Islam ve çagdaslik gerilimi

Modernlik ve çagdasligin salt bir Batililasma mevzusu olup olmadigi öteden beri tartisilmakta.
Islam ve çagdaslik gerilimi
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 24.04.2023
Okunma Sayısı : 831

Islam ve çagdaslik gerilimi

Ümit Aktas Independent Türkçe için yazdi

Modernlik ve çagdasligin salt bir Batililasma mevzusu olup olmadigi öteden beri tartisilmakta.

Özünde ise bu, çaginin ve insanliginin olumluluklarini haizlikte, düsünsel ve edimsel dir(i)ligini sürdürebilmekte, vaktinin çocugu (ibnül vakt) olmaktadir.

Mesela Hz. Isa'nin kendisini takip etmek isteyen bir gencin, babasinin defin merasimine katilmasi için mazeret beyanina karsi, birak ölüler ölülerini gömsünler deyisindeki gibi, hayatin yeniligine, anlam dünyasina, dirilige çagrilma ve bu çagriya icabettedir.

Vakit dardir ve o bizim de geçisimizi mümkün kilacak dar kapi ise ilanihaye açik tutulacak degildir. Mazeretlerin ve biçimsel engellerin, özdeki dogrulugun önüne geçmesine izin verilmemeli, vaktin vacibinin geregi yapilmalidir.

Egri ile dogru ayrimsanmali, salt biçimsellige, taklide düsülmemeli ama hakikati arayista daha fazlasi da zorlanilmalidir. 

Insani cennetin biçimselliginden çikararak sürekli karar alma halleriyle yükümlü kilan da meselenin iste bu yönü, hakikatin neligine karar vermedeki sorunlar ve zorluklardir.

Akli bulandiran, kendi sinirliliklari kadar, gündelik hayatin veya metafizik sanilarin etkileridir.

Âdem'le baslayan beseriyetin insanlasmasi macerasi kendi nefsimizde de idrak edilmeli ve sürdürülebilmeli.

Düse kalka, ögrenerek ya da aldanarak ama hiçbir zaman umudunu ve direncini yitirmeksizin devam eden bir yolculuktur bu.

Tabi buna dair zihinsel ve edimsel karmasa ihtilaflara da yol açacaktir. Bakara Suresi 213. ayet'teki, "insanlar tek bir ümmetti, sonra ihtilafa düstüler…" ifadesi ise ihtilafi dogrudan olumsuz bir mesele olarak zikretmez.

Ihtilaf ve çatisma toplumlarin yenilenmesi için bir zahmet oldugu kadar rahmettir de ama kivami iyi ayarlanmadiginda, ölçüler tutturulmadiginda zulmete de dönüsebilir. 

Ihtilaflar çogu kez bir sorunla yüze çikar ve bu da bizi kitaba ve hikmete çagirir.

Dünyanin ve hayatin sahici bir biçimde anlasilmasi temelde bir sorunsal etrafindaki tartismalar, yüzlesmeler ve hatta çatismalarla baslar.

O nedenle Islam tarihindeki ilk ihtilaflar, hüküm ancak Allah'indir ayeti kadar, büyük günah veya kader gibi meseleler de ancak üzerinde tartisilmaya, kavga edilmeye, bu terimler sorunsallasmaya basladiginda yeniden ve bir kez daha ama bu kez salt kitabi ibarelerin biçimselligiyle degil de hayatin içerisindeki yeni bir durumun, sorunun anlasilmaya baslanmasiyla anlasilir; anlasilmaktan da öte karsilasilan sorun üzerinde düsünülerek anlam güncellestirilir ve hayat yeniden yorumlanir.

Bu ise artik tarihsel bir mevzunun anlasilmasindan ibaret olmayan, tartisanlarin kendi imtihanlari çerçevesindeki sahihlestirilmis ve fiililestirilmis bir anlama halidir.

Bu durum belki yeni bir anlama, tevil veya tefsir, belki de bir yanlis anlamadir ama sonuçta anlamanin yüzeyselliginden kopulmus, güncelin insasi baslamistir. 


