Epistemik Siddetin Retorigi

Her asrin zihin yapisi kendi evvelininden gelenine ek yaparak yada yap boz seklinde deneme ile bir imar ve islah içerisinde oldu...
Epistemik Siddetin Retorigi
Hasan DÜNDAR
Hasan DÜNDAR
Eklenme Tarihi : 11.03.2021
Okunma Sayısı : 2274

Her asrin zihin yapisi kendi evvelininden gelenine ek yaparak yada yap boz seklinde deneme ile bir imar ve islah içerisinde oldu. Dini inanisa göre melekler insanin yaratilisina “..fesat çikaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksin.” diye çekingenliklerini belirtirlerken; Yeryüzünde yasamin ilk diliminde, Kuran’in ifadesi ile Adem’in iki oglundan biri digerini (Kabil kardesi Habil’i) öldürdügünden beri yine, her asrin zihin yapisi kendi siddet türünü olusturup  ontolojik olarak” çagdas siddeti insa etme” mecburiyetinde(!) yada paradoksal durumda kaldilar.              

Bu makalenin amaci ne bir uygarlik tarihi nede bir peygamberler tarihi anlatmaktir.Total olarak olmasada, köken olarak hinç, nefret, garez, kiskançlik, kibir, kötü niyet, kendini üstün görmek, müstagnilik, haset, iktidarsizlik, haz, istek v.b insanda (gerek dogustan gereksede sonra kazanilanilarak) bulunan özelliklerin (hasletlerin) disa vurumu olan siddetin yada siddet türünün ontolojik olarak bir nevi serüvenine göz atarken günümüzde “epistemik siddete” evrilmesinin retoriginin tesbitini yapmaktir. .           

Felsefeye ait bir deyim olarak, Epistemoloji, kelime anlami bilgi anlamina gelen Yunanca episteme deyimiyle, bilim anlaminda da kullanilan Yunanca logos deyiminin birlesimidir ve dilimizdeki tam karsiligi bilgi kuramidir (1). Epistemoloji; “felsefenin, bilissel süreçlerin olusumlarindan ziyade, bilgiyi genel olarak ele alan, bilgiyle ilgili problemleri arastiran, bilginin kaynagini, dogasini, dogrulugunu, sinirlarini inceleyen bir dali”(2 ) olarak tanimlanmaktadir. O halde epistemoloji, bilgi ile ilgili olmak demektir. Bilgi ile ilgili sorunlarla ugrasmak, bilginin özünü, dogasini, sinirlarini arastirmak, epistemolojinin “ana” amacini olusturmaktadir. Allah “Epistemik Cemaat” kitabinin yazarina rahmet eylesin(3) Bir bilim sosyolojisi denemesine diye basladigi yapiya bir tugla ile de olsa katki vermek istedik.Çünkü “Isik neredeyse,gölge de oradadir, söyleminden; Gölge her ne kadar GERÇEK benim dese de ontolojik olarak ömrü isigin yansimasinin kesilmesine kadardir.Isik bitti mi,gölgede biter.Gölgenin aslinda gerçek benim iddiasi da biter.Her çagin isigi farkli ise acaba gölgesi de farkli olmazmi? Her dönemin aydinlanmasi farklilik arzediyorsa,asil benim diyen yalancilarin sözü hangi yatsida biter acaba? Ve her devirde yatsi vakti varmadir acaba?              

Su günlerde pandemi diyerek ortak bir dil olarak adlandirdigimiz “salgin ve bulasici” hastalik covit-19 denilen illetin sahsim olarak iddia tesbitim sudurki “hala ne oldugu,tesbiti,teshisi ve tedavisi tam tamina dogru diyebilecegimiz sekilde yapilamamistir...”(4). Komplo teorilerine siginma gibi bir niyetim olmasada Çin, Wuhan, Labaratuvar, ABD, virüs ve Asi kelimeleri epeyce bir süre hem dünyayi hemde dünya içerisinde yasamlarini sürdüren insanlari hatiri sayilir sekilde mesgul edecektir.Çünkü siddet bu asir ve bu zihin yapisina göre yeni bir versiyona geçmektedir.Belki simdilik bir BIOTERÖRIZM’den bahsedilmez ama ilerleyen sahnelerde ve günün sonunda modernitenin ruhsuz tekamülü olan postmodernizmin insanligi getirip reva gördügü zulüme herkes sahitlik edecektir.         

