Fair Play

Fair Play, adil müsabaka, dürüst oyun gibi anlamlara gelmekte. Fair Play, yaptırımlarla zorunlu tutulmayan, aksine sporda kuralların talep ettiğinin ötesinde, sporcunun rakibi ile eşit şartlarda yarışma arzusunu, rakibin maruz kalacağı haksız durumları gidermek için gösterilen çabayı, kendi yarar ve yargısına uygun olmasa bile hakem kararlarına saygı göstermeyi, aleyhine de olsa hakemlerin doğru karar almalarına yardımcı olmayı, galibiyet ya da mağlubiyette ölçülü davranmayı esas almaktadır. 1
Fair Play
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 7.01.2024
Okunma Sayısı : 652

Fair Play

Fair Play, adil müsabaka, dürüst oyun gibi anlamlara gelmekte.

Fair Play, yaptırımlarla zorunlu tutulmayan, aksine sporda kuralların talep ettiğinin ötesinde, sporcunun rakibi ile eşit şartlarda yarışma arzusunu, rakibin maruz kalacağı haksız durumları gidermek için gösterilen çabayı, kendi yarar ve yargısına uygun olmasa bile hakem kararlarına saygı göstermeyi, aleyhine de olsa hakemlerin doğru karar almalarına yardımcı olmayı, galibiyet ya da mağlubiyette ölçülü davranmayı esas almaktadır. 1

Dolayısıyla bu, spor müsabakalarında olduğu kadar hayatın içinde de nezaketi, saygıyı ve inceliği gerektiren bir yarışma ruhunun ve ahlakiliğin benimsenmesidir: Kendi koşullarını dayatmak yerine ortak koşullarda uzlaşma ve bu ilkeler doğrultusundaki bir yarışma ahlakı.

Ve üstelik bu, salt amatörlüğe dair olmayan, profesyonelce bir bakışın da temel koşuludur.

Ancak ne var ki günümüz gerçekliğinde bu tür bir ahlakilik, sadece spor sahalarında ve müsabakalarında değil, hayatın hemen her yerinde de hiçe sayılan, dikkate alınmayan ve hatta tam tersinin kıymet ifade ettiği bir meziyet.

Bunun sonucu olarak hayatın her alanında giderek yayılan bir çürüme, keşmekeş ve saygısızlık, neredeyse bir esas halini almakta ve toplumun ileri gelenleri ise bu durumu sadece seyretmekte ve hatta kendi lehlerineyse desteklemektedirler.

En son adı parasal ilişkilere karışan sporcularımızda durumun vahametine tanık olmuştuk.

Daha onun şaşkınlığı sona ermeden bu kez de Suudi Arabistan'da yaşanan bir olay, her ne kadar bir ucu oraya dayansa da, salt parasal bir mesele olmadığını da ortaya koydu.

Ve hatta bu durum sadece futbolla, profesyonelleşmeyle ve futbol kulüpleri etrafında dönen şiddet, ticarileşme ve şikeyle de sınırlı değil.

Genel anlamda topluma yayılan bir yozlaşma, kuralları ve yasayı çiğneme eğilimi, çoğu kez ideolojiler, din, ulusal değerler veya siyasetle maskelenerek kabullen(dir)ilen alışkanlıklara dönüşmekte.

Gerçi üzerinde çokça konuşuldu ama meselenin hâlâ müphem yönleri bulunmakta.

Öncelikle cumhuriyetin 100'üncü yılı kutlamalarına adanan Süper Kupa maçı için neden Suudi Arabistan'ın seçildiği mevzuu bunlardan biri.

Hadi seçildi diyelim, FİFA ve UEFA kuralları belli iken maç öncesi şartlar bu kuralların dışına çıkmak için neden zorlandı ve ev sahibine dayatılmaya çalışıldı?

Şayet özel şartlarda bir müsabaka yapılacaksa bunlar neden sözleşmede yer almayıp son anda fiili bir durum oluşturulmaya çalışıldı?

