Fair Play

Fair Play, adil müsabaka, dürüst oyun gibi anlamlara gelmekte. Fair Play, yaptırımlarla zorunlu tutulmayan, aksine sporda kuralların talep ettiğinin ötesinde, sporcunun rakibi ile eşit şartlarda yarışma arzusunu, rakibin maruz kalacağı haksız durumları gidermek için gösterilen çabayı, kendi yarar ve yargısına uygun olmasa bile hakem kararlarına saygı göstermeyi, aleyhine de olsa hakemlerin doğru karar almalarına yardımcı olmayı, galibiyet ya da mağlubiyette ölçülü davranmayı esas almaktadır. 1
Fair Play
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 7.01.2024
Okunma Sayısı : 386

Fair Play

Fair Play, adil müsabaka, dürüst oyun gibi anlamlara gelmekte.

Fair Play, yaptırımlarla zorunlu tutulmayan, aksine sporda kuralların talep ettiğinin ötesinde, sporcunun rakibi ile eşit şartlarda yarışma arzusunu, rakibin maruz kalacağı haksız durumları gidermek için gösterilen çabayı, kendi yarar ve yargısına uygun olmasa bile hakem kararlarına saygı göstermeyi, aleyhine de olsa hakemlerin doğru karar almalarına yardımcı olmayı, galibiyet ya da mağlubiyette ölçülü davranmayı esas almaktadır. 1

Dolayısıyla bu, spor müsabakalarında olduğu kadar hayatın içinde de nezaketi, saygıyı ve inceliği gerektiren bir yarışma ruhunun ve ahlakiliğin benimsenmesidir: Kendi koşullarını dayatmak yerine ortak koşullarda uzlaşma ve bu ilkeler doğrultusundaki bir yarışma ahlakı.

Ve üstelik bu, salt amatörlüğe dair olmayan, profesyonelce bir bakışın da temel koşuludur.

Ancak ne var ki günümüz gerçekliğinde bu tür bir ahlakilik, sadece spor sahalarında ve müsabakalarında değil, hayatın hemen her yerinde de hiçe sayılan, dikkate alınmayan ve hatta tam tersinin kıymet ifade ettiği bir meziyet.

Bunun sonucu olarak hayatın her alanında giderek yayılan bir çürüme, keşmekeş ve saygısızlık, neredeyse bir esas halini almakta ve toplumun ileri gelenleri ise bu durumu sadece seyretmekte ve hatta kendi lehlerineyse desteklemektedirler.

En son adı parasal ilişkilere karışan sporcularımızda durumun vahametine tanık olmuştuk.

Daha onun şaşkınlığı sona ermeden bu kez de Suudi Arabistan'da yaşanan bir olay, her ne kadar bir ucu oraya dayansa da, salt parasal bir mesele olmadığını da ortaya koydu.

Ve hatta bu durum sadece futbolla, profesyonelleşmeyle ve futbol kulüpleri etrafında dönen şiddet, ticarileşme ve şikeyle de sınırlı değil.

Genel anlamda topluma yayılan bir yozlaşma, kuralları ve yasayı çiğneme eğilimi, çoğu kez ideolojiler, din, ulusal değerler veya siyasetle maskelenerek kabullen(dir)ilen alışkanlıklara dönüşmekte.

Gerçi üzerinde çokça konuşuldu ama meselenin hâlâ müphem yönleri bulunmakta.

Öncelikle cumhuriyetin 100'üncü yılı kutlamalarına adanan Süper Kupa maçı için neden Suudi Arabistan'ın seçildiği mevzuu bunlardan biri.

Hadi seçildi diyelim, FİFA ve UEFA kuralları belli iken maç öncesi şartlar bu kuralların dışına çıkmak için neden zorlandı ve ev sahibine dayatılmaya çalışıldı?

Şayet özel şartlarda bir müsabaka yapılacaksa bunlar neden sözleşmede yer almayıp son anda fiili bir durum oluşturulmaya çalışıldı?

