Gazze ve Dost Bildiklerin Sessizliği

Küresel kapitalizmin yeryüzüne egemenlik savaşı olan İkinci Dünya Savaşı, faşist ve sosyalist cepheleri yenilgiye uğratsa da, kimi noktalarda direniş hâlâ sürmekte. Filistin halkının yüz yılı aşan mücadelesi bu direnişin en trajik misallerinden birisi. Öyle ki küresel kapitalizmin bölgedeki vekâletçisi olan İsrail, bütün bölge halklarını sustursa da Gazze halkı hâlâ direnmekte.
Gazze ve Dost Bildiklerin Sessizliği
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 28.09.2025
Okunma Sayısı : 201

Gazze ve Dost Bildiklerin Sessizliği

Küresel kapitalizmin yeryüzüne egemenlik savaşı olan İkinci Dünya Savaşı, faşist ve sosyalist cepheleri yenilgiye uğratsa da, kimi noktalarda direniş hâlâ sürmekte. Filistin halkının yüz yılı aşan mücadelesi bu direnişin en trajik misallerinden birisi. Öyle ki küresel kapitalizmin bölgedeki vekâletçisi olan İsrail, bütün bölge halklarını sustursa da Gazze halkı hâlâ direnmekte.

Arap dünyası ise adeta soluğunu tutmuş, kardeşleri olan Filistin’in ölümünü bekliyor. Sessiz ama bilinçli bir bekleyiş bu. Belki bir kardeş olarak da görülmüyor. Zira Yahudilerin Samiliğine karşı onlar, bölgeye Batı’dan gelen, süreç içerisinde Araplaşmış Filistî bir toplum: Barbar ve yabancı. Esasında ise daha kültürlü ve daha duyarlı bir halk. Asla boyun eğmediği Siyonistlere, bu modern ırkçılara ve onların barbarlığına karşı dirençli tutumuyla bölgedeki küresel statükoyu sarsan ve buna boyun eğmiş olan Arapların huzurunu kaçıran bir oyunbozan.

Aslına bakılırsa günümüzün İsrail halkı da yerli bir halk olmayıp, o da Batı’dan gelen eski bir akraba. Ve üstelik geriye, anayurduna dönerken, Batılı dünyayı temsil eden bir vekillik edasıyla çıkagelen, yerlileri ezen üsttenci bakışıyla, gelir gelmez misafir olduğu topraklara nizam vermeye çalışan kapitalist barbarlığın bir sözcüsü.

Filistin halkı ise Batılılar kadar Araplar tarafından da İsrail’in önüne atılan bir kurban, adeta bir kurtulmalık. Her iki taraf da İsrail’in fanatizmi karşısında, bizim başımızdan git de ne yaparsan yap edasındalar. Bu tutumun sonuçları, getirisi ve götürüsü üzerinde yeterince düşündüklerini söylemek ise güç. Herkes ânı kurtarma peşinde. Onca tarihsel derse ve tecrübeye rağmen, hiçbir adaletsizliğin karşılıksız kalmadığı bir dünyada yaşadıklarının farkında değiller.

Filistin halkı, tarihsel kökeni konusunda bir açıklık sağlanamamışsa da dirençli, boyun eğdirilemeyen ve teslim olmayan bir halk. Belki de üzerlerine etiketlenmiş o Filistenlik tanımı, onun bu boyun eğmezliğinden mülhem ve bu anlamda hiç de olumsuz bir tanım değil. Ama şimdilerde oldukça güç durumda. Bölgedeki yurtlanmasını bir güvenceye kavuşturmak isteyen İsrail’in ise Batının tüm desteği arkasında ve Doğulular tarafından da yapıp ettikleri sadece sessizce izlenmekte. Ve hatta Araplar, Filistin halkı yerine tercihlerini, karşılarına Abraham’a dayanan soylarını çıkaran Yahudilerden yana kullanmaya meyyal.

Filistin halkının bu direncini takdir eden dünya halkları ona ellerini uzatsalar da bu eller sadece iyi niyetlerini göstermek için uzanmakta. Yardım çabalarının ve silahlı güçten yoksun destek gemilerinin önü ise daha yolda iken kesilmekte. Barışçıl çabalar ise dün olduğu gibi bugün de onurlu olanı takdir etmekten öteye gidemiyor.

Bu kadarı da olmaz denilen çok şeyleri gördük maalesef ve bunların içerisinde en yürek burkanlar ise sözüm ona kardeşlerin, dost bilinenlerin sessizlikleridir. Dileriz ki daha da korkuncu olmaz ve kazanan Gazzelilerin direnci olur. Ama şayet bu da olmaz ve bir mucize gerçekleşmez ise kardeşlerinin sessiz kaldığı ve hatta belki de cinayete ortak olduğu bu trajik günlerde, korkarım ki bizler, çaresiz bir Antigone gibi ancak ağıtlarımızla anılacağız; yas tutmak için kopardığımız feryatlarımızla. Kuşkusuz ki bu tanıklıklar da tutulacaktır akılda ve günün birinde belki şükranla anımsanırken, ötekiler ise alçaklıklarıyla hatırlanacaktır.

Hemen yakındaki kardeşler, Körfez ülkeleri ise petrol musluklarına dayanan hak edilmemiş gelirlerini harcayacak yer bulamadıklarından, kardeşleri Filistinlilerden esirgedikleri paralarını Trump’a ve bankalarına bağışlamayı yeğliyorlar. Ona güveniyor yani iman ediyorlar. O küçücük ülkelerinin bütün hizmetleri ise yabancı şirketler ve çağdaş köleler tarafından ifa ediliyor. Dünya’dakinin dörtte biri kadar devletten oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı ise meseleye uzaktan bakarak, bir devletleri olmayan kuyuya atılmış bu kardeşleri için -bu karar İsrail’in çok da umurunda olmasa bile- bir kınama kararı dahi çıkaramıyor.

