SÖZÜ SAVAŞA BENZER

Yunus Emre bir kriz dönemi şairi. Barışı umut eden, bunun için dil döken, dirliğe çağıran bir ozan. Barışın her şeyden önce dilde ve gönülde inşa edilmesi gerektiğini, toplumsal dirliğin temel şartının bu olduğunu söyler durur. Kaç asır sonra Anadolu yine benzeri şartları yaşamakta. Yine ozanlarını ve gönül erlerini beklemekte. Acil ihtiyacımız bu çünkü. Üstelik bugünün şartları çok daha kolay. Çok şükür ki günümüzde paramparça bir Anadolu, birbirine düşman beylikler yok çünkü.
SÖZÜ SAVAŞA BENZER
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 22.02.2025
Okunma Sayısı : 77

Sözü Savaşa Benzer

Yunus Emre bir kriz dönemi şairi. Barışı umut eden, bunun için dil döken, dirliğe çağıran bir ozan. Barışın her şeyden önce dilde ve gönülde inşa edilmesi gerektiğini, toplumsal dirliğin temel şartının bu olduğunu söyler durur. Kaç asır sonra Anadolu yine benzeri şartları yaşamakta. Yine ozanlarını ve gönül erlerini beklemekte. Acil ihtiyacımız bu çünkü. Üstelik bugünün şartları çok daha kolay. Çok şükür ki günümüzde paramparça bir Anadolu, birbirine düşman beylikler yok çünkü. 

Ama kimi var ki zoru kolay kılar, kimi de kolayı zorlaştırır. Seslenir Yunus da, bunu bilirmişçesine: Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter / Nice yumuşak söylese, sözü savaşa benzer. Yüz yıldır süregiden bir zorbalık, sanki başka bir yol yokmuş, sanki bir arada yaşamanın yegâne şartı buymuş gibi, yüz yıllardır birlikte yaşayan komşu, dost ve akraba toplumları tek dile ve tek kültüre mahkûm etme çabası içerisindeyken, kimileri de her şeye rağmen yönetici seçkinleri insafa ve vicdana çağırmakta. Sadece buna değil elbette; akilane bir siyasete de davet etmekte. Zira modern dünyanın birçok toplumu çok dilli, çok dinli, çok ırklı toplumlar ve bu şartları bir uzlaşıya ve barışa dönüştürmeyi de becererek, kimseyi kırıp dökmeden bir arada yaşamanın kolaylığına varmışlardır.

Kolaylığına elbette ama kolaycılığına değil. Kırıp dökmeyi marifet bilen ve hep aynı ezberler üzerinden hareket edenlerinki ise kolaycılıktır. Zorbalıkla, baskılamakla, polisiye tedbirlerle, müzakereci çabaları reddederek, silahlara dayalı yordamı biricik yöntem olarak belleyerek davranmak her ne kadar kolaycılık olsa da, ürettiği maliyeti tüm topluma ödeten bir müsriflikten ve kendini bilmezlikten başka bir şey değildir. 

Son olarak da, geçtiğimiz Salı günü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDK (Halkların Demokratik Kongresi) soruşturması kapsamında birçok kişi gözaltına alındı. Bunlardan Nurcan Kaya, benim de içinde bulunduğum Barış Vakfıüyesi, toplumsal sorunların çözümünde barışı ve demokratik mücadeleyi esas alan biri. Benzeri birçok isim de barışçı mücadeleyi esas alan isimler. Bu tip operasyonlarla nasıl bir strateji güdülmekte bilemeyiz elbette ama sonuçta bunların sürdürülmekte olan barış müzakerelerine zarar verdiği açıkça ortada.

Hele biri var ki, 7 Ekim 2024 tarihinden beri yani bölgemizin bir başka kronik sorunu olan İsrail’in Gazze saldırıları karşısında insanları adeta sürükleyerek meydana çıkarmakta ve Siyonizm’e karşı Gazze halkının yanında durmak, insanları duyarlılığa çağırmak, sessizleş(tiril)miş bir kitleyi ayağa kaldırmak için neredeyse tek başına koşturup durmakta. Sadece bu değil, Şenol Karakaş mazlum ve mağdur olan herkesin yanındaydı. Onu ABD’nin Irak’ı işgaline karşı düzenlenen mitinglerden beri herkes tanır. Nasıl bir özveriyle çabaladığını ve bunu sadece ve sadece insani bir duyarlılıkla sürdürmeye çalıştığını, tüm bunları yaparken de mazlumların sesi olmaya çalışırken polisler de dahil hiç kimseyi mağdur etmeme konusunda oldukça duyarlı ve itinalı bir yol izlediğini de herkes bilir. Gün olur sosyalistlerin, gün gelir İslamcıların, Ermenilerin (Hırant’ın), işçilerin, kadınların ya da Kürtlerin yanında olduğu da herkesin malumu. Şenol Karakaş yıllardır yakından tanıdığımız biri. Beraber gözaltına alındığı diğer insanlar da benzeri bir profildeyseler, doğrusu bu şartlar altında sürdürülen, barıştan ziyade savaş olsa gerek. Ama kiminle ve niçin savaş edilmekte ve buradan nasıl bir toplumsal dirliğe varılmaya çalışılmakta bilemiyoruz. 