Yeni Şafak gazetesinin "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı DezenFormasyonla Mücadele Merkezi"nden aktardığı bilgiye göre;

(...) sözleşmede FIFA, AFC, UEFA ve diğer uluslararası futbol düzenleyici ve yönetici kuruluşların kurallarının geçerli olacağı belirtilmiştir. TFF ve Suudi Arabistan yetkilileri ise söz konusu müsabaka bir milli maç olmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı olması dolayısıyla İstiklal Marşı okunması ve Türk bayraklarının kullanılmasına yönelik uzlaşıya varmışlardır.

Kulüpler, maçın hemen öncesinde takımların sahaya ısınmak için Mustafa Kemal Atatürk tişörtleriyle ve üzerlerinde Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerinin yazılı olduğu pankartlarla çıkma taleplerinin TFF ile Suudi yetkililer arasında daha önceden yapılan protokole eklenmesini talep etmişlerdir.

Suudi Arabistanlı yetkililer, daha önce TFF ile yaptıkları anlaşmayla uluslararası yönetmelikler ve düzenlemeleri gerekçe göstererek maçın hemen öncesinde bu talepleri mevcut protokole eklemeyi kabul etmemiştir.

Nevzat Çiçek'in "X"teki 30 Aralık tarihli haberine göre ise:

 

Stada Türk taraftarlar alındıktan sonra, maçla ilgili sorunlar sosyal medya üzerinden yayılmaya başlayınca, dezenFormasyonla birlikte olay çığırından çıkmış, stattaki taraftarlar İstiklal Marşımızı okumaya başlamış, bunu duyan stat görevlileri kulakları sağır edecek şekilde yüksek desibelle müzik yayınına başlamışlar ve İstiklal Marşımızı okuyan taraftarları susturmuşlardır.

 

 
 
 
 
 
 
Dün akşam Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması planlanan Fenerbahçe-Galatasaray süper kupa maçı nedeniyle oluşan krizin perde arkasıyla ilgili çok şey yazıldı çizildi Önce şunu söyleyeyim krizin ana sebebi Türkiye Futbol Federasyonu’nun ikili ilişkilerle yürütmeye… Daha fazla göster
Maçın iptal edilmesinin akabinde kulüp başkanları ve TFF'nin ortak açıklaması ise şöyle:

29 Aralık 2023 Cuma günü saat 20.45'te oynanması planlanan 2023 Süper Kupa müsabakası organizasyondaki bazı aksaklıklar nedeniyle Kulüplerimizle birlikte aldığımız ortak karar neticesinde ileri bir tarihe ertelenmiştir. Ev sahibi ülkenin Futbol Federasyonu, ilgili kurum ve kuruluşlarına şu ana kadar Süper Kupa'nın organizasyonu için göstermiş oldukları çaba nedeniyle teşekkür ederiz.

 

Kamuoyuna duyurulur, Cumhuriyetimizin ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun 100. Yılını yurtdışında da kutlamak amacıyla, Türk Futbolunun marka değerine ve kulüplerimize katkı sağlayacak şekilde kulüplerimizle organize ettiğimiz, 29 Aralık 2023 Cuma günü saat 20.45’te oynanması… Daha fazla göster
Esasında ise FİFA ve UEFA kurallarına, maç öncesi yapılan sözleşmeye ve Fair Play kurallarına uymamak, dahası bunda bir beis görmemek, ülkemizdeki kuralsızlıkların tipik bir misali.

Başkalarına kural öğütlerken kendilerini bundan müstağni ve müstesna görenler, suçlayacak birilerini bularak işin içinden sıyrılmaya çalışan tipik"yurdum insanları"dır.

Yazılı kurallar kadar ahlaki ilkelerin de işlemediği, bunlara riayetkâr olanların saf ya da enayi görüldüğü bir kültürün afra tafra içerisindeki mensuplarının, karşılarındakini aşağılarken, insanlık değerleri açısından nasıl bir yerde durdukları hakkında hiçbir fikirleri bulunmamakta sanırım. 

Daha da tuhafı ise Fair Play ruhuna aykırı olsa da ulusal değerler adına savunulan kural dışılıkların, sanki bu bir meziyetmiş gibi görülebilmesi.

Ne var ki hiç kimse bu tuhaflığı dile getirmemekte (çünkü işin içerisinde yegâne ulusal onurumuz Atatürk meselesi bulunmakta ya da bulunduğu iddia edilmekte), tipik kayıkçı kavgası muhabbetleri ve partiler arası atışmalarla durum geçiştirilmekte.  