“Nefes alamiyorum,“ haykirisi “beyaz adamin ideolojisinin” bir sonucudur. Dünyanin en gelismis en modern ülkesinde medeniyetin(!) ve modernitenin zirvesinde iken 25 mayis 2021 de ABD polis siddetine en ilkel e en vahsi sekliyle maruz kalan siyahi George Floyd’un son seslenisidir.Dünyanin Ilk siddet belki “el” ile sonuçlandirildi ve dinseldi. Seytani fisildamalarin mücessem eseri irkçilik kendi dinsel ibadeti (yanlis Hak anlayisi) için bir insanin ölümüne sebep oluyordu.Zaman degismisti, ele alinan çesidi ne olursa olsun SILAH artik SIRINGA halini almis vede zihinsel olarak ALGI ve ALGI YÖNETMEK artik bir siddet sekli ise PRADIGMA olusturmak ta “epistemik siddetin döl yatagidir”. Bilisimde 3G tiplemesi gibi,  modernizmin ruhunu bile kavrayamayan insanimiza 5.0  gibi postmoderniteden bahisle “dünyanin insansizlastirilmasi”üzerine olan teoriler uygulanmaya konulmus ve yürürlükteki bu uygulamalarin uluslararasi küresel sorunlarinin çözümü için tebligler yayinlanmaktadir. Bir dönem ülkemizde  meshur olan “KASET” olaylari, siddetin zamani itibariyle farkli bir seklini ve tanimini degistirirken; aslinda bu bir “epistemik siddet “ ise, küresel olarak yayginlasan zamani itibari ile Lut’i lik olarak bilinen ve çagdas isimlendirmesininde kisaca “LGBT” olarak bilinen davranis biçimide bir “epistemik siddet” uygulamasidir. Daha dogrusu postmodernizmin bir sonucudur. (5) Çünkü insan üremesini engellemek amacina katki veren ve insanin temel davranis türleri olan tabi haz ve isteklerini yanlis kanalize ederek dünyanin insansizlastirilmasi projesine katki verilmektedir. Ülkemiz dahil bugün yürürlükteki “Istanbul sözlesmesinin farkli bir siddet ürettigi” açik seçik ortaya çikmistir.(6) Üzerinde durulmasi gereken husus (kanaatimce) “siddetin” önlenmesi amacina matuf olarak ihdas edildigi söylenen bir metnin bizzat kendisinin tasidigi “epistemik siddet” potansiyelidir. Sonuçlari itibariyle daha sarsici ve kalici izler birakan epistemik siddet, fiziksel siddette oldugu gibi hemen fark edilebilen bir özellige sahip degildir. Daha çok dil ve kavramlar araciligiyla ve/veya tasavvur ve yorum üzerinden belirleyici olmustur.                

Mesela “Modernite öncesi zamanlarda siddet her yerde hazir ve nazirdir. Gündelik hayatin bir parçasidir ve alenidir. Toplumsal pratigin ve iletisimin önemli bir parçasidir, hatta onun için yalniz fiilen uygulanmakta kalmaz seyirlik hale getirilir. Hükümdar iktidarini öldürme fiili üzerinden kan dökmek vasitasiyla ilan eder. Kamusal alan, orada sahnelenen kanli seyirlikler, iktidarini, hasmetini kurgulamak içindir. Siddet ve siddetin tiyatral sahnelenisi burada iktidarin ve hegemonyanin önemli bir aracidir.”(7) Modernitede ise “siddet yalniz siyaset sahnesinde degil, hemen tüm toplumsal düzlemlerde giderek mesruiyetini kaybeder.Siddetin her türlü gösteri mekani da kapanir.Infazlar artik genel kamuoyunun giremedigi özel mekanlarda yapilir.” ....”Egemenlik toplumunu simgeleyen kanli siddet sahnesi her türlü kamusal ilgiye kapali, kansiz bir gaz odasina kaymistir artik. Siddet kendini grurla sahnelemek yerine utançla gizlemektedir.Hala vardir ve uygulanmaktadir ama kamusal alanda gösterilmez...(8)                

Dünya savaslarinin basit zannedilen sebepleri geri tarafta hakli haksiz ansiklopedik bir bilgi yiginini beraber tasir ama Hirosima ve Nagazaki katliamlari(1941)  moderin silahlar ile adeta modernizmin bitisinide ilan ediyordu. Yada Halepçe katliami ve soykirimi “geç modernite olarak”adlandirilan yine modern ama daha vahsi silahlar ile üretilen siddetin insan üzerindeki etkileri itibari ile farkli bir retorige sahiptir.”Kisacasi modernite ve modernizim birbirinden farklidirlar.” Birisi düsünce digeri ideolojidir. Bu farklilik çerçevesinde modernitenin mensei ve  ruhu anlasilmadan; süreci, sürece bagli kavramlastirmayi isimlendirmemiz ve amlandirmamiz sürekli yanlislara yar olacaktir. Çünkü batililar proje, fikir ve düsüncelerden olaylara ve sonuçlandirmaya giderken, biz dogulular olaylardan sonra neden niçin nasillar ile fikir ve düsünceler olusturuyoruz.Bakiniz her meydana gelen olaydan sonra gidip batililarin yazdigi bilmem hangi kitabin hangi sayfasinda bilmem kaç yil önce yazildigini bulup yine  agiz dolusu küfür ve hakaretler ile tartisiyoruz...Bu daha önce radikal dönemlerimizde yaptigimiz ve hala yapmaya devam ettigimiz Kuran’i Kerim’i bir fizik kimya kitabi yaparak hayatin disina itmemize benziyor. Bilmeliyiz ki ,Artik yeni sömürü projelerinin Emperyal Pradigmalarinin eseri olan siddet tezahürleri epistemik siddetin retoriginin postmodernizm ile belirgenlesecegini isaret etmektedir.                