Yeni Şafak gazetesinin "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı DezenFormasyonla Mücadele Merkezi"nden aktardığı bilgiye göre;

(...) sözleşmede FIFA, AFC, UEFA ve diğer uluslararası futbol düzenleyici ve yönetici kuruluşların kurallarının geçerli olacağı belirtilmiştir. TFF ve Suudi Arabistan yetkilileri ise söz konusu müsabaka bir milli maç olmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yılı olması dolayısıyla İstiklal Marşı okunması ve Türk bayraklarının kullanılmasına yönelik uzlaşıya varmışlardır.

Kulüpler, maçın hemen öncesinde takımların sahaya ısınmak için Mustafa Kemal Atatürk tişörtleriyle ve üzerlerinde Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerinin yazılı olduğu pankartlarla çıkma taleplerinin TFF ile Suudi yetkililer arasında daha önceden yapılan protokole eklenmesini talep etmişlerdir.

Suudi Arabistanlı yetkililer, daha önce TFF ile yaptıkları anlaşmayla uluslararası yönetmelikler ve düzenlemeleri gerekçe göstererek maçın hemen öncesinde bu talepleri mevcut protokole eklemeyi kabul etmemiştir.

Nevzat Çiçek'in "X"teki 30 Aralık tarihli haberine göre ise:

 

Stada Türk taraftarlar alındıktan sonra, maçla ilgili sorunlar sosyal medya üzerinden yayılmaya başlayınca, dezenFormasyonla birlikte olay çığırından çıkmış, stattaki taraftarlar İstiklal Marşımızı okumaya başlamış, bunu duyan stat görevlileri kulakları sağır edecek şekilde yüksek desibelle müzik yayınına başlamışlar ve İstiklal Marşımızı okuyan taraftarları susturmuşlardır.

 

 
 
 
 
 
 
Dün akşam Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması planlanan Fenerbahçe-Galatasaray süper kupa maçı nedeniyle oluşan krizin perde arkasıyla ilgili çok şey yazıldı çizildi Önce şunu söyleyeyim krizin ana sebebi Türkiye Futbol Federasyonu’nun ikili ilişkilerle yürütmeye… Daha fazla göster
Maçın iptal edilmesinin akabinde kulüp başkanları ve TFF'nin ortak açıklaması ise şöyle:

29 Aralık 2023 Cuma günü saat 20.45'te oynanması planlanan 2023 Süper Kupa müsabakası organizasyondaki bazı aksaklıklar nedeniyle Kulüplerimizle birlikte aldığımız ortak karar neticesinde ileri bir tarihe ertelenmiştir. Ev sahibi ülkenin Futbol Federasyonu, ilgili kurum ve kuruluşlarına şu ana kadar Süper Kupa'nın organizasyonu için göstermiş oldukları çaba nedeniyle teşekkür ederiz.

 

Kamuoyuna duyurulur, Cumhuriyetimizin ve Türkiye Futbol Federasyonu’nun 100. Yılını yurtdışında da kutlamak amacıyla, Türk Futbolunun marka değerine ve kulüplerimize katkı sağlayacak şekilde kulüplerimizle organize ettiğimiz, 29 Aralık 2023 Cuma günü saat 20.45’te oynanması… Daha fazla göster
Esasında ise FİFA ve UEFA kurallarına, maç öncesi yapılan sözleşmeye ve Fair Play kurallarına uymamak, dahası bunda bir beis görmemek, ülkemizdeki kuralsızlıkların tipik bir misali.

Başkalarına kural öğütlerken kendilerini bundan müstağni ve müstesna görenler, suçlayacak birilerini bularak işin içinden sıyrılmaya çalışan tipik"yurdum insanları"dır.

Yazılı kurallar kadar ahlaki ilkelerin de işlemediği, bunlara riayetkâr olanların saf ya da enayi görüldüğü bir kültürün afra tafra içerisindeki mensuplarının, karşılarındakini aşağılarken, insanlık değerleri açısından nasıl bir yerde durdukları hakkında hiçbir fikirleri bulunmamakta sanırım. 

Daha da tuhafı ise Fair Play ruhuna aykırı olsa da ulusal değerler adına savunulan kural dışılıkların, sanki bu bir meziyetmiş gibi görülebilmesi.