Michel Foucault’nun, siyasetin savaşın farklı bir stratejisiyle sürdürülmesine dair eleştirel tanımından gidecek olursak, bu tip bir siyasetin bir türlü tesis edemediği adaletin ve hakkaniyetin ikamesi için savaşı bir siyaset aracı olarak kullanma çabasının toplumu on yıldır getirdiği nokta da ortada. 

Gerçi öncesinde Kemalist kesim de benzeri bir zulüm sistemi uygulamaktaydı ve bu zulmün mektebinde yetişen muhafazakâr tepki, yerine adaletli bir barış iklimi tesis etmek yerine, baştan da söylediğim gibi Yunus Emre’nin deyişiyle işi kolay kılmak yerine, işin kolaycılığına kaçarak zorbalığa tevessül etmek, bir önceki deneyimden de bilindiği üzere, ardında iflas etmiş bir toplum bırakarak iktidarı kaybetmekten başka bir sonuca varamaz.   

Umarız ki aklıselim galebe çalar ve işin sonu hayra çevrilir. Her ne kadar birçok açıdan yıpratılmış ve eksiltilmiş de olsa demokratik çabaların, eleştirilerin ve tepkilerin insanların yasal ve doğal hakları olduğu dikkate alınarak mağduriyetler giderilir. Dahası oldukça tedirgin bir biçimde izlediğimiz ve elimizden geldiği ölçüde desteklemeye çalıştığımız barış ve kardeşlik çabalarımız, Rojova’daki Kürt kadar Gazze’deki Filistinlinin de bekleyip durduğu barış ve dostluk umutları desteksiz ve öksüz kalmaz.  

Yazının orjinali için bakınız:https://farklibakis.net/yazarlar/umit-aktas-yazdi-sozu-savasa-benzer/

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete2 Öcalan’ın Çağrısı3 SÖZÜ SAVAŞA BENZER4 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK5 Egemen bakışın açmazı6 Ezilenlerin çelişkisi7 Sömürgecilik8 Eleştirel özgürlük ve ahlak9 Gösteri Toplumu10 Göçmenler, köylüler ve madenler11 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar12 Taha Abdurrahman13 Sörfçü ve göçebe14 Dayanışma ve kapitalistleşme15 Doğru soruları soramamak16 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü17 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik18 Siyasal ahlak19 Fırtına öncesi sessizlik20 Her Dem Yeni Doğarız21 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi22 Adalet ve Hakkaniyete Dair23 Yollar ve tarihsicilik24 İhtişam ve sefalet25 İbrahim ve Odysseus26 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi27 VİCDAN MAHKEMESİ28 Yaşama Sevinci29 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü30 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti31 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)32 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)33 Dilde yurtlanmak (1)34 Fair Play35 Neden36 Siyasal ihtiras37 FİLİSTİN VE HAC38 Sömürgecilik ve maduniyet39 Osmanlı ve cumhuriyet40 KURU OTLAR VE TAŞRA41 Sınırlarda dolaşmak42 İSRAİL43 Gazze'de dile gelen44 Filistin direnişi ve Hamas45 Yeni sömürgecilik46 Savaş ve barış47 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger48 Gandi ve şiddet dışı direniş49 Politikacı, göçmen ve şair50 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik51 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche52 Dini Anarşizim53 Jean Paul Sartre ve özgürlük54 Madunun dili, öfkesidir55 Göçebe tutum56 İttihatçılık ve demokrasi57 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka58 Yollara çıkma vakti59 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa60 Islam ve çagdaslik gerilimi61 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar62 ORUÇLA GELEN63 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset64 Sessizlik ve Bagis65 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)66 Paylasma ve Körlük67 Sedat Yenigün Üzerine68 Bayram69 Sorunsallikta Yasamak70 Cahillik71 Bulgur ve Adalet72 Din, Politika ve Felsefe73 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya74 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!