Anlasmazliga düsmek ve tartismaya baslamak, meseleyi güncellemek, çagdaslastirmak, yasadigimiz kosullarda yeniden anlamak, anlama kavusturmak demektir.

Ihtilaf ise mevzunun ilerletilmesi için sadece biçimsel bir itki saglar, onu derinlestirmek bizim cehdimizle ve ferasetimizle ilgilidir.

Zira çagdaslik veya insanlasma ithal edilemez. Kavga veya tartisma bitirildiginde, sorun çözüldügünde ise anlama faaliyeti de biter, ezberleme ve taklit dönemi baslar. 

Haci Bayram Veli de bu durumu bir dörtlügünde dile getirir:

Ben bir ulu sara vardim
Ol sari yapilir buldum
Ben dahi anda yapildim
Tasla toprak arasinda.


Tabi buradaki tasla topragi kelimeler ve kavramlar olarak anlamak da mümkün.

Bu ise insanin kendisini bir hakikat olayi içerisinde yeni bir halk-olus'un, bir yenilenme hali içerisinde bulusunun hikâyesidir.

Her halk-olus ise bizi çaga, hayatin diriligine ve ahlakin yeniligine çagirir ve dahil eder.

O hercümerç içerisinde yeniden biçimlenir ve adeta yeniden diriliriz (ahlakimizi yenileriz).

Tipki Kierkegaard'in Tevrat, Isaya 16'ya atfen zikrettigi gibi, "çabalamayan ancak yel dogurur, çabalayan ise babasini bile dogurur". 1


Sorun ise yeni bir anlama faaliyetinin Yunandan, Batidan veya baska bir yerden gelmesi degildir; gelmesidir. Bu bir kiskirtmadir çünkü.

Veya bir meydan okuma. Önemli olansa meydan okuma degil, hayatiyete isaret eden o, Toynbee'nin deyisiyle ortaya konulan tepkidir.

Tepki bir hayatiyet belirtisidir çünkü. Ihtilafin olumlulugudur. Taslasmis zihinleri çatlatmak için ortaya atilan o gelecege dair seslenislerdir.

Kavga etmeksizin ve yeri geldiginde ayrismaksizin çaga tutunmak, beserilikten veya kölelikten insanilige yönelmek ise mümkün degil.

Insanlasmamiz Aliya'nin deyisiyle göksel bir "prolog"la baslamis olabilir.

Ama bunun yere indirilmesi ve bir hayata kavusturulmasi gerekir; ancak o zaman ki bir anlam dünyasi da olusmaya baslayacaktir. 


Sahici bir müzakere ve istisare ise zihinsel bir konfor veya siyasal bir disiplin içerisinde degil, insan haysiyetinin gözetildigi çatismali süreçler içerisinde gerçekles(tiril)ebilir.

Kuran'daki ifadesiyle bu bir çoban-sürü iliskisi içerisinde olanlarca degil, arayislarini ve edimlerini birlikte sürdürmeye çalisanlar yani istisare iliskisi içerisinde olanlarca gerçekles(tiril)ebilir.

Ancak her ne kadar Bati'daki ölçeklerdeki kadar zalimane olmasa da Islam tarihinde de cari bir antisemitik bakis, buna dair ayetlerin (sözgelimi Bakara 104, Nisa 46 ) özündeki daha kapsamli ve olumlu bakisin görülmesini önlemekte.

Buradaki çagri bambaskadir çünkü. Peygamberle sürdürülecek istisareye dahasi her türlü yönetsel iliskiye dair ilkesel bir tutuma çagrilmaktadir müminler.

Bir sürü (raina, raiyet, çoban-sürü) mantigindan ve ahlakindan kurtularak sorunlarin birlikte düsünülmesi ve çözümlenmesine (unzurna, nazariye, akletme), kisacasi insanilesmeye dair bir çagridir bu.

Güdülme (raina/pastorallik) mantigi yerine birlikte düsünmeye (unzurna) ve birlikte eylemeye (istisare) dayanan bir insanilesmeye, düsünsellesmeye dogru evrilis, bir Islamlasma kadar çagdaslasma, çaginin çocugu olma anlamina da gelmektedir.