Ne var ki hiç kimse bu tuhaflığı dile getirmemekte (çünkü işin içerisinde yegâne ulusal onurumuz Atatürk meselesi bulunmakta ya da bulunduğu iddia edilmekte), tipik kayıkçı kavgası muhabbetleri ve partiler arası atışmalarla durum geçiştirilmekte.  

Peki, onlara bakarak kendimizi Batılı ya da modern hissettiğimiz Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gerçekte bizden daha alt seviyelerde mi?

Her seferinde olduğu gibi benzeri bir sorun çıktığında hemen aşağılanan, ilkellikle suçlanan ve Atatürk öne çıkarılarak gerilikle itham edilen bu ülkelerin modernlik çıtası, insani nitelikleri, kalkınmışlık değerleri acaba gerçekten bizden daha mı düşük?

Oysa uluslararası göstergeler hiç de bunu teyit etmemekte. 

Diyelim ki öyle; peki, o zaman maç yapmak için neden bu ülke seçildi? Sebep sadece para mı?  

Ya da şöyle düşünelim: Batılı bir ülkede de benzeri şımarıklıklar, oyunbozanlıklar, Fair Play ruhuna, FİFA ve UEFA esaslarına aykırı şeyler talep edilebilecek ve itiraz edildiğinde de çekip gelinebilecek miydi? 

Burada asıl üzerinde düşünülmesi gereken ise Kemalizm ya da Atatürkçülüğün sağ ya da sol versiyonlarının bu ülkede nasıl bir işlev gördüğü ve anlam ifade ettiğidir.

Aslında daha en başında, cumhuriyetin kuruluşundaki aldatmaca, baskı, riyakârlık, içtenlikten uzaklık ve halkın aşağılanması gibi tutumlar, samimi bir değişim ve yenilenme ruhunu yaratmayı bırakın, ürkütücü bir içe kapanmaya yol açtı.

Bu baskılayıcı tutumun uzun vadede rövanşist bir tepkiye yol açması ne kadar şaşırtıcı olabilirdi ki?

Ama cumhuriyet seçkinleri hiç de üzerlerine bir şey almayarak mağrur edalarını korumayı sürdürdüler.

Şanlı maziye dair eksikliği ikame eden ideolojik bir söylem ise Batı'ya karşı modernleşmeci bir özrü, Doğu'ya karşı ise aşağılayıcı bir irtifayı ifade eder.

Ama sonuçta rasyonel olmaktan çok hamasi bir kültürel/ideolojik çerçeveyi oluşturur.

Dolayısıyla Fair Play ruhu çoğu kez kahramanlık kültü tarafından alaşağı edilir.

Kahramanlık ise özünde yer alan ahlaki ve insani değerlerle değil de zulüm, hor görü, böbürlenme ve karşısındakini aşağılama ile tanımlanır.

 

Belki de temel sorunumuz tam da bu: Kendi zaaflarımızı görmek ve bunları düzeltmeye çalışmak yerine birtakım kahramanca edalarla, kültleştirilmiş simaların ardına saklanarak veya onları öne çıkararak bu zaafları gizlemek, boş bir kibirle avunmak.

Dahası ise birtakım biçimsel göstergelerle, taklitçi edimlerle, temel mevzularımızı örtbas eden tantanalarla müzakerelerden uzaklaşarak lafı karışıklığa getirmek ve sorunları halının altına süpürerek sonuçlandırılmış gibi yapmak.

En temel sorunlarımızın konuşulmasını bile nümayişlerle bastırmak ve meselelerin çözümünü tarihin akışına bırakmak.

Sahicilikten uzak bir çocuksulukla sığınılan büyük isimlerin gölgesinde sürdürülen boş vermişlikle ortaya çıkan keşmekeşi ise hep ötekilerin fesadı olarak görmek. 

Bir tarafta anayasayı çiğnemenin meziyet gibi addedildiği ve bunda utanmazca diretildiği bir yasadışılık, Gazze'de katliamlarını sürdüren İsrail'i lanetlerken ticaretin hız kesmeksizin devamı gibi bir ahlaksızlık, öte yandaysa Suudi Arabistan'da yaşanan olayı kısa yoldan Atatürk düşmanlığına bağlamak ve hilafet tantanaları çıkarmak tipik bir davranış biçimi olarak tezahür etmekte.

