nolu evde doğdum. Ve ölüm tarihimi 1980’li yılların ortasında, 24 Eylül 2024 olarak düştüğüm notu, 2018 yılında yayınladığım iki ciltlik köşe yazılarımdan oluşan kitabın ön sözüne yapıştırdım.
Yukarıda yazdığım iki paragrafın içine baktığımız zaman her ne kadar kişisel gözükse de, kısa bir yaşam sürem içerisinde Malatya şehrimin yaşanmışlığım süreci içerisindeki tarihselliğine baktığımı söylemek istediğimi göreceksiniz.
Öyleyse hemen şunu söyleyebilirim ki bir şehri anlamanın yolu, o kentin tarihsel gelişimini anlamaktan geçtiğini ayrıca söylemek isterim. Neden mi?
şehrim Malatya’mız için ’yeni bir Form, yeni bir biçim’ kazandırmak, yeni bir ’temel atmayı’ düşünüyorsak, öncelikle şehrimizin tarihsel doğasını anlamamız gerektiğini düşünüyorum. şehrimizin içinden geçtiği uzun tarihsel evreleri analiz etmeden geleceğe doğru cesurca bir adım atmamızın mümkün olamayacağını görmüyorum.
Tarih; zaman içinde attığımız adımlarda, yola döşediğimiz taşların, hangisinin yerli yerine oturup oturmadığını bizlere değilse, hele hele benim gibi yaşını başını almış bir Asıma Demirkök’e göstermese de, torunlarımıza gösterecektir.
Küresel ölçekte kentlerin tarihine baktığımızda, özellikle de batı dediğimiz ve ‘çağdaş uygarlık’ diye diye, dilimize pelesenk ettiğimiz kentlerin zaman ve mekân içerisinde hem adlarıyla hem de soyut ve somut anlamlarıyla dönemlere göre değişiklik gösterdiğini görmekteyiz. Özellikle ulaştırma, haberleşme ve teknolojilerdeki gelişmeler ile farklılaştığı ortadadır. Ancak bu farklılaşma sanayi devrimini takip eden bilişim çağını başlangıcı kabul edebileceğimiz 21. yüzyılda, yıllardır evrilerek gelen insan ölçeğindeki kentlerden çok farklı bir biçimde gerçekleştiğini, ‘akıllı kentlerin, akıllı evlerin’ ortaya çıktığı ortaya döküldüğü bir zaman diliminde, Malatya’ma her yönüyle yeni bir çehre, yeni bir yüz, yeni bir vizyon kazandıracaksak, ona göre; İnönü Üniversitesi ki donanımlarıyla Sosyoloji Bölümü Hocalarımızın rehberliğinde, Malatya Valiliğimiz, Büyükşehir Belediye Başkanlığımız, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatkarlar Odası, Mimar Mühendisler Odası, Baro, Malatyalı kanaat önderlerinden, her kurumun kendi içerisinden seçtiği temsilcilerden oluşan ‘Büyükşehir Malatya Kent Kurultayı’toplanması öncelikli önerimdir.
21. Yüzyıl çok faklı kent yapılarını ortaya çıkarıyorsa, daha işin başında iken, yaşadığımız bu büyük deprem felaketinin kentimize getirdiği yıkımın yaralarını sarmak ve yeni bir ‘şEHRİMİZİ’ kurmak için, geçmişin yaşanmışlığından olabildiğince dersler çıkarmamız gerektiğini ve geçirdiğimiz şehirleşme sürecini kısaca özetlemek istiyorum.
1- Kentleşmeye yüz tuttuğumuz 1924 yılında Hasan Derinkök ile başlayan ilk belediye başkanlığından, ilk şehirleşmeye adımımızı attığımızdan günümüze kadar olan sürece baktığımızda; Malatya hemşerileri olarak şehrimizin yerleşim yerinin seçimine bizler karar vermediğimiz gibi, 1930 yılından başlayarak şehrimizin çehresini ve gelişimine yön verecek;
-Devlet Demiryolu Güzergâhı, işletme binaları, lojmanlarından başlayarak;
-Hükümet Binamızın, Vali Konağımızın, Belediye Başkanlığı Binamızın;
-Yine (1936-1938) arası Mensucat Fabrikamızın yeri ve Sıtmapınarı’ndan başlayarak İstasyon Caddesi boyunca, İstasyon Virajına kadar olan Fabrika binamız yerleşkeleri, (sinema ve yüzme havuzu) ile yine yerleşkenin karşısında güneyinde Stmabınarı’ndan başlayarak, İstasyon Virajına kadar olan (Vazife Evleri) adıyla Fabrika müdür ve bürokratları ile işçi evlerine ayrılan yerler.