Felsefecilerin çag açan yada çag kapatan olaylar gibi, modernizm  öncesi, modernizim ve postmodernizm dönemlerini keskin sekilde birbirinden ayirt etmek mümkün görünmüyor.Hatta kitalar cografyasi ve ülkeler bazinda sert kirilmalardan ziyade “AKISKAN ve  GEÇISKEN” bir durum sözkonusu iken;Afganistan Hindukus daglarinin bir magara kovugunda, dünyanin öbür ucunda, yine dünyanin tek patronu bir ülkenin simgesel binalarina,ayri havaalanlarindan kalkan uçaklarin ayni saatlere denk gelecek sekilde kalkarak adeta KIYAMET BENZERI bir vurus ve imha gerçeklestirmesi kimin modern kimin ilkel sorusunu bosta birakmaktadir.   

Bu noktada J.Derida’ya kulak verirsek :“Teröristler” olarak adlandirilan kimseler, bu baglamda “ötekiler”, “Batililar” olarak bizlerin hiç anlayamayacagi mutlak ötekiler degiller. Onlarin, uzun süre çesitli Batili yollardan, Batili bir dünyanin kendisi tarafindan toplandigini, egitildigini hatta silahlandirildigini unutmamaliyiz, ki hem eski hem de güncel tarihiyle “terörizm” sözcügünü, tekniklerini ve politikasini bati dünyasi icat etmistir. (J. D) Bu baglamda kendimizi baska kültürler karsisinda normatif olarak nasil tanimladigimiz da önemli. Bati kendi imajini bu sekilde yenilerken, uygarlastirici bir güç olarak algilanmak için politikalarini nasil degistirmesi gerektigini de ögrenebilir. Sinir tanimayan kapitalizmi siyasi anlamda frenlemeden dünya toplumunda yasanan korkunç katmanlasmaya çare bulmak olanaksiz.  (9) “11 eylül su son savasin daha iyi günleri idi...Her sey hala görünür ve kocaman devasa olanin düzenindeydi, o ne boyut, o ne yücelik, daha kötüsü de var... Her türden nano-teknoloji çok daha güçlü görünmez denetlenemez ve her yeri sessizce sizma yetenegine sahiptir. Mikroplarin ve bakterilerin mikrolojik rakipleri onlar.Ancak bilinçdisimiz bunun zaten farkinda. Bunu zaten biliyor, korkutucu olan da bu... “Bu noktada terörizmden söz etmede israr edilse bile bu adlandirma artik yeni bir kavrami ve yeni ayirimlari içerir”. (10) Mesela lokal kiyamet benzeri bir 11 eylül saldirisi,binalarin yanarak çökmesi ve bu arbede de uçaklardan birisinin içinde olan “ Teröristlerden Muhammed Atta'nin 18 Mayis 2000'de aldigi ABD vizeli pasaportu yine teröristlerden Ziyad Cerrah'in bir kismi yanmis olarak bulunan, ABD vizeli pasaportunun 24 saat geçmeden bulunmasi (11) bize siddetin yeni retoriginin ufuk çizgisini göstermek noktasinda hayli yardimci olmaktadir.                 

Hayallestirme ve sanallastirma ile “heryerdelik” açikça heryerde hazir ve nazir olmak diye gerçeklesen bugünümüzün DIJITAL DÜNYASI artik siddetin yeni bir isimlendirme ile tür ve evre degistirecegini göstermektedir. “Dünyada negatif yoktur artik; baska deyisle öteki, Ayninin lehine tamamen tasfiye edilmistir. Fotograf görüntüsü ya da sinema görüntüsü hala negatife (veya yansiticiyla) geçer, oysa dijital ve sentetik olan televizyon görüntüsü ve video görüntüsü, negatifsiz... ya da göndermesiz  görüntülerdir.Sanal’dirlar, sanal, her türlü negatiflige son verir...Bu yüzden bir gerçegi ya da bir hayale göndermesiz kendi kendilerine doguran görüntülerin bulasici salginnin kendisi de sanal bir biçimde sinirsizdir ve bu sinirsiz dogurganlik felaket olrak bilgi’yi üretir.(12) Iste bu üretilen bilgi çerçevesinde dünya yeniden tanimlaniyor,yeniden kurgulanan bu dünyada yeni bir dil ile tarifler yapiliyor,ideolijiklestirmeler evrilirken “isigimiz ve gölgemiz” nereden ve nasildir ? Bu degisimde cevabimiz ve sözümüz nasil olmalidir.

Sanal mi ? Gerçek mi?

