Yollara çıkma vakti

Mazlumların çığlıklarıydı ayaklandıran yüreklerimizdeki tutkuları. Bir kitabevinin camına yapıştırılmış derginin kapağındaki şiir, uzaklardan gelen zulme dair bir haber, bizi de çağırmaktaydı kavganın meydanlarına.
Yollara çıkma vakti
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 28.05.2023
Okunma Sayısı : 994

Yollara çıkma vakti

Günahımız buydu belki: Olmayacak düşler kurmuş, umutlarımızı ayaklandırmıştık. Rüzgârı çevirmek, ateşi harlamak, kurt ile kuzuyu barıştırmaktı dileğimiz.

Kelimelerini bulamamıştı belki dilimiz ama susmamış, haykırmıştık yine de yüreklerimizden geçenleri.

Mazlumların çığlıklarıydı ayaklandıran yüreklerimizdeki tutkuları. Bir kitabevinin camına yapıştırılmış derginin kapağındaki şiir, uzaklardan gelen zulme dair bir haber, bizi de çağırmaktaydı kavganın meydanlarına.

Eksikliğimiz hissediliyordu ve biz de eksileni, eksik olanı duyumsuyorduk. Yorulmayan adımlarla yürüyorduk ırmakları buluşturmak, suları durultmak için. Sesimize yankı arıyor, ayrıksı yolları uzlaştırmak istiyorduk. 

Nerede o sesler şimdi? Neden artık kimse yok sesimize bir ses veren? 

Neden yüreklerimizden fışkıran umutlar dindirmiyor fırtınaları, kavga sükûn bulmuyor?

Dahası o delişmen yürekler artık neden suskun? 

Neden Sina'daki özgürlüğü değil de Mısır'daki köleliği yeğlemekteler?

Neden dostlara değil de düşmanlara bakınmaktalar eylemek için? 

İnatla önümüze dikilen kuleleri devirmeye azmetmiş kollarımız neden mecalsiz? 

Neden göksel katlarda yankısını bulmuyor dualarımız? 

Hak ile batılı, mazlumlarla zalimlerin saflarını ayrımsayacak o feraset nerede? 

Neden bir Mehmet Âkif, Nazım Hikmet, Ülkü Tamer, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu… daha yok? Neden sesimiz soluğumuz kesildi? 

O diri, umut dolu yüreklere ne oldu; zalimin suratında patlayacak öfkeler neden suskun? 

zin çatlamış avuçlarımızdan bir su gibi aktığı günlerde neden susmak düşsün payımıza bir kere daha?

Ve neden sürgünlüğe yazgılı olsun o cesur, o kendini bilmez çocuklar? Ne sırrımızı haykıracağımız bir kuyumuz var üstelik ne de gitme diyecek bir dost yüzü.

Yine de yılgın düşmedi gönlümüz, kesmedi yine de aldanmış kalplerden umudunu; sabrını biledi sessizce.

İşte o günlerde, yalnızlığın en ağırına maruz kalmış ve kendisini gönüllü sürgünlüğüne çıkaran Âkif'in, Abduh'un yenilikçi tefsiri ve Efgani'nin devrimci edası arasındaki çığlığını, zalimlere karşı öfkesini ama eşyaya olduğu kadar iktidara da minnetsizliğini dillendiren şiirini terennüm ettik kendi kavlimizce.

Gandi'nin Brahmanlık, Müslümanlık ve Tolstoy'un anarşizmi arasındaki o ferasetle dokunmuş şefkatini yâd ettik özgürlüğümüzü bir kor gibi avuçlarımızda tutarak.

Benjamin'in Tevrat'a dayanan mistisizmi, Marxizmin düsturları ve Frankfurt Okulunun eleştirelliği arasında dolaşan bakışlarıyla bir kez daha Kuran'a çevirdik yüzümüzü, yeni bir yola çıkış yordamı bulmak için.  

Topçu'nun isyan ahlakını esas alan Müslüman Anadolu sosyalizmini Kemal Tahir'in Yunus ile Osman Bey'i birleştiren bir uygarlaşma açılımıyla harmanlama düşüne sarıldık bir kere daha.

Kutub'un Hür Subaylarla İhvan arasındaki bir ara bölge (arâf) açma çabasıyla biz de yeniden duyumsadık o arada olmanın trajik yalnızlığını.

Garaudy'nin bir elinde İncil diğerinde Kapital ile Müslümanlaşmasını, Şeriati'nin mustazafların çığlığını devrimci bir üslubun esası kılan toplumculuğunu, Aliya'nın gökyüzünün sesini yeryüzünde dillendirme mücadelesini, Malcolm'un öfke dolu o siyah insaniyetini ve Meriç'in karanlıklar arasında seçtiği o aydınlığını yeniden şifa dersleri belledik yaralı kalbimize. 


Ah! Sözcüklerin büyüsüydü çeken bizi iklimine, aldatan kalbimizi. Giderek dalgınlaşan ve ötelere doğru kayan bakışımızın yerine koyabileceğimiz o sorgulamaların derinliği nerede şimdi?