-Yine (1937-1939) arasından Sıtmapınarı bölgesinde İstasyon caddesi üzerinde kurulan, Tekel Tütün Fabrikası yerleşkesini ve bürokratların lojmanları.
-Yine 1936 yıllarında Yeşilyurt Yolu üzerinde Meyvecilik İstasyon yerleşkesi idare ve memur lojmanları ve çeşitli meyve fidanlarının yetiştirildiği tarım alanları.
-Yine (1952-1954) arası O güzelim şeker Fabrika yerleşkesi ve bürokratlarına ayrılan yapılar, sinemaları ile her türlü meyvelerin yetiştirilmesine, yine o yıllarda Tecde bölgesinden geçen Derme Kanalından borularla yeraltından geçirilen indirilen sulama suyu tesisleri.
-Yine 1975 yılından başlayarak Malatya-Elâzığ yolunda İnönü Üniversitesi yerleşkesi ve içerisindeki donatılar.
-Yine Battalgazi İlçemiz sınırları içerisinde Turgut Özal Üniversitesi yerleşkesi ve içerisindeki donatılar. -Yine Malatya’mızın merkez ve merkeze yakın yerlere konumlandırılan silahlı kuvvetlerimize ayrılan araziler üzerindei yerleşkelere kurulan komuta kademeleri binaları, askeri barınaklar, mühimmat depoları.
-Yine yapılan onca devletin yaptığı hastaneler ve yerleşkeleri.
-Yine sizlere yıkılarak yerine müştimilatı ile birlikte yapılan Öğretmen Evi binası ki; Mahpushanemizde Kemal Tahir ile Nazım Hikmetin mektuplaştığı, Kemal Tahir’in kitaplarından ve kitaplaştırdığı filmi çekilen Karılar Koğuşundan mı? söz etsem.
-Sayfalarımın içine sığdıramayacağım onlarca yapı kurum ve kuruluşlarının binalarımızdan mı? Yoksa onlarca yıkılan ve ortadan kaldırılan kültür hazinelerimizden mi? Söz etsem. En iyisi sözün bittiği yere geldik diye burada keseyim.
2- Yukarıda sözünü ettiğim ve yılarca çığlık attığım, yıkıntılarına tahammül edemeyerek göz yaşlarımı döktüğüm ve sonra bunları köşe yazılarıma, televizyon söyleşilerime dert ettiğim, yazılarımı ve söyleşilerimi kitaplaştırıp sizlere sunduğum ve de sizlere sorduğum sorunun yanıtını gelin birlikte aramaya koyulalım.
3- Malatya’mızın nice kültür hazinelerimize ve onların yerleşkelerine ne oldu? Onları yıkanlar, yerlerine ne yaptılar? Sevgili hemşerilerim, Değerli Okurlarım. Ne oldu? Niye yıktılar, niçin yıktılar, yerlerine ne yaptılar sorusunu sorup merak edip peşine düşüp hesap sorabildik mi? Niye diye düşündük mü hiç? İşte tam da kentimizin üzerimize çöktüğü ve yeniden inşaasına başlayacağımız bu bu günlerde bu soruları sorup, merak edip merakımızın peşine düşüp arama zamanımızın geldiğini ve geçtiğini söylemek değil haykırmak istiyorum.
4- Önce cevabını ben vereyim. Sonra cevabın neyin içinde olduğunu sizlerle paylaşayım.
5-Sevgili hemşerilerim değerli okurlarım. Biz Malatyalılar olarak yukarıda kuruluşundan bugüne kadar maddeler halinde sıraladığım kurum kuruluşların hiçbirinin yer seçimini, yerleşkelerin içindeki donatıların hiçbirinin içine, Malatya’mızın gerçek kültürünü yansıtan yapıların yapılmasında ne söz ne de karar sahibi olduk. Bu nedenle bu yerlerin yerini seçenler, yerin yerleşkesinin içindeki yapıları ve donatılarını oluşturan ve yapanlar, yaptıkları gibi ’YIKTILAR’. Bir iki somut örnek; Örneklendirelim.
6-Mahpushanemizi yıktılar bize sormadılar, yerine öğretmen evi yaptılar yine bize sormadılar!
7-Sümer Bez Fabrikasını, Tekel Tütün Fabrikasını bütün yapı ve donatıları ile birlikte yıktılar. Biz Malatya’lı hemşerilerimize sordular m? Yerlerine ‘Alışveriş Kondusu’kondurdular yine bize sorma gereğini bile duymadılar! Duydular mı?