Tabi bu sadece bir baslangiç noktasidir; gerisi ise çabalarimiza kalmistir. 

Ne var ki ne günümüz Türkiye siyaseti ne de fikir dünyasi tam olarak buna uygun bir dogrulmayi saglayabilmekte.

Ne sûra ne de demokrasi tam olarak anlasilabilmekte; toplum muhteris siyasilerin iktidar oyunlarina araçsallastirilirken o kritik esik de bir türlü asilamamakta.

Ki sûra salt bir danismanlik olmadigi gibi, demokrasi de biçimsel bir sandik oyunundan, salt seçimden, sayisalliktan, farkliliklarin esitler halinde siyasal etkinlige katildigi bir siyasallasma faaliyetinden ibaret degildir.

Toplumun tabandan itibaren etkinlestirildigi ve toplumsal/siyasal faaliyetlere katildigi bir etkinlesme, sorumlu ve yükümlü kilindigi bir bilinç ve edimsellik halidir. 

Medine Sözlesmesi baglamindaki bir hâkimlik/hakemlik, devlet/aile, hilafet/imamet ayrismalari da bu sorunun ortaya çikardigi tartisma, anlasmazlik ve orta yolu bulma sorunlaridir.

Bu ayrimlarin dikkatlerden kaçirilmasi ise sûra ikliminden, ümmetin çogulcu bir topluluk anlamina geldigi Medine Sözlesmesi'nin duyarliligindan, hak ve adaletten uzaklasilarak, Müslüman ulus anlamina gelen bir tekillesmeye, tekilci bir iktidara, tahakküme ve güç metafizigine dogru gidisin de habercisidir.  

 

1. Soren Kierkegaard, Korku ve Titreme, Ara Y. s. 23 (kismi degisikliklerle). 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasini yansitmayabilir. 

Makalenin orjinali için bakiniz: https://www.indyturk.com/node/625961

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete2 Öcalan’ın Çağrısı3 SÖZÜ SAVAŞA BENZER4 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK5 Egemen bakışın açmazı6 Ezilenlerin çelişkisi7 Sömürgecilik8 Eleştirel özgürlük ve ahlak9 Gösteri Toplumu10 Göçmenler, köylüler ve madenler11 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar12 Taha Abdurrahman13 Sörfçü ve göçebe14 Dayanışma ve kapitalistleşme15 Doğru soruları soramamak16 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü17 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik18 Siyasal ahlak19 Fırtına öncesi sessizlik20 Her Dem Yeni Doğarız21 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi22 Adalet ve Hakkaniyete Dair23 Yollar ve tarihsicilik24 İhtişam ve sefalet25 İbrahim ve Odysseus26 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi27 VİCDAN MAHKEMESİ28 Yaşama Sevinci29 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü30 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti31 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)32 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)33 Dilde yurtlanmak (1)34 Fair Play35 Neden36 Siyasal ihtiras37 FİLİSTİN VE HAC38 Sömürgecilik ve maduniyet39 Osmanlı ve cumhuriyet40 KURU OTLAR VE TAŞRA41 Sınırlarda dolaşmak42 İSRAİL43 Gazze'de dile gelen44 Filistin direnişi ve Hamas45 Yeni sömürgecilik46 Savaş ve barış47 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger48 Gandi ve şiddet dışı direniş49 Politikacı, göçmen ve şair50 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik51 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche52 Dini Anarşizim53 Jean Paul Sartre ve özgürlük54 Madunun dili, öfkesidir55 Göçebe tutum56 İttihatçılık ve demokrasi57 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka58 Yollara çıkma vakti59 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa60 Islam ve çagdaslik gerilimi61 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar62 ORUÇLA GELEN63 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset64 Sessizlik ve Bagis65 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)66 Paylasma ve Körlük67 Sedat Yenigün Üzerine68 Bayram69 Sorunsallikta Yasamak70 Cahillik71 Bulgur ve Adalet72 Din, Politika ve Felsefe73 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya74 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!