Peki, onlar öyle de bizler masum muyuz? Sessizliklerimiz, gözden ırak tutuşumuz, yetersiz tepkilerimiz, meseleye uzaktan bakışımız ya da sorunu sadece siyasal bakış açımıza göre değerlendirişimiz, bunu bir ötekinin sorunu olarak addedişimiz… Bütün bunlar bağışlanabilir şeyler mi? Öyle ki, ne Filistinlilere yönelik ablukayı kırmak üzere yola çıkan son sivil toplum çabası olan Sumud Filosuna katılmak üzere hazırlanan teknelere izin verildi, ne de bu teknelerin Türkiye limanlarına uğramasına. Oysa aynı limanlardan ve aynı günlerde İsrail’e yük taşıyan gemilerin hareketine ve yine sessizce göz yumuldu.

Evet ve maalesef: Masum değiliz, hiçbirimiz! Nice Hüseyinler gözlerimizin önünde katledilirken bu trajediyi bastırılmış öfkelerimizle sessizce izlemekteyiz. Ve Aliya’nın da bir zaman içerisine düştüğü o trajik durumda söylediği gibi, her şey bittiğinde hatırlanılacak olan, düşmanların sözleri değil, dostların sessizliğidir. Bizi bu sessizlikten kurtaracak olan nedir? Çığlıklarımız yeterince güçlü değilse, Gazze’ye kadar ulaşmıyorsa, gündelik hayatın yahut da siyasi bağlarımızın baskılarından kurtulup meseleye bir insan olmanın haysiyetiyle bakamıyorsak, bizi bağışlanabilir kılacak olan nedir?

Umarız ki hikâyenin sonu hiç değilse bu sefer öyle bitmez. Bu kez olsun iklim değişir ve Akdeniz, barış için yola çıkan gemileri menziline ulaştırarak insanlığa dair umudu yayar tüm kıyılarına. Ve de tüm zorba(lık)lara inat barışın bayrakları bir kez daha dalgalanır bu kıyılarda. Yemen’de, Filistin’de, Kürdistan’da ve tüm ezilen halkların gönderlerinde.

 

Yazının orjinali için bakınız:https://farklibakis.net/yazarlar/umit-aktas-yazdi-gazze-ve-dost-bildiklerin-sessizligi/

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Hikmet Akademisi'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 ORTADOĞU’DA BARIŞI ARAMAK2 İMRALI’YA GİTMEK3 Küresel Statükonun Sarsılması ve Zohran Mamdani4 İki Direniş Biçimi ve Barış5 Gazze, Rojava ve Zeytin Ağacı6 Türkiye ve İsrail7 Gazze ve Dost Bildiklerin Sessizliği8 NEOFAŞİZM9 Başka Türlü Yapmak10 Yozlaşma ve Çöküş11 Silahları Yakmak12 İsyan Bile Değil13 Küresel Savaş ve Stratejik Akıl14 Meal/Çeviri Çabaları ve Anlamanın Askıya Alınması15 İLK MÜSLÜMANLAR16 İSLAMCILIK ÜZERİNE17 Barış ve Şükran18 Düşündürücü Bir Veda19 Hakikat Nerede20 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir21 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete22 Öcalan’ın Çağrısı23 SÖZÜ SAVAŞA BENZER24 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK25 Egemen bakışın açmazı26 Ezilenlerin çelişkisi27 Sömürgecilik28 Eleştirel özgürlük ve ahlak29 Gösteri Toplumu30 Göçmenler, köylüler ve madenler31 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar32 Taha Abdurrahman33 Sörfçü ve göçebe34 Dayanışma ve kapitalistleşme35 Doğru soruları soramamak36 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü37 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik38 Siyasal ahlak39 Fırtına öncesi sessizlik40 Her Dem Yeni Doğarız41 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi42 Adalet ve Hakkaniyete Dair43 Yollar ve tarihsicilik44 İhtişam ve sefalet45 İbrahim ve Odysseus46 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi47 VİCDAN MAHKEMESİ48 Yaşama Sevinci49 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü50 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti51 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)52 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)53 Dilde yurtlanmak (1)54 Fair Play55 Neden56 Siyasal ihtiras57 FİLİSTİN VE HAC58 Sömürgecilik ve maduniyet59 Osmanlı ve cumhuriyet60 KURU OTLAR VE TAŞRA61 Sınırlarda dolaşmak62 İSRAİL63 Gazze'de dile gelen64 Filistin direnişi ve Hamas65 Yeni sömürgecilik66 Savaş ve barış67 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger68 Gandi ve şiddet dışı direniş69 Politikacı, göçmen ve şair70 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik71 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche72 Dini Anarşizim73 Jean Paul Sartre ve özgürlük74 Madunun dili, öfkesidir75 Göçebe tutum76 İttihatçılık ve demokrasi77 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka78 Yollara çıkma vakti79 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa80 Islam ve çagdaslik gerilimi81 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar82 ORUÇLA GELEN83 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset84 Sessizlik ve Bagis85 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)86 Paylasma ve Körlük87 Sedat Yenigün Üzerine88 Bayram89 Sorunsallikta Yasamak90 Cahillik91 Bulgur ve Adalet92 Din, Politika ve Felsefe93 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya94 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!