SÖZÜ SAVAŞA BENZER

Yunus Emre bir kriz dönemi şairi. Barışı umut eden, bunun için dil döken, dirliğe çağıran bir ozan. Barışın her şeyden önce dilde ve gönülde inşa edilmesi gerektiğini, toplumsal dirliğin temel şartının bu olduğunu söyler durur. Kaç asır sonra Anadolu yine benzeri şartları yaşamakta. Yine ozanlarını ve gönül erlerini beklemekte. Acil ihtiyacımız bu çünkü. Üstelik bugünün şartları çok daha kolay. Çok şükür ki günümüzde paramparça bir Anadolu, birbirine düşman beylikler yok çünkü.
SÖZÜ SAVAŞA BENZER
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 22.02.2025
Okunma Sayısı : 298

Sözü Savaşa Benzer

Yunus Emre bir kriz dönemi şairi. Barışı umut eden, bunun için dil döken, dirliğe çağıran bir ozan. Barışın her şeyden önce dilde ve gönülde inşa edilmesi gerektiğini, toplumsal dirliğin temel şartının bu olduğunu söyler durur. Kaç asır sonra Anadolu yine benzeri şartları yaşamakta. Yine ozanlarını ve gönül erlerini beklemekte. Acil ihtiyacımız bu çünkü. Üstelik bugünün şartları çok daha kolay. Çok şükür ki günümüzde paramparça bir Anadolu, birbirine düşman beylikler yok çünkü. 

Ama kimi var ki zoru kolay kılar, kimi de kolayı zorlaştırır. Seslenir Yunus da, bunu bilirmişçesine: Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter / Nice yumuşak söylese, sözü savaşa benzer. Yüz yıldır süregiden bir zorbalık, sanki başka bir yol yokmuş, sanki bir arada yaşamanın yegâne şartı buymuş gibi, yüz yıllardır birlikte yaşayan komşu, dost ve akraba toplumları tek dile ve tek kültüre mahkûm etme çabası içerisindeyken, kimileri de her şeye rağmen yönetici seçkinleri insafa ve vicdana çağırmakta. Sadece buna değil elbette; akilane bir siyasete de davet etmekte. Zira modern dünyanın birçok toplumu çok dilli, çok dinli, çok ırklı toplumlar ve bu şartları bir uzlaşıya ve barışa dönüştürmeyi de becererek, kimseyi kırıp dökmeden bir arada yaşamanın kolaylığına varmışlardır.

Kolaylığına elbette ama kolaycılığına değil. Kırıp dökmeyi marifet bilen ve hep aynı ezberler üzerinden hareket edenlerinki ise kolaycılıktır. Zorbalıkla, baskılamakla, polisiye tedbirlerle, müzakereci çabaları reddederek, silahlara dayalı yordamı biricik yöntem olarak belleyerek davranmak her ne kadar kolaycılık olsa da, ürettiği maliyeti tüm topluma ödeten bir müsriflikten ve kendini bilmezlikten başka bir şey değildir. 

Son olarak da, geçtiğimiz Salı günü, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından HDK (Halkların Demokratik Kongresi) soruşturması kapsamında birçok kişi gözaltına alındı. Bunlardan Nurcan Kaya, benim de içinde bulunduğum Barış Vakfıüyesi, toplumsal sorunların çözümünde barışı ve demokratik mücadeleyi esas alan biri. Benzeri birçok isim de barışçı mücadeleyi esas alan isimler. Bu tip operasyonlarla nasıl bir strateji güdülmekte bilemeyiz elbette ama sonuçta bunların sürdürülmekte olan barış müzakerelerine zarar verdiği açıkça ortada.

Hele biri var ki, 7 Ekim 2024 tarihinden beri yani bölgemizin bir başka kronik sorunu olan İsrail’in Gazze saldırıları karşısında insanları adeta sürükleyerek meydana çıkarmakta ve Siyonizm’e karşı Gazze halkının yanında durmak, insanları duyarlılığa çağırmak, sessizleş(tiril)miş bir kitleyi ayağa kaldırmak için neredeyse tek başına koşturup durmakta. Sadece bu değil, Şenol Karakaş mazlum ve mağdur olan herkesin yanındaydı. Onu ABD’nin Irak’ı işgaline karşı düzenlenen mitinglerden beri herkes tanır. Nasıl bir özveriyle çabaladığını ve bunu sadece ve sadece insani bir duyarlılıkla sürdürmeye çalıştığını, tüm bunları yaparken de mazlumların sesi olmaya çalışırken polisler de dahil hiç kimseyi mağdur etmeme konusunda oldukça duyarlı ve itinalı bir yol izlediğini de herkes bilir. Gün olur sosyalistlerin, gün gelir İslamcıların, Ermenilerin (Hırant’ın), işçilerin, kadınların ya da Kürtlerin yanında olduğu da herkesin malumu. Şenol Karakaş yıllardır yakından tanıdığımız biri. Beraber gözaltına alındığı diğer insanlar da benzeri bir profildeyseler, doğrusu bu şartlar altında sürdürülen, barıştan ziyade savaş olsa gerek. Ama kiminle ve niçin savaş edilmekte ve buradan nasıl bir toplumsal dirliğe varılmaya çalışılmakta bilemiyoruz. 

