Bayram

Insanlik ciddi bir kriz içerisinde. Ilk bakista gözümüze çarpan iktisadi krizden ve pandemik travmadan daha derin ve özünde ahlaki bir kriz...
Bayram
Ümit AKTAS
Ümit AKTAS
Eklenme Tarihi : 9.07.2022
Okunma Sayısı : 1181

Insanlik ciddi bir kriz içerisinde. Ilk bakista gözümüze çarpan iktisadi krizden ve pandemik travmadan daha derin ve özünde ahlaki bir kriz.

Bir yandan modernlesmenin parçaladigi, öte yandan ise ulusal sinirlar içerisinde baski altina alinan insanlar, verili tüm degerleri sorgulamaya basladiklari gibi, hayatlarina bir anlam katan dinî degerleri de sorgulamaktalar.

Çesitli nedenlerle bir pranga gibi ayaklarina baglanmis olan ulusal aidiyetleri asma ve özellikle de Batili ülkelere iltica çabalari ise, nispeten yasanabilir gibi gözüken bu ülkelerin sinirlarini kapatmasi ya da mültecileri dislamasiyla, büsbütün çaresizlesmeleriyle sonuçlanmakta.

Türkiye de, çesitli nedenlerle terk edilmek istenen ülkelerden birisi. Etnik, dinî, siyasi sorunlar bir yana, issizlik, çalisma sartlari, sehirlerde yasamanin bir azaba dönüstügü asiri ve denetimsiz büyümeye giderek gida ve çevre krizi de eklenmekte.

Özellikle de nitelikli insanlarin terk ettigi Türkiye, buna karsi çok daha fazla sayidaki mülteci tarafindan gerek geçis için, gerekse de ucuz isçi olarak kabullenildikleri yerleske olmak itibariyla tercih edilmekte. 

Hâl böyle iken, belli kesimler sanki hep ayni sartlarda yasamaktalarmis gibi, bir vurdumduymazlik hâli içerisinde bildikleri o mutena hayatlarini sürdürmeye devam etmekteler.

Sözgelimi milletvekilleri, temmuz ayi maas artislariyla, artik 40 bin yerine 56 bin lira maas alacaklar.

Cumhurbaskani Erdogan, gelen tepkiler üzerine kendi maas artisindan vazgeçse de, onun bu jestine, milletvekilleri katilmadilar.

Üstelik birçok milletvekili, anayasal esitlige aykiri bir biçimde, cari maaslari yaninda emekli maaslarini da almaktalar.

Zira sistem, biçimsel rutinini sürdürebilmek için vekilleri çesitli imtiyazlarla donatarak ve gönendirerek, kendisine baglamakta.

Onlar da giderek halkin degil sistemin vekillerine dönüsmekteler. Bu ise zaten etkisiz olan demokrasiyi daha da bir egemenler oyununa dönüstürmekte.

Olur olmaz meselelerde iktidara satasan muhalefet milletvekillerinin bu konuyu suskunlukla geçistirmeleri ise bir baska garabet.

Yoksa onlar da iktidar vekilleri gibi giderek içerisine gömüldügümüz krizin ciddiyetinin farkinda degiller mi?

Oysa Batili ülkelerde milletvekili ücretleri çalisanlarinkiyle neredeyse esit ve hatta bazi yerlerde daha da düsük.

Beri yandan asgari ücretin milletvekili ücretlerinin onda bir olmasi gibi akildisi bir esitsizlik de söz konusu degil.

 

Ne var ki sadece bununla kalmiyor, "sinifsiz imtiyazsiz" ülkemizin mümtaz vekilleri. Iktidar vekilleri(nin bir kismi) memleket ahalisi ekmek bulma derdindeyken, bu konular üzerinde mesai yapmak yerine, kendilerine açik hac kontenjanlarindan yararlanmak için meclisin de bir hafta erken tatiline de yol açacak bir biçimde Suudi Arabistan'in yolunu tutuyorlar.

Bu sorumsuzca girisimlerinden nasil bir fayda ummaktalar, Allah'in nasil bir lütfuna mazhar kilinacaklarini umuyorlar, bilinmez.