Not :Retorik bu makalede belagat/söylem olarak özellikle siyasi manada    kullanilacaktir.Benzeri: Taslaman Caner-Terörün ve cihadin Retorigi.kitabi
(1) Hançerlioglu, Orhan, Felsefe Ansiklopedisi, Cilt:2, Remzi Kitabevi, 1976, Istanbul,sh 62
(2) Cevizci, Ahmet, Felsefe Sözlügü, Paradigma Yayinlari, Istanbul, 1999, sh.307
(3) Arslan Hüsamettin.Epistemik Cemaat,Paradigma Yayinlari, 6.baski Istanbul, 2019
(4) Bu satirlarin yazari olarak 42 günün 25 gününü yogunbakimda geçiren ve son alti
aydir Covit-19 hastaliginin vücütta biraktigi tahribatlar ile hala ugrasan birisidir.
(5)  Karsiligi bkz.YouTube ,Ketebe,kitap,Ahmet Dag,Insansiz dünya transhumanizim.
(6) Bakiniz Can Burhanettin ,Umran Dergisi sayi.315 Kasim ve sayi 316 Aralik 2021 sayilarindaki “Kuran’daki siddet kavramlari açisindan Istanbul sözlesmesi” yazilari
(7) (8) Byung-Chul Han,siddetin Topolijisi,sh.16 / sh.17 Metis yay.2016,
(9 ) Jürgen Habermas-Jacques Derida / Terör Günlerinde Felsefe -(J.Derida Röp. ) YKY Cogito 1.baski 2008 istanbul-sh 145-146
(10) a.g.e.sh.130
(11)https://www.indyturk.com/node/69561/dünya/911in-18-yil-dönümü-abdnin-kalbine-yapilan-saldirilar-dünyayi-nasil-degistirdi ulasim 11.03.2021
(12) Shayegan Daryush -Melez bilinç .sh.34 Metis yay.Istanbul 2 baski 2014

 

YORUMLAR
M.Cihad Uluç
15.3.2021 00:13
Selamün aleyküm , Hocam uzun bir yazi idi ama tek seferde okudum , hem güzel bir anlatim hemde dolu bir anlatim. Dolu dan kasit meselelerin çogunlugunu analiz etmis ve problemin kaynagina genis perspektiften bakan bir yazi olmus. Özellikle "her çagin isigina göre gölgesi vardir" cümlesi siddetin retorigini güzel izah bir cümle , bende bu konuda meseleye saglama olarak tersten yaklasir , Her çagin karanligina göre birde Isigi vardir tarzinda yaklasirim belkide karamsar oldugum için meseleye ayni izahati tersten yaparim bilemiyorum . Siddetin geldigi yeni boyutlara deginmeniz çok hos , Eskiden siddet küfr cübbesi giyerdi , artik münafiklik kisvesine girdi , zira eskiden açik ve asikar iken , artik gerçekten sinsi ama daha derin bir boyuta geçti ... algisal yönetimin , Manipülasyon un hayatin her alanina girdigi ve Ayuka çiktigi su dönemde algi yönetiminin de bir siddet oldugunu vurgulamaniz çok güzel idi , Ne yazikki Fikirsel tahakkümü kendi elimizle kurdugumuz bir zaman ve zemindeyiz ... Tabi bunda Kurani Kerimi hayatin disina atmamizin etkisine olan vurgunuz gayet isabetli hocam ... Yaziyi okudugumda genel anlamda zihnimdekileri ve tam zihnimdeki sekli ile gördüm buna sasirdim açikçasi hemde mutlu oldum ... Bende bu günlerde yazinizdan habersiz , Tam bu konular üzerine kitaplar okuyor ve çikarimlar yapiyordum, tevafuk hikmeti barindirir :) ... Kaleminize , Efkariniza saglik ... Hayirli Ömürler .

Deniz Ilbey
13.3.2021 20:52
Sn. Yalçin’in yayimladigi makalede, ?Insanin Cennetten Indirilisi: Hiç Bilenle Bilmeyen Bir Olur Mu?? Basligi altindaki 1 ve 2?de Rab’den gelen vahiy/bilgi ile sinanan 3 varligin sirasiyla melek, iblis ve adem’in vahiy/bilgi ile iliskileri ve kullanim biçimleri konusu anlatilmakta ve 3’ncü makalenin de yakinda yayimlanacagi belirtilmekte. Konu baglaminda isleyecegi 3’ncü makalede, henüz vahi/bilgi ve bu üç adet varligin iliskisini nasil baglanacagi, benim gibi okuyucu için merakla beklenen bir durum iken, Sn. Dündar tarafindan ?Epistemik Siddetin Retorigi? basligi altinda bir makale yayimlandi. Sn. Yalçin’in isledigi konuya asagi yukari benzer bir girisi, Sn.Dündar’in makalesinde de görmek mümkün. Alintinin kaynaginin din oldugu açikça görülmektedir. ?Dini inanisa göre melekler insanin yaratilisina ?..fesat çikaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksin.? Seklindeki bir baslangiçla ?Epistemik Siddetin Retorigi?nin yani bilginin kullanisiyla meydana gelen bilgi siddetine, algida seçicilik yaparak ülkedeki örnekleme yerine, dünyadan örnekler verilerek anlatilmakta. Ayni konuda yayimlanan bir makalenin henüz 3’ncüsü yayimlanmamisken, bir baska makalede ise ?Epistemik Siddetin Retorigi?nin yayimlanmasi sizce normal mi? Bu iki makaleyi okuyan bir okuyucunun ne düsündügü sizler için bir önemi var mi? Defalarca makaleleri okudum ve acaba ben mi yanlis okuyorum? Bir taraftan sonucu nasil baglanacagi merak edilen bir makale ile diger taraftan sonucu ilan edilen bir makale!!!! Ilginç olani ise isminin yazilisi oldukça problemli olan baska bir okuyucu olan Sn.Yalçin, Sn.Dündar’in makalesini çok begendigini belirterek tesekkürlerini arz etmekte!!!!.Her halde en kisa bir özdeyisle söylemek gerekirse ?körler ve sagirlar birbirini agirliyor?. Benim gibi okuyucular ise baska bir beklenti ile bekleye dursun. Sorgulayan bir okuyucunun ne önemi var ki!!!!