Michel Foucault’nun, siyasetin savaşın farklı bir stratejisiyle sürdürülmesine dair eleştirel tanımından gidecek olursak, bu tip bir siyasetin bir türlü tesis edemediği adaletin ve hakkaniyetin ikamesi için savaşı bir siyaset aracı olarak kullanma çabasının toplumu on yıldır getirdiği nokta da ortada. 

Gerçi öncesinde Kemalist kesim de benzeri bir zulüm sistemi uygulamaktaydı ve bu zulmün mektebinde yetişen muhafazakâr tepki, yerine adaletli bir barış iklimi tesis etmek yerine, baştan da söylediğim gibi Yunus Emre’nin deyişiyle işi kolay kılmak yerine, işin kolaycılığına kaçarak zorbalığa tevessül etmek, bir önceki deneyimden de bilindiği üzere, ardında iflas etmiş bir toplum bırakarak iktidarı kaybetmekten başka bir sonuca varamaz.   

Umarız ki aklıselim galebe çalar ve işin sonu hayra çevrilir. Her ne kadar birçok açıdan yıpratılmış ve eksiltilmiş de olsa demokratik çabaların, eleştirilerin ve tepkilerin insanların yasal ve doğal hakları olduğu dikkate alınarak mağduriyetler giderilir. Dahası oldukça tedirgin bir biçimde izlediğimiz ve elimizden geldiği ölçüde desteklemeye çalıştığımız barış ve kardeşlik çabalarımız, Rojova’daki Kürt kadar Gazze’deki Filistinlinin de bekleyip durduğu barış ve dostluk umutları desteksiz ve öksüz kalmaz.  

Yazının orjinali için bakınız:https://farklibakis.net/yazarlar/umit-aktas-yazdi-sozu-savasa-benzer/

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 Yozlaşma ve Çöküş2 Silahları Yakmak3 İsyan Bile Değil4 Küresel Savaş ve Stratejik Akıl5 Meal/Çeviri Çabaları ve Anlamanın Askıya Alınması6 İLK MÜSLÜMANLAR7 İSLAMCILIK ÜZERİNE8 Barış ve Şükran9 Düşündürücü Bir Veda10 Hakikat Nerede11 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir12 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete13 Öcalan’ın Çağrısı14 SÖZÜ SAVAŞA BENZER15 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK16 Egemen bakışın açmazı17 Ezilenlerin çelişkisi18 Sömürgecilik19 Eleştirel özgürlük ve ahlak20 Gösteri Toplumu21 Göçmenler, köylüler ve madenler22 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar23 Taha Abdurrahman24 Sörfçü ve göçebe25 Dayanışma ve kapitalistleşme26 Doğru soruları soramamak27 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü28 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik29 Siyasal ahlak30 Fırtına öncesi sessizlik31 Her Dem Yeni Doğarız32 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi33 Adalet ve Hakkaniyete Dair34 Yollar ve tarihsicilik35 İhtişam ve sefalet36 İbrahim ve Odysseus37 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi38 VİCDAN MAHKEMESİ39 Yaşama Sevinci40 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü41 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti42 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)43 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)44 Dilde yurtlanmak (1)45 Fair Play46 Neden47 Siyasal ihtiras48 FİLİSTİN VE HAC49 Sömürgecilik ve maduniyet50 Osmanlı ve cumhuriyet51 KURU OTLAR VE TAŞRA52 Sınırlarda dolaşmak53 İSRAİL54 Gazze'de dile gelen55 Filistin direnişi ve Hamas56 Yeni sömürgecilik57 Savaş ve barış58 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger59 Gandi ve şiddet dışı direniş60 Politikacı, göçmen ve şair61 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik62 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche63 Dini Anarşizim64 Jean Paul Sartre ve özgürlük65 Madunun dili, öfkesidir66 Göçebe tutum67 İttihatçılık ve demokrasi68 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka69 Yollara çıkma vakti70 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa71 Islam ve çagdaslik gerilimi72 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar73 ORUÇLA GELEN74 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset75 Sessizlik ve Bagis76 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)77 Paylasma ve Körlük78 Sedat Yenigün Üzerine79 Bayram80 Sorunsallikta Yasamak81 Cahillik82 Bulgur ve Adalet83 Din, Politika ve Felsefe84 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya85 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!