Islam ve çagdaslik gerilimi

Modernlik ve çagdasligin salt bir Batililasma mevzusu olup olmadigi öteden beri tartisilmakta.
Islam ve çagdaslik gerilimi
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 24.04.2023
Okunma Sayısı : 889

Islam ve çagdaslik gerilimi

Ümit Aktas Independent Türkçe için yazdi

Modernlik ve çagdasligin salt bir Batililasma mevzusu olup olmadigi öteden beri tartisilmakta.

Özünde ise bu, çaginin ve insanliginin olumluluklarini haizlikte, düsünsel ve edimsel dir(i)ligini sürdürebilmekte, vaktinin çocugu (ibnül vakt) olmaktadir.

Mesela Hz. Isa'nin kendisini takip etmek isteyen bir gencin, babasinin defin merasimine katilmasi için mazeret beyanina karsi, birak ölüler ölülerini gömsünler deyisindeki gibi, hayatin yeniligine, anlam dünyasina, dirilige çagrilma ve bu çagriya icabettedir.

Vakit dardir ve o bizim de geçisimizi mümkün kilacak dar kapi ise ilanihaye açik tutulacak degildir. Mazeretlerin ve biçimsel engellerin, özdeki dogrulugun önüne geçmesine izin verilmemeli, vaktin vacibinin geregi yapilmalidir.

Egri ile dogru ayrimsanmali, salt biçimsellige, taklide düsülmemeli ama hakikati arayista daha fazlasi da zorlanilmalidir. 

Insani cennetin biçimselliginden çikararak sürekli karar alma halleriyle yükümlü kilan da meselenin iste bu yönü, hakikatin neligine karar vermedeki sorunlar ve zorluklardir.

Akli bulandiran, kendi sinirliliklari kadar, gündelik hayatin veya metafizik sanilarin etkileridir.

Âdem'le baslayan beseriyetin insanlasmasi macerasi kendi nefsimizde de idrak edilmeli ve sürdürülebilmeli.

Düse kalka, ögrenerek ya da aldanarak ama hiçbir zaman umudunu ve direncini yitirmeksizin devam eden bir yolculuktur bu.

Tabi buna dair zihinsel ve edimsel karmasa ihtilaflara da yol açacaktir. Bakara Suresi 213. ayet'teki, "insanlar tek bir ümmetti, sonra ihtilafa düstüler…" ifadesi ise ihtilafi dogrudan olumsuz bir mesele olarak zikretmez.

Ihtilaf ve çatisma toplumlarin yenilenmesi için bir zahmet oldugu kadar rahmettir de ama kivami iyi ayarlanmadiginda, ölçüler tutturulmadiginda zulmete de dönüsebilir. 

Ihtilaflar çogu kez bir sorunla yüze çikar ve bu da bizi kitaba ve hikmete çagirir.

Dünyanin ve hayatin sahici bir biçimde anlasilmasi temelde bir sorunsal etrafindaki tartismalar, yüzlesmeler ve hatta çatismalarla baslar.

O nedenle Islam tarihindeki ilk ihtilaflar, hüküm ancak Allah'indir ayeti kadar, büyük günah veya kader gibi meseleler de ancak üzerinde tartisilmaya, kavga edilmeye, bu terimler sorunsallasmaya basladiginda yeniden ve bir kez daha ama bu kez salt kitabi ibarelerin biçimselligiyle degil de hayatin içerisindeki yeni bir durumun, sorunun anlasilmaya baslanmasiyla anlasilir; anlasilmaktan da öte karsilasilan sorun üzerinde düsünülerek anlam güncellestirilir ve hayat yeniden yorumlanir.

Bu ise artik tarihsel bir mevzunun anlasilmasindan ibaret olmayan, tartisanlarin kendi imtihanlari çerçevesindeki sahihlestirilmis ve fiililestirilmis bir anlama halidir.

Bu durum belki yeni bir anlama, tevil veya tefsir, belki de bir yanlis anlamadir ama sonuçta anlamanin yüzeyselliginden kopulmus, güncelin insasi baslamistir. 