Anuzer Yalçin
12.3.2021 00:56

Bilginin degeri üzerine güzel bir yazi.Aklina saglik.

Eyüp Polat
11.3.2021 23:25
facebook sharing buttontwitter sharing buttonwhatsapp sharing buttontelegram sharing buttonsharethis sharing button Yeni, etkili ve büyük bir kurgu ile karsi karsiyayiz. Iyi yasama, dogru yasama gibi degerler yerine; "hayatta kalma" güdümüz tetiklenerek dijital yeni bir dünyaya dogru sürükleniyoruz. Dijital Yeni Dünya’nin motor gücü yapay zeka olacak. Yapay zeka araciligiyla sadece daha otokratik bir insan sonrasi gelecege gitmiyoruz. Ayni zamanda cinsiyetsiz bir topluma dogru da sürükleniyoruz. Yapay zekânin cinsiyeti, yasi, irki, dini, mezhebi, ülkesi yok. Yasin, tecrübenin, ahlakin, gelenegin, birikimin, dinin, mezhebin ve ülkenin önemli olmadigi yeni bir dünyaya gidiyoruz. Egitim sistemimiz, eglenme seklimiz, tüketim aliskanliklarimiz, degerlerimiz, inançlarimiz ve yasam tarzimiz dahil olmak üzere her seyimiz degisiyor. Bu degisimin neden olacagi gelecek göz ardi edildiginde konusmanin anlami ve degeri yok. Korkularimiz, küresel elitlerin en güçlü araci. Virüs nedeniyle ailemizi, akrabalarimizi ve arkadaslarimizi tehdit olarak görüyoruz. Insanin insani tehlike olarak algiladigi bir dünyaya götürülüyoruz. Transhümanizm olarak ifade edilen insan sonrasi dünya, insana ve varliga yönelik epistemolojik ve ontolojik bir köklü degisimlere isaret ediyor. Bu degisimleri yorumlayacak bir perspektife ulasmaliyiz. 2021 yili Davos toplantisinin ana gündemi "Büyük Sifirlama-Great Reset" olacak.[i] Yeryüzünün lanetlileri kapitalizmin ve liberalizmin sonunu ilan ediyor. Dünya Ekonomik Forumunun Baskani Klaus Schwab ve B. Gates, Covid-19 sonrasi dünyada eski düzene dönmek imkansiz diyor.[ii] Bu yöndeki çalismalar hizla ilerliyor. Davos ve Gates ortakliginda 18 Ekim 2019’da düzenlenen Event 201 tatbikati koronavirüs pandemisini ve olacaklari adeta önceden haber veriyor.[iii] Küresel COVAX asi çalismalarini yürüten, Gates tarafindan desteklenen GAVI Birliginin düzenledigi Küresel Asi Zirvesinde Cumhurbaskani Erdogan, salgin sonrasi olusacak dünyada GAVI ve diger küresel paydaslarla ortak hareket etmeye hazir oldugumuzu ifade etti.[iv] Herkes bir sekilde bu yeni dünyaya hazirlik yapiyor. Virüs ve pandemi süreci ile ilgili bazi sorular sormak gerekiyor. Virüsü birileri üretti ise o zaman üretenler birtakim amaçlar tasiyorlar. Bu amaçlar nelerdir? Virüsü üretenlerin ya da firsata çevirenlerin bize anti-virüs olarak önerdigi; maske, asi, çip, dijital para, 5G, dijital sistemler ve yeni degerler sistemi nasil bir gelecegi öngörüyor? Tüm hayatimizin saglikçi bürokrat ve teknokrat elitler eliyle organize edilmesinin neden olacagi sorunlar neler olabilir? Pandemi sürecinde alinan tüm önlemlerin neden oldugu ekonomik, medikal ve psikolojik sonuçlarla/sorunlarla ilgili küresel-yerel çapta arastirmalar neden yapilmiyor? Yeni a-normal sürecin neden oldugu/olacagi kisilik ve karakter özellikleri neler olabilir? Güven, huzur, öfke, kaygi duygulari açisindan çocuklari ve gençligi nasil bir gelecek bekliyor? Bu kadar çok kisi, çok iyi korunmasina ragmen neden Korona virüs hastaligina yakalaniyor? Maske koruyucu ise mesafeye, mesafe koruyucu ise maskeye neden ihtiyaç var? Maske kullaniminin neden oldugu zararlar var midir? Varsa nelerdir? Hastaliga yakalananlarin büyük çogunlugu iyilestigi halde, neden ölümler ve nadir görülen trajik hikâyeler ön plana çikiyor? Hastaneye gitmeyen/test yaptirmayan ama hastaliga yakalanip atlatan binlerce kisi hastaligi nasil atlatti? Pandemi nedeniyle "temel özgürlüklerin" yasaklanmasi/kisitlanmasinin hukuki bir dayanagi var midir? Bu uygulama dogru mudur? Koronavirüs ilaçlarinin ve tedavilerinin neden oldugu zararlar var midir? Bu konuda bilimsel arastirmalar yapilmis midir? Pandemi sürecine ve alinan tedbirlere itiraz eden bilim adami, düsünür ve vatandaslarin hepsi komplocu, hain ve geri zekâli midir? Pandemi sürecini DSÖ yürütüyor. DSÖ'nü finanse eden; Rockefeller, Rothshild, Gates ve BM gibi kisi ve kurumlarin insanligin faydasina çalisma ihtimali var midir? DSÖ’ne nasil güvenecegiz? Ilk basta saglikli kisilerin maske takmasina gerek yok diyen[v] DSÖ yetkilileri sonradan ne oldu da fikir degistirdi? Ayni DSÖ, içinde Türkiye’nin de oldugu onlarca ülkede aylardir kullanilan Remdesivir ilacini askiya aldi.[vi] Hidroksiklorokin de önce çok tavsiye ediliyordu. Sonradan testleri ve kullanimi birçok yerde durduruldu.