Tarihsel belleklerdeki bu katılık ve ısrar ise temel ve ortak sorunları görmezlikten gelerek salt karşılıklı çatışmaların biçimselliğine indirgenmiş bir cumhuriyetçilikle yetinmekte ve hatta bununla Arap ülkelerine karşı böbürlenilmekte.

Bu kör dövüşü, ahlak ve akıldışılık ise halka trafik kurallarını ihlal, şehirlerin keşmekeşi, vergi kaçırma, hileli üretim, şikeli oyunlar, rüşvet, uyuşturucu kaçakçılığı, başkalarını aldatarak zenginleşme, kıyıların, ormanların ve madenlerin talanları, yaygınlaşan bahis oyunları, hak ihlalleri, baskı ve sömürü olarak yansımakta. 

1. İbrahim Yıldıran, FAİR PLAY: KAPSAMI, TÜRKİYE'DEKİ GÖRÜNÜMÜ VE GELİŞTİRME PERSPEKTİFLERİ, Gazi BESBD, IX (2004), 4: 3 – 16.

Yazının orjinali için bakınız:https://www.indyturk.com/node/687191/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/fair-play

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 
 
 
 
 
 
Dün akşam Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da oynanması planlanan Fenerbahçe-Galatasaray süper kupa maçı nedeniyle oluşan krizin perde arkasıyla ilgili çok şey yazıldı çizildi Önce şunu söyleyeyim krizin ana sebebi Türkiye Futbol Federasyonu’nun ikili ilişkilerle yürütmeye… Daha fazla göster

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Meal/Çeviri Çabaları ve Anlamanın Askıya Alınması2 İLK MÜSLÜMANLAR3 İSLAMCILIK ÜZERİNE4 Barış ve Şükran5 Düşündürücü Bir Veda6 Hakikat Nerede7 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir8 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete9 Öcalan’ın Çağrısı10 SÖZÜ SAVAŞA BENZER11 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK12 Egemen bakışın açmazı13 Ezilenlerin çelişkisi14 Sömürgecilik15 Eleştirel özgürlük ve ahlak16 Gösteri Toplumu17 Göçmenler, köylüler ve madenler18 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar19 Taha Abdurrahman20 Sörfçü ve göçebe21 Dayanışma ve kapitalistleşme22 Doğru soruları soramamak23 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü24 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik25 Siyasal ahlak26 Fırtına öncesi sessizlik27 Her Dem Yeni Doğarız28 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi29 Adalet ve Hakkaniyete Dair30 Yollar ve tarihsicilik31 İhtişam ve sefalet32 İbrahim ve Odysseus33 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi34 VİCDAN MAHKEMESİ35 Yaşama Sevinci36 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü37 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti38 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)39 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)40 Dilde yurtlanmak (1)41 Fair Play42 Neden43 Siyasal ihtiras44 FİLİSTİN VE HAC45 Sömürgecilik ve maduniyet46 Osmanlı ve cumhuriyet47 KURU OTLAR VE TAŞRA48 Sınırlarda dolaşmak49 İSRAİL50 Gazze'de dile gelen51 Filistin direnişi ve Hamas52 Yeni sömürgecilik53 Savaş ve barış54 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger55 Gandi ve şiddet dışı direniş56 Politikacı, göçmen ve şair57 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik58 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche59 Dini Anarşizim60 Jean Paul Sartre ve özgürlük61 Madunun dili, öfkesidir62 Göçebe tutum63 İttihatçılık ve demokrasi64 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka65 Yollara çıkma vakti66 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa67 Islam ve çagdaslik gerilimi68 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar69 ORUÇLA GELEN70 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset71 Sessizlik ve Bagis72 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)73 Paylasma ve Körlük74 Sedat Yenigün Üzerine75 Bayram76 Sorunsallikta Yasamak77 Cahillik78 Bulgur ve Adalet79 Din, Politika ve Felsefe80 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya81 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!