Anlasmazliga düsmek ve tartismaya baslamak, meseleyi güncellemek, çagdaslastirmak, yasadigimiz kosullarda yeniden anlamak, anlama kavusturmak demektir.

Ihtilaf ise mevzunun ilerletilmesi için sadece biçimsel bir itki saglar, onu derinlestirmek bizim cehdimizle ve ferasetimizle ilgilidir.

Zira çagdaslik veya insanlasma ithal edilemez. Kavga veya tartisma bitirildiginde, sorun çözüldügünde ise anlama faaliyeti de biter, ezberleme ve taklit dönemi baslar. 

Haci Bayram Veli de bu durumu bir dörtlügünde dile getirir:

Ben bir ulu sara vardim
Ol sari yapilir buldum
Ben dahi anda yapildim
Tasla toprak arasinda.


Tabi buradaki tasla topragi kelimeler ve kavramlar olarak anlamak da mümkün.

Bu ise insanin kendisini bir hakikat olayi içerisinde yeni bir halk-olus'un, bir yenilenme hali içerisinde bulusunun hikâyesidir.

Her halk-olus ise bizi çaga, hayatin diriligine ve ahlakin yeniligine çagirir ve dahil eder.

O hercümerç içerisinde yeniden biçimlenir ve adeta yeniden diriliriz (ahlakimizi yenileriz).

Tipki Kierkegaard'in Tevrat, Isaya 16'ya atfen zikrettigi gibi, "çabalamayan ancak yel dogurur, çabalayan ise babasini bile dogurur". 1


Sorun ise yeni bir anlama faaliyetinin Yunandan, Batidan veya baska bir yerden gelmesi degildir; gelmesidir. Bu bir kiskirtmadir çünkü.

Veya bir meydan okuma. Önemli olansa meydan okuma degil, hayatiyete isaret eden o, Toynbee'nin deyisiyle ortaya konulan tepkidir.

Tepki bir hayatiyet belirtisidir çünkü. Ihtilafin olumlulugudur. Taslasmis zihinleri çatlatmak için ortaya atilan o gelecege dair seslenislerdir.

Kavga etmeksizin ve yeri geldiginde ayrismaksizin çaga tutunmak, beserilikten veya kölelikten insanilige yönelmek ise mümkün degil.

Insanlasmamiz Aliya'nin deyisiyle göksel bir "prolog"la baslamis olabilir.

Ama bunun yere indirilmesi ve bir hayata kavusturulmasi gerekir; ancak o zaman ki bir anlam dünyasi da olusmaya baslayacaktir. 


Sahici bir müzakere ve istisare ise zihinsel bir konfor veya siyasal bir disiplin içerisinde degil, insan haysiyetinin gözetildigi çatismali süreçler içerisinde gerçekles(tiril)ebilir.

Kuran'daki ifadesiyle bu bir çoban-sürü iliskisi içerisinde olanlarca degil, arayislarini ve edimlerini birlikte sürdürmeye çalisanlar yani istisare iliskisi içerisinde olanlarca gerçekles(tiril)ebilir.

Ancak her ne kadar Bati'daki ölçeklerdeki kadar zalimane olmasa da Islam tarihinde de cari bir antisemitik bakis, buna dair ayetlerin (sözgelimi Bakara 104, Nisa 46 ) özündeki daha kapsamli ve olumlu bakisin görülmesini önlemekte.

Buradaki çagri bambaskadir çünkü. Peygamberle sürdürülecek istisareye dahasi her türlü yönetsel iliskiye dair ilkesel bir tutuma çagrilmaktadir müminler.

Bir sürü (raina, raiyet, çoban-sürü) mantigindan ve ahlakindan kurtularak sorunlarin birlikte düsünülmesi ve çözümlenmesine (unzurna, nazariye, akletme), kisacasi insanilesmeye dair bir çagridir bu.

Güdülme (raina/pastorallik) mantigi yerine birlikte düsünmeye (unzurna) ve birlikte eylemeye (istisare) dayanan bir insanilesmeye, düsünsellesmeye dogru evrilis, bir Islamlasma kadar çagdaslasma, çaginin çocugu olma anlamina da gelmektedir.