[vii] Bir baska örnek Favipiravir ilaci. Bu ilaç; havyan ve insan denekler üzerine deneme süresi tamamlanmadan, yaygin olarak kullanilmaya baslandi. Sebebi ise pandemi süreci hizli ilerledigi için, iyi gelme ihtimali. Semptom göstermeyen ve testi pozitif çikanlara da veriyorlar. Yani pozitif çiktim, hiçbir sikayetim yok. Ama deniliyor ki al bu ilaci kullan. Tahminen iyi gelecek. Yarin bu ilaci da kaldirabilirler. Ölümlerin sebebi ve orani ayri bir tartisma konusu. Koronavirüsten ölüm orani (IFR) yaklasik yüzde 0,14 imis. DSÖ Acil Durumlar Programi Direktörü Mike Ryan, korona mevsimsel gripten daha az öldürücü, diyor.[viii] Çogu kisi küçük belirtiler ile atlatiyor hastaligi. Buna ragmen bazi istisnai örnekler gözümüze sokularak abartili önlemler araciligiyla hayat çekilemez hale geliyor. 80’li yaslarda oldugu, kanser tedavisi gördügü halde, kalp hastaligi oldugu halde atlatan bir sürü örnek de var. Daha hastaligin bir ilaci yokken, risk grubunda olmayan, agir semptom geçirmeyen kisilere zorla ilaç vermenin nasil bir anlami olabilir? Basina yansiyan haberlere göre, Dünyanin korona virüse karsi bekledigi Moderna ve Pfizer’in gelistirdigi asinin yan etkileri açiklanmis.[ix] Dogal ve organik korunma yollarini konusmayi Ortodoks tibbi yasakliyor. Frank Furedi, korku içindeki bir toplum, riski ortadan kaldirmadiginda riskli sandigi her davranisi mahkum eder diyor. Korkularimizi ve korkakliklarimizi hukuk ve ?yaygin yanlis? araciligi ile mesrulastiriyoruz. Virüsün ne kadar siçrayabildigini ifade eden 1,5 metre mesafe kurali, PCR testlerinin güvenilirligi ve herkesin takmasina ragmen önleyiciligi tartismali maske kurali ayri bir tartisma konusu. Söz konusu olan bilim degil filim. Çünkü bilim farkli seyler de söylüyor.[x] Kullandigimiz asilar ve ilaçlar araciligiyla hücre yapimiza müdahale edebilecekleri sistemler gelistiriyorlar. Dünyaca ünlü MIT Üniversitesinin arastirmacilari, hormon saliniminin uzaktan kontrolünü saglayan manyetik nano-partiküller gelistiriyor. Isin ilginç kismi saglikla ilgili bu arastirmayi Pentagon’a bagli ABD Savunma Ilerleme Arastirma Projeleri Ajansi destekliyor.[xi] Türkçeye çevrilmis dört eseri olan Dr. Christiane Northrup, "Nano partiküllere sahip, gen bazli asilar üretiliyor atik. Bu DNA asilari, insanlari genetik olarak degistirecek. Maske koruyucu ve güvenli bir yöntem degil" diyor.[xii] Küresel güçler artik elini cebimize uzatmiyor. DNA'miza ve RNA'miza kadar müdahale etmek istiyor. Biz ise hâlâ Türk-Kürt sorununu, Sünni-Sii kavgasini, X partisinin ihanetini, Y cemaatinin sapikligini vs. konusuyoruz. Allah’in haksizliklara ve kötülük odaklarina karsi kullanmak için bize bahsettigi öfke duygumuzu israf ediyoruz. Öfkemizi dijital dünyanin efendilerine degil, birbirimize yöneltiyoruz. Tüm bunlar yasanirken halklar kaybediyor, küresel elitler ve yerli ortaklari ise kazaniyor. Örnegin pandemi sürecinde Amazon sirketi kârini bir yil içinde 2,1 milyar dolardan 6,3 milyar dolara çikarmis. ABD’nin en zenginleri, pandemi döneminde servetlerini 845 milyar dolar daha artirmis.[xiii] Milyarderler korona krizinde 10,2 trilyon dolar kazanmis. Isviçre bankasi UBS'in raporuna göre, korona yüzünden milyonlarin issiz kaldigi dönemde milyarderlerin serveti dörtte bir oraninda artmis.[xiv] Pandemi döneminde isçilerin milli gelirden aldiklari pay yüzde 35,1'den yüzde 26,6'ya gerilerken, sermayenin payi yüzde 56,2'den yüzde 63,9'a yükselmis. 1,2 milyon isverenin geliri, 19 milyon isçinin gelirini katlamis.[xv] Halkin hangi durumda olduguna Türkiye’den örnek verelim. Türkiye’de 33 milyon 643 bin kisinin 836,8 milyar lira bireysel kredi borcu var. Geçen yilin ayni ayinda kisi sayisi 31 milyon 375 bin, borç miktari 572,1 milyar liraydi. Ortalama borç da 18 bin 235 liradan 24 bin 874 liraya çikmis.[xvi] Algilarimiz Degis(tiril)iyor. Neoliberal kültür, binlerce yilda olusmus dogrularimizi ve düsünme aliskanliklarimizi degistiriyor. Eksik, yanlis ve sapkin görüsler tarafindan "degerler hiyerarsisi ve davranis hiyerarsisi" tepe taklak ediliyor, ters çevriliyor. Oysa ki her toplum kendini var eden degerler üzerinde yükselir ve yücelir. Bu degerler olmadiginda alçalir ve türlü sorunlara maruz kalir. Binlerce yildir "iyi kötüyü tanimliyordu." Artik "kötü iyiyi tanimliyor." Ailenin, namusun önemi, aile içinde kadin ve erkegin rolü, büyüklere saygi ve hürmet, espri yapmada ölçülü olma, esine fedakârlik yapma gibi birçok deger saldiri altinda. Bunlarin deger olmadigi, ayrimciliga neden oldugu, kötü oldugu vs. söyleniyor. Söyleyenlerin amaci bir seyleri korumak degil bozmak. Yanlis görüsleri normal ve dogru kabul etmemiz gerektigi söyleniyor. Buna karsin çocuklardaki, gençlerdeki ve yetiskinlerdeki pek çok olumsuz davranis; özgürlük ve farkli görüslere saygi adi altinda mesrulastirilmaya çalisiliyor. Bunlari konusmaliyiz. Dolarin yükselmesinden daha önemli olan