Yollara çıkma vakti

Mazlumların çığlıklarıydı ayaklandıran yüreklerimizdeki tutkuları. Bir kitabevinin camına yapıştırılmış derginin kapağındaki şiir, uzaklardan gelen zulme dair bir haber, bizi de çağırmaktaydı kavganın meydanlarına.
Yollara çıkma vakti
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 28.05.2023
Okunma Sayısı : 906

Yollara çıkma vakti

Günahımız buydu belki: Olmayacak düşler kurmuş, umutlarımızı ayaklandırmıştık. Rüzgârı çevirmek, ateşi harlamak, kurt ile kuzuyu barıştırmaktı dileğimiz.

Kelimelerini bulamamıştı belki dilimiz ama susmamış, haykırmıştık yine de yüreklerimizden geçenleri.

Mazlumların çığlıklarıydı ayaklandıran yüreklerimizdeki tutkuları. Bir kitabevinin camına yapıştırılmış derginin kapağındaki şiir, uzaklardan gelen zulme dair bir haber, bizi de çağırmaktaydı kavganın meydanlarına.

Eksikliğimiz hissediliyordu ve biz de eksileni, eksik olanı duyumsuyorduk. Yorulmayan adımlarla yürüyorduk ırmakları buluşturmak, suları durultmak için. Sesimize yankı arıyor, ayrıksı yolları uzlaştırmak istiyorduk. 

Nerede o sesler şimdi? Neden artık kimse yok sesimize bir ses veren? 

Neden yüreklerimizden fışkıran umutlar dindirmiyor fırtınaları, kavga sükûn bulmuyor?

Dahası o delişmen yürekler artık neden suskun? 

Neden Sina'daki özgürlüğü değil de Mısır'daki köleliği yeğlemekteler?

Neden dostlara değil de düşmanlara bakınmaktalar eylemek için? 

İnatla önümüze dikilen kuleleri devirmeye azmetmiş kollarımız neden mecalsiz? 

Neden göksel katlarda yankısını bulmuyor dualarımız? 

Hak ile batılı, mazlumlarla zalimlerin saflarını ayrımsayacak o feraset nerede? 

Neden bir Mehmet Âkif, Nazım Hikmet, Ülkü Tamer, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu… daha yok? Neden sesimiz soluğumuz kesildi? 

O diri, umut dolu yüreklere ne oldu; zalimin suratında patlayacak öfkeler neden suskun? 

zin çatlamış avuçlarımızdan bir su gibi aktığı günlerde neden susmak düşsün payımıza bir kere daha?

Ve neden sürgünlüğe yazgılı olsun o cesur, o kendini bilmez çocuklar? Ne sırrımızı haykıracağımız bir kuyumuz var üstelik ne de gitme diyecek bir dost yüzü.

Yine de yılgın düşmedi gönlümüz, kesmedi yine de aldanmış kalplerden umudunu; sabrını biledi sessizce.

İşte o günlerde, yalnızlığın en ağırına maruz kalmış ve kendisini gönüllü sürgünlüğüne çıkaran Âkif'in, Abduh'un yenilikçi tefsiri ve Efgani'nin devrimci edası arasındaki çığlığını, zalimlere karşı öfkesini ama eşyaya olduğu kadar iktidara da minnetsizliğini dillendiren şiirini terennüm ettik kendi kavlimizce.

Gandi'nin Brahmanlık, Müslümanlık ve Tolstoy'un anarşizmi arasındaki o ferasetle dokunmuş şefkatini yâd ettik özgürlüğümüzü bir kor gibi avuçlarımızda tutarak.

Benjamin'in Tevrat'a dayanan mistisizmi, Marxizmin düsturları ve Frankfurt Okulunun eleştirelliği arasında dolaşan bakışlarıyla bir kez daha Kuran'a çevirdik yüzümüzü, yeni bir yola çıkış yordamı bulmak için.  

Topçu'nun isyan ahlakını esas alan Müslüman Anadolu sosyalizmini Kemal Tahir'in Yunus ile Osman Bey'i birleştiren bir uygarlaşma açılımıyla harmanlama düşüne sarıldık bir kere daha.

Kutub'un Hür Subaylarla İhvan arasındaki bir ara bölge (arâf) açma çabasıyla biz de yeniden duyumsadık o arada olmanın trajik yalnızlığını.

Garaudy'nin bir elinde İncil diğerinde Kapital ile Müslümanlaşmasını, Şeriati'nin mustazafların çığlığını devrimci bir üslubun esası kılan toplumculuğunu, Aliya'nın gökyüzünün sesini yeryüzünde dillendirme mücadelesini, Malcolm'un öfke dolu o siyah insaniyetini ve Meriç'in karanlıklar arasında seçtiği o aydınlığını yeniden şifa dersleri belledik yaralı kalbimize. 