Oysa bu biçimsel dindarlik, günümüz sartlari içerisinde dinin özüne aykiri bir duyarsizlik kadar, toplumsal kosullara aldirissizligi da ele vermekte.

Bu ise dinin de ötesinde, demokrasinin ruhuna da aykiri bir kendini bilmezlik degil mi?

Oturup da ülkenin geldigi nokta ve bu gidisatin nasil önlenebilecegi üzerine mesai yapmak yerine, kimi hacca, kimi de tatil beldelerine giden vekiller sorumluluklarinin farkindalar mi acaba?

Yoksa artlarinda güllük gülistanlik bir ülke biraktiklarini mi düsünmekteler?

Yahut düsünecek çok daha önemli meseleleri mi var; bunun için mi gözlerden irak bir melce arayislari?

Yahut burada yapamadiklarini hac yoluyla bagislatabileceklerini mi düsünmekteler?..

Sadece vekiller degil tabi, halkin kendisinde de bu olagandisiligin üstesinden gelmeye dair bir emare gözükmemekte.

Sanki bir yil içinde fiyatlar birkaç kat artmamis ve dolayisiyla da halkin genis bir kesimi yoksullasmamis gibi olagan yasama biçimleri süregitmekte.

En azindan kurban (Allah'a yakinlasma) üzerinde, bu krizle birlikte bu yakinlasmanin nasil farkli bir anlama kavusturulabilecegine dair bir tefekkür gerekmez mi?

Yeryüzünde "halife" kilinmak, kendinden, toplumdan ve yeryüzünden sorumlu olmak, temelde bu anlama gelmekte degil mi?

Zira kurbanin Hz. Ibrahim'e dek varan kökensel anlami, insan kurbaninin, özellikle de çocuk (ilk çocuk) kurbaninin tanriyi hosnut kilacagi veya belalari def edecegi zannina dair toplumsal gelenegin, insan yerine hayvanin ikame edilmesiyle ortadan kaldirilmasini amaçlar.

Ancak Tanri'ya adanan bu kurbanin eti yakilmakta ve insanlarin faydasina sunulmamaktaydi. Iste bu gelenek de Islam ile birlikte ortadan kaldirilarak, kurbanlar yoksullarin ihtiyaçlarina hasredilmistir.

Günümüz için, nüfusun ve açligin ciddi bir sorun haline geldigi ve genel anlamda (küresel) bir gida ve beslenme krizine girildigi bu süreçte kurbanin, yani Allah'a yakinlasmanin ve yoksullugu önlemenin üzerinde yeniden düsünmek ve bununla ibadetler arasinda yeni destekleyici baglar kurmanin kaçinilmazligi da ortada.

Zira Hz. Ibrahim dönemi oldugu kadar, Hz. Muhammed'in dönemi de insanlik açisindan ciddi kriz dönemleriydi ve bu krizler her iki peygamber öncülügüyle insanlik için yeni yollar (sira'lar) açilarak atlatilabilmistir.

Simdilerde ise bu konuda tefekkür ve cehd yükümlülügü, günümüz insanliginin omuzlarindadir.

Tüm insanligin kurtulusunu müdrik olmayan ve bunu amaçlamayan çabalarin daha bastan akim kalacaginin bilinciyle, insanligi selamete kavusturacak yollar için Allah'a (Hakikate, Iyilige ve Dogruluga) yakinlasma çaba ve sorumlulugunu idrak eden müminlerin ve bu baglamda tüm insanligin bayramlarini tebrik ediyorum.

Not: Bu yazi 08.07.2022 tarihinde indyturk.com sitesinden alintilanmistir, yazinin orijinali için asagidaki linki tiklayiniz.

https://www.indyturk.com/node/528921/t%C3%BCrki%CC%87yeden-sesler/bayram

Bu yazida yer alan fikirler yazara aittir. Hikmet Akademisi’nin bakis açisini yansitmayabilir.