sey bilincin körlesmesidir. Faizlerin yükselmesinden daha önemli olan sey ahlakin düsmesidir. Virüsten daha hizli yayilan ve daha tehlikeli olan sosyal medya, çocuklarimiza Allah'siz ve ahlaksiz düsünmeyi ögretiyor. Iliskilerdeki ahlaki kriterleri kökünden degistiriyor. Bir insan bir adama "karini begendim" dese büyük sorun olur. Ama ayni adamin karisinin fotografini internette tanimadigi onlarca erkek begeniyor, öpücüklü emoji gönderiyor. Genç bir kizin ya da erkegin güzelligini/ yakisikliligini gösteren bir fotografini, cüzdanindan alip birkaç kisiye gösterseniz; basta ailesi olmak üzere pek çok kisi bu durumdan ciddi sekilde rahatsiz olur. Ama ayni gencin fotografini sosyal medya araciligiyla yüzlerce belki binlerce kisi farkli duygularla izliyor ve digerleri ile paylasiyor. Sosyal medya, mahremiyetin ve toplumsal degerlerin sari ve kirmizi tüm çizgilerinin acimasizca çignenmesine neden oluyor. Fitrattan uzaklasmanin bedelini fitrata aykiri bir yasam sürerek ödüyoruz. Ölümü düsünmekten, ölümden sonrasini ve ölümsüz degerleri düsünmeyi unuttuk. Bedenimize taptigimiz, dünyayi kutsadigimiz, soru sormadigimiz, ?La? demedigimiz için bu sonuçta bizim de günahimiz var. Ayni günahi geçmiste de islemistik. Darbelere itiraz etmediginiz için 6-7 kez darbeye maruz kaldik. Kapitalizme itiraz etmedigimiz için beden ve zihin gücümüz sömürüldü. Liberalizme itiraz etmedigimiz için çocuklarimizi ve aile yasantimizi kaybettik. Sekülarizme itiraz etmedigimiz için inancimizi ve ahiretimizi kaybettik. Bizim gibi düsünmeyenlerin dogrularini görmedigimiz, bizim gibi düsünenlerin yanlislarina itiraz etmedigimiz için "bizim" olan bir seyimiz kalmadi. Sadece içinizden zulmedenlere dokunmakla kalmayacak olan fitneden sakinin ve bilin ki Allah’in cezasi siddetlidir, ayetinin (Enfal 25) uyardigi sonucu yasiyoruz. Dijital yeni dünyaya itiraz etmezsek, kaybedecek hiçbir seyimiz kalmayacak. Kur’an’da O halde nereye gidiyorsunuz (Tekvir,26) sekkinde harikulade bir ayet var. Gidisatimiz üzerine ciddi düsünmeye, ciddi analizlere ihtiyacimiz var. Yasadigimiz süreç ister pandemi isterse Plan-demi olsun, küresel bir organizasyonun içindeyiz. Bu organizasyona Islami bir bakis, bir direnis gelistirmemiz gerekiyor. Insan kalmak, insan olmak, insan onurunu korumak için gayret etmek zorundayiz. Hayat bir imtihan. Islam’in anlam haritasinda imtihan kisinin olaylara karsi bakis açisini ve tutumunu etkileyen bir kavramdir. Imtihan kavrami, imtihan olunan kisinin sorumluluguna da vurgu yapar. Allah’in insani halife tayin etmesi hayatin imtihan olmasi ile iliskilidir. Bu imtihani asmak için çözüm üretmeliyiz. Çözümü Yüce Kitabimizin içindeki 4 sac ayagi üzerine kurabiliriz: Bilinç, cesaret, mücadele ve sabir. Bu sacayaklarini açmaya çalisalim. Bilinç: Kötülük odaklari ve yöntemleri taninmalidir. Kur’an-i Kerim’de yeryüzünde kötülük pesinde kosan bir gruptan söz edilir: "Onlar yeryüzünde iktidari ele geçirince hemen ekini ve nesli helake kosarlar? (Bakara 205). Yüce kitabimizin bildirdigine göre kötülük odaklarinin ana hedefi ekini ve nesli helak etmek. Yani varligin fitratini bozmaya yönelik planlari var. Genetik haritalarimizin çikarilmasini, duygu ve tepki haritalarimizin analiz edilmesini, GDO’lu gidalari, Z kusagi davranislarindaki köklü degisimleri bu perspektifle degerlendirmek mümkün. Cesaret: Sadece Allah'tan korkulmalidir. Insanligin düsmanlarinin tuzaklari örümcek agi gibidir: " Iste bu seytan, ancak kendi dostlarini korkutur. Siz onlardan korkmayin, eger müminlerseniz, Benden korkun." (Al-i Imran Suresi, 175). Firavun güçlüydü ama Musa kazandi. Nemrud kudretliydi ama Ibrahim kazandi. Ebu Cehil ve Ebu Leheb güçlüydü ama Hz. Muhammed kazandi. Allah ile tasavvur edilen bir dünyada hak için, Allah'siz bir dünyada güç için mücadele edersiniz. Mücadele: Zamanin ruhuna uygun yol ve yöntemler gelistirilmelidir: "Ey mü’minler! Düsmanlariniza karsi bütün imkânlarinizi seferber ederek kuvvet hazirlayin ve beslenmis, egitilmis savas atlari yetistirin. Böylece, Allah’in düsmanlarini, sizin düsmanlarinizi ve bunlarin disinda sizin bilmediginiz fakat Allah’in bildigi diger düsmanlari korkutun." (Enfal, 60). Mücadele etmeden, gayret göstermeden insanca ve Müslümanca yasamanin imkani yoktur. Sabir: Mücadeleye devam edilmelidir: ?Andolsun ki sizi biraz korku ve açlikla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sinayacagiz. Sabredenleri müjdele!? (Bakara 155-157). ?Ve onlarin içinden, sabrettikleri zaman emrimizle dogru yola iletip-yönelten önderler kildik; onlar Bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inaniyorlardi.? (Secde 24) Selam ve hikmet ile?alinti
Yönetici :