Peki, onlara bakarak kendimizi Batılı ya da modern hissettiğimiz Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gerçekte bizden daha alt seviyelerde mi?

Her seferinde olduğu gibi benzeri bir sorun çıktığında hemen aşağılanan, ilkellikle suçlanan ve Atatürk öne çıkarılarak gerilikle itham edilen bu ülkelerin modernlik çıtası, insani nitelikleri, kalkınmışlık değerleri acaba gerçekten bizden daha mı düşük?

Oysa uluslararası göstergeler hiç de bunu teyit etmemekte. 

Diyelim ki öyle; peki, o zaman maç yapmak için neden bu ülke seçildi? Sebep sadece para mı?  

Ya da şöyle düşünelim: Batılı bir ülkede de benzeri şımarıklıklar, oyunbozanlıklar, Fair Play ruhuna, FİFA ve UEFA esaslarına aykırı şeyler talep edilebilecek ve itiraz edildiğinde de çekip gelinebilecek miydi? 

Burada asıl üzerinde düşünülmesi gereken ise Kemalizm ya da Atatürkçülüğün sağ ya da sol versiyonlarının bu ülkede nasıl bir işlev gördüğü ve anlam ifade ettiğidir.

Aslında daha en başında, cumhuriyetin kuruluşundaki aldatmaca, baskı, riyakârlık, içtenlikten uzaklık ve halkın aşağılanması gibi tutumlar, samimi bir değişim ve yenilenme ruhunu yaratmayı bırakın, ürkütücü bir içe kapanmaya yol açtı.

Bu baskılayıcı tutumun uzun vadede rövanşist bir tepkiye yol açması ne kadar şaşırtıcı olabilirdi ki?

Ama cumhuriyet seçkinleri hiç de üzerlerine bir şey almayarak mağrur edalarını korumayı sürdürdüler.

Şanlı maziye dair eksikliği ikame eden ideolojik bir söylem ise Batı'ya karşı modernleşmeci bir özrü, Doğu'ya karşı ise aşağılayıcı bir irtifayı ifade eder.

Ama sonuçta rasyonel olmaktan çok hamasi bir kültürel/ideolojik çerçeveyi oluşturur.

Dolayısıyla Fair Play ruhu çoğu kez kahramanlık kültü tarafından alaşağı edilir.

Kahramanlık ise özünde yer alan ahlaki ve insani değerlerle değil de zulüm, hor görü, böbürlenme ve karşısındakini aşağılama ile tanımlanır.

 

Belki de temel sorunumuz tam da bu: Kendi zaaflarımızı görmek ve bunları düzeltmeye çalışmak yerine birtakım kahramanca edalarla, kültleştirilmiş simaların ardına saklanarak veya onları öne çıkararak bu zaafları gizlemek, boş bir kibirle avunmak.

Dahası ise birtakım biçimsel göstergelerle, taklitçi edimlerle, temel mevzularımızı örtbas eden tantanalarla müzakerelerden uzaklaşarak lafı karışıklığa getirmek ve sorunları halının altına süpürerek sonuçlandırılmış gibi yapmak.

En temel sorunlarımızın konuşulmasını bile nümayişlerle bastırmak ve meselelerin çözümünü tarihin akışına bırakmak.

Sahicilikten uzak bir çocuksulukla sığınılan büyük isimlerin gölgesinde sürdürülen boş vermişlikle ortaya çıkan keşmekeşi ise hep ötekilerin fesadı olarak görmek. 

Bir tarafta anayasayı çiğnemenin meziyet gibi addedildiği ve bunda utanmazca diretildiği bir yasadışılık, Gazze'de katliamlarını sürdüren İsrail'i lanetlerken ticaretin hız kesmeksizin devamı gibi bir ahlaksızlık, öte yandaysa Suudi Arabistan'da yaşanan olayı kısa yoldan Atatürk düşmanlığına bağlamak ve hilafet tantanaları çıkarmak tipik bir davranış biçimi olarak tezahür etmekte.

Tarihsel belleklerdeki bu katılık ve ısrar ise temel ve ortak sorunları görmezlikten gelerek salt karşılıklı çatışmaların biçimselliğine indirgenmiş bir cumhuriyetçilikle yetinmekte ve hatta bununla Arap ülkelerine karşı böbürlenilmekte.