Ah! Sözcüklerin büyüsüydü çeken bizi iklimine, aldatan kalbimizi. Giderek dalgınlaşan ve ötelere doğru kayan bakışımızın yerine koyabileceğimiz o sorgulamaların derinliği nerede şimdi?

Doğrultulmuş, hakikate sadakati kanıtlanmış sözcüklerle bir dünya kurulacağına kaildik oysa. Şayet kalbimizin o arı duygularını dillendirebilseydik ve zulmün alfabesini rahmetin diline çevirebileceğimiz o eminliği yakalayabilseydik bir kere daha.

Ama vakit dar, yoldaşlarımız sabırsızdı. Kalpleri kemiren arzular ve iktidarın şehveti büyülemişti imtihandan geçmemiş masumiyetleri. Gün gelip yakınacaklardı oysa aldananlar, aldatanlardan.

Ne var ki kötülüğü örgütleyenlerden yüz çevirseler bile iyiliği örgütlemeye bir mecalleri yoktu. 

Acıyı bal eyleyememiş, düşsel şehirlerimizden kovulmuştuk. Kökensel ayrılığımızla kırgın, yan yana durmaktan bile yorgunduk.

Bilsek de hayatın bir imtihan olduğunu, dilimize dolaşan kelimelerin yerine koyabileceğimiz ne vardı?

Ki aynı sözcüklerdi bizi ayıran; birimiz için adalet olan ötekine zulüm, birine itibar olan ötekine küfürdü. 

Kavileşmeliydi belki imtihanların örsünde dövülmüş yürekler; yorgun kalpler onarılmalıydı. Başka bir yurt, başka sevdalar aranmalıydı belki. Yoktu oysa başka bir kaynak, arılığında durulanabileceğimiz.

Irmağı geçerken sadece bir avuç su ile yetinen, okçular tepesini asla terk etmeyen o yoldaşlar yoktu.

Kalbimizi arıtacak yepyeni sözcükler de yoktu ve onları bir kere daha telaffuz edecek diri ozanlar.

Nasibimiz bu kadardı belki de Kaf dağının ardında. Sözlerimizi yele vermiş, acılarımızı küle çevirmiştik. 

Ama iman, dostluk ve düşünsel derinleşmelerin kıvancı orada, bitmek bilmeyen o seferilik halindeydi yine de. Tanrı diriydi ve çağırmaktaydı yoldaşlarını.

Dağılanı toparlayacak, kirleneni arıtacak sözler bulmalı ya da yeni halklar, halkoluşlar. Şimdi ve bir kere daha, yollara çıkmanın, o yitik yoldaşları aramanın vakti…

Yazının ORJİNALİ için bakınız: https://www.indyturk.com/node/634951/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/yollara-%C3%A7%C4%B1kma-vakti

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakış açısını yansıtmayabilir.

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Hakikat Nerede2 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir3 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete4 Öcalan’ın Çağrısı5 SÖZÜ SAVAŞA BENZER6 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK7 Egemen bakışın açmazı8 Ezilenlerin çelişkisi9 Sömürgecilik10 Eleştirel özgürlük ve ahlak11 Gösteri Toplumu12 Göçmenler, köylüler ve madenler13 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar14 Taha Abdurrahman15 Sörfçü ve göçebe16 Dayanışma ve kapitalistleşme17 Doğru soruları soramamak18 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü19 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik20 Siyasal ahlak21 Fırtına öncesi sessizlik22 Her Dem Yeni Doğarız23 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi24 Adalet ve Hakkaniyete Dair25 Yollar ve tarihsicilik26 İhtişam ve sefalet27 İbrahim ve Odysseus28 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi29 VİCDAN MAHKEMESİ30 Yaşama Sevinci31 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü32 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti33 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)34 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)35 Dilde yurtlanmak (1)36 Fair Play37 Neden38 Siyasal ihtiras39 FİLİSTİN VE HAC40 Sömürgecilik ve maduniyet41 Osmanlı ve cumhuriyet42 KURU OTLAR VE TAŞRA43 Sınırlarda dolaşmak44 İSRAİL45 Gazze'de dile gelen46 Filistin direnişi ve Hamas47 Yeni sömürgecilik48 Savaş ve barış49 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger50 Gandi ve şiddet dışı direniş51 Politikacı, göçmen ve şair52 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik53 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche54 Dini Anarşizim55 Jean Paul Sartre ve özgürlük56 Madunun dili, öfkesidir57 Göçebe tutum58 İttihatçılık ve demokrasi59 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka60 Yollara çıkma vakti61 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa62 Islam ve çagdaslik gerilimi63 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar64 ORUÇLA GELEN65 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset66 Sessizlik ve Bagis67 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)68 Paylasma ve Körlük69 Sedat Yenigün Üzerine70 Bayram71 Sorunsallikta Yasamak72 Cahillik73 Bulgur ve Adalet74 Din, Politika ve Felsefe75 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya76 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!