Eyüp bey kardesim ilgin alakan için çok tesekkür ederim ;ama yorumunuz biraz kisa olmus ,ben sizin yerinizde olsaydim Meydan Laross ansiklopedisi yüklerdim...ALINTI YAPARAK copy/paste ettiginiz yaziyi kendiniz okudunuz mu bilmiyorum ..Keske zahmet edip yorum diye gönderdiginizi kendiniz okusaydiniz son iki yazimin içeriginin “bekara kari bosamak kolay “ cinsinden birseyler oldugunu görürdünüz..Bizim sektörde buna “KORSAN BILDIRI “ yayini yapmak derler..MINARENIN GÖLGESI ASLA MINARE DEGILDIR VE OLAMAZ...web sahifemiz yayin ilkeleri çerçevesinde herkese açik oldugu gibi size özellikle gayet açiktir..Bence sizin yazdiginiz yada yayinlanmasinda fayda umdugunuz yazilari web sahifesinin e-maillerine gönderip yayin talebinde bulunabilirsiniz.. sonra sunu bilmenizi isterim ki alinti yaptiginizi kisi grup web sitesi gibi yerlerin mutlaka izin ve müsaadelerini alip kaynaklarini göstermek kosuluyla yayin yapabiliyoruz..Sahte hesap sahte kimlik, sahte isim ile ne bir isimiz var ne bir isimiz olabilir ..onun için alinti yaptiginiz yerin lütfen ismini, kimligini ve yayin linkini ikinci bir yorum olarak gönderebilirseniz memnun ve mütesekkir olurum..Selam ve dualarimla..

Hasan DÜNDAR

YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!