Tabi bu sadece bir baslangiç noktasidir; gerisi ise çabalarimiza kalmistir. 

Ne var ki ne günümüz Türkiye siyaseti ne de fikir dünyasi tam olarak buna uygun bir dogrulmayi saglayabilmekte.

Ne sûra ne de demokrasi tam olarak anlasilabilmekte; toplum muhteris siyasilerin iktidar oyunlarina araçsallastirilirken o kritik esik de bir türlü asilamamakta.

Ki sûra salt bir danismanlik olmadigi gibi, demokrasi de biçimsel bir sandik oyunundan, salt seçimden, sayisalliktan, farkliliklarin esitler halinde siyasal etkinlige katildigi bir siyasallasma faaliyetinden ibaret degildir.

Toplumun tabandan itibaren etkinlestirildigi ve toplumsal/siyasal faaliyetlere katildigi bir etkinlesme, sorumlu ve yükümlü kilindigi bir bilinç ve edimsellik halidir. 

Medine Sözlesmesi baglamindaki bir hâkimlik/hakemlik, devlet/aile, hilafet/imamet ayrismalari da bu sorunun ortaya çikardigi tartisma, anlasmazlik ve orta yolu bulma sorunlaridir.

Bu ayrimlarin dikkatlerden kaçirilmasi ise sûra ikliminden, ümmetin çogulcu bir topluluk anlamina geldigi Medine Sözlesmesi'nin duyarliligindan, hak ve adaletten uzaklasilarak, Müslüman ulus anlamina gelen bir tekillesmeye, tekilci bir iktidara, tahakküme ve güç metafizigine dogru gidisin de habercisidir.  

 

1. Soren Kierkegaard, Korku ve Titreme, Ara Y. s. 23 (kismi degisikliklerle). 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasini yansitmayabilir. 

Makalenin orjinali için bakiniz: https://www.indyturk.com/node/625961

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Barış ve Şükran2 Düşündürücü Bir Veda3 Hakikat Nerede4 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir5 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete6 Öcalan’ın Çağrısı7 SÖZÜ SAVAŞA BENZER8 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK9 Egemen bakışın açmazı10 Ezilenlerin çelişkisi11 Sömürgecilik12 Eleştirel özgürlük ve ahlak13 Gösteri Toplumu14 Göçmenler, köylüler ve madenler15 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar16 Taha Abdurrahman17 Sörfçü ve göçebe18 Dayanışma ve kapitalistleşme19 Doğru soruları soramamak20 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü21 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik22 Siyasal ahlak23 Fırtına öncesi sessizlik24 Her Dem Yeni Doğarız25 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi26 Adalet ve Hakkaniyete Dair27 Yollar ve tarihsicilik28 İhtişam ve sefalet29 İbrahim ve Odysseus30 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi31 VİCDAN MAHKEMESİ32 Yaşama Sevinci33 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü34 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti35 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)36 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)37 Dilde yurtlanmak (1)38 Fair Play39 Neden40 Siyasal ihtiras41 FİLİSTİN VE HAC42 Sömürgecilik ve maduniyet43 Osmanlı ve cumhuriyet44 KURU OTLAR VE TAŞRA45 Sınırlarda dolaşmak46 İSRAİL47 Gazze'de dile gelen48 Filistin direnişi ve Hamas49 Yeni sömürgecilik50 Savaş ve barış51 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger52 Gandi ve şiddet dışı direniş53 Politikacı, göçmen ve şair54 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik55 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche56 Dini Anarşizim57 Jean Paul Sartre ve özgürlük58 Madunun dili, öfkesidir59 Göçebe tutum60 İttihatçılık ve demokrasi61 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka62 Yollara çıkma vakti63 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa64 Islam ve çagdaslik gerilimi65 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar66 ORUÇLA GELEN67 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset68 Sessizlik ve Bagis69 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)70 Paylasma ve Körlük71 Sedat Yenigün Üzerine72 Bayram73 Sorunsallikta Yasamak74 Cahillik75 Bulgur ve Adalet76 Din, Politika ve Felsefe77 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya78 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!