Fotograf: AA

YAZARA AİT BÜTÜN YAZILAR
1 ORTADOĞU’DA BARIŞI ARAMAK2 İMRALI’YA GİTMEK3 Küresel Statükonun Sarsılması ve Zohran Mamdani4 İki Direniş Biçimi ve Barış5 Gazze, Rojava ve Zeytin Ağacı6 Türkiye ve İsrail7 Gazze ve Dost Bildiklerin Sessizliği8 NEOFAŞİZM9 Başka Türlü Yapmak10 Yozlaşma ve Çöküş11 Silahları Yakmak12 İsyan Bile Değil13 Küresel Savaş ve Stratejik Akıl14 Meal/Çeviri Çabaları ve Anlamanın Askıya Alınması15 İLK MÜSLÜMANLAR16 İSLAMCILIK ÜZERİNE17 Barış ve Şükran18 Düşündürücü Bir Veda19 Hakikat Nerede20 Savaş Siyasete Dahil(mi)dir21 Demokratik Konfederalizmden Demokratik Siyasete22 Öcalan’ın Çağrısı23 SÖZÜ SAVAŞA BENZER24 GAZZE VE SURİYE: BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK25 Egemen bakışın açmazı26 Ezilenlerin çelişkisi27 Sömürgecilik28 Eleştirel özgürlük ve ahlak29 Gösteri Toplumu30 Göçmenler, köylüler ve madenler31 Trajik bir mesele olarak Filistin ve soytarılar32 Taha Abdurrahman33 Sörfçü ve göçebe34 Dayanışma ve kapitalistleşme35 Doğru soruları soramamak36 Göçmenler, kitleler ve linç kültürü37 Filistin direnişi ve sivil itaatsizlik38 Siyasal ahlak39 Fırtına öncesi sessizlik40 Her Dem Yeni Doğarız41 Nükleer silahlanma ve güç zehirlenmesi42 Adalet ve Hakkaniyete Dair43 Yollar ve tarihsicilik44 İhtişam ve sefalet45 İbrahim ve Odysseus46 Yoksullaşma tepkisi, Gazze öfkesi47 VİCDAN MAHKEMESİ48 Yaşama Sevinci49 Heterotopik bir mücadele alanı olarak başörtüsü50 Adaletin dağıtımı, dağıtımın adaleti51 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (2)52 Humeyni, devrim ve velayet-i fakihlik meselesi (1)53 Dilde yurtlanmak (1)54 Fair Play55 Neden56 Siyasal ihtiras57 FİLİSTİN VE HAC58 Sömürgecilik ve maduniyet59 Osmanlı ve cumhuriyet60 KURU OTLAR VE TAŞRA61 Sınırlarda dolaşmak62 İSRAİL63 Gazze'de dile gelen64 Filistin direnişi ve Hamas65 Yeni sömürgecilik66 Savaş ve barış67 Aykırı bir muhafazakâr: Heidegger68 Gandi ve şiddet dışı direniş69 Politikacı, göçmen ve şair70 Nietzsche, Tolstoy ve iyilik71 Trajedinin felsefesi: Dostoyevski ve Nietzsche72 Dini Anarşizim73 Jean Paul Sartre ve özgürlük74 Madunun dili, öfkesidir75 Göçebe tutum76 İttihatçılık ve demokrasi77 Boyun eğmeyen hayalperest: Franz Kafka78 Yollara çıkma vakti79 Müslümanlar, ahlak ve Avrupa80 Islam ve çagdaslik gerilimi81 Islamciligin sagcilasmasi ve ayrilan yollar82 ORUÇLA GELEN83 Pastorallik Fikri ve Raiyetten Insaniyete Dogru Siyaset84 Sessizlik ve Bagis85 Muvahhidden evrensele: Atasoy Müftüoglu (1)86 Paylasma ve Körlük87 Sedat Yenigün Üzerine88 Bayram89 Sorunsallikta Yasamak90 Cahillik91 Bulgur ve Adalet92 Din, Politika ve Felsefe93 20. Yüzyilin Paradigmasi ve Aliya94 Kamusallasma Sikintisi
YORUMLAR
YENİ YORUM YAP
güvenlik Kodu
EDİTÖRDEN
Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!