Bu kör dövüşü, ahlak ve akıldışılık ise halka trafik kurallarını ihlal, şehirlerin keşmekeşi, vergi kaçırma, hileli üretim, şikeli oyunlar, rüşvet, uyuşturucu kaçakçılığı, başkalarını aldatarak zenginleşme, kıyıların, ormanların ve madenlerin talanları, yaygınlaşan bahis oyunları, hak ihlalleri, baskı ve sömürü olarak yansımakta. 

1. İbrahim Yıldıran, FAİR PLAY: KAPSAMI, TÜRKİYE'DEKİ GÖRÜNÜMÜ VE GELİŞTİRME PERSPEKTİFLERİ, Gazi BESBD, IX (2004), 4: 3 – 16.

Yazının orjinali için bakınız:https://www.indyturk.com/node/687191/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/fair-play

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 
 
 
 
 
 
Dün akşam Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması planlanan Fenerbahçe-Galatasaray süper kupa maçı nedeniyle oluşan krizin perde arkasıyla ilgili çok şey yazıldı çizildi Önce şunu söyleyeyim krizin ana sebebi Türkiye Futbol Federasyonu’nun ikili ilişkilerle yürütmeye… Daha fazla göster

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 ORTADOĞU’DA BARIŞI ARAMAK2 İMRALI’YA GİTMEK3 Küresel Statükonun Sarsılması ve Zohran Mamdani4 İki Direniş Biçimi ve Barış5 Gazze, Rojava ve Zeytin Ağacı6 Türkiye ve İsrail7 Gazze ve Dost Bildiklerin Sessizliği8 NEOFAŞİZM9 Başka Türlü Yapmak10 Yozlaşma ve Çöküş11 Silahları Yakmak12 İsyan Bile Değil13 Küresel Savaş ve Stratejik Akıl14 Meal/Çeviri Çabaları ve Anlamanın Askıya Alınması15 İLK MÜSLÜMANLAR16 İSLAMCILIK ÜZERİNE17 Barış ve Şükran18 Düşündürücü Bir Veda19 Hakikat Nerede20 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir21 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete22 Öcalan’ın Çağrısı23 SÖZÜ SAVAŞA BENZER24 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK25 Egemen bakışın açmazı26 Ezilenlerin çelişkisi27 Sömürgecilik28 Eleştirel özgürlük ve ahlak29 Gösteri Toplumu30 Göçmenler, köylüler ve madenler31 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar32 Taha Abdurrahman33 Sörfçü ve göçebe34 Dayanışma ve kapitalistleşme35 Doğru soruları soramamak36 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü37 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik38 Siyasal ahlak39 Fırtına öncesi sessizlik40 Her Dem Yeni Doğarız41 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi42 Adalet ve Hakkaniyete Dair43 Yollar ve tarihsicilik44 İhtişam ve sefalet45 İbrahim ve Odysseus46 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi47 VİCDAN MAHKEMESİ48 Yaşama Sevinci49 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü50 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti51 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)52 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)53 Dilde yurtlanmak (1)54 Fair Play55 Neden56 Siyasal ihtiras57 FİLİSTİN VE HAC58 Sömürgecilik ve maduniyet59 Osmanlı ve cumhuriyet60 KURU OTLAR VE TAŞRA61 Sınırlarda dolaşmak62 İSRAİL63 Gazze'de dile gelen64 Filistin direnişi ve Hamas65 Yeni sömürgecilik66 Savaş ve barış67 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger68 Gandi ve şiddet dışı direniş69 Politikacı, göçmen ve şair70 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik71 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche72 Dini Anarşizim73 Jean Paul Sartre ve özgürlük74 Madunun dili, öfkesidir75 Göçebe tutum76 İttihatçılık ve demokrasi77 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka78 Yollara çıkma vakti79 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa80 Islam ve çagdaslik gerilimi81 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar82 ORUÇLA GELEN83 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset84 Sessizlik ve Bagis85 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)86 Paylasma ve Körlük87 Sedat Yenigün Üzerine88 Bayram89 Sorunsallikta Yasamak90 Cahillik91 Bulgur ve Adalet92 Din, Politika ve Felsefe93 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya94 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!