Doğrultulmuş, hakikate sadakati kanıtlanmış sözcüklerle bir dünya kurulacağına kaildik oysa. Şayet kalbimizin o arı duygularını dillendirebilseydik ve zulmün alfabesini rahmetin diline çevirebileceğimiz o eminliği yakalayabilseydik bir kere daha.

Ama vakit dar, yoldaşlarımız sabırsızdı. Kalpleri kemiren arzular ve iktidarın şehveti büyülemişti imtihandan geçmemiş masumiyetleri. Gün gelip yakınacaklardı oysa aldananlar, aldatanlardan.

Ne var ki kötülüğü örgütleyenlerden yüz çevirseler bile iyiliği örgütlemeye bir mecalleri yoktu. 

Acıyı bal eyleyememiş, düşsel şehirlerimizden kovulmuştuk. Kökensel ayrılığımızla kırgın, yan yana durmaktan bile yorgunduk.

Bilsek de hayatın bir imtihan olduğunu, dilimize dolaşan kelimelerin yerine koyabileceğimiz ne vardı?

Ki aynı sözcüklerdi bizi ayıran; birimiz için adalet olan ötekine zulüm, birine itibar olan ötekine küfürdü. 

Kavileşmeliydi belki imtihanların örsünde dövülmüş yürekler; yorgun kalpler onarılmalıydı. Başka bir yurt, başka sevdalar aranmalıydı belki. Yoktu oysa başka bir kaynak, arılığında durulanabileceğimiz.

Irmağı geçerken sadece bir avuç su ile yetinen, okçular tepesini asla terk etmeyen o yoldaşlar yoktu.

Kalbimizi arıtacak yepyeni sözcükler de yoktu ve onları bir kere daha telaffuz edecek diri ozanlar.

Nasibimiz bu kadardı belki de Kaf dağının ardında. Sözlerimizi yele vermiş, acılarımızı küle çevirmiştik. 

Ama iman, dostluk ve düşünsel derinleşmelerin kıvancı orada, bitmek bilmeyen o seferilik halindeydi yine de. Tanrı diriydi ve çağırmaktaydı yoldaşlarını.

Dağılanı toparlayacak, kirleneni arıtacak sözler bulmalı ya da yeni halklar, halkoluşlar. Şimdi ve bir kere daha, yollara çıkmanın, o yitik yoldaşları aramanın vakti…

Yazının ORJİNALİ için bakınız: https://www.indyturk.com/node/634951/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/yollara-%C3%A7%C4%B1kma-vakti

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakış açısını yansıtmayabilir.

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Küresel Savaş ve Stratejik Akıl2 Meal/Çeviri Çabaları ve Anlamanın Askıya Alınması3 İLK MÜSLÜMANLAR4 İSLAMCILIK ÜZERİNE5 Barış ve Şükran6 Düşündürücü Bir Veda7 Hakikat Nerede8 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir9 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete10 Öcalan’ın Çağrısı11 SÖZÜ SAVAŞA BENZER12 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK13 Egemen bakışın açmazı14 Ezilenlerin çelişkisi15 Sömürgecilik16 Eleştirel özgürlük ve ahlak17 Gösteri Toplumu18 Göçmenler, köylüler ve madenler19 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar20 Taha Abdurrahman21 Sörfçü ve göçebe22 Dayanışma ve kapitalistleşme23 Doğru soruları soramamak24 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü25 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik26 Siyasal ahlak27 Fırtına öncesi sessizlik28 Her Dem Yeni Doğarız29 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi30 Adalet ve Hakkaniyete Dair31 Yollar ve tarihsicilik32 İhtişam ve sefalet33 İbrahim ve Odysseus34 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi35 VİCDAN MAHKEMESİ36 Yaşama Sevinci37 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü38 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti39 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)40 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)41 Dilde yurtlanmak (1)42 Fair Play43 Neden44 Siyasal ihtiras45 FİLİSTİN VE HAC46 Sömürgecilik ve maduniyet47 Osmanlı ve cumhuriyet48 KURU OTLAR VE TAŞRA49 Sınırlarda dolaşmak50 İSRAİL51 Gazze'de dile gelen52 Filistin direnişi ve Hamas53 Yeni sömürgecilik54 Savaş ve barış55 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger56 Gandi ve şiddet dışı direniş57 Politikacı, göçmen ve şair58 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik59 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche60 Dini Anarşizim61 Jean Paul Sartre ve özgürlük62 Madunun dili, öfkesidir63 Göçebe tutum64 İttihatçılık ve demokrasi65 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka66 Yollara çıkma vakti67 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa68 Islam ve çagdaslik gerilimi69 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar70 ORUÇLA GELEN71 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset72 Sessizlik ve Bagis73 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)74 Paylasma ve Körlük75 Sedat Yenigün Üzerine76 Bayram77 Sorunsallikta Yasamak78 Cahillik79 Bulgur ve Adalet80 Din, Politika ve Felsefe81 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya82 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!