8- şeker Fabrikasının yerini ve müştemilatını pare pare edip yerine neler neler kondurmadılar ki! Hastanesinden, yüzme havuzlarına, spor salonlarından, İtfaiye merkezine kadar… Sordular mı?
9-Sordular mı? Değerli okurlarım, sevgili hemşerilerim sizlere soruyorum, bir kez olsun ’Sivil Toplum Kurum ve Kuruluş Temsilcilerimize’ ve onu seçenlere sorup, bilgi alışverişinde bulundular mı?
Sevgili hemşerilerim, değerli okurlarım. Batının 14 ve 15.inci yüzyıllardan başlayarak 17. Ve 18.inci yüzyılda batı modernitesinin oluşturduğu kent oluşumunu, sözün sahipleri olan İnönü Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Hocamız bölüm başkanımız Prof. Dr. Abdullah Korkmaz hocamıza bırakıp, özellikle kendilerinden ‘Büyükşehir Malatya Kent Kurultayımıza’, sosyoloji bölümü hocalarımızla birlikte oluşturacakları ‘şehirleşmenin başlangıcından günümüze ve 21.inci Yüzyıldaki Oluşum Süreci’ ile birlikte ‘Sivil Kurumlarının Oluşumu’ konusunda, ayrıca ‘Malatya’mıza Önerecekler Kentimizin Önümüzdeki Gelişim Sürecine’ilişkin raporlarını, ‘Teknik ve Diğer Kanaat Önderlerinin’ sunacakları raporlarla birlikte ‘kent hafızasına’ bir derinlik katacağını, Malatyamız seçilmiş siyasilerimize ve atanmış büraklatlarımıza yıllar içerisinde uygulayacakları ’Bir Kente Hafızası ve Rehberi’ olacağını umuyor ve bekliyorum.
Sonuç ve özet olarak; Malatya’mızın hemşerileri olarak şehrimizin kent oluşumuna yavaş yavaş adımını attığı 1924 yılından bugüne kadar, şehrimiz yerleşkesinin oluşumunu ve donatılarının adım adım hayata geçirilişine, bizlerin ’Ortak Akılla’ katılamadığımızı, katmadıklarını, ayrıca Malatya’mızın oluşturlmasındaki her hangi bir aşamasında, ’söz ve karar’ sahibi olmadığımızı ben kendi adıma söylemek ve böyle düşündüğümü belirtmek istiyorum.
Malatya şehrimiz yerleşkesinin yerinin ve kuruluş aşamasından bugüne kadar ki yine yapılan yapıların donatıların yerleşkesinin yerinin seçiminden donatıların müştemilatına kadar söz ve karar sahibi son tahilide ‘Devletin’ kurduğunu görüyoruz. Bu nedenle Malatya’mızda ’Sivil Kurum’ diye adlandırdığımız ’Meslek, Ticaret, Oda, Sendika Kuruluşlarımızın’ hiçbir zaman ‘SİVİLLEşEMEDİĞİNİ!’ Bu kuruluş ve kuruluşların kuruluş aşamasında ’DEVLET’ tarafından kurulduğunu, devletin sürekli ’denetim ve gözetimi’ altında olduklarından, her olay ve olguda ’bağırışıp çağrışmalarına’ rağmen Malatyamızda hiçbir zaman söz ve karar sahibi olamamışlardır. Bu anlamda Malatya’mızın hiçbir zaman ’MODERN’ anlamda bir ‘şEHİR!’, bir ‘KENT! ‘Olmadığını, ‘Kral Çıplak’ diye söylemek istiyorum.
Malatya’mızın bu yıkılş sürecini bir anlamda yeniden ’YERLEşKESİNİN YERİNİN SEÇİMİNDEN’ tutunda kuruluşunun her aşamasında oluşacak kurum ve kuruluşlarının yer seçiminden donatılarının oluşumuna kadar ’ORTAK AKILLA’ alınacak oluşturulacak ’BÜYÜKşEHİR MALATAYA KENT KURULTAYININ’ kararlarının katılımına, bundan sonra oluşacak oluşumlarının yatırımlarında Malatya’lı hemşerilerimin ve değerli okurlarımın ’SÖZ ve KARAR’ sahibi olmanızı ne olursunuz, ne olusunuz katılmanızı bekliyor umud ediyorum.
Öncelikle şehrim Malatya’mızın geçmişten geleceğe hemşerilerimizle birlikte güzel günlere yürümemize ‘Büyükşehir Malatya Kent Kurultayının’ hayırlara vesile olması dileklerimle, herkese sevgilerimi, saygılarımı ve muhabbetlerimi en yakın zamanda görüşmek üzere iletiyorum.
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakış açısını